İlk öyküyü okudum. Bir paragraf içinde çok fazla imge var. Özellikle giriş kısmındaki yoğun betimleme okuyucuya fazla yük yüklüyor. Çok yalnız bir insanın, geceleri uykusuz geçirdiği saatleri fazla düşünerek tükettiği bir ortamda yazılmış gibi geldi. İnsan zihni böyle bir ortamda çok fazla imgeyle boğuşur. Zaman kipleri bazı paragraflarda dengesizdi. Bu da okuma akışında biraz kesintiye uğratıyor. Tabii burada yazarın bu öyküdeki deneyimi de değerlendirme dahilinde olmalı bana göre. İlk zaman öyküleriyse ve daha tarz oturmadıysa kabul edilebilir. Öykü sonu paldır küldür gelmiş. Girişteki o detaycılık ve bombardıman sonlara doğru zayıflamış. Belli bir noktaya giden dar kapsamlı bir öykü olarak görüyorum.
Not: Son mesajdan başladığım için önce öyküyü okudum.
Ben @periyodiknesriyat’ın söylediklerine genel olarak katılmakla birlikte yetkinliğine de kefilim.
Ek olarak kitapla yazarın duygusal bağ kurduğunu düşünerek biraz savunucu olduğunu gözlemledim.
Not 2: Bugüne dek sayısız kitap irdelemiş birisiyim. Yaklaşık 2000 kitap okudum. Ayrıca yayınevlerine gelen birçok dosyanın incelemesini yaparak rapor oluşturdum.
Kendi isteğimle merak ederek aldığım bir kitabı bilinçli bir şekilde neden kötüleme amacı güdeyim ki? Okudum, vakit ayırdım ve size yarayabilecek eleştirilerde bulundum. Eğer isteğiniz kısa bir beğendim yorumu ise maalesef bunu yapamam. Hoş yakında yerli bir eser okumamaya karar verirsem şaşırmam.
Burada da paylastiginiz oykude de gramer ve anlam hatalari var. Akademisyenleri ve jurileri gozunuzde buyutmeyin, kendiniz dahil, kimseyi buyutmeyin. Yazdiginizi en basta kendiniz begenmeyeceksiniz, hatta igreneceksiniz ki, kendinizle mucadeleye girip, daima daha iyisini yazasiniz. Eski siz artik bir baskasi, her saniye evrildiginiz icin ustunden milyonlarca siz gecti. Birbirinizi taniyor idiyseniz, elestirinin ozelden paylasiminin daha dogru olacagini savunabilirdiniz. Harici soylemler baska kalemlere cevap hakki dogurmus.
Yorumcu arkadasimiz dogan polemik sonrasi gayet yapici cevaplar vermis. Her babayigidin harci degil. Ego boyle dizginlenir. Herkese mesel olmasini dilerim.
Forumu tek kaynak olarak degerlendirirseniz elbette eksikleri olur. Lakin gunumuz yerli piyasasini -en meshurlarinda bile intihâl varken- bunlardan biri gibi sunmak tarafli bir yaklasim. Tam karsisinda konumlanan bir kalem olarak, kendi aradigimi bulmaktan keyif aliyorum.
Siz de dahil olmak uzere, hepiniz, bu butunun isleyen carklari olarak, iyi ki varsiniz.
Marcel Proust 20. yüzyılın en büyük yazarlarından biri. Kendi yarattığı eserini yerden yere vuran bir eleştiri yazmış, başka bir arkadaşının adıyla yayınlansın diye. Maugham bu olayı kitabının önsözüne layık görmüş. Ne kadar naif bir yazar Proust.
Eleştiriye açık olmak herkesin yapabileceği bir şey değil, fakat halka açık paylaşım yapıyor ve bir eser üretiyorsak olumlunun yanında olumsuzu da göreceğiz tabii ki. Ayrıca @sjack oldukça yapıcı bir eleştiride bulunmuş. Ahlaksızca ve terbiyesizce bir yaklaşım yok hiçbir cümlesinde. Aksine anlayışlı çizgisinden ödün vermemiş hiç.
Eserinizi yayınladıktan sonra artık o size ait olmaktan çıkar, ona sadece ev sahipliği yapabilirsiniz. Bu kadar korumacı olmaya lüzum yok bence.
Öyküleri okumadım. Okuyasım da gelmedi. Bu konuda daha yetkin olan forumdaşların sözleri benim için yeterli ve güvenilir. Yalnızca tavır konusunda bir şeyler yazmak ve yazarlık konusunda Proust örneğini sunmak istedim.
Ben resim yapan birisiyim. Siz de galeri sahibisiniz. Sizin gözünüzde ben ressam mıyım? Kendime ressam diyebilir miyim? Yakın çevrem ve bu konuda deneyimli kişiler bana ressam deseler ben buna dayanarak kendimi ressam ilan edebilir miyim? Kendimi Picasso olarak görebilir miyim?
Bunu soruyorum çünkü temelde bana göre hatalı bir yaklaşım sergiliyorsunuz. Bence burası amatör kişiler için bulunmaz bir nimet. Okuma deneyimi bu kadar fazla olan bir kitleyi bir arada bulmak şu devirde zor. Hatta okuyan insan bulmak bile zor.
Demek istediğim şu ki ben de onlarca öykü yazdım. Öykü seçkisinde farklı isimlerle yayınlanmış bir dolu öyküm var. Ağır eleştiriler de aldım, yapıcı yorumlar da. Hazırda yazılmış bir kitabım var. Şimdi istesem sizin izlediğiniz yolu izleyerek ben de basabilirim. Rahatlıkla dört kitap basacak materyale sahibim. Artı olarak kitabım için bir yayıneviyle sözleşme de yapmıştım ve güç bela iptal ettirdim. Sözün özü bu forumlar sayesinde yetersizliğimi gördüm. Daha çok okuma yapmam gerektiğini anladım. Bunu kendime olan güvensizlik olarak görebilirsiniz ama ben öyle görmüyorum.
Bir kitabı eleştirmek zordur. Üstelik kişi sizi tanıyorsa bu daha da zordur. Ben tanıdık insanların yorumlarını pek ciddiye almam. Dürüstlüğünden eminsem ve beni üzmeye çekinmeyecek kişilerin yorumlarını önemserim.
Konu sizin üzerinizden devam etti ama kendi deneyimlerimi de kattım. Amatör yazar olarak benim deneyimim bu şekilde. İlk kitapla ilah olduğumuzu düşünürsek ileride kendimizi geliştirmemiz imkansız olur.
Ek olarak Gio’yu çok önemsemişsiniz fakat herkes biliyor ki orası biraz şaibeli bir ortam. Güvenilir değil. Kitaplarla içli dışlı olmayan birisi de adını hiç duymadı zaten.
Bana kalsa çoğu haberi yapmam ama ben karar mekanizması değilim. Burada gönüllü basit bir forum denetmeniyim. Hatta öykü seçkisinde bile çoğu öyküyü yayınlamazdım fakat site sahiplerinin yaklaşımı bireysel değil. Savaş muhabiri gibi haberi yapıyorlar ama savaşa dahil olmuyorlar. Haberciliğin kökeni de böyledir bence. Haber yayınlanır ve insanlar değerlendirme yapar.
Size yemin ederim siz bunu yazınca hatırlamaya çalıştım, hatırlayamadım. Sonra özel mesajlara bakınca gördüm yazışmamızı. Evet ufak bir tartışma olmuş Şubat ayında. Siz yine agresif ifadeler kullanmışsınız bana göre, ben de özelden nedenini sormuşum. Ve sonsuza dek unutmuşum bu tartışmayı. Vallahi de size karşı bir husumetim yok.
Şimdi aklıma geldi. Sizin kitabınıza yapay zeka ile kapak falan yapmıştım, hatırlasanıza, aslında iyi anlaşıyoruz biz ama siz biraz fevri davranıyorsunuz. Biraz sakin olsanız, savunmacı davranmasanız.
Not: İnceleme yazısı konusundaki sözüm baki. Gönderin pdf’yi yazalım güzel bir inceleme.
Çelişki yok bence. Amatör birisinin Türkçe konusunda yetersiz olduğu belirtilerek red alması durumunda seçkiye girebilmek için daha çok çaba göstermesi lazım. Geliştirici bir durum. Keza ben seçki ve forum olarak ayırıyorum. Forumda dilediğini yayınlayabilir. Seçki için bir eleme sistemi olması gerektiğini düşünüyorum. Bunu kademe gibi düşünebiliriz.
Ben de zamanında öykü yazardım ve hala da yazıyorum ara ara. Bir ara bilimkurgu kulübü için öykümü gönderdim. Geri dönüş olumsuzdu ve nedenlerini anlatmışlardı. Ben de teşekkür edip tamam dedim. Neyim eksik diye de zaman zaman kendime sordum. Evet haklılardı. Konum çok sıradandı ve içeriği zayıftı. Bunu sonradan anlamıştım.
Burası evet amatör yazarlar için bulunmaz bir nimet ama öykü seçkisi amacının çok dışında kullanılıyor. Birçok yazar gerçekten de sadece yazmak için yazıyor. Yazmak için yazmaktan kastım; bu mecrada adını nasıl olursa olsun bir şekilde duyurmaya çalışmak. Fakat hem konusu hem içeriği o kadar düz ki insan okurken her paragrafta ‘pfff’ diyor. Okur hangi türü okursa okusun farklı şeyler bekler. Ben sürekli bir duygu karmaşası ya da yazar tarafından oluşturulan gizem havası okuyacaksam vay halime. O yüzden yapılan eleştirileri dikkate almakta fayda var. Eğer eleştiriler dikkate alınmazsa ve sürekli kısa kısa verilen beğendim gibi yorumlar dikkate alınırsa yazar kendisini geliştiremez.
Ben de zamanında sadece beğendim kaleminize sağlık gibi yorumlar yaptım. Ama artık bunun bir hata olduğunu ve eser sahibine zarar verdiğini gördüm.
Şu an hali hazırda birkaç öyküm daha var. Yeri geldiğinde bir yerlere göndereceğim. Okurların yorumlarına ihtiyacım var. Olumsuz tüm yorumlara da açığım.
Katılıyorum size. Birkaç öyküm var ama göndermek istemedim buraya ya da başka yerlere. Kendimi yazar olarak nitelendiremiyorum bile, “yazıyor” diye belirtiyorum sadece. Yazdığım sitede içerik üreticileri kendilerini profil biolarında “yazar” olarak tanımlarken ben böyle bir şey yapamadım hiç. Ne kadar kitap okursam okuyayım kendimi birçok yönden eksik görüyorum, hikayelerimi Wannart’ta ve 1000kitap’da paylaştım. Olumlu ya da olumsuz dönüş alamadım hiç. Keşke olumsuz da olsa beni hatalarımdan uyandıracak bir şey görsem insanlardan.
Burası bir nimet ama o kadar muhteşem kitaplar okuyoruz ki insanlar başını çevirip amatör yazarların öykülerine bakamıyor, baksa da ne kadar objektif olunabiliyor ki? Siz mesela gayet yapıcı bir eleştiride bulunmanıza rağmen böyle bir tavırla karşılaşıyorsunuz… Etkileşim halinde bulunmak zor bu nedenle.
Türkiye Cumhuriyeti bir imparatorluğun bakiyesi olduğu için birçok milletten insan içinde vatandaş olarak barınmakta. Bu insanların etnik kimliklerinin yok sayılması geçmişte ve günümüzde birçok acıya sebep oldu, olmakta. Bu konuda fanatik, tarafgir ve başkasını yok sayan tavırların doğru olmadığını düşünüyorum.
Diğer milletler de etnik kimlikleri farklı ülkelerden olanlar ben Fransalıyım, İngiltereliyim, Almanyalıyım demiyorlar. O ülkenin kimliğine bürünüyor: Fransız, İngiliz, Almanım diyor. Bunun bizdeki karşılığının da Türküm olduğunu düşünüyorum. Kimse ülke içerisinde yaşayan farklı milletlerin etnik kökenini yok saymıyor. Hangi ülkeye gidilirse gitsin o ülkeye entegre yaşıyorsan, o ülkenin kimliğini taşıyorsan artık o ülkenin vatandaşısındır. Türksen Türk’sündür, Fransızsan Fransız’sındır. Bugün 3 tane Avrupa maçımız var. Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş farklı ülke takımlarıyla karşılaşacak. Kimse Türkiye takımı demiyor, Türk takımı diyor. Yaşadığın ülkeye ait hissetmeyebilirsin, yadırgayabilirsin orası ayrı. Ben de üstteki kullanıcıya katılıyorum Saçma bir kullanım durumu başladı ülkemizde.
Bahsettiklerimin bir fanatiklik tarafgirlik durumu değil de tam tersine taraf oluşmasına karşın birleştirici bir unsur olarak değerlendirilmesi kanısındayım.Türk kelimesi ırkı değil milleti temsil eder.Yaptığınız çıkarımla birçok devlet bir millet çatısı altında toplanamaz.Osmanlı da son dönemlerinde hepimiz Osmanlıyız diyerek durumu kurtarmaya çalışsa da sonuç hepimizin malumudur.Bundan sonra da iş o raddeye gelmeden ülke bütünlüğümüz için bu kullanımlara karşı olmalıyız.Kimseyi yok saymadan Kürt,Ermeni,Arap kökenli Türk olabilmek hepimiz için daha barışçıl ve huzurlu bir çözüm olacaktır.Ayrıca başlığı daha da amacından saptırmadan bu konuya burda son veriyorum.Saygılar.