Beklediğim bir şeydi. Kitap sektöründeki dostlarla konuşmalarımızı ayrı bir rafa kaldırırsam kemikleşmiş marketlerin pazarlamacıları özellikle son birkaç ayda zıvanadan çıkmış durumda. Abi, ne varsa nakit alırımcılardan zamanında satmamış ve depoda yalnızlıklarına terk edilen ürünleri allayıp pullayıp yeniden satışa çıkartmalarına kadar her şeyi gördüm şu son aylarda. Üretimciler de şaşırmış durumda. Üçe mâl edilen ürünün bir ay sonra kaça mâl edileceği de hesaplanamıyor. Hammadde fiyatları uçmuş durumda ve hammaddeciler stokçuluğa başlayalı bir buçuk sene oluyor. Kimse bir şey satmak istemiyor çünkü dün üç kuruştan aldığı ürün bugün on kuruştan yeniden alınabiliyor. Karaborsaya döndü iş.
Gıda sektöründe de şu an yansıtılmasa da büyük sıkıntılar var. Birkaç aya onun da iyice kokusu çıkar.
Yansıtılmıyor derken haberlerden bahsediyorum. Aslında şu an devasa bir kriz içindeyiz. Sadece kimseyi galeyana getirmiyorlar ama her sektör kan ağlıyor. Kapanmalar vs. derken kimse toparlanamadı.
Sıkıntı yaşamayan tek sektör iletişim sektörü. Pandeminin de etkisiyle aldı başını gitti.
Çok olumsuz konuşmak istemiyorum ama şu anda durum eski krizlere göre çok daha kötü. Eskiden kriz olur 6 ay sonra toparlanma başlar, döviz kuru sabitlenir giderdi. 2017’den beri hiç durmaksızın bir kriz içindeyiz. Günümüzdeki farklılık kriz demek yasak, çünkü bütün basın iktidarın elinde, adalet, güvenlik vb.
Dürüstçe kriz var diyip çözmek yerine artık doğanın kanunları gibi olmuş ekonomik kurallarla kavga ediliyor. Gerçi ben bunun artık ekonomiyi düzeltme çabası olduğunu düşünmüyorum.
Birileri artık yolculuk vaktinin geldiğini biliyor. O vakit gelmeden ülkeyi ne kadar sömürürseler yanlarına kar kalacağını biliyorlar.
Mesajınızı bir parça sildim. Yanlış anlamayın. Hakaret olarak algılanabileceğinden yarın hakkınızda dava açılmasın. Biliyorsunuz o tarz konuşmamak lazım. Birisi ekran görüntüsü alıp şikayet edebilir. Dikkat edelim.
Ekleme: Aslında kriz reddi her ülkenin yaptığı bir şeydir. Bugün Amerika çıkıp kriz dönemindeyiz demiyor. Derse zaten yer yerinden oynar fakat yabancı program dışında bir şey izlemediğimizden kriz söylemlerini duyuyorum. Ek olarak Almanya, Amerika, Kanada, İngiltere olsun oralarda ikamet eden kuzenlerim var. Durum global ölçekte iyi değil. Kimse kabul etmiyor.
Merhaba haklısınız. Kendim de yazmışım yukarda adalet, polis herşey ellerinde diye.
Ama içimdeki kin sönmüyor. Birileri yüzlerce milyar doların üzerine hala daha fazla ihale peşindeyken, gencecik insanlar iş bulamadıkları için intihar ediyorlar.
Bundan bir sene önce miydi tam hatırlamıyorum ama eşimle evde otururken dedim ki “Gelecekte genç intiharlarını çok göreceğiz.” diye. Birkaç sene önce Alaska ile alakalı bir program izliyorduk. Orada gençlerin çoğu ekonomik sebeplerden intihar ediyordu. O belgeselin bir yansımasını görür gibi oldum.
Silmeden önce okudum o cümleyi; medeni toplumlarda hiçbir sorun teşkil etmeyecek, ifade özgürlüğüne giren bir serzeniş. Türkiye’deyse ifade özgürlüğü diye bir şey olmadığı, tüm adalet bir kişinin sözüne baktığı için, Srbs’in aslında bu gayet normal sitemi bile başka yerlere çekilebilir. Haklısın, ne diyelim.
Yani ifade özgürlüğü katılıyorum ama işte burada belki de hiç yazmayan bir üye hatta üye bile olmayabilir denk gelse ve görüntü alıp “Reisimize küfür kıyamet ediliyor!” yazıp yollasa forumu da bir daha göremeyiz.
Ekşi Sözlük’te sık sık yaşanıyor, “Cumhuriyet Savcılığı” jet bir kararla mesajı sildiriyor. Pazar günleri bile çalışan çok çalışkan savcılarımız var, onlar hemen hallediyorlar.
Ama Ekşi’nin sağlam bir hukukçu kadrosu var; bizimse temkinli olmamızda fayda var, katılıyorum.
Bırakın yayıncıyı barındırıcı veya yer sağlayıcıya ceza verme olayı bir önceki Cumhurbaşkanı ile başladı. Bir zamanlar bir sitede habere yorum yazan bir ziyaretçi nedeniyle ertelemeli hapis cezası olan bir yayın yönetmeni arkadaşımız olunca çok dikkat etmeye başlamıştım. Buna rağmen yine de çağrıldığım oldu.
Hatta ajanstan gelen “ham” haberi yayınlamaktan çağrılan oldu. Hele ki 2005 - 2015 arası yaşadıklarımız çok daha acayipti. Bu döneme ait anlatılacak çok şey var ama…
Size şöyle söyleyim bizim 68 kişilik bir tribün ve whatsapp grubumuz var. Orda bile siyaset yapmayı akıl sağlığımız ve huzurumuz açısından yasakladık. Öyle garip dönemlerden geçiyoruz.
Ben eski krizleri daha çok özlüyorum.
Bir kere eski krizlerde birbirine anayasa atarak biz anlaşamıyoruz diye seçime gidecek bir sistem vardı.
Yahut iki koalisyon partisi suçu birbirlerine atıp seçime gidebiliyordu.
Şimdi böyle bir durum yok. Freni boşalmış kamyon gibi gidiliyor.
Hiç bir şey olmasa eskiden ir Levent Kırca vardı. Adamı *tin **tüne sokan skeçler yapardı.
Şimdi yok.
Bir tane iktidara karşı yazı yazıp da bu adam terörist değildir denen adam yok.
Türk lük yok. T.C. vatandaşlığı yok. Karadenizli-Kürt-Azınlık üçlüsünde tüm piyasa ve olay dönüyor. Buradaki azınlık Suriyeli-Özbek-Afgan dır.
İnönü-Menderes-Demirel-Ecevit-Erbakan-Yılmaz farketmeksizin aralarının iyi olduğu bir iki gelişmiş dünya ülkesi lideri olurdu. Yok
Kutuplaşmanın dibine gelindi şöyle ki :
TÜRK-SÜNNİ- KARADENİZLİ - BEYAZ YAKA - FENERBAHÇELİ - ÇİN HALK PARTİLİ
TÜRK-SÜNNİ- KARADENİZLİ - BEYAZ YAKA - FENERBAHÇELİ - AMONYAK PARTİLİ
10 kimlikten 1 i tutmasa kanlı bıçaklısın.
Sonuçta herkes zengin olmak, mutlu yaşamak, hayattan keyif almak istemez mi? Oysa insanlar karşısındakini sanki farklı düşünüyormuş, sanki kendi istekleri bunları istemiyormuş gibi görüyor.
Saygı, sevgi ve sabır yerlerde…
Araba hiç gündemde yokken, Ev emeklilik hayali iken şimdi ev sahibi olabilmek halkın büyük çoğunluğunun hayattaki ilk tek ve son gayesi…
Türkiye 8 yılda bir büyük 4 yılda bir küçük çaplı ekonomik krizlere istatistiksel olarak gebeydi. Hiç bir zaman bu kadar kalitesiz, insanları birbirinden bu kadar uzak ve farklı bir ülke değildi.
Günümüzde eskisi kadar siyaset yapılıyor mu? bilmiyorum. En azından çevremde eskisi kadar duymuyorum. Arkadaş ortamında bile “kapatın konuyu.” diyen birisi mutlaka çıkıyor. Akıl sağlığı bir kenara, endişe etmek konuşmamak için yeterli oluyor.
Kitaplığı olan arkadaşlara bişey sormak istiyorum, yeni bir kitaplık aldım ama duvara sabitlemedim. Bu sorun yaratır mı sizce?
Bilgisi veya tavsiyesi olanlar aydınlatırsa memnun olurum.
En son gerçekleşen İzmir depremi esnasında televizyonu tutmak zorunda kalmama rağmen kitaplıklar devrilmedi. Ama imkanınız varsa duvara sabitleyin, kafanız rahat olur. Birkaç dübel, vida ve L demir yeterli.