Şiir Dünyası

ANI

Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil bu anılacak şey değil
Apansız geliyor aklıma

Neredeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız
Belki daha uykunuz da vardı
Geceniz geliyor aklıma

Sevdiğim çiçek adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Bütün sevdiklerimin adları gibi
Adınız geliyor aklıma

Rahat döşeklerin utanması bundan
Öpüşürken o dalgınlık bundan
Tel örgünün deliğinde buluşan
Parmaklarınız geliyor aklıma

Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte
Çağımıza yakışan vakur, sade
Davranışınız geliyor aklıma

Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil unutulur şey değil
Çaresiz geliyor aklıma.

Melih Cevdet Anday

  • Melih Cevdet Anday bu şiiri 19 Haziran 1953’te Amerika’da idam edilen Julius ve Ethel Rosenborg için yazdı.
4 Beğeni

Ben utangaç bir kalbi taşırım geceden.

Ben sana âşık olduğumu,

Ölsem söyleyemem.

[Özdemir Asaf

4 Beğeni

Neden oluyor insan heder
Bir sebebi de onca keder
Gören beni bu halde ne der
Ne dert bitiyor ne keder

3 Beğeni

Bütün günler yenileşir her bekleyişte

Ve bütün dünler, bütün geçmişler

Kapını açarsın ki bir de, hiç kimseler yok

Çaresiz, benim sana gelişim de hep böyle.

Dün akşama doğru turuncu bir bulut geçti

Sonra bütün bulutlar hep birden geçti

Anılar, anılar, belki hepsi bir kelime.

[Edip Cansever]

6 Beğeni

Mehmet Akif Ersoy-Çanakkale şehitlerine

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- “Bu bir Avrupalı!”
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi… Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
Ostralya’yla beraber bakıyorsun: Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ…
Hani, tâ’ûna da zuldür bu rezil istilâ!

Ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.

Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz…
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
Atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer…

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler…
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te’sis-i İlâhî o metin istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ’nın ebedî serhaddi;
“O benim sun’-i bedi’im, onu çiğnetme” dedi.

Âsım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar…

Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid’i…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb…
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
“Bu, taşındır” diyerek Kâ’be’yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;

Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin’i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran…
Sen ki, İslâm’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın… Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât…

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.

3 Beğeni

Ve her şey dönüştü işte

Kahverengi bir çarşambadan

Sapsarı bir cumartesiye.

[Edip Cansever]

6 Beğeni

Dünyanın Sonunda Islıkla Çalınan Ezgi

"Therefore, thou art not wrong,
Israfeli, who despisest
An unimpassioned song;
To thee the laurels belong,
Best bard, because the wisest!
Merrily live, and long!"


"Hugging the blade, waiting the years

Hearing the music that nobody hears"


Bir suskunluk yeminidir gözümde kızıl gayız
Fakat beni sonsuza dek susacak sanmayınız
Demlenen kinim yadıma bak, bir sabah düşecek

Bir yabancının aksini görünce o gün camda
Gözbebeğim tutuşacak şimşek mavi akşamda
Kızıl afet intikama elbet nikah düşecek

Son nefesimi verirken binlerce İsrafil’i
Salacağım ciğerimden nazire mukabili
Bir şarkı söyleyeceğim gökten Allah düşecek

M. Bahadırhan Dinçaslan

2 Beğeni

Söylenir ve yarım kalır

Bütün aşklar yeryüzünde

Bir kaktüs bol sudan nasıl

Nasıl çürürse öyle…

[Turgut Uyar]

7 Beğeni

Bedenim üşür, yüreğim sızlar.
Ah kavaklar, kavaklar…

Beni hoyrat bir makasla
Eski bir fotoğraftan oydular.

Orda kaldı yanağımın yarısı,
Kendini boşlukla tamamlar.

Omuzumda bir kesik el,
Ki durmadan kanar.

Ah kavaklar, kavaklar…
Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar.

Metin ALTIOK

6 Beğeni

Ankara’nın hayallerine yağacak kadar güzel
Üzerinde bulut, önünde sapsarı buğday başakları.

içimden geldi :slight_smile:

4 Beğeni

Kim bilir hangi yıldızın
Kısır çöllerinde şimdi,
Beyhude hatırlıyoruz
Bu hiç olmamış şeyleri.

// Ahmet Hamdi Tanpınar

3 Beğeni

Bi’ güne daha el salladım, giden gitti
Ve o günün şahitleri de gayba karıştı
Ben düşünmek işin içinden çıkamadım heç
Bir düş kurdum, bin düşündüm, düştüm ben

1 Beğeni

şimdi nedense her şeyde
ansızın dağılan kelebek tadı
biliyorsun en bakımlı bahçe
sessizliktir
gülüşler oraya sürgün edildi
acıların kardeş olduğunu
kimse anlayamadı…

[Hilmi Yavuz]

3 Beğeni

Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu.
Hep böyle mi bu?
Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer…
Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına
aynalarla kaplattım, ölü ben’im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden!
Paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben.
Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.
Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına
niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına
niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?
“Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna” bir çocuk demiş.

NİLGÜN MARMARA

5 Beğeni

Kendi düşen ağlamaz derler
Karalari baglamaz derler
Dert çekenin halinden
Çekmeyen anlamaz derler

2 Beğeni

Icimden gelen
Cümlesin bende
Tek düşündüğüm
Dostluk sende…

Yüreğimi açtim
Asildi dilimde
Sonsuzluk sen
Dostluk elimde…
Şebnem örs -dostluk

4 Beğeni

Bir gamlı hazanın seherinde

Israra ne hacet bülbül ?

Bil kalbimizin bahçesinde

Can verdi senin söylediğin gül.

Savrulmada gül şimdi havada

Gün doğmada bir başka ziyada.

[Ahmet Haşim]

2 Beğeni

Zannetme ki güldür, ne de lale,
Âteş doludur, tutma yanarsın,
Karşında şu gülgûn piyale…

İçmişti Fuzûlî bu alevden,
Düşmüştü bu iksîr ile mecnûn
Şi’rin sana anlattığı hâle…

Yanmakta bu sâgardan içenler,
Doldurmuş onunçün şeb-i aşkı,
Baştan başa efgân ile nâle…

Âteş doludur, tutma yanarsın,
Karşında şu gülgûn piyale…

[Ahmed Haşim]

4 Beğeni

Şimdi bütün gün üstüme yağmur yağıyor,

Bütün gece kar,

Yalnızlığın tam ortasındayım artık,

Yalnızlık kadar…

[Ümit Yaşar Oğuzcan]

8 Beğeni

Ay ışığı pencereden girende,
Senden yana hayâl kurmak ne güzel.
Ya bir otobüste, ya bir trende,
Gurbet ilden sana varmak ne güzel.

Aşkın mayasını senden alıp da,
Şekillendim sevda denen kalıpta.
Evinizin kapısını çalıp da,
İlk çıkandan seni sormak ne güzel.

// Hayal Ve Gerçek, Abdurrahim Karakoç

5 Beğeni