Yarım Bıraktığınız Kitaplar ile Sebepleri

Kimse bir yerden adını duyup araştırdığı ve okumaya karar verdiği kitaba başladıktan sonra yarıda bırakmak istemez. Ama öyle bir çeviri örneği görürsünüz ki, “Bunu böyle çevirdiyse kim bilir nereye ne demiştir; eserin özünü yitirmiştir,” dersiniz ya da eser tat vermiyordur bir şekilde. Tahammülünüz yoksa da bırakırsınız. Burada bu tür eserleri paylaşırsak onu okuyacak bireyler için, yer yer, faydalı bir rehber niteliğinde olabilir.

Bu bağlamda başlığa yapılan paylaşımlara bir format belirlemek istiyorum.

  1. Mümkünse kitabın kendi çektiğiniz fotoğrafını paylaşmanızı daha samimi bir ortam sağlanması açısından rica ediyorum. Eh, mümkün değilse çok da şey yapmayız. (Belki…) E-kitap, fiziksel kitap ayrımı bulunmamaktadır.

  2. Neden yarım kaldığına dair kişisel görüşlerinizi paylaşmanızı da rica ederiz. Böylece, belki devam etmeniz için gelecek yorumlarla aradığınız şevki bulabilirsiniz.

  3. Forumdaşların kitabı yarım bırakma sebepleri size saçma, komik, anlamsız vb. geliyorsa lütfen tartışma yaratacak, aşağılayacak metinler oluşturarak kendi egonuzu tatmin etmeye çalışmayın. İğneleyici nitelikli olan bütün tartışmalar hiçliğe gönderilecek olup başlığın dayanışma, huzur ve güven ortamı her zaman korunacaktır.

  4. Üçüncü maddede yer alan davranışlara maruz kalırsanız lütfen ilgili mesajı bildiriniz ve kişiyi görmezden gelmeye çalışınız.

  5. Başlık içerisinde tartışma ahlakını bilindiği sürece gönderi oluşturmakta serbestsiniz.

İlk benden gelsin o vakit: Bay Uzay Gemisi (Çev. Berna Kılınçer. Büyülü Fener Yayınları). Ya Philip K. Dick yazamıyor ya da Philip K. Dick çevrilemiyor. Metis’ten çıkan antolojide bile hiçbir PKD öyküsüni bitirememiştim, fakat Bay Uzay Gemisi’nin çevirisi kesinlikle ruhsuz, makine çevirimsi ve anlaşılmaz tümcelerle doluydu. Ön sözü bile birkaç kez okumam gerekmişti.

7 Beğeni

Locke Lamora’nın Yalanları’nı aslında çok sevmiştim, karakterleri, kurguyu… Ama tam olarak olaylar ya beni içine almadı ya da benim için yanlış bir zamanda okumaya başlamıştım. Darwinya’da ise durum biraz daha farklı oldu. Kurgulanan dünyanın tamamen dışında kalmıştım. Ee içerisinde geçen olaylara da tam anlamıyla hakim olamadım tabii. Warcraft Son Bekçi de yine aynı şekilde. Bunların dışında Böyle Buyurdu Zerdüşt’ü İndigo Yayınları’ndan okumaya çalışıp sanırım yine çeviride kitabın bir şeyler kaybettiğini düşünüp yarım bıraktım. İş Bankası veya başka bir yayınevinden okuyup beğenen varsa önerebilecek ne hoş olur. Georges Battaile’den İç Deney de yarımlarım arasında. Kitap ince olmasına rağmen başlarda anlaşılır olsa da ortalarında felsefi metinler okumaktan hoşlanan bünyeme ağır geldi ve okuduğumu anlamadığım için bırakmak zorunda kaldım. Son olarak aklıma gelenler arasında bir de Körleşme var. Açıkçası baş karaker Kien’e yer yer sinir olmakla birlikte, kitaplara adeta onlara tapar gibi olan sevgisinden ona yakınlık da duyuyordum. Ancak 500 sayfalık bu kitabı da yarısını okuduğum halde yetişemediğim zaman ve mekan değişikliği hızından dolayı bırakmak zorunda kaldım. :hugs: :roll_eyes:

  1. Liste öğesi
3 Beğeni

Mark Hodder’ın Burton ve Swinburne’ün Olağanüstü Maceraları serisinin ikinci kitabı Kurmalı Adam.

Seriyle tanıştığımız ilk kitabı Yaylı Bacak Jack’te de çeviri hataları vb. vardı, kusursuz değildi. Ancak Hodder’ın bu güzel steampunk evrenine sokuyordu ve kitap keyif veriyordu. Ki gerçekten steampunk evrenine yakışır şekilde iyi araştırılmış ve iki arkadaşın maceralarını heyecanla okuduğumuz güzel bi’ macera ve kitap. Böyle olunca heyecanla ikinci kitap Kurmalı Adam’a daldım, çünkü Burton ve Swinburne maceralarına aynı hızla ve keyifle okumak için can atıyordum, ancak zaten editörlük, düzelti ve son okuma falan kesinlikle yapılmadığı ve çevirmenliği de tek başına klavyeye rastgele basılmış gibi durduğundan dolayı kitabı en başında büyük bir öfkeyle bıraktım.

Özel teşekkür ve istek: Güzel eserleri salıp, sadece Wattpad kitabı falan basarsanız ülkemizde edebiyat için büyük bir atılım olur. Teşekkürler Altıkırkbeş “Yayınları”, teşekkürler edebiyata değer verdiğiniz için(!)

2 Beğeni

6:45 pişmanlıktır. Zamanında bunu Neuromancer ile gördü bu sitenin insanları :frowning: Sonra da boykotumuz başladı.

Gerçekten birlik olup para kazandırmayalım bu adamlara. Aktif bir boykotumuz zaten var ve etkisini de görüyoruz yavaş yavaş. Sizler de dahil olun. Ne okuruna saygıları var, ne yaptıkları işe.

Herkese açık çağrımdır. Eser ne olursa olsun, 6:45’ten bir şey almayın.

16 Beğeni

Benim için en büyük hayal kırıklığı sanıyorum zamanında aldığı ödüllerle ilgimi cezbeden ve hemen ardından Pegasus Yayınları’nın bastığını görüp heyecanla almam ve aynı hızla hayal kırıklığına uğramamı sağlayan Ian Mcdonald imzalı Derviş Evi kitabıdır.

Konusu bizle alakalı oluduğundan ve üstüne aday olduğu ödülleri de gördüğümden aldığım gün başlamış ve fakat ilk 50 sayfayı oldukça zor okumuştum. Bir yandan devam etmek istiyor ama öte yandan bu işkenceye daha fazla katlanmamam gerektiğini söylüyordum kendime. Nihayetinde 80. sayfaya gelmeden bırakmıştım. Konusu bile aklımda kalmadı, ama kendisine duyduğum iticilik hiç azalmadı…

3 Beğeni

İşin tuhafı, işbu yayınevinin elinde PKD romanlarını ve en iyi bilimkurgu romanlarından biri olan İnsandan Öte’yi bulundurması ve ikisinin de hakkını verememesi…

2 Beğeni

Mahşer’in sansürsüz tam metin basımına başlamıştım, 1216 sayfanın 600’lerine geldiğimde kitabı daha fazla okumak istemediğimi anladım, o anlığına tabi. Zira dünyanın yok oluşu, farklı karakterler ve King’in mükemmel anlatımı ilgimi çekiyordu lâkin geldiğim noktadan sonra yaşanacağını kestirdiğim olaylar pek ilgimi çekmedi, o sebepten ötürü bıraktım. Bir ara tekrardan başlayacağım tabi ama, ne zaman bilinmez.

Çok kötü bir huy biliyorum fakat ilgimi çekmeyecekse bir şey ve hafiften bir yargı oluştuysa kafamda, olmuyor, sokamıyorum kendimi kitabın içerisine veya Hakan’ın dediği gibi “okumak istiyorum ama bir yandan da işkence bitsin” istiyorum.

2 Beğeni

Pardon.

Öncelikle şunu söylemeliyim: o kitabı bizde üç kişi okudu ama bir türlü adam edemedik çünkü yazarın “post-cyberpunk” türünde yazdığı bir kitaptı (kendisi böyle tanımlamıştı diye hatırlıyorum, yanılıyor olabilirim). Yani tür olarak Cyberpunk zaten (en azından beni) çok kasan bir tür, yazar da üstüne değişik bir lingo kastıkça kasmıştı. Cep telefonlarına, nano-robotlara, bazı semtlere, bilinçli bir şekilde yeni isimler uydurmuştu. Hikâyeyi de altı koldan, birçok karakterin bakış açısı üzerinden girift bir şekilde anlattığı için bir süre sonra “af buyur?” diyordunuz. (Ki bence hikâyenin akışında bu altı kolun en az üçünün neredeyse hiç etkisi yoktu. Olmasalar daha iyi olurdu.) Cümle yapıları ve ahenk bakımından baktığınız zamansa ohooo… Ya kitabı baştan yazacaktık, yazarın bilinçli tercihlerine müdahale edecektik (mümkün değil), ya da o şekliyle basacaktık.

(Valla bizim suçumuz değil, aslı böyleydi.) :smiley:

4 Beğeni

Armağan Dünyası. İlk 50 sayfadan sonrasını getiremedim. Ama sebebi beğenmemem ya da kötü çeviri değildi; askerdeydim :grinning: Zaman yok, bulduğum aralar kısıtlı. Kitapta araştırma-inceleme kitabı olduğundan dikkat ve zaman gerektiriyor. Hala kitaplığımın bir köşesinde, okunmayı bekliyor garibim.

2 Beğeni

Dersu Uzula ile Sessizlik kitaplarını yarım bırakmıştım. Dersu Uzula büyük oranda bir adamın doğada yaşadığı maceralar üzerine kuruluydu ve benim gibi ne doğaya bir ilgi duyan ne de Uzakdoğu coğrafyasına karşı ilgi beslemeyen birisi kitaptan sıkılacaktır. Kitap bunlar dışında da bir söyleve girişmediğinden benim için hepten değersizleşti.

Sessizlik ise dini bir temayı ele almasına rağmen kitabın büyük çoğunluğunda bu temanın kendisinden çok sadece bir karakterin Japonyada yaşam mücadelesini anlatmak üzerine gitmesi ve benim de o döneme karşı hiçbir ilgim olmamasından dolaylı bu kitabı da sıkılıp bırakmıştım.

1 Beğeni

neil gaiman - terry prachett

kıyamet gösterisi

Bir yerden sonra okurken gerçekten çok sıkılmıştım.

3 Beğeni

Sürücü-James Sallis

Drive adlı filmin kaynağı yani. Büyük bir heyecan ile başlayıp tipik bir aksiyon hikayesinin bir tık üstü olduğunu anlamam ile keyfimi kaçırdı ve tamamlayamadım. Refn’in adaptasyonu hem modern Hollywood kültürü ile ilgili eleştiri barındırıyor hem de aksyion filmlerinin her iki saniyede bir patlayan araba veya şiddeti normalleştirmeden de çekilebileceğini gösteriyordu. Kitap ise filmin yanında baya baya sönük kalıyor, uygun bir anda bitiririm.

3 Beğeni

John Berger-Sanat ve Devrim
Kitabın çok eski bir basımını almıştım sonlarına doğru bırakmak zorunda kaldım çünkü sayfaları çevirirken kopacak gibi oluyordu. Yıllardır kitaplığımda öylece duruyor yeni basımını aldığımda baştan başlayacağım.

1 Beğeni

Karanlık zihinler
Hep çevredeki nesneleri en ince detaylandırmasından ve bir türlü konuya tam bağlanamamasından dolayı bıraktım …

1 Beğeni

Soluksuz kalan kasaba
Kitabı birkaç sene önce arkadaşımdan alıp okuduğumu hatırlıyorum ama neden bıraktığımı bir türlü hatırlayamıyorum. Kitabın başı aklımda ama sonu hakkında hiçbir fikrim yok.

1 Beğeni

Böyle Buyurdu Zerdüşt’ü okumaya çalıştım ama bir türlü ilerleyemedim. Zorlamaktansa daha uygun bir zamanda okuyayım dedim bıraktım. Hermann Hesse’nin Bozkırkurdu’nu da yarım bırakmıştım yıllar önce, daha yeni okuyabildim, çok da beğendim. Bazen oluyor, zamana bırakmak, kitabı anlayacak seviyeye gelmeyi beklemek gerekiyor.

6 Beğeni

Gece gündüzü düşlüyor
Sürekli aynı şeyi tekrardan anlatıyormuş gibi hissettim bıraktım.

2 Beğeni

Stanislaw Lem - Yenilmez
İthaki Yayınları, Lehçe aslından Seda Köylü çevirisi.

“Rohan geminin gövdesinin vinçin korkuluğu ardında kayan dışbükeyine bakıyordu eski bir alışkanlıkla ve o gün ilk kez donup kaldı, bu o gün için ilk olmayacaktı.”

Bu cümlenin ardından PES ediyorum. 21 Şubat’tan beri zorla ancak 54. sayfaya gelebildim; kitabı okumayı çok istesem de anlayamıyorum. Belki sakin kafayla gündüz vakti okusam bir şeyler anlayabilirim ama çorbaya dönmüş beyinle yatmadan önce olmuyor.

14 Beğeni

Madam Bovary… Muhtemelen okuduğum zaman 13 yaşında olmamın etkisiyle baş karakterle asla bi bağ kuramayıp yarısına geldiğimde kitap okumayı cok sevmeme rağmen bir işkenceye dönüştüğünü fark edip bıraktım. Ama bir daha da elime alamadım nasıl travma olduysa…

2 Beğeni

Birkaç senedir çokça yarımım var, hangi birini söyleyim bilemedim, ama son dönemden olan ve aklıma gelince tüylerimin ürperdiği birkaçını yazayım;

Cadı - Oylum Yılmaz: Ne tür olduğunu bile anlamadığım, incecik olmasına rağmen 10 sayfa bile dayanamadım bir kitap. Kitaplığımda gördükçe üzülüyorum. (Tüylerimi ürperten bu)

Sonsuzluğun Sonu - Isaac Asimov: Yarısını anca okuduğum ve beni hiç mi hiç sarmayan kitap. Ama kitaba ilerde bir şans daha vereceğim ve Vakıf’ı da merak ediyorum.

Sessiz Çığlık - Kenzaburo Oe: Kendisiyle hiç yıldızımın barışmadığı yazar. Hakikaten çok boğucu ve kasıntı bir psikolojik analiz tarzı var. Bu kitap özellikle kasıntı. Kütüphaneden almıştım -daha yeni olay yani- sanırım çok zorlamadan geri vereceğim.

Bu arada forumda yeniyim, sürç-i lisan edersek affola.

5 Beğeni