Starbucks’un çelik termoslarını tavsiye ederim, hatta yılbaşı haftası yüzde elli indirim falan oluyor. Ben iki yıl önce çok uygun fiyata almıştım. Hala kullanıyorum, Sıcak çikolatayı- kahveyi çok net 4 saat sıcacık tutuyor.
Denedim ve göremiyorum. Aynı sorun devam ediyor.
Stanley, Starbucks ve Tefal olarak üç tane markayı denedim. Tefal diğerleri kadar sıcak tutmuyor ve mekanizması bozuldu. Starbucks termosları hem şık hem de gündelik için daha kullanışlı geliyor, iki büyük kupa kadar alıyor. 4-5 saatte kadar kullanışlı.
Stanley aralarında tartışılmaz en iyisi, bana sadece biraz kaba geldiği için daha çok gezilerde yanıma alıyorum.1Lt ve 24 saate yakın sıcak/soğuk tutuyor. Stanley biraz pahalı ama işini layıkıyla yapıyor

(Boyutları ve görünüşleri için fotoğraf ekledim.)
Çay için Stanley 1L, Kahve için Stanley 16oz kullanıyordum. Çay için gayet memnunum, akşamdan yarım kalan çay sabah hala içilebilir düzeyde oluyor. Kahve için kullanmaktan pek memnun kalmadım, kuruntu yapıyor da olabilirim ama sanki kısa süre sonra kahvenin tadı kötüleşiyor gibi bu yüzden artık sadece su için kullanıyorum 16oz’u.
Ben de Starbucks’un çelik termoslarını kullanıyorum. Bir indirim döneminde almıştım sanırım. Gündelik kullanıyorum, ince formlu olduğu için çantada kolay taşınıyor. En fazla 3.5 - 4 saat sıcak tutuyor. Daha yüksek performans arıyorsanız tavsiye etmem.
Erik dalı oynasınlarda görelim, konyalı robotlar bunun daha iyisini çok önceden yaptılar.
@dikomerro @alys @epiryanu @Srbs Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim. Sanırım yarım litrelik Stanley almaya çalışacağım.
Demin What We Do In The Shadows’da A’Tuin ve fillerle karşılaştım.
Zaten bu dünyada üç şeye inananlar var. Düz dünyacılar, geoid dünyacılar ve bizler "Diskdünya"cılar.
750 yıllık Diskdünyacı Nandor bile geoidçi oldu. Asil bir üyenizi daha kaybettiniz.
Tanrıların zarlarının tıkırtısı bunlar.
Bir de küçük tanrılar var. Ne gülmüştüm… Nedense o kitap bana “Leibowitz için Bir İlahi” kitabını anımsatmıştı.
@Abraxas Daha ay yeni başladı kafama Diskdünya sokuyorsun. Banlarım seni!
Aklına güzel şeyler getiriyorum işte, fena mı. Bir kere banlamıştın zaten, alıştım.
Şu üç sene çabuk geçeydi iyiydi. Seri tamamlanmadan ölürsem hortlarım. Okumayı tercih etmeyenlerin ciddi bir sistem eleştirisini ve kültürel açıdan yine aynı ciddilikte bir birikimi ıskaladıklarını düşünüyorum. Kinaye konusunda zirve yapmış ve ağlanacak halimize güldüren bir seri. Her göndermeyi yakalabilsem oturup liste yapardım ki yabancı forumlarda böyle bir liste oluşturmaya çalışmışlardı sanırım.
Şu son yapılmaya çalışılan metaverse olayını bir nebze de olsun başarabilmiş bir seri.
Bir de işte seriye kronoloji fetişine yenik düşüp Büyünün Rengi’yle başlayan ve ‘üff bu muymuş?’ hissine kapılanlar var (ben). Bir hataydı, keşke Muhafızlar! Muhafızlar!'la başlasaydım. Şevkim kırılmıştı o kitapla, ama döneceğim bir gün, aksi takdirde harika kitaplardan mahrum kalacağımı biliyorum.
İlk birkaç kitap aslında evreni tanıtmaya ve genel kuralların benimsetilmesine yönelik. Yine de Ankh-Morpork yönetimi ve halkı çok güzel sistem eleştirisidir. Kaypak, fırsatçı, dolandırıcı kimselerin turist ve para uğruna yapabileceklerinin, bir insanın masumiyetinin nasıl da legal bir şekilde tatlılıkla sömürülebileceğinin ayrıca dünyanın başka bir yerindeki çalışma şartlarıyla fakir toplumların ekonomik düzeysizliğinin yarattığı yozlaşmayı güzel anlatır.
Ek olarak; seri her kesimden toplumu, karakteri içerdiğinden kişiler olarak bizlere hitap eden iç seriler değişebiliyor ama bir bütün olarak okuduğunuzda birbirine karıştığı yerlerde çok güzel esler yakalayabiliyorsunuz.
Bir ekleme daha yapayım: seri çok övüldüğü zaman beklentiler devreye girdiğinde hayal kırıklıkları ve yanlış yönelimler ve önyargılar oluşuyor. Seri fantastik temelli olmasına rağmen bilim, edebiyat, tarih, coğrafya, tıp, sosyoloji gibi birçok alanda ciddi eleştiriler yapıyor. Okumayı keyifli hale getiren bir sistem eleştirisi. Aslında derin yaklaşıldığında oldukça uyandıran bir seri. Gerisi işin eğlencesi. Çoğu kitabı hakkıyla anlamak için kült klasik eserleri de okumak gerekiyor. Bu açıdan da yönlendirici olduğunu düşünüyorum. Belli bir birikim olmadan -dünya tarihi, sosyoloji, bilim, edebiyat- Diskdünya okumak da çok bir anlam ifade etmez. Bu bağlamda yeni okuyucuların seriye yaklaşım biçimlerinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Fantastik ögeleri çıkartıp kinayeyi ele aldığınız vakit dehşete düşüren bir eleştiri ile bakışmaya başlarsınız. Şu anda içinde bulunduğunuz yaşam, yönetim şartlarıyla alay etmeye başladığınızda kendinizi Diksdünya ile aynı düzlemde bulursunuz.
Aslında her iyi kitap için geçerli bu. Bilim kurgu olsun, fantezi olsun, isterse bir aşk romanı olsun; iyi bir eser okurun önyargılarını kırabiliyor, onun dünyayı anlamlandırma hevesini ateşliyebiliyor ve —en güzeli ve nadiri—iç dünyasını altüst edebiliyor. Bunların hepsini birden yapabiliyorsa şaheser oluyor.
Okur ne kadar donanımlıysa, sezgileri de o derece bilenmiş ve okuduğunu anlama ve yorumlama becerileri o derece gelişmiş oluyor.
Buraya sormak bir problem yaratmaz sanırım. Bu sayıların ne anlama geldiğini bilen var mı? Stephen King kitaplarında var genelde.
Bana da yapıyorlar. İlk seferinde “B. B.“yi görünce bin bir tür şey düşündüm, sonra bunun” Bakkala Bırakıldı” olduğunu öğrendim. Artık yukarı çıkmaya üşenip bakkala bırakıyorlar. Bakkal bana bir bölüm ayırdı, teslim noktası gibi her Allahın günü uğrayıp kargom alıyorum.