Bir eseri değerli kılan şey, o can alıcı anların eserin içinde bilinneyen bir yerde olması değil midir? Eserin geri kalanı olmadan o küçük ama çok beğenilen nokta ne derece anlam ifade etmektedir?
Yani eser bir bütündür ve o can alıcı noktalar da eserden bağımsız olamaz. O yüzden bu çok sevilen noktaları eserden bağımsız şekilde kaydetmek, dalından koparılan çiçek misali, o çok beğenilen parçanın anlamını yitirmesine sebep olacaktır.
Öznel konularda tavsiye vermek haddime değil ancak ben bunun gibi eserin içindeki "özel an"larla karşılaştığımda onu eserle bir bütün halinde aklıma kaydetmeyi tercih ediyorum. Hatırlayamasam da hatırlamaya çalışmak ayrı bir keyif veriyor.
Bu arada bir şeyi ilk kez okuyup izleyeceksem, bir daha okuduğumda aynı tadı alabilmek için, bilerek dikkatsizce okurum. Daha şimdiden iki sene önce okuduğum serileri unuttum, müsait bir zamanda tekrar okumayı planlıyorum.
Yanlış anlaşıldıysam kusuruma bakmayın. Anlatmak istediğim şey “çok sevilen kısım” ın eserin geri kalan parçası sayesinde anlam bulmasıydı.
Burada amacım sizin görüşlerinizi eleştirmek değil, fırsat bulmuşken kendi görüşlerimi açıklamaktı.
Bence de ciltli olarak etiket fiyatı 600’ü bulur. Muhtemelen bu seriyi karton kapak almaya çalışırım diyeceğim ama Bedenin Tarihi serisinde karton kapak ile ciltli kapak arasındaki fiyat farkına baktığımda da çok fazla bir şey değişmediğini görüyorum. Şöyle ki evin karşısı İstinye Park. D&R, Kırmızı Kedi ve Penguen olmak üzere üç mağaza var. Her gittiğimde her bir mağazada 10 sayfasını okusam sanırım seriyi 7 ayda bitirmeyi hedefleyebilirim.
Enpara KK bazı sitelerde (yanlış hatırlamıyorsam DR-İDEFİX) satın alma sonrası 9 taksit yapıyor. (Normalde 6 taksit) fiyatı bir görmek lazım, çok değilse almak isteyenler enpara KK varsa indirim denk getirip böyle alabilir.
Benim en merak ettiğim Gödel, Escher, Bach kitabı çıktığında ne kadar olacağı. Muhtemelen uzunca bir süre alamayacağım bir fiyatta olacak. Yıllarca bekleyip beklediğimiz şeye ulaşamamak çok hüzünlü.
Ojela reyizi özlüyorum. Troll gibi trolldu. Mayıstan beri o boşluğu dolduracak kimse çıkmadı. İki-üç dolandırıcı geldi gitti, onlar da eğlenceli değillerdi.
Bu ülkede paranla bile istediğini izleyemiyorsun. Ne saçma şey. Aile ahlâkım ve yapımın bekçisiyse televizyondaki her yayını kapatsınlar. İnsan ahlâkını bozmak isterse bir yayına ihtiyaç duymaz. Ayrıca da hangi ahlâk, kime göre ahlâk, neye göre ahlâk? Birden fazla toplumun bir arada yaşadığı bir ülkede tek bir ahlâk anlayışından bahsedebilir miyiz? Batı ahlâkı mı, doğu ahlâkı mı? Başka bir şey mi? Ülkede boş yaparak para kazanan ne çok kurum var.
@isos81 töre dizilerine laf yok. Onlar ahlâkımızı, namusumuzu nasıl koruyacağımızı öğretiyor. Lütfen! Yoksa bugün nasıl eski eşlerimizi veya eşlerimizi, sevgililerimizi, efendime diyeyim kızlarımızı sokak ortasında katledecektik?
Niye gerildim ben şimdi yahu. İki çift laf edip eğlenecektim…
Ben de bunu anlamıyorum. RTÜK’ün sınırı ne? Yukarıda yazdığınız şeyler serbest ama dijital platformda yayınlanan bir programda geçen bel altı konuşmalar yasak.
Bu arada töre, cinayet, namus, mafya vs gibi konular ceza alsın demiyorum, yayınlansın, sansüre karşıyım. Sadece uygun Türk aile yapısına ve ahlakına neyin uymadığını anlayamıyorum.
Yazı annenize ait oldukça eminim. Hatta bu temize çekilmiş hali, bana kalırsa müsveddesi de vardır. Büyük ihtimalle annenizin yazılarını derlediği bir defteri de olmalı.
Hobsbawn, Geleneğin İcadı kitabında geleneğin, eski gözüken veya eski olduğu iddia edildiği halde aslında yeni ortaya çıkmış ve hatta bazen “icad edilmiş” olduğunu savunur. Gelenek (örf adet) tabiri toplumun kültürel ve sosyal şekillendirilmesi için kullanışlı bir tabirdir. Bugün TV’de kamu kaynakları ile çekilen fetih, kuruluş bilmemne dizilerine bakın misal, iktidarın ihtiyacı olan tarih yeniden icat ediliyor. Örf adet (gelenek) dediğimiz şey de buna paralel yine yeniden icat ediliyor günün egemeninin ihtiyacına uygun olarak. Kadın programları örnek verilmiş, bu programları %90 muhafazakar insanlar takip ediyor. Ahlaksızlığın, bayağılığın ucu bucağı yok. Toplum ne kadar muhafazakarlaşırsa o kadar riyakarlaşıyor ve yozlaşıyor; savunuyor göründüğü değerlerden o kadar uzaklaşıyor benim gördüğüm. Meslek icabı da gözlemliyorum, ne zaman aşırı bir suç örneği olsa altından kapalı toplum bireyi bir fail çıkıyor. Danışmak için gelenlerin yaşamları kadın programlarına taş çıkartır. Bunların yaşadıklarını bırakın yaşamayı yaşadığınızı hayal etmek bile insanı öldürür. Theacher’ın “Toplum diye bir şey yoktur” sözünün her geçen gün gerçek olduğu bir dönemi pekiştiriyoruz. Toplumu toplum yapan şey iktidarın güncel çıkarına uygun icat edilmiş örf adetler değil dayanışma. Bugün toplumun devlete karşı bu derece savunmasız olmasının sebebi de dayanışmanın geri döndürülemeyecek derecede zarar görmüş olması.