Ben İstanbul Bahçelievler’den söz ediyordum bu arada
Dur birazdan Adapte yazınca çıkacak kokusu djdjffh
Hatlar birbirine girmiş ama iyi güldüm valla, çok iyi bir skeç olmuş
Eskiden Yağhane de varmış Basmahane de Salhane de. Şimdi her yer beton oldu maalesef…
Bende bir sorun yok. Ben İstanbul’dan bahsediyorum.
@erce Ankara’yla aram pek kötüdür. Ne zaman Ankara’ya gidecek olsam suratım şu şekil olur:
Bunun sebebi her ilde bir tane Bahçelievler olması aslında
İzmir’de bildiğim en az 3 tane var (Karşıyaka, Hatay, Buca), ki fazlası da vardır muhtemelen.
İstanbulda bir tane var ama en geniş semtlerden birisi olabilir yani.
Bakınız, yaptığınızı gördünüz mü? Bir Bahçelievler bana neler çağrıştırdı…
Diğerlerini bilmem ama Üçyol’daki Bahçelievler daha doğrusu Üçyol’un yakınlarındaki Yağhaneler beni doğrudan ilgilendiriyor, çünkü oralar benim doğup büyüdüğüm yerler. Varyant’ı çıktıktan sonra Bayramyeri’ne gelirsiniz. Ardından yokuşu çıkmaya devam ederseniz eskilerin meşhur Eşrefpaşa’sına ceketleri omuzlarında, yumurta topuklu ayakkabılarına basarak dolaşan bıçkın delikanlıların semtine varırsınız. Caddeyi takip edin, yokuş aşağı inip düzlüğe vardığınızda Yağhaneler’de bulursunuz kendinizi. Üçyol’la, bahçelievler’le Hatay’la o kadar farklıydılar ki…
Bakmayın şimdileri öyle yüksek binalarla dolduğuna. Yıllar öncesinde tek katlı en fazla iki katlı evlerin iki yanında sıralandığı sokakları olan fakir bir muhitti. Sokakların caddeye bağlandığı yerlerde de sanayi ağırlıklı esnaf dükkanları vardı;Çeşmeci, sustacı, marangoz, doğrultmacı, dökümcü vb. Küçük bir sanayiyi andırıyordu bazı yerleri. Üstelik sadece burada iki bahçe sineması vardı. Eşrefpaşa’da Çimentepe’de olanlardan söz etmiyorum bile.Bak olanları gördünüz mü, bir
Bağışlayın beni;
Yüreğim şurda şimdi, Yağhaneler’de atıyor. Ağlamayacağım… Ağlamayacağım.
Umarım şakadır bu ben de çok merak ettim şu an 🥲
Böyle ön yargı diyebileceğimiz farklı örnekler hatırlıyorum. Aklıma gelen bir ikisini yazayım. Derler ki uzun yıllar önce bir politikacımız Dünya Bankası başkanını partisine çağırmış -ki Kemal Derviş’ten söz ettiğimi anlamışsınızdır- Adam davet edilen yere gelmiş bakmış dairenin önünde ayakkabılar var. Bu eve ayakkabısız giriliyorsa burası alaturka bir evdir o zaman ben orada olmam gibisinden düşünerek geri dönmüş. İkinci örnek ise şaka gibi. Politikacılarımızdan biri kendisinden sonra partisini emanet edeceği birini arıyormuş. “Bana namaz kılan birini bulun” demiş çevresine. Onlarda "Nasıl anlayacağız dediklerinde “Pantolonlarının diz altlarına bakın kırışıksa sık sık diz çöküyordur. O zaman bu adam namazz kılıyordur.” demiş. Bir kaç gün sonra birini getirdiklerinde kendisine sormuş “Beş vakit namaz kılıyor musun” diye. Tabii adam “Hayır” deyince “O zaman neden pantolonun diz arkaları kırşık” dediğinde “Benim hanım ütü yapmayı hiç sevmez” demiş.
Neden böyle bir şey yapmış olabilirler. Lokma gibi hayır işini alaturka gördükleri için mi? Yoksa benim çevirmenim bu kadar eksik kaldı diye mi?
Katılım olayı beni aşar. Okuyacakları kitapların listesi var.
Roman İnceleme Semineri
650,00TL
- Eğitmen: Mehmet EROĞLU
- Başlangıç Tarihi: 4 Ocak 2022
- Ders Gün ve Saatleri: Salı günleri, 19.30 / 21.30 saatleri arasında
- Toplam Ders Saati: 18 Saat
https://www.umagkitap.com/roman-inceleme-semineri
Ocak 2022 Döneminde İncelenecek Eser Listesi, Nobel Edebiyat Ödülü Alan Yazarların Seçkisinden Oluşmaktadır.
Biz de okuyup inceleme yapıyoruz kimse bize para vermiyor
Aslında biz inceleme yapmıyoruz, en fazla yaptığımız yorumlamak. Türkiye’de pek kitap incelemesi - eleştirisi yapan kalmadı.
Bedavaya bu kadar oluyor
Şaka bir yana;
Böyle kurslarla vs olacak bir iş mi bu bilmiyorum. Yani 18 saatte ne kadar iyi eleştirmen oluna bilinir ki.
Kurs değil bu aslında seminer, seminer sonunda bir sınav veya belge vermiyorlar.
Amacı eleştirmen yetiştirmek değil, Vakıf için biraz para kazanmak ve vakıf adına edebi faaliyetler yapmak.
UM-AG 'ın bu tarz seminerleri çok oluyor.
Hem eleştirmenleri akademilerin ilgili bölümleri yetiştirmeli ama bizde edebiyat dergileri ve edebiyat çevreleri de kalmadığı için çok bir anlamı olur mu bilmiyorum.
Katılıyorum. Şahsen ben kitaba dair neredeyse hiçbir şey yazmıyorum. Yazdıklarım tamamen onu sevdim bunu sevmedim tarzı öznel şeyler.
Inceleme de ayrı bir uzmanlık zaten, herkes yapamaz.
Zengin olup da hep okuyan, İngilizce dışında da Avrupa dili bilen (veya egzotik diller bilen), bir sanat dalıyla uğraşan; sosyoloji, tarih, coğrafya, edebiyat bilen bir takıma göre bu tip işler. Böyle bir elit takımımız olsa keşke. Az çok vardı da bitti sanırım.
Bir ülkenin zengininin okuması çok çok önemli bana sorarsanız. Düşünmek ve topluma bir şey katmak, bu tür insanların uğraşı olmalı çünkü karınlarını ve kalacak yerlerini düşünmelerine gerek yok. Herkesin böyle bir uğraşı olacak diye bir şey yok tabii ki ama bir iki insandan çok daha fazla bu tip insanlarımız olsaydı güzel olurdu.
Bizdeki zengin de ancak para harcasın, gösteriş yapsın, parasıyla oyun oynayıp zulüm etsin.