Tek Paragraflık Hikâyeler

Kırmızı pencereli evinden, bir sonbahar gününe uyanmıştı. Çayını demledi, kitabını eline aldı ve sallanan sandalyesine oturduktan sonra küçük battaniyesini bacaklarına örttü. Çayını yudumlayıp kitabının ilk sayfasını açarken sonbaharın süslediği ağaçlara baktı. Ağaçların arasında gözüne, boğazına daha önce ağacın sağlam bir dalından sarkıttığı urganı geçirmekte olan bir adam çarptı. ‘‘Haklısın,’’ dedi. ‘‘Ölmek için güzel bir gün.’’

5 Beğeni

Gölge

Yine o ‘ses’ duyuldu. Ardından düşme hissi. “Uyuyor muyum? Hayır, uyanmış olmalıyım.” Yatağından güçlükle kalktı, karanlık ve rutubetli odada gaz lambasını aradı. “Her yer soğuk, nemli. Bu ıslaklıktan nefret ediyorum. Umarım fitil kuru kalmıştır” İki yıl önceydi. Önce o korkunç, simsiyah gölge gökyüzünde belirmiş, ardından düzensiz aralıklarla duyulan, şiddetli, tok bir ses ortaya çıkmıştı. Tüm bunlar, teknolojik aletlerin işlevsiz kalmasından hemen önceydi. Şimdi ise, her yeri kaplayan, siyah bir ıslaklık. Lambaya ulaştı. “Şansım varmış.” Alevin kızıllığında, aynada yorgun yüzünü gördü. “Yaşlanıyorsun koca adam. Umarım bu şansın gün boyu devam eder.” ‘Gölge’ ile ilgili araştırma yapan kurulda o gün önemli bir toplantı vardı. Bu gölge, pek çoklarının iddia ettiği gibi Tanrı’nın insanlığa mesajı mıydı? Yoksa kendisinin de inandığı, dünya dışı uygarlıkların teması mı? Bu düşünceler aklında, kızıl alevler duvarda oynaşırken, dar koridorda ilerledi. ‘Ses’. Bahçe olarak adlandırılan açıklık soğuk ve nemli. çimenlerin üzerinde siyah çiğ damlaları. Karamsarca gökyüzüne baktı. “Sahiden, nesin sen?”

6 Beğeni

BÜYÜK KEŞİF

“DİKKAT! LÜTFEN KUMANDA KOLUNU SABİT TUTUNUZ!”
“Söylemesi kolay tabi, tutabilsem bu uyarı mı olurdu?”
Bir ay önceydi, belki de daha fazla. Şu an stres altında tam hatırlayamıyordu. Fırlatılmadan önce, geri sayım yapılırken, ‘Dünya uygarlığının gidebildiği en uzak noktaya gitme’ şerefine kendisinin uygun görülmesinin heyecanıyla nasıl titrediğini hatırladı. Etrafında alevler tüm aracı kaplamış, dış kalkan çoktan zayıflamıştı. “Öldükten sonra pişmiş mi olacağım, yoksa daha ölmeden mi pişeceğim? Şu an bu aptal kalkanın tek işlevi bunu belirlemek.” Büyük bir hızla, keşif için geldiği gezegenin yüzeyine doğru hareket edeken, ne keşif ama!, aklından nasıl öleceğinin geçmesine güldü. “Öldükten sonra ne farkeder ki?” İçerde yanıp sönen uyarı lambasını devreden çıkarmanın bir yolunu aradı, kırmızı ışık ölmeden önce görmek istediği son şey değildi şüphesiz. Gerçi bu da öldükten sonra farketmezdi. Gezegenin atmosferi çok derin, yer çekimi de o kadar güçlü değildi. Bu sebeple hala bir kaç dakikası vardı ‘büyük keşfe’. Isı iyice artmıştı. “DİKKAT! LÜYTFEN KUMAONDA KOLUĞN SABT TUTUĞJZ!” Histerik bir kahkaha attı, “Nihayet sen de anladın dostum!” Çarpışmaya sadece saniyeler vardı artık, evet bir dünyalı cesedinin en uzak mesafede gömülü olma şerefi artık kendisine ait olacaktı…

6 Beğeni

İlerliyordu. İlerliyordu. Canımı tam olarak ne zaman sıkmaya başladı bilemiyorum ama durmadan ilerliyordu. Bu tuhaf şeyin ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Başladığı yeri göremiyordum. Nereye gittiğiyse nerede başladığından daha saçma bir mesele haline gelmişti. İleri gittiği kadar geriye de gidiyor, sağa gittiği kadar sola da gidiyordu. Aşağıdan baktığımda altımda duruyordu, yukarıdan baktığımda ben altında duruyordum. Her gezegenin kendi kutsal kuzey yıldızına ayrı ayrı küfürler etmişim gibi tüm yer-yön kavramları beni terk etmişti. Kusmamak için ufuk çizgisini arıyordum. Bir daha kusamam. Lanet kusmuk zaten durmadan ilerliyordu. Bir şeyler yapmam gerek, zaman durmadan ilerliyordu. Canımı tam olarak ne zaman sıkmaya başladı bilemiyorum ama durmadan ilerliyordu. Bu tuhaf şeyin ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

5 Beğeni

Büyük bir panayırın en gözdesiydi. Herkese geleceğin öngörülebileceğini öğretmişti. Kalabalıktan bir kişi seçer, onu dönen platforma bağlar, on adım geriye gider, gözlerini bağlar ve beş hançeri elinden bırakırdı. Geleceği görse de her “pat pat pat pat pat” sesiyle kendi içine de bir rahatama dolardı. Yine böyle bir gündü. İnsanlara bir şov yapmalıydı. İzleyiciler arasından açık yeşil gözlü, uzun kahverengi saçlı, genç bir kızı seçti. Kızı narin bileklerinden platforma bağladı. Geriye doğru saymaya başladı; yedi, sekiz, dokuz, on. Gözlerini bağladı ve hızlı bir dönmeyle elinden tüm hançerleri bıraktı. “Pat pat pat pat …”

6 Beğeni

Bazen sadece yanımdan birinin geçip gitmesinin yarattığı hava akımı bile beni odanın diğer ucuna savurabiliyor. Veya odadaki durgun havada öylece asılı kalıyorum. Beni farketmeleri veya görmeleri mümkün değil galiba. Belki şans eseri pencereden dışarı savrulsam dışarıda fark edecek insanlar bulabilirim ama olası görünmüyor. Şu kediden ve küçük bebek insandan umutluyum. Özellikle kedi bazen çok dikkatli bakıyor bu tarafa. Beni fark ettiğinden eminim.

9 Beğeni

.bana asla unutamayacağım ve unutmak üzere olduğum o kısacık zamanda bile derinlerden yükselip gelen bir anlam ver. O zaman hayatın bir bakıma yaşanabilir ve sürdürülür bir tarafı olduğunu kabul edebileyim. Ya da çık ve karşıma konuş. Öylesine yarattım seni deyip köşene çekil, biraz küstahça gül, benden güçlü olduğunu bana göster ve hatta yokluğunu ispat et. Bana bir acı bırak, bana bir sevinç, bana kimsenin anlamadığı sırrı açıkla. Böylece kendimi senin ruhundan bir parça olarak tekrar hissedeyim omuzlarımda. Sağıma ve soluma bakıp şahit edeyim. Bana korkular ver. Ama gerçek olsun. Karşımda duran büyük elleriyle beni ürküten korkular

2 Beğeni

.Ne düşündüğünü biliyorum. Kafana dayadığın silah yıllardır inandırıldığın bir hayalin kırıklığından başka bir şey değil. Göt kadar telefon ekranında saat gece on ikiyi çoktan devirmişken yatağında büzülmüş birilerinin hayatına bakarken gördüklerinin sonucu. Bir gün senin de tek jantı senin dört maaşın olan bir arabaya binebileceğini düşünmenden, her hafta hepsi birbirinden güzel bir başka kızı sikebileceğinden, adını duymadığın bir adaya tatile gideceğinden ve nicelerinden bahseden bir yığın az sonra basınçla patlayıp yivli bir borunun içinden saniyede yaklaşık dört yüz kilometre hızla kafatasını parçalayacak. Şanslıysan ve ölçüp biçtiysen kör olmadan ve kan kaybıyla yavaş yavaş acıyla ölmeden yok olacaksın. Aksi halde ölüyor olduğunun büyük sıkıntısı da kaplayacak içini. Depresif çizimler gibi havalı da görünmeyecek çürüyen cesedin. İğrenç bir koku kaplayacak etrafı. Haber bile yapılmayacak

2 Beğeni

Konuşmak istemiyorum. İnsanın henüz konuşmayı bilmediği, iletişim kurmanın en ilkel biçimlerini kullandığı zamanlarda yaşamak isterdim. Bir mağaranın soğuk duvarındaki bir el izi kadar ilkel olmak isterdim. Bu dünyanın karmaşası benim için fazla. Her cümlede durup düşünmek, harcadığım kelimelerin tehlikesini hesaba katmak aklımın alabildiği bir durum değil. Ben sessizlik istiyorum. Kimsenin dramı umurumda değil. Kendi hüznümü bile susturmak için bu kadar çabalarken başkalarına ne diyebilirim? Ben susmak üzerine inşa edilmişsem bunun kime zararı var? İnsanlar senin de mutlu olmanı istiyorlar. Onlar gibi bir hayatın içinde kendine yer edinmen gerekiyor. Yoksa dışlanıyorsun. Yabancılaşıyorsun kalabalığa. Anlamsızlaşıyorsun. Anlaşılmak değil mesele. Hepsi aynı. Kendini beğenmiş cümleler, basit kalıplar, kabullenilmiş yapılar.

2 Beğeni

Kavanozun içinde ne olduğunu merak ediyordu çocuk, küçük bir kurbağa belki de bir avuç dolusu misket. Kavanozu büyük bir hevesle salladı; içinden ses gelmiyordu. Muhtemelen bir kirpi vardı içeride ve tüm dikenlerini sarsılmamak için kavanoza yaslamıştı ya da koca bir su aygırı sıkışıp kalmıştı kavanozun çeperine… Büyülü bir kavanozdu bu, içine her şeyi sığdırabilirsin demişti müzayedeci; bir uçağı, bir fili hatta uçağa binen bir fil sürüsünü ama tek bir şartla, kapağı açmamalıydı yoksa büyü bozulurdu. Çocuğun kafası karıştı, kavanozu kırmaya karar verdi; bir su aygırı görmeyi gerçekten çok istiyordu.

4 Beğeni

Tüm gökyüzünde uzay gemileri belirdi. Bir ay boyunca orada öylece beklediler. Bir ay sonra tüm insanlık bir araya gelmiş ve bütün silahlarıyla karşılarına dikilmişti. İlk hamleyi uzaylılar yaptı. Dünyanın belirli yerlerinde atomik patlamalar oldu. Bir dakika sonra dünyada yaşayan hiçbir şey kalmamıştı. Uzay gemileri geldikleri gibi aniden ortadan kayboldular.

2 Beğeni

2020’ nin son saniyeleri gelip çatmıştı. ‘‘Ondan geriye doğru sayacağım ve tüm yaşananlar geride kalacak.’’ diye düşündü televizyonda geri sayım başlarken.

10-9-8…3-2-1 HOLEEEYY!

Televizyonun karşısında uyuyakaldığı koltuktan HOLEEEY sesiyle irkilerek uyandı. Bir an olanlara anlam veremedi ama içinde kötü bir yılı, 2020’ yi geride bırakmanın huzurunu hissetti.

Televizyondan gelen sese odaklandı sonra istemsizce: HOŞGELDİN 2020!!

6 Beğeni

Tam doksan gün önce geldim -düştüm- bu gezegene(sanırım). Seksen sekiz gündür doğuya doğru yürüyorum. Toprak(zemin) ve havadan başka hiçbir şey yok gibi. (Saçmalık) Geldiğimden beri hiçbir şey yemedim ve içmedim. Nasıl?

4 Beğeni

Müneccimbaşı saraydaki odasında ortadan kaybolup bu insana benzeyen, tamamen demirden müteşekkil varlığın tam karşısında peyda oluverdi birden. Yeniçeriler o esnada birer birer biçiliyordu adeta. Kan gövdeyi götürüyordu. Kalan beş on yeniçeri de gerilemiş ve savunmaya geçmişti.

Müneccimbaşı konuşmayı denemek istedi:

  • Eyy Allah’ ın garip yaratı…

Demir kolunu müneccimbaşına doğrulttu. Kolu bir silaha dönüştü, ucu kızıllaştı ve bir plazma demeti gönderdi. Bu ani saldırı karşısında müneccimbaşı asasını aniden yere vurarak hızlıca bir savunma büyüsünün sözlerini söyledi: Nefsi müdafaaa!

O anda müneccimbaşının etrafını şeffaf ışıktan bir kalkan sardı. Plazma ışını kalkandan sekerek bir ağacı eritti. Hemen ardından ardı ardına plazma ışınları gelmeye başladı. Müneccimbaşı sol elini pençe şeklinde hafifçe açtı. Parmaklarının arasında seğiren kıvılcımlar avucunun içinde toplanmaya başladı. Gözleri elektriklendi. Avucunda topladığı güç topunu defi iblis nidasıyla metal varlığa fırlattı. Güç topu varlığı tam göğsünün ortasından vurdu ve bir delik açıldı. Metal varlığın gözlerindeki ışık yavaşça söndü ve dizlerinin üstüne düştü.

Yerde duran metal yığınının başında durdu. Kolundaki armaya baktı. Gözlerini kapattı. Elini açarak avucunu varlığın üzerinde dokunmadan gezdirdi. Bir anda gözlerini açtı. Etrafındaki yeniçeriler bismillah diyerek kenara çekildiler. Müneccimbaşı kendi kendine bir şeyler mırıldandı ve kıvılcımlar saçarak gözden kayboldu:

  • Bu şey bu zamandan değil. Diğerlerini uyarmalıyım!

:slight_smile:

5 Beğeni

Yine odanın ortasında havada asılı duruyorken bir anda odanın kapısı hızla açıldı. Oluşan hava girdabıyla savruldum ve insanın saçlarının arasından geçtim. Tam o anda bir parlama oldu. Sanırım bir şey bana sertçe çarptı. Uyandığımda odanın diğer ucundaydım ve yine havada asılı duruyordum fakat bu sefer odada tek başıma değildim. Odanın karşısında bana tıpatıp benzeyen bir şey daha vardı ve havada asılı duruyordu.

3 Beğeni

Uzun ve yorucu bir gün olmuştu, yine de Orbis çok kayda değer bir şey başardığını hissetti. Az önce mükemmel miktarda süt ve şeker kullanarak kendisine mükemmel kahveyi yapmıştı. Bu küçük zafer dahi yüzüne bir gülümseme koymaya yetmişti. Orbis büyük bir şirkette, kendi deyişiyle, “kâğıt adam” olarak çalışıyordu. Tüm gün kâğıt ve dökümanları okuyor, sonra da başka kâğıt adamların okuması için onları özetleyip birilerine yolluyordu. İşin aslı, tüm şirket farklı mevkilerdeki kâğıt adamlarla doluydu ve hiçbiri de bu özetlenen kâğıtların nereye gittiğini bilmiyordu. Her bir gün ve her bir yıl aynıydı. Birlikte daireler çizip duruyorlardı. Herkes özetleyecek kâğıtlar ve kendilerine bir kupa kahve yapacak kadar boşluk bulduğu sürece sorgulayacak bir şey yoktu. Ertesi gün, kahve makinesinin önündeydi. Uzun ve yorucu bir gün olmuştu, yine de Orbis çok kayda değer bir şey başardığını hissetti.

5 Beğeni

Modern Soyut Mutluluk

Mutluluğun resmini çizebilir misin, diye sormuştu şair de çizmişti ressam. O resimdeki baba intihar etti. Yirmi dokuz koduyla damgalanmıştı. Çaresizdi, noktayı koydu. Resimdeki kedi çoktan çuvalın dibini boylayıp yakılmıştı. Tavuk GDO’luydu şişip çatlamak kaderiydi. Anne kanserdi. Sigortası yoktu. Hastaneye gidecek parası yoktu. Tedavisi yoktu. Bu yoklukta ona ne olduğunu söylememe gerek var mıydı? Çocuklar büyüdü ve modern doğada kendilerini bir başına buldular. Köpeğe kurşun sıkanlar vardı bu doğada! Köpek de öldü. Kızlardan biri evlendi ve kocasının elinde canını verdi. Oğlanlardan biri trafikte kavgaya karıştı bıçaklandı. Ablasının yanında kendini buldu. Sağlıkçıydı ablası kurtaramadı kardeşini ki kendi ismi de çok geçmeden salgında kaybedilenler listesine eklendi. Sözde virüs can almıştı. Asıl canları alanlar biz umursamayanlardık. Zira mutluluk umursayanlarda değil umursamayanlarda artık, o da soyut. Bu hikâyede saymakla bitmezdi karakterlerin yaşadıkları. Kaza kurşununa gidenini mi istersin inşaat alanında can verenini mi? Yaprak dökümü değildi bu yaşadıkları. Ağaç zehirlenmişti. AĞAÇ, ZEHİRLENMİŞTİ! Kökler kurumuştu. Yapraklar dökülmeden çürümüşlerdi.

images (1)

3 Beğeni

Ülkelerinde yapılacak seçim için müttefik toplamaya gitmişlerdi. Soydaşları olan ama farklı gezegende yaşayan Sarakiler, müttefik olmak için ideal bir aileydi. Gezgenlerinde sevilen ve ticaretle ilgilenen bu ailenin maddi destek de sağlaması en büyük dilekleriydi. Gezegene indiklerinde onları karşılayan olmamıştı. Başkan adayının karısı ve 5 kişilik ekibi, onlara önceden verilen adrese ulaşmak için bir araç kiraladılar. Gizli tutulan bu buluşmanın dikkat çekmemesi için buluşmayı liderlerin eşlerinin gerçekleştirmesine karar verilmişti. Altın madenleri ile ünlü ülkenin başkan adayı, Sarakilere vergi indirimi vaat ediyordu. Buluşma için heyecanlı olan ekip alana ulaşmıştı. Onları dışarıda bekleyen liderin eşi sıcak bir karşılama yapmamıştı. Bunun nedeni buluşma değil, evde kavga ettiği kızıydı. İki tarafın da kârlı çıktığı görüşme sonrası ayrılmıştı başkan adayının karısı. Gezegenden ayrılacakları an uyandı kız. Gördüğü en ilginç rüyaydı, belki de değildi. Daha ilginç rüyalar da görüp hatırlayamıyor olabilirdi. Peki gözlükleri sarı camlı olan çocuk neredeydi?

3 Beğeni

Ojeli

İsmi ve cinsiyeti önemsizdi. Yaşı da öyle. Tırnaklarına sürekli oje sürdüğü için ona ‘‘Ojeli’’ denirdi. Yazar olmak istiyordu; lakin kelimenin tam anlamıyla gerzekti. Ama zeki olduğunu düşünürdü. Rezalet bir üsluba sahipti. Fakat kendisini bu konuda başarılı bulurdu. Eksiklerini göremeyecek kadar dangalaktı. Ayrıca, gösteriş budalalığına düşmeyi pek severdi, göstereceği hiçbir şeyi olmamasına rağmen. Yaşantısında bir başarısı olmayan, sosyal medyadaki sahte kimliğinin ardına sığınan bir sünepeydi.

Ojeli bir gün bir kitap açıp okudu; okuyarak anlamaya gayret etmedi, bir sonuca varma çabası gütmedi, öylece okudu. Okuduğu kitabı başarısız buldu. Zaten neden okumuştu ki? İstediği şeyi bir başkası sağlayamazdı. Sonuçta, Ojeli çok zekiydi. Nietzsche veya bir başkası onun mertebesine erişemezdi. Onu anlamak için onun kadar zeki olmak gerekliydi. O, kuyunun dibindeki hükümdardı.

Ojeli, insanların kendisine erişemeyeceği bir akılda olduğunu düşündü. Bir başkasının başarısını anlayamıyordu çünkü daha önce kendisi hiçbir şey başaramamıştı. Kesinlikle hayır. Ojeli böyle düşünmüyordu. Ojeli, bir başkasının başarısını takdir edip ona saygı duymak yerine onu küçümsüyordu. Kendisi değil de o başardığı için mi? Böyle bir söylemi kabul edemezdi. Hoyrat dilli şırfıntılar! Ojeli’yi anlamıyorlar. Ojeli, kendi yüceliğinden ötürü o lümpen yazarları küçümsüyordu. Ojeli suçlanamazdı. Sonuçta Ojeli’yi anlamak için onun kadar bilge olmak gerekliydi.

Ojeli bağnaz düşüncelerini ömrünün sonuna kadar savundu.

Kalın kafasına mantık sokabilen olmadı.

Bir hiç olarak öldü.

2 Beğeni

Güzel bir öykü ama tek paragraf olmamış. Ne dersiniz

1 Beğeni