Steven Erikson

Fantasybookreview röportajı. Aynı yerde kitap incelemeleri de mevcut.

4 Beğeni

As for the events that have been recounted in the books, well, things are always open to interpretation, and I am also rather pleased to learn from readers that the books fair well in re-reads. I am a writer obsessed with layering my narrative, so there’s plenty to find for the reader even after the raw events of the story are well-known.

Hah! Erikson reyiz fazla mütevaziymiş belli ki.

2 Beğeni

Görünen köy kılavuz istemez hocam. :slight_smile:

2 Beğeni

İlk kitabı İthali şu kapakla bassa nasıl olur?

1 Beğeni

Bu kapak Subterranean Press’in özel baskı kapağı. Ben beğeniyorum ama yapabilirler mi şüpheliyim.

Witness trilogy’nin ikinci kitabına başlamış Erikson.

6 Beğeni

Şu videoyu tekrar izledim bugün ve bazı kıymetli olduğunu düşündüğüm noktaları not aldım.

Malazan dünyasında cinsiyet üzerine güç elde edemezsin. Bu tamamen cinsiyetsiz bir dünya. Gücü elde etme tamamen kişinin kendisine bağlıdır.

Çoğunlukla BK okuyordum ve Dune’dan çok etkilenmiştim. Dune’un altyapısını aldım ve Ay Bahçeleri’ne koydum. Bunu yaparken türün beklentilerinin dışına çıkacağımı hiç düşünmemiştim ama görünen o ki çıkmışım. Dune’da da yazar seni alır ve hikayenin ortasına bırakır. Ya yüzersin ya boğulursun. Ama bu durum BK’da problem değildi çünkü BK’da zaten bu yaklaşım vardı. Aynısını fantastik için yaptım ama çok problemli oldu.

Soru: İlk okumada o kadar çok detay vardı ki bunların çoğunu fark etmem imkansızdı. Bu detayları sonraki okumalarda ortaya çıkacak şekilde yazmak bilinçli bir tercih miydi?

Her şeyi anlamak zorunda değilsin. Çoğu foreshadowing ikinci veya üçüncü okumada fark ediliyor. Yani aslında ilk okumada o kadar detay yok. İlyada’yı ilk kez 13-14 yaşlarımda okumuştum. Daha sonra üniversitede bir kez daha okumam istenmişti ve bu okumam ilkinden çok farklı bir deneyimdi ve bu da çok hoşuma gitmişti. O yüzden de benzerini yazmak istedim. Ayrıca ben normalde kısa hikayeler yazarım ve kısa hikayelerde katmanlı bir sistem kullanmak gerekir. Roman yazmayı bilmediğim için ekstra uzunlukta kısa hikayeler yazdım aslında. Tüm hikayeyi kısa hikayeler olarak parçaladım ve bunları bir döngüye aldım. O yüzden bir sahnenin başındaki görüntüler, genellikle sahne sonunda yankılanmakta.

Serideki favori kitapları:

  1. Deadhouse Gates: İlk kitaptan sonra yayınevi 3 kitap olacağını düşündü sanırım ama benim aklımda 10 kitap vardı. Anlaşma da ben DG’yi yazarken yapılmıştı. İşlerin ciddileşip, benim de kollarımı sıyırıp 4 elle sarıldığım kitap DG oldu.
  2. Midnight Tides: En az efor harcadığım kitap oldu, akıp gitti resmen
  3. Toll the Hounds: Buna daha sonra geliriz

Kitaplar lineer olarak ilerlemiyor. Planlamayı nasıl yaptığını anlatır mısın?

Aslında ilk planıma göre GoTM’dan sonra Memories of Ice geliyordu ve onu yazmaya başlamıştım. 180 sayfa kadar yazmıştım ama bilgisayar bozulunca kendimi çok kötü hissettim ve MoI’ye devam etmek istemedim. Sonra üçüncü kitap olarak planladığım Deadhouse Gates’e başladım. Tamamen bir kaza ile aslında doğru olan tarihçeyi bulmuş oldum.

Amazon’da bir yorum görmüştüm, çok sık PoV değiştirdiğim için eleştirmişti beni ve bu da beni kızdırmıştı. Bu yüzden de beşinci kitabın ilk kısmı (part 1) tamamen tek bir PoV olarak yazıldı. Yani yazamadığım için değil yazmayı tercih etmediğim için bu şekilde yazıyorum.

Midnight Tides’ta yapmaya çalıştığım şey, Lakota Sioux eğer Birleşik Devletler’i savaşta yenebilseydi ne olurdu’nun yanıtı aramaktı. Kültürel bir çatışmayı ele almak istedim.

Karakterlere gelen tepkilere bazen şaşırıyorum. Mesela Anomander Rake ilk kitapta minimal bir rolde olmasına rağmen çok fazla kişi tarafından sevildi. Ama okuyucuların hoşlarına giden şeylere dikkat ediyordum ve ben de ona göre Rake’in hikayedeki gidişini değiştirdim. Tabii ki aklımda bir yol vardı ama bu yol gelen tepkilerle değişti.

Karsa üçlemesi Malazan’dan 10 yıl sonra başlıyor. Her ne kadar Karsa üçlemesi olarak geçse de ilk kitapta Karsa yok çünkü yazmaya başlayınca fark ettim ki önce Karsa’nın mirasıyla ilgilenmem gerekiyor.

Kurgusal yazıda kendime hep “göster, anlatma” kuralını benimsedim. Bu yüzden çok belirli PoV’lere bağlı kaldım. Bu sefer de hangi PoV’lerin geçerli ve faydalı olduğuna karar vermem gerekti. Örneğin ilk draft’lardan birinde Anomander Rake’in bakış açısından yazmayı denedim ve fark ettim ki bunu yapamıyorum. Yüz binlerce yıldır yaşayan birisinin gözünden olaylara bakabilmemin hiçbir yolu yok, yani ne yapabilirdim ki? Sonra tamamen şansa fark ettim ki bir karakteri belirli bir mesafede tutarsanız ve o karakter sadece başkalarının gözünden anlatılırsa bu durum o karakteri yüceltiyor. Ama bunu yazarken değil sonrasında fark ettim çünkü Ay Bahçeleri’ni okuyan okurlar daha fazla Rake talep ettiler. Ben de buna şaşırdım, bunun sebebi neydi, Rake’i okurun gözünde ilgi uyandırıcı kılan neydi? Cevap, insanların onun hakkında fazla bir şey bilmiyor oluşlarıydı. Rake çok güçlüydü ama insanlar yeterince şey bilmiyordu onla ilgili. Sonra bunu akılda tutmanın faydalı olacağını anladım çünkü sadece başkalarının gözünden tanık olabileceğimiz başka karakterler de olacaktı. Bu tür okurun hakkında çok şey bilmediği karakterler okuyucuda bir duygusal yankı oluşturuyor. Nerede durduğunu, neyi sevdiğini ya da sevmediğini, amaçlarını bilmediğin bir karakter merak uyandırıyor. Biraz kazara oldu ama neden işe yaradığını anladığım zaman bunun hepsini tek bir karaktere aktardım (ilk kitapta tanıştık bu karakterle ama henüz kendisi hakkında çok şey bilmiyoruz).

Ben hard-magic sistemleri sevmiyorum, yani, zaten neden her şeyi açıklamakla uğraşayım ki? Amaç birinin eline bir silah vermek ise tabanca verebilirim ya da gidip BK yazabilirim. Örneğin şamanlar, onlar da hiçbir şeyi açıklamıyor. Ayrıca unutmayın ki bizim büyü sistemini oyunumuzda test ettik ve karar verdik ki bu şekilde gizemli kalmalı. Büyünün bir altyapısı elbette var, örneğin Tez Ben, Bottle’a göre bu yapıyı daha iyi anlıyor. Eğer okurların sorduğu her detayı yanıtlarsam bir şeyler kaybolur, bu öfke bile olsa kaybolur ve bunlar kaliteyi belirleyen şeylerdir aslında. Bu gerçek hayatta da böyledir, bir şeylere yanıt ararız ama her şeyin yanıtını bulamayız.

Bir “advance reader” arkadaşım var (sanırım AP’den bahsediyor) ve bu arkadaşım hikayecilik dersleri veriyor. Bu derslerde “kitap okumadıklarını çünkü hiç kimseden hiçbir şekilde etkilenmek istemediklerini” söyleyen kişiler oluyormuş. Bana kalırsa bu tamamen saçmalık, yazar olmak istiyorsanız deli gibi kitap okumanız gerekiyor çünkü sadece bu şekilde öğrenebilirsiniz. Çalarak öğrenebilirsiniz. Bu da beni düşündürdü ve problemin eğitim sisteminde olduğunu fark ettim.

19 Beğeni

Mayıs’a bir şey kalmadı diyorum kendi kendime. :slight_smile: “Yakınlaşmalar” ı gördükten sonra fantastik evet ama kesinlikle BK yazmalı Steven Erikson.

2 Beğeni

Bence bu fikrin (fantastik eve ama fikrin) değişecek. Biraz zaman lazım sadece. :slight_smile:

1 Beğeni

Ben Malazan’ı çok beğendim. Şu an Fantastik favori 5 seri listesi yapsam o serilerden birisi Malazan olur.

“Yakınlaşmalar”'ın özellikle günümüzün ve geçmişimizden getirdiğimiz neredeyse tüm problemlere yakınlaşması, dile getirmesi, çözümler sunması ve bazen bunu mizah ile yapması beni çok etkiledi.

2 Beğeni

O zaman uygun bir zamanda bir reread yapalım ve detaylıca inceleyelim, ne dersin?

1 Beğeni

Benim tam doğru hatırlayabilmem için hızlıca bile olsa göz gezdirmem gerekebilir. Biraz daha ileri bir zamanda yaparsak katılırım ve çok iyi olur.

1 Beğeni

Reread yapacağız ya, baştan sona tekrar okuyacağız. :smiley: Ama bu aralar değil, belki yaza doğru veya yazın. @GKS de katılır bize hem. :slight_smile:

2 Beğeni

:slight_smile:

Eksik anlamışım. Tamam çok iyi olur, ben katılırım.

1 Beğeni

Olur, ben de katılırım.

1 Beğeni

Ses kötü olmasına rağmen güzel bir sohbet olmuş. Ayn Rand esprisi çok iyiydi. :slight_smile:

1 Beğeni

Bugün izlediğim bir videoda öğrendiğim üzere, Erikson kitap yazarken dinlediği müziklerde genelde kaliteli sözleri olan şarkıları tercih ediyormuş. Bu sözlerden esinlenerek kitaplarına kaynak oluşturuyormuş. Çoğu sanatçı yazımıyla karışmasın diye genelde enstrümantal dinlerken onda tam tersi oluyormuş.

Kaynak: Pop in Books - Steven Erikson & Ian C.Esselmont - YouTube

Edit: Aynı videoda şöyle bir soru geliyor: Diyor ki spiker, sinema veya oyun adaptasyonu konusunda ne düşünüyorsunuz* Erikson da diyor ki birkaç defa bu konuda bizle görüşmek isteyen oldu. Son görüşme de yine bir konsol oyunu üzerineydi. Oyunun ne kadarı hikaye ne kadarı aksiyon diye sorduklarında ben 80 hikaye 20 aksiyon dedim, onlar 20 hikaye 80 aksiyon dedi ve anlaşma da masada kaldı. :slight_smile:

5 Beğeni

Reis millet oynamak için alıcak onu hikayesini seven sonra kitabını alır, oyuna o kadar hikaye nasıl koysunlar :joy:.

4 Beğeni

“Planescape: Torment” deyip uzaklara bakmak isterim hocam burada.

edit: Tabi şimdiki oyun dünyasıyla o zamanınki çok farklıydı. Aynı oyun şimdi çıksa ne kadar başarılı olurdu bilmiyorum gerçekten.

3 Beğeni

Disco Elysium da öyleymiş diye duydum. Yani senaryo ağırlıklı bir oyun. Üstelik ödül de aldı sanırım.

Malazan oyunu 99-1 olsa bile oynardım ben sırf grafiklerini izlemek için. :slight_smile:

4 Beğeni