Epsilon’un geçen sene bastığı Demir Kral ve Pirinç Kenti kitaplarının devamının ne zaman geleceğini bilen var mı?
Daha önce Ayrıntı Yayınları da Moby Dick’in bir çizgi roman uyarlamasını basmıştı. Siyah mürekkeple çizilmiş müthiş bir çizgi roman. Bu renkliymiş. Bunu da alıp okumak istiyorum.
Kronik Kitap’tan Ali Güneş’in çevirisi ile geliyor ANTİK ÇAĞDAN GÜNÜMÜZE GAYRİNİZAMİ HARP.
Maalesef gelmeyecek.
Edit: İmza kampanyası başlatmayı düşünüyorum.
Çok teşekkür ederim, Ayrıntıdan çıkanı farketmemişim. Hemen kontrol ettim, hala satışta. Tabiki bunu da alacağım.
Resneli Niyazi bey’in hatıratı. Panama yayınlarından sonra Kapı’da hatıratın baskısını yapmış.
“Kahrolsun İstibdat, Yaşasın Hürriyet”
Resneli Niyazi…
Vaktiyle bir Balkan kasabası olan Resne, onun ismiyle simgeleşti. İsyan, özgürlük, dağa çıkma, Meşrûtiyet, İstanbul, II. Abdülhamid, Payitaht gibi kelimelerle iç içe geçince de tarihsel bir hüviyet kazandı.
Gün geldi “Hürriyet Kahramanı” olarak nam saldı.
Devir, Sultan II. Abdülhamid zamanı…
Resneli Niyazi, 1908 yılının Temmuz ayı başında beraberinde 150 kadar gönüllü ve askerle Ohri civarındaki dağa çıktı, bir isyanın fitilini ateşledi. Onun bu hamlesinin varabileceği noktayı gören Sultan II. Abdülhamid,
üç hafta gibi kısa bir sürede Meşrûtiyet sistemini ilan etmek zorunda kaldı.
Bir roman karakteri kadar renkli kişiliğe sahip Resneli Niyazi, dağda bularak evcilleştirdiği geyikle birlikte yeniden şehre indi, Selânik’te “Hürriyet kahramanı” olarak büyük bir coşkuyla karşılandı. Geyik, Meşrûtiyet ilanının sembolü hâline geldi ve “gazal-ı hürriyet” olarak tanındı.
Balkan Savaşı döneminde İstanbul’a doğru yola çıkmak üzereyken, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kendisine tahsis ettiği bir muhafız tarafından öldürüldü ve bu cinayet üzerindeki sis perdesi hâlen kalkmış değil…
Elinizdeki kitap onun 1910 yılında “Hâtırât-ı Niyazi” adıyla kaleme aldığı, Meşrûtiyet ilanına giden sürecin hikâyesidir. Günümüz Türkçesi ve zenginleştirilmiş notlarla. Balkan Dağlarından Dersaadet’e baş döndüren bir yolculuk sizi bekliyor…
- yüzyılın en etkili yazar ve düşünürlerinden Simone de Beauvoir’ın bu kitapta bir araya gelen Müphemlik Ahlakı Üzerine ile Pirus ve Sineas başlıklı felsefi denemeleri sırasıyla 1947’de ve 1944’te yayımlandı. Müphemlik Ahlakı Üzerine, varoluşçuluğun temelindeki özgürlük ve bu bağlamda varoluşçu bir ahlak için ihtimallere dair bir sorgulamayı içerir. Yazar felsefi birikime, Sartre, Montaigne, Kant, Hegel, Kierkegaard gibi düşünürlere dayanarak insanlık durumunun müphemliğinin kabulü ve bu kabule dayalı bir ahlak üzerine düşünür. Beauvoir’ın ilk felsefi denemesi olan Pirus ve Sineas Plutarkhos’un bir metninde geçen, Kral Pirus ile Sineas arasındaki bir konuşmadan yola çıkarak sonsuzluk, insanlık, ötekiler, eylem gibi sorularla özgürlüğün başat olduğu bir varoluşu tartışır. Her iki metin de varlığını hep koruyan özgürlük ve özgürlüğün etiği sorusuna rehberlik eder.
https://www.yapikrediyayinlari.com.tr/posta-arabasi-red-kit-46.aspx
77 fasikül basılmıştı tekrar. Bu sayı yoktu. Zamanında 7 liraya aldığım fasikül 30 lira olmuş.
Çooooook teşekkürler. İşte elimde eksik kalan tek sayı.
Çevirisi sizce nasıldır ? YKY 'nin yazıları iç içe olduğu için okumakta zorlanıyorum.
Roza Hakmen çevirisinden daha iyi olabileceğini sanmıyorum ama İsmail Yerguz da deneyimli bir çevirmen.
Tamamdır , teşekkür ederim.
Çevirisi konusunda bilgim yok maalesef ama İsmail Yerguz genel olarak beğenilen çevirmen.
Çıkınca da paylaşırsanız sevinirim, Alper bey.
Satın alacak olanlar aynı çeviri Aylak Adam koleksiyon baskısı ile de gelecekmiş.
Şimdi akıllarda iki soru acaba koleksiyon baskı derken ne demek istediler ve en önemlisi kaç TL olacak?
https://twitter.com/AylakAdamYayin/status/1486032167549513736?s=20
Ciltli demek istediler büyük ihtimal, çünkü Uyurgezerler için de koleksiyon baskı yapacaklar. Onu da ciltli çıkaracaklar.
Seri toplamda 900 sayfa kadarmış. Aylak Adam fasikül halinde basmış zaten zamanında. İlk kez denilebilir mi bilemedim.
Ben kitabı hâlâ okuyorum. Çok ilginç geldi. Melankolinin vücuttan atılan kara sıvı (balgam vs.) olduğunu filan düşünmüş eski tıpçılar. Tabii dinle bağdaştıranlar da var. Melankoli kişinin bedenine şeytanın musallat olmasıymış filan. Kötü kan, koyu kan olarak da adlandıran var. Sanırım hacamat da bu yüzden ortaya çıkacak gibi bir gidişat var. Vücuttan pis kanı aldırınca melankoliden kurtuluyorsunuz.
Yalnız din konusunda hassas olanlara tavsiye etmem. Müslümanlık konusunda ileri geri konuşuyor. Hatta hristiyanlık hariç hepsi hakkında böyle söylemleri var.