Trailer’ı izlerken bende de bu düşünce oluştu. Mekan grafiklerinin çoğu bir önceki oyuna oldukça benzer. Gene de sağlam bir iş tabi.
Trailer başında olan ufak ayrıntıyı fark ettiniz mi acaba? Atreus avı getirirken, başında olan geyik boynuzları ile birine benziyor: Loki.
Çok güzel bir easter egg.
Oyun aynı motor ile geliştirildiği için ve eski nesil içinde yani PS4’e de geleceği için maalesef grafiksel olarak bir atlayış göremedik. Onun yerine oyun süresini uzatmışlar daha fazla boss eklemişler. Bir de nors mitolojisinde geçen son oyun olduğu için pek üstünde durmamışlar. Şu anki hali bile bene şahane gözüküyor ama çeşitli forumlarda oyuna şimdiden DLC demeye başladılar tabi.
Çok doğru, haklısınız.
Kendi çapımda episode II olarak değerlendireceğim Tyr ve Angrboda’yı görmek beni çok heyecanlandırdı. Merakla bekliyorum, tekrar tekrar oynayacağımı düşünüyorum şimdiden.
Ben tüm oyunlarını platinledim. Sırada bu var. Bende en çok Odin’i ve Thor’u bekliyorum.
Tyr sanki bizim yanımızda olacakmış gibi duruyor. O havayı sezmeseydim listeye Tyr’ı da eklerdim kesinlikle.
Angrboda demişken kesinlikle sağdaki gibi olması gerekiyordu.
Fragmanda ismi geçen Loki’yi oyunda da görürsem hiç şaşırmam. En sevdiğim İskandinav mitolojisi ve Marvel karakterlerinden biridir kendisi
Ayrıca yeni oyunun vermiş olduğu gaz ile PS NOW üyeliği başlatıp tüm seriyi tekrar baştan oynama hevesine kapıldım.
Yunan tanrısının İskandinav tanrılarını katlettiğine inanıyorsun da Loki’nin manitasının koyu tenli olduğuna mı inanmıyorsun? Belki kızcağız da Afrika’dan kaçtı geldi kuzey memlekete.
Videoyu izlerken Sinan Akkol’u yaklaşık 22 senedir takip ettiğimi farkettim. Zaman çok hızlı geçmiş. Oyunla ilgilenen 80 doğumlular bu videoda anlatılanlarından çok daha fazlasını uzun uzun anlatır sanırım.
Sinan Akkol, Burak Akmenek, Tuğbek Ölek, Maddog… Bir zamanın efsaneleri.
Oyungezer’i takibi 2010’da bırakmıştım. Sadece dijital çıkardıklarını bilmiyordum bile.
Maddog aslında kim? Gizemi bile eğlenceliydi.
Level dergisinin bir dönem kadrosu gerçekten iyiydi. Cem Şancı’nın aşk tavsiyeleri, Cenk- Erdem geyikleri, FRP bölümüyle kaliteli içerik üretiyordu. Her ay verdikleri CD’lerden çıkan demoların heyecanı bile başkaydı.
Level bölündüğünde bir süre iki dergiyi aldım ama o eski tadı bulamadım bir daha. İnternetin yaygınlaşmasıyla ( o kadar yaşlıyız evet) anlık düşen oyun haberlerini 1 ay beklemek sıkıcı gelmeye başladı benim için galiba.
Hahaha, evet Maddog’un gizemi, Cem Şancı, CE. Off, kadroya bak. Her ay başı 1 gün geç çıksalar mail yağmuruna tutardık Sinan abiyi Level’da. Hep bir bahaneleri olurdu.
Tuğbek abi E3’e Los Angeles’a giderdi, en yeni haberleri getirirdi. Ağzımızın suyu akarak izlerdik ve okurduk.
Sinan abi maillere falan cevap verirdi. Half Life Opposing Force çıktığında (2001 falandı galiba), ben hemen crackli bir kopyayı yükleyip oynamaya başlamıştım. O kadar gaza gelmiştim ki, Sinan abiye hemen mail atmıştım: inanamıyorum Sinan abi şu an HL- OF oynuyorum! Bir kaç saat sonra yanıt göndermişti: Ben de, ama crackli bir yerden sonra takılıyor.
Tuğbek abiyle Türkiye’nin ilk ve sanırım son “oyun fuarında” ayaküstü sohbet etmiştim. Bir daha yapmadılar çünkü hüsrandı, iki üç firma bile yoktu fuarda oyun yapacak.
Level bölününce ben Oyungezer’e geçmiştim, kemik takım ordaydı çünkü. Level üvey evlat gibi kendi kendine takılıyordu.
Küçük şehirlere geç ve çok az ulaşıyordu. 3 tane gazete bayinden başka yoktu. Bekle bekleyebilirsen artık.
Cosplayci kızlarla fotoğraflar çeker dururdu
Sinan Akyol’un en sevdiğim yanı okuyucuyla ilişkisi gerçekten güzel. Hala öyle mi bilmiyorum ama amatör ruhunu kaybetmedi adam. Ayrıldıktan sonra Level’da kalan tayfanın başına başladıktan kısa bir süre sonra batan Pcgamer (adını yanlış hatırlıyor olabilirim) dergisinin editörünü getirdiklerinde çok bir şey olmayacağı belliydi.
Güzel zamanlardı, videoyu izlerken gerçekten hayat film şeridi gibi geçti gözümün önünden. Z kuşağı bilmez çok yokluk çektik biz, dergiyi karneyle alıyorduk Şimdi hepsinin cebinde 5000 liralık telefon.
Hahaha, Tuğbek’in 3-5 kızın beline sarılıp her sene çektirdiği pozlarını hatırladım şimdi.
Abi biz harbiden yaşlandık galiba ya. Her boka nostalji yaparken buluyorum kendimi; Ankira olsun, Level olsun, Duman ve Mor ve Ötesi olsun.
Sanki bunları sadece biz yaşadık, şimdikiler boş boş takılıyor gibi geliyor. Tabii işin şakası bu da, iyi zamanlardı iyi…
O zaman ilgilendiğimiz şeylere ulaşmak için çok bir seçeneğimiz yoktu ama içerik üreten insanlar da hakkıyla yapmaya çalışıyordu. Sinan Akyol’da hala o işini sevip saygı duyduğunu gösteren eski ekol ciddiyet havası var.
Herhalde dediğin gibi amca moduna girdik. Çok hızlı gelişen ve değişen bir döneme denk geldiğimizden biz de hızlı eskidik galiba. Bu ara her ortamda illa üniversite öğrencisi olmanın en güzel zamanını (2000-2010) yaşadık muhabbetini açmadan duramıyorum.
Uzun yolda dinlediğim şarkıların da geneli eskilerden. En son dayanamayıp Duman’ın efsane iki albümünü tekrar tekrar dinlemiştim. Gençken çok hoşuma gitmiyordu ama şimdi belli zamanlarda Zeki Müren Taş plak kayıtlarını dinlemek daha keyifli geliyor.
İyi ki o döneme denk gelmişim diyorum.
Her sözcüğüne katılıyorum, daha iyi anlatamazdım.
Şurada içim bi’ cız etti… Eskiden vardı böyle bir şey. Annem 958 parçalı yemek takımı tamamlasın diye her sabah erkenden giderdik.
Level dergisini de senelerce topladım ama sonradan bıraktım. Tadı kaçtı. Taşınırken olanları da İstanbul’da bıraktım. Nostalji olsun diye tutuyordum. Oyunlar, demo cdleri filan ne günlerdi.
Ailemle yaşadığım eski evimde neden hâlâ sakladığımı bilmediğim üç raf dolusu Level ve Oyungezer’im var. Öyle arada nostalji olsun diye elime alıp sayfalarını karıştırdığım da yok. Bir dahaki ziyaretimde hepsini atacağım vallahi.
Bu dergiler bizim (yatılı) lisede yasaklıydı. Yurtta herkesten bağış toplar her ay level (ve her hafta uykusuz) alırdık. O ay/hafta boyunca elden ele dolanır, nerdeyse herkes tarafından okunurlardı. Birisi okurken yakalanırsa dergi giderdi
Mezun olunca uykusuz arşivinin önemli bir kısmı bende kaldı, kitaplıkta hatrı sayılır yer tutuyolar ama kıyıp atamıyorum hahah.
Atmayın lütfen. Çok güzel hatıralarınız var orada. Sayfaları şöyle bir açıp karıştırınca fark edeceksiniz. Yok illa atacağım diyorsanız ben talibim.