Dostum onun adı dijital baskı değil korsan.
Yani baskısının yapılmasını istemek yerine gider korsan alırsan bu bir zorunluluk değil seçim olur. Şimdi basmıyorlar dersin ama bunu sağlamak inan bizim elimizde kim kazanç sağlayacağı bir şeyi yapmak istemez ki?
Korsanı asla savunmam, kütüphanemde tek korsan kitap çıkmaz. Ama son 1 yılda oluşan kitap fiyatlarını görünce bu konuda yorumsuz kalmayı tercih ediyorum. Alfa Dünya Sanat Tarihi etiket fiyatı 450 TL. Diyeceklerim bu kadar.
Sadece bireysel sorunları birey olarak çözebilirsiniz. “Biz” demişsiniz ama böyle bir “Biz” yok. Varsayım sadece.
“Biz” den kastınız kaç kişi mesela?
Kitabı okumak isteyen kişi “Biz” dediğiniz ve yayınevinin kazanç sağlaması için binlerce kişi olması gereken topluluğu harekete geçirmeli sizin mantığınıza göre.
İstenilen şey oldukça bireysel, kitap okumak veya sahip olmak ama yapılması istenilen ödev binlerce kişiye ulaşıp harekete geçirip talep oluşturmak vs. Yani 1 kişiden toplumsal bir sorunu çözmesini bekliyorsunuz kabaca söylemek gerekirse.
Bir de bu kitabın basılmamasının sebebi daha karmaşık bir konu. @irbis in konuyla alakalı mesajlarını arama çubuğundan bulabilirsiniz.
Tüm BKK kitapları tekrar baskı yapılıyorken ve yine sizin önermenize göre tekrar baskı yaptığına göre yayınevine para kazandırma ön şartını karşılıyor olmalı kitaplar. Onun için bu kitabın basılmama sebebinin “para kazandırmama” olmadığını buradan da anlayabiliriz.
Onun için sorun tespitiniz de çözüm öneriniz de hatalı, bence tabii…
Olay şu aslında,PDF’si olan bir kitabı alıp çıkarttırıp satmak.Neden sadece printi olan birisi o kitaptan para kazansın ki?
Geçen gün D&R’da bakıştık bu kitapla. Hani 450 TL çok yüksek bir rakam farkındayım ama gerçekten yüksek meblağsının hakkını veren bir baskı olmuş. Boyutları falan oldukça kallavi. Yani eğer Türkiye’de tek bir kitaba 450 TL etiket basılacaksa, o bu olabilir
O da lazım
İşte sorun da tam olarak bu aslında. Asıl bu kitapların herkes tarafından ulaşılabilir olması lazım.
Aslında fark benim gözümde kitapta hiç bir emeği olmayan insana para kazandırmakta başlıyor. Pdf veya diğer formatta e-kitap okuduğumda emek hırsızlarına para kaptırmıyorsun.
Pdf - fotokopi ya da korsan arasında benim için pek fark yok, bana kalırsa ikisi de meşru değil. Birisini ücretsiz indirerek ya da fotokopi parasıyla halledersiniz. Öbürü korsan basılmış ve parayla satılıyor. İkisinde de emek yanlısı bir taraf göremiyorum ben. Yani aynı rengin farklı tonular.
Olay korsanı savunmak-savunmamak değil ki, hiç bir sorun veya problem bu kadar basit değil. Siyah-beyaz, 0-1 vs.
Korsan dizi, filmden, korsan bahise kadar, korsan çantadan, korsan ayakkabıya, korsan t-shirte, korsan müziğe kadar her yerde var.
Bunları kullanan insanlar “hadi bugün emek hırsızlığı yapayım” diyerek kullanmıyor ki. Hepsinin kendine göre bir alt yapısı, sebepleri var.
Korsanı savunmak- karşı olmak bu kadar basit değil bence.
Zaten emek konusu da problemli en azından benim açımdan. Örneğin vefat etmiş bir yazarın kitabını yazıldığı dilde pdf (korsan) okumak benim açımdan problemli değil. Bir çok ülkede de bizde telifli olan eserlerin yazıldığı dilde telifi yok zaten.
Any Rand kitaplarının ABD’de telifi yoktu mesela. İnternet üzerinden ingilizce okunabiliyor yasal bir şekilde.
Yani telif konularının da her zaman emek ile doğrudan bağlantısı olmayabiliyor.
Bugün Tolkien’in eserlerini İngilizce pdf okumanın yazara bir zararı yok, benim anlayışıma göre aynı şey Asimov için de geçerli.
Miras kavramı, mülkiyet kavramı bile benim %100 ikna olduğum şeyler değil. Bunlar gibi telif hakları da insan icadı ve emeği korumaktan çok daha fazla şirketleri ve patronları koruyan kurumlar, bence. Bunlar kanunlar ve hukuk ile korunuyor, kanunları yapanlar da yine insanlar ve çoğu zaman egemen sınıfı, güçlüleri koruma amacıyla yapılıyor.
Bizim toplum ABD kadar varlıklı olamamasına rağmen ABD’den bile daha kapitalist düşünmeye yatkın. Kesin bir doğrunun olmadığı tartışmaya açık konularda bile neo liberal - kapitalist bakış açısı ön plana çıkıyor, artık ABD’de bile daha sosyal bir zihniyet hakim.
Vefat etmiş yazarlar konusunda çevirmen emeği dışında bir problem duymuyorum açıkcası, zaten İngilizce telifsiz şekilde yayınlaşmış durumda çok fazla eser.
Dediklerinize katılmakla beraber bu kısmı anlamadım. Eğer herkes Tolkien’i İngilizce pdf’inden okursa, Tolkien Estate kitap satışı ve teliflerden nasıl para kazanacak?
Ben artık “almam okumam ne yapayım” moduna girdim. Dediğiniz gibi 3 günlük dünya dediğimiz yerde mülkiyet bana da garip gelen kavramlar. En azından 5 saniyelik bir depremde avucumuzdan kayıp gidecek bir ev için 10 sene kredi ödemenin mantığını çözemedim. Telif olayına gelince o apayrı bir karmaşa. Yabancı bir yazara kimin parası bol ise o yayınevi basıp yayın hakkını alıyor. Hal böyle olunca kitabın arkasına basılan etiket de onunla doğru orantılı oluyor. Yani kitaplara ödediğimiz paralar da yayınevlerinin gücü ile doğru orantılı. Bilmediğim hususlarda olabilir bu konuda tabiki ama bir yazara A yayınevi 1 lira telif teklifi verip 10 lira teklif veren B yayınevine kaptırıyorsa A yayınevi basıp biz 10 TL ye alacak isek B yayınevi daha zengin olduğu için kitaba 100 TL ödüyoruz. Zaten şu an kitap piyasası dışında da ülkede maalesef hiçbir şeyin tadı tuzu yok.
Bundan daha kötüsü var; kiracı olmak. Evin taksiti sonsuz ve bir türlü evi alamıyorsunuz
https://www.eganba.com/saat-adam-kitabi-edwin-vincent-odle
Bundan binlerce yıl sonra, Yapımcılar olarak bilinen gelişmiş insansılar saat mekanizmalarını kafamıza yerleştirecek. Belirli bir ajans ücreti karşılığında, bu cihazlar zaman ve mekân arasında kolaylıkla hareket etmemizi ve böylece rahat ve iyi düzenlenmiş bir hayat sürmemizi mümkün kılacak. …Ancak, bir gün, bu cihazlardan biri arızalandığında, 1920’lerde küçük bir İngiliz kasabasında, bir kriket maçında kazara bir “Saat Adam” ortaya çıkar. Ardından tuhaf ama akıllara durgunluk veren bir şamata başlar.
“Saat Adam”, bilimkurgunun yanında mizahı da ustaca kullanarak kasvetli bir geleceğe doğru ilerliyor. Genel olarak, E.V. Odle’ın romanı, belirlenmiş kaderlerden çok, yaşamdaki tercihler hakkında ilgi çekici bir roman. 1923’te ilk defa yayımlanan Saat Adam, bilimkurgu literatürünün ilk cyborg romanı olarak kabul ediliyor. Odle’ın yazdığı diğer romansa hiç yayımlanamadı ve kayboldu…
Kronik yine müthiş kitaplar ile geldi: