O şimdi ne yapıyor
Şu anda, şimdi, şimdi?
Evde mi, sokakta mı,
Çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
[Nazım Hikmet Ran]
O şimdi ne yapıyor
Şu anda, şimdi, şimdi?
Evde mi, sokakta mı,
Çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
[Nazım Hikmet Ran]
bu gece devine devine
kalbimden geçen nehir
unutulmuşluğun kahrından
gelecek günlerin şarkılarına
aciz ve susuz dudaklarına kentlerin
benden selâm götürür
benden selâm olsun diye
uzak kentlerdeki kardeşlere
göğsünü kabartır bir karınca
dağların en şahına mağrur
hafızam denizler kadar olur
dökülür karanlığın avuçlarına
…
[Alaeddin Özdenören]
Azərbaycan Türkiyə
Bir ananın iki oğlu,
Bir amalın iki qolu.
O da ulu, bu da ulu
Azərbaycan-Türkiyə.
Dinimiz bir, dilimiz bir,
Ayımız bir, ilimiz bir,
Eşqimiz bir, yolumuz bir
Azərbaycan-Türkiyə.
Bir millətik, iki dövlət
Eyni arzu, eyni niyyət.
Hər ikisi cümhuriyyət
Azərbaycan-Türkiyə.
Birdir bizim hər halımız—
Sevincimiz-məlalımız.
Bayraqlarda hilalımız
Azərbaycan-Türkiyə.
Ana yurdda-yuva qurdum,
Ata yurda könül verdim.
Ana yurdum, ata yurdum
Azərbaycan-Türkiyə.
B.Vahabzadə
Sen kum nedir bilmezsin
Deniz görmedin ki.
Yum gözlerini, zamanı düşün,
Deniz bir gözünde
Kum bir gözündedir.
Sen taş nedir bilmezsin
Dağa çıkmadın ki
Yürü ufuklara doğru,
Dağ bir ayağında
Taş bir ayağındadır.
[Ümit Yaşar Oğuzcan]
Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyenler,
Bir yabancı ile konuşmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı görmek istemekten kaçınanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar.
Pablo Neruda
GÜZEL DİLİM
Hecelerim küçükten
Her bir kelimesini,
Öğrenirim her sözün
O güzel Azerbaycani.
Anadilimdir benim
Değişmem hiç bir şeye,
Aşığım ben doğuştan
Güzel dilim Azerbycana.
Onun ile okuyup
Onun ile yazarım,
Her şeyimdir o benim
Onsuz nasıl yaparım.
Atila Çakıroğlu
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum, bilemezsin
[Attila İlhan]
Böyle sığ hayallerle oyalanmak yerine
Kısacık bir zaman olmalıydı elimde
Turfanda meyva gibi bir zaman
Yollar yollar kateden tadı ve ekşiliği
Geçerek erguvanların dönemecinden
Leylakların dörtyol ağzından
Yapıştırıncaya dek beni dudaklarına
Acının dudaklarına ve geçmişin
Bir yaban gülü yaprağı gibi beni
Ama ne gezer.
Edip Cansever
Last night, as I was sleeping,
I dreamt – marvelous error! –
that I had a beehive
here inside my heart.
And the golden bees
were making white combs
and sweet honey
from all my old failures.
Antonio Machado
Nazim Hikmet-Ağlamak meselesi.
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
Farkına bile varmadan?
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
Ayıpsız,
Aşikâre,
Yağmur misali?
Neylersin alışkanlık
İçin kan ağlarken yüzün güler
Dikilitaş gibi dinelirsin yine.
Yavrum, erişmek ne müşkülmüş meğer,
Anneler gibi ağlamanın yiğitliğine?
şairler de değişir demişsin dostum
çok da güzel demişsin hani
ama bir de değiştirebilsek ya…
hani, başlangıcından bugüne yazıyoruz
yakılıyoruz… boğuluyoruz… içeri atılıyoruz…
dövülüyoruz…
kitaplarımız toplanıyor aşağılanıyoruz
hep bize soruyorlar dikkat ettin mi
hep sorgulanıyoruz hep sorgulanıyoruz… hep biz
sorgulanıyoruz
ya bizim soracaklarımız…
‘rüzgardan rüzgara’ hep biz mi değişmeliyiz?
hep bizim mi yanıtsız kalmalı sorunlarımız
hep biz mi anlayacağız… dinleyeceğiz… susacağız?..
bak gruplarla yakmaya, boğmaya başladılar şimdi de
sen yazmanı sürdür dostum
hepimiz sürdürelim aslında anlatmalarımızı
bir gün topumuzu yakacaklar
yüzyıllarca yazdık amma
görüyorsun daha anlamayanlar var…
ya da anlatamadıklarımız…
o kafalar da değişir mi dersin?..
Ergun Evren
Şimdi akşam olur, sular buruşur
bir yastığa baş koyarım güvertede.
hangi dilden olursa, bir şarkı isterim
içimde kırık dökük besteler dolaşır.
kalbim avucumdadır artık,
bir sahilden sesler gelir, kaybolur
uzun uzun nefes alır sular
uzun uzun ağlamak isterim.
[Turgut Uyar]
Önce iki şiir okuyacağım
İkisi de birbirinden güzel
Beğenmeyeceksin
Sonra hayallerimden bahsedeceğim
Yepyeni otomobillerden, evlerden bahsedeceğim
İnanmayacaksın
Sokakta bir adam sana laf atacak
Tutup öldüreceğim
Sevinmeyeceksin
Kutuplara gideceğim senin için
Öldü mü kaldı mı diye
Merak etmeyeceksin
Sonunda iskambil kağıtlarından
Bir köşk yapacağım sana
Şaşırıp kalacaksın
-Ümit Yaşar Oğuzcan
Her şeyden habersizdim önce
Bir gök yapıyordum deniz kabuklarından
Senin çocukça gülüşüne benzer bir gök
Tersyüz ettikçe onları bir solan bir parıldayan
Bak, sana bir şey söyleyeyim mi
Vardır ya hani bir deniz kazasından
Yeni kurtulmuş bir kız çocuğunun gözleri
Bir yaşam boyu şaşkın ve kımıldamadan bakan
O kadar bencilim ki, anla
Sana verdim ben bu gözleri, ben armağan ettim anlaşılan.
Edip Cansever
Dalgındım dağlar gibi
Türkülüydüm çınar çınar
Ne kızarıp giden sarı
Ne kızarıp gelen yeşil
Dikilmiş dikmeninde
Hoşçakal köprüsünün
Tam da mendil sallıyordum güzel günlere
Hasan hüseyin Horkmazgil
Kolye gibi boynumda
Varlığını onun
Bir ceylan tutuyor ağzında
Kuşlara takılıp gidiyor aklım
Hergün kaçıyorum
Yoksa gülüşün…
[Cahit Zarifoğlu]
Tanıştırayım; Bu A.Kadir şiiri, İstanbul’da bir sahaftan aldığım kitabın arasından çıkmıştı bir kaç sene evvel. Çok severim kendisini.
Sıçradık; şimşekli rüzgâra bindik!.
Kayalardan kayalarla kopan kartallar
çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
Alev bilekli süvariler kamçılıyor
şaha kalkan atlarını!
Akın var güneşe akın!
Güneşi zaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!
Düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların göz yaşlarını
boynunda ağır bir zincir gibi taşıyanlar!
Bıraksın peşimizi
kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!
İşte: şu güneşten düşen ateşte
milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!
Sen de çıkar
göğsünün kafesinden yüreğini;
şu güneşten düşen ateşe fırlat;
yüreğini yüreklerimizin yanına at!
Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!
Nazım Hikmet
Boşuna yorulma gönül,
Sadece sevmek yetmiyor…
[Özdemir Asaf]
Senelerce senelerce evveldi
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz
İsmi; Annabel Lee
Hiç birşey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekten başka beni
O çocuk ben çocuk, memleketimiz
O deniz ülkesiydi
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee
Göklerde uçan melekler
Kıskanırlardı bizi
Bir gün işte bu yüzden göze geldi
O deniz ülkesinde
Üşüdü bir rüzgarından bulutun
Güzelim Annabel Lee
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni
Mezarı oradadır şimdi
O deniz ülkesinde
Biz daha bahtiyardık meleklerden
Onlar kıskanırdı bizi
Evet! Bu yüzden ‘Şahidimdir herkes ve deniz ülkesi’
Bir gece rüzgarından bulutun
Üşüdü gitti Annabel Lee
Sevdadan yana kim olursa olsun
Yaşca başca ileri
Geçemezlerdi bizi
Ne yedi kat göklerdeki melekler
Ne deniz dibi cinleri
Hiç biri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee
Ay gelir ışır, hayalin erişir
Güzelim Annabel Lee
Orda gecelerim uzanır beklerim
Sevgilim sevgilim hayatım gelinim
O azgın sahildeki
Yattığın yerde seni…
Edgar Allan POE