Adamların meclis üyelerine bak. Bizimkiler sıralarda uyuyup yedi düvele emeklilik rüyaları görüyor; el oğlu oturmuş, hem de kendi tarihinden bilgiler damıtıp, kitap yazıyor. Helal olsun.
Strauss’u bu kitabı vesilesiyle dörtledim. Şahane kıyaslamalar var üç büyük lider arasında. Atatürk’ün bahsi de geçiyor, paylaşmıştım. Karaborsada fiyatlar uçmuş, şansıma denk geldi de alabildim.
Berry de ilk kitap Tapınak Şövalyelerinin Mirası alırım diye araştırdığım bir isimdi, 2-3-4 birikmiş elimde şu anda, işin geldiği nokta. Belki onu da eklerim. Bu kitaba dönersek, İskender’in yeri belirsiz mezarı üzerine şekillenmiş bir tarihi kurgu. İskenderiye Bağlantısı’nda yanan kütüphane, Şarlman’ın İzinde’de Sümer yazıtları vardı. Tarihi kurguları sevdiğim için ilgimi çeken konularda yazılmış olanları topluyorum. Toplamayınca zaten karaborsaya şutlanıyorlar. Bu da baskısı bitmiş, ikinci elde görece uygun satılan kitaplardandı.
Okudun mu? Terracotta askerlerini Çin’e Mete Han hayranlığıyla büyüdüğüm dönemden gıcık olduğum için okumadım. Romanov’u da hepsinin öldüğü kesinleştiği için almak istemedim. Güzel konular seçmiş ama işleniş nasıl henüz bir fikrim yok. Tapınakta Raymond Khoury’nin de bir kitabı var, kanka kanka takılmışlar bir dönem. İkisine muadil Tapınakçılar kitabını aldım Kronik’in.
Bu arada, benim küçüklüğümde her yer Göktürk, Selçuk’tu, şimdi millet Osmanlı’dan ötesini saymaz olmuş.
Hayır, okumadım henüz. Fiyatlar uygun olunca aldım, ileride okurum dedim. Kolinin birinde kim bilir nerededir . Bir ara taşınacaktım, sonra iptal oldu, kitapların çoğu da kolilerde kaldı.
Tarihi kurgu benim de sevdiğim bir türdür. Kitapyurdu’ndan konuları okuyup almıştım.
Kolilerle yıllarca yaşadım, çok meşakkatli iş. Kitap olmasa da halen dergi dergi klasör sinema arşivim durur. Tam açarsın, taşınacağın tutar, haydi tekrar koli peşine… Hayırlısı olsun.
Tarihi kurgu ben de yeni girdim, arada paslaşalım.
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!