Yarım Bıraktığınız Kitaplar ile Sebepleri

Deniz Gezgin-ahraz. Maalesef yarım bıraktığım tek eser. Ben ki ne zor denilen eserleri keyifle okumuşumdur, ben ki ara ara okumak için zor okunan kitap ararım. Gel gör ki, bu kitabı bitiremedim. O kadar ağdalı bir dil, o kadar zorlayıcı ve yoğun geldi ki anlatımı, yoruldum. Aslında kötü değil, gayet kafada canlandırıyor yazar. Gayet vurucu cümleler. Ama sonuçta çıkan şeyi görünce, vardığı yere ulaşınca, değer miydi bu kadar çabaya dedirtiyor insana. Ama yarım bırakalı baya zaman oldu. Tekrar şans vereceğim bu kitaba(beğeneni çok çünkü).

2 Beğeni

Gideon the Ninth - Sanırım havamda değildim. Türkçe’ye çevirisi yapılırsa bir şans daha vereceğim.
Savaş ve Barış - İlk 200 sayfayı bir türlü aşamadım. Klasiklere dönünce bir şans daha vereceğim
Empire of Chains #1 - Off, çok kötüydü. Yazar kitabı hediye etmişti, kötü de diyemedim. Bir daha şans vermeyeceğim.

Bazen de hızlı okuma ile bitiriyorum kitapları. Her paragrafın ilk cümlesi ve diyalogları okuyup geçiyorum. Onlar pek bu kategoriye girmiyor ama işe yarıyor diye düşünüyorum :slight_smile:

2 Beğeni

Klasik_Okur’un sıkça önerdiği ve birçok okuyanı ve beğeneni olan eser. Merak ediyordum ama artık etmiyorum sanırım :slight_smile:

3 Beğeni

Yarım değil kitabın çeyreğine bile gelemedim. Başlığı görünce aklıma bu kitap geldi:
resim
Tanıtım metni de bu:

Besteci Erik Satie öldüğünde kendini Araf’ta, başka ölülerin arasında ragtime dinleyerek elli dokuz yıllık hayatının en değerli anısını seçmeye çalışırken bulur. Öteki tarafa sadece bir anı götürmesine izin vardır. Chat Noir’da absent içtiği akşamlarımı; çağdaşları büyük besteciler Debussy ve Ravel’le, büyük sanatçılar Duchamp ve Man Ray’la dostluğunu mu; hayatının aşkı trapezci, model ve ressam “Biqui” (Suzanne Valadon) ile geçirdiği geceleri mi; müzikteki başarılarını ve düş kırıklıklarını mı alacaktır yanına? Yoksa Gymnopédies, Gnossiennesya da Armut Biçimindeki Parçalar isimli eserlerini mi?

Siz yanınıza hangi anınızı alırdınız?

Erik Satie’nin hayatından ayrıntılarla dolu bu eserde, biyografi ve roman arasındaki çizgi silikleşiyor.Satie’nin içdünyasını merak edenleri 20.yüzyıl başına taşıyan roman, Yusuf Eradam’ın Türkçesiyle bir solukta okunuyor.

Bir hevesle hızlıca almıştım. Lakin ilk sayfasını okumaya başlayınca “ve” bağlacını temsil eden “&” işaretini çoğu kelimenin arasında kullandıklarını farkettim. Birde satır sonlarında tire konulup bölünmüş o kadar fazla kelime var ki…


İki sayfasını okuduktan sonra gözüm sadece bu işaretleri görmeye başladı. “Bütün kitap böyle olamaz herhalde!” dedim ve hızlıca sayfaları gözden geçirdim. Bütün kitabı böyle basmışlar hakikaten. Bıraktım. Çok dikkat dağıtıcıydı. Bilerek mi böyle basmayı seçmişler anlayamadım. Tanıtım metninde yazdığı gibi bir solukta okuyamadım.

2 Beğeni

Sineklerin Tanrısı: Çok durağan bir kitaptı benim için. Fazla dayanamadım.

Aquila Yarığının Ötesi: Yazarın bazı öyküleri çok iyiydi ama bu kitabın yarısından sonrası bana ne okuyorum dedirtti.

Yasa Kitabı ve Yalanlar Kitabı: Anlam veremediğim bir çok sözlerle dolu. Yazar, kendisine ilahi bir varlık tarafından anlatılan dini kitap haline getirmiş.

Işık Tanrısı: İlerleyen yıllarda tekrar okumak istediğim bir kitap. Olayların ve hikayenin başlangıcını hiç anlayamamıştım.

4 Beğeni

Işık Tanrısı: İlerleyen yıllarda tekrar okumak istediğim bir kitap. Olayların ve hikayenin başlangıcını hiç anlayamamıştım.

Kitapta: Başlangıç(1) - Orta(2-6) - Son(7)

Kronolojik: (2-6)->(1)->(7)

6 Beğeni

Teşekkür ederim bu bilgi için. @fatihcetin de kitabın okunuşunda farklılık olduğunu söyledi sağ olsun. Bir de böyle okumayı deneyeceğim. :slight_smile:

3 Beğeni

Dava: Kafka’nın dönüşüm kitabını çok severek okumuştum. Neden bir Kafka sever olmayım diye başladığım ikinci kitabı dava oldu. Çeyrek kadarını okuduktan sonra, “ne nerdeyim ya” moduna girip bıraktım. Sadece kitabı değil, bir süre kitap okumayı bıraktım.

Suç ve Ceza: Dava’dan önce hatırladığım bir başka bırakma. Bu kitabı birden fazla kez başlayıp bıraktım. İlk 40-50 sayfasına anca dayabildim. Öncesinde yeraltından notlar kitabını severek okuduğumu anımsıyorum.

Genel anlamda bu iki yazarın kitaplarını tekrar okumayı düşünmüyorum. Bir dertleri var ama beni hiç alakadar etmiyor bu durum.

Peder Bey’e sinir beslediğim anlardan birinde, sen bana bunu yaparsan ben de sana dava okuturum diyip hediye etmiştim. Çok sevmiş, sonra şato’yu falan okuduğunu gördüm. Bu da gol olmadı.

3 Beğeni

Belki Şato’yu Tanıl Bora çevirisinden okumak hoşunuza gider. Ben Kafka’nın kısa öyküleriyle başlamıştım ama çok mızmız gelmişti. Şato ve Dava’daki o diyalogların birbirlerine cuk oturmasına ise bayılmıştım.

Locus Solus’u Tahsin Yücel, Borges’i Tomris Uyar çevirisinden okudum ve sevmedim. O kadar kulak tırmalayıcı Türkçe kelimeler kullanmışlar ki başım ağrıdı. Borges’i gene İngilizce versiyondan okuyup rahatladım ama Locus için bir şeyler yapamadım.

5 Beğeni

Dorian Gray’in Portresi ve Daha tekrardan deneyip bitirince çok sevdiğim kitaplar oldular.
Yüzüklerin Efendisi’ni maalesef yine denedim yine bitiremedim.
Canterbury Hikayeleri: Kitabın konusu çok güzel alırken de çok ilgimi çekmişti. Ancak okuduğum bir iki hikaye dışında hiçbir hikaye bana hitap etmedi yarısında bıraktım.
22/11/63 : Kitap güzel gidiyordu sadece o sıralar yavaş ilerleyen şeyler okumak istemedim ve rafa kaldırdım, inşallah bir gün tekrar deneyeceğim.

3 Beğeni

Madame Bovary. Klasik okumayı çok sevmeme rağmen bu kitap kadar kendini okutmayan bir kitap görmemiştim. Konusu güzeldi fakat anlatım şekli beni hiç içine almadı ve yarım bıraktım.

3 Beğeni

Bir 50 sayfa daha devam etseniz kitap açılacaktı aslında. 100. sayfa civarı olan olaylar romanı sürüklüyor.

2 Beğeni

Birkaç kere denedim ama olmadı, ısrarcı davranmadım.
Ama genel kanı dediğiniz gibi, ben pes ettim.

3 Beğeni

Blanchot’nun Karanlık Thomas’ı. Sebebi okuru çok dışlayan bir metin olması bence. Parça parça sayıklamalar gibi. Normalde bana mısın demezdi aslında. Her haltı yutarcasına okurum ben. Herhalde bugünlerde biraz daha keyifli ve akıcı şeyler arıyor benliğim.

1 Beğeni

Rıhtım kitap kulübünün ilk kitabıyla heyecanlı heyecanlı Kanını Satan Adam’a başlayıp bir ay sonra bitiremeyip pes etmiştim. Evet bir ay. Okurken kanser olmuştum. Hiçbir karakteri sevmedim. Ama tekrar şans versem mi diye düşünmüyor değilim. Belki ölmeden önce.

5 Beğeni

Çok kısa sürede okuduğum nadir kitaplardan birisi. Çok hoşuma gitmişti ama neden hoşuma gittiğini sorarsanız verecek cevabım yok. Sadece kitabın geçtiği dönem hoşuma gitmişti. Fantastik ve bilimkurgu ağırlıklı okuduğum için güzel bir ara olmuştu.

2 Beğeni

Madame Bovary’i okumaya başlayınca banada sıkıcı gelmişti başlarında sonra sonra okutmaya başladı ama öyle çok tutkulu bir okuma değildi yinede. Sonuç olarak; tekrar denemelisin bence.

2 Beğeni

Çok kısa süre mi kıskandım. :smiley: Gerçekten kitaptan nefret ettim. İlk defa Çin yazar okuduğum için olabilir mi diye düşünmüştüm çünkü o kişiler ve ortam bana çok yabancıydı.

1 Beğeni

DİSK Dünya serisi 1. Kitap yarım kaldı. Baba çok saçma geldi. Tamam fantastik eserleri severim ama… Saçma bir kurgu gibi geldi…

1 Beğeni

Unuttum yazmayı. Birde philip Dick romanı valis var. Zor bitirdim. Beğenmedim. Devam kitabını da almadım.

1 Beğeni