Odalarda oturdum.
Odaları kapladım.
Sokaklara çıktım.
Sokakları doldurdum.
Görünen her şey ben oldum.
Ve her şey beni gören göz oldu.
Ve ben görünmez oldum…
[Asaf Halet Çelebi]
Odalarda oturdum.
Odaları kapladım.
Sokaklara çıktım.
Sokakları doldurdum.
Görünen her şey ben oldum.
Ve her şey beni gören göz oldu.
Ve ben görünmez oldum…
[Asaf Halet Çelebi]
Hiç bilmedim, konuştuklarımdan ne anladın,
ormanın korkunçluğunu söyledim,
ovanın serinliğini sustum,
sen uzun bir uykuyu uyudun, ben düş gördüm.
// Birhan Keskin
Güzel anılar biriktirdim senden,
Dudağıma solgun gülücükler getiren.
Özenle sakladım belleğimde,
Bir yığın oldu daha şimdiden.
Nasıl olsa bir sonu olacaktı bu aşkın
Bir gün apansız gerçekleşiveren.”
[Metin Altıok]
Kolay gelsin vapurun dumanı!
İnersin sen de birgün yeryüzüne,
Benim gibi yağmur diye!
İyi de edersin!
Can Yücel
Bir gülün gölgesi düşmüş yüzüne
Kötü gülün, zalim gülün, dar gülün
Gel otur biraz yaşlanınca kalkarsın
Yüzün biraz, sesin biraz, kal biraz.
[Şeref Bilsel]
açılmış sarmaşık gülleri
kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvalanmış
içimde keder
uzak bir telefonda ağlayan
yağmurlu genç kadın
rüzgâr
uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor
dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
heryerinde vücudumun
ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hissettiğim an
demirler eriyor hırsımdan
ay ışığına batmış
karabiber ağaçları
gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte
herşey onunla ilgili
telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişleyen
yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sâhili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
yalnızlık
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert
bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yalnızlık
çakmak taşı gibi sert
elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir
fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele
elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu
parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı
kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığına
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle
sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız
Attila İlhan
Özlemekmiş oysa sevmek
bulup bulup yitirmekmiş
düşsel bir oyuncağı…
//Hasan Hüseyin Korkmazgil
Ben bir Ayten’dir tutturmuşum oh ne iyi
Ayten’li içkiler içip sarhoş oluyorum ne güzel
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin
Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor
Şarkılar söylüyorum
Şiirler yazıyorum Ayten üstüne
Saatim her zaman Ayten’e beş var
Ya da Ayten’i beş geçiyor
Ne yana baksam gördüğüm o
Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor
Bana sorarsanız mevsimlerden Aytendeyiz
Günlerden Aytenertesidir
Odur gün gün beni yaşatan
Onun kokusu sarmıştır sokakları
Onun gözleridir şafakta gördüğüm
Akşam kızıllığında onun dudakları
Başka kadını övmeyin yanımda gücenirim
Ayten’i övecekseniz ne ala, oturabilirsiniz
Bir kadeh de sizinle içeriz Ayten’li
İki laf ederiz
Onu siz de seversiniz benim gibi
Ama yağma yok Ayten’i size bırakmam
Alın tek kat elbisemi size vereyim
Cebimde bir on liram var
Onu da alın gerekirse
Ben Ayten’i düşünürüm, üşümem
Üç kere adını tekrarlarım, karnım doyar
Parasızlık da bir şey mi
Ölüm bile kötü değil
Aytensizlik kadar
Ona uğramayan gemiler batsın
Ondan geçmeyen trenler devrilsin
Onu sevmeyen yürek taş kesilsin
Kapansın onu görmeyen gözler
Onu övmeyen diller kurusun
İki kere iki dört elde var Ayten
Bundan böyle dünyada
Aşkın adı Ayten olsun
Ümit Yaşar OĞUZCAN - Milyon Kere Ayten
Yâr deyince, kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor
Lâmbamda titreyen alev üşüyor
Aşk, kâğıda yazılmıyor Mihriban.
[Abdürrahim Karakoç]
…
Dünyanın bütün sabahlarına iki bilet al da
Birlikte gidelim maviş anne
Bana da kendi serüvenimden bir yer ayırt,
Şefkate söyle o da gelsin.
Özledim onu, o da gelsin saçlarıma dokunsun
Bilir misin, büyüler bile ninniyle büyür
Temiz kokan pazen gecelikler, şehriye çorbası…
Hepsi, hepsi ninniyle büyür.
Bilir misin maviş anne?
Ben çekildiğim her fotoğrafta
Defolu bir kelebek gibi çıkarım.
…
Didem Madak
Etrafına bakınma.
Ayakkabını bağla.
Köpekleri kovala.
Balıkları denize at.
Kandilleri söndür!
Daha zor günler geliyor.
— Ingeborg Bachmann
[çev. Oruç Aruoba]
Ozanın Gömütüne Yazıt
"Şarkı söylemeye çalıştı
anımsamamak için
yalanlardan oluşan gerçek yaşamını
ve anımsamak için
gerçekler üstüne yalan söyleyen yaşamını."
Octavio Paz
Sen yağmurlu günlere yakışırsın
Yollar çeker uzak dağlar çeker uzak evler
Islanan yapraklar gibi yüzün ışır
Işırsa beni unutma.
[Gülten Akın]
ufkun kıyısındayım
orda bulutlar konuşuyor,
orda düşlerin elleri-ayakları var
ve denizkızları denizi baştan çıkarıyor
Bedrettin Cömert
ervah-ı ezelde levh-i kalemden
bu benim bahtımı kara yazmışlar
bilirim güldürmez devr-i alemden
bir günümü yüz bin zara yazmışlar
dünyayı sevenler veli değildir
canı terk edenler deli değildir
insanoğlu gamdan hali değildir
her birini bir efkara yazmışlar
nedir bu sevdanın nihayetinde
yadlar gezer yarın vilayetinde
herkes diyarında muhabbetinde
bilmem bizi ne civara yazmışlar
olaydım dünyada ikbali yaver
el etsem sevdiğim acep kim ne der
bilmem tecelli mi yoksa ki kader
beni bir vefasız yara yazmışlar
yazanlar Leyla’ yı Mecnun kitabın
Sümmani’ yi bir kenara yazmışlar
[Sümmani]
Kitap okurum : içinde sen varsın,
şarkı dinlerim : içinde sen.
//N. Hikmet
Peşinden gelme ihtimalim yoktu.
Zaten gelemezdim de sen giderken öylece.
Ama peşinden gelir gibi yürüyordum.
O yüzden düştüm.
Ayağım burkulmuş, kalbim kırık.
Yollarına baka baka kaldı gözlerim.
Önüme bakmadan yürüyordum ya,
o yüzden düştüm.
Düştümse eğer
sana bakarken düştüm.
[Cahit Zarifoğlu]
Bir yıldız, bir karanlık
işte bir gün daha bitti,
çok kalmadı sabaha.
Saati yürüyor günün
her zamanla hiçbir zaman arasında.
[Ali Püsküllüoğlu]
TEK YASAK
Özgürlüğün geldiği gün
O gün ölmek yasak!
Cemal SÜREYA
Kasdun egerçi canla dilün birisinedür
[Hem] ikisi feda yoluna birisi nedür
Hicr ü visal derler iki nesne var imiş
Gördük anun birisini [ol] birisi nedür
[Kabuli]