Ben Tahsin Yücel çevirilerini çok okudum, büyük sorunlar yaşamadım. Bilmediğim bir durumu mu var bu çevirilerin?
Çevirileri konusunda çok fazla eleştiri olduğu için hiçbir çevirisini okumadım.
Anladım. Ben “bu ne ya” dediğimi falan hatırlamıyorum çevirilerini okurken. Klasikler okumuştum Tahsin Yücel’den.
Tahsin Yücel öz Türkçe kullanıyor. En basit örnek “akıl” demez de “us” der. Bazı kitaplarda bu tercihler yorucu oluyor çünkü dilimize yerleşmemiş kelimelerde de yapıyor bunu. “Mucize” demiyor da “tansık” diyor mesela. Ben mümkün olduğunca tercih etmiyorum çevirdiği bir kitabın alternatifi varsa.
Sisifos Söyleni özelinde çok fazla farklı kelime tercihi ve devrik cümleler nedeniyle zaten anlaması zor olan metinleri İngilizce’de daha rahat anladığımı söyleyebilirim. Diğer çevirilerini bilemeyeceğim tabii.
Ben de bu eleştirilerden dolayı uzak duruyordum.
Tamamen ticari kaygılar olduğunu düşünüyorum. Kızıl Mars istedikleri satış rakamlarına ulaşmadıysa ve tabii ki yeteri kadar talep görmediyse Yeşil Marsı ve Mavi Marsı basıp risk almak istemiyorlar. Unuttukları nokta bu işin prestij işi olduğudur. Gerçek olan şu ki; Koskoca İthaki Yayınları bir seriyi daha yarım bıraktı.
Ben Goriot Baba çevirisi dışındakilerinde sorun yaşamadım. Özellikle Madam Bovary çevirisi enfestir.
Zevk meselesi tabi bir yerde ama bildiğim kadarıyla Tahsin Yücel’in olayı bu zaten. Dil üzerine hassasiyetiyle tanınıyor kendisi. Tabi ki sadece onun çevirisine mahkum kalmak sıkıntılı bir durum. Benzer bir problem Rusça’da Sabri Gürses’te de var. Çok iyi bir çevirmen olmasına rağmen devrik cümleleri sebebiyle ben de çok okumuyorum onun çevirilerini. Tahsin Yücel’in,tansık, us tipi kelimelerden bir sepeti var aslında ve onun dışına çok aşırı çıkmıyor. Onları öğrendiğiniz zaman hem çevirmeni anlıyor hem de dağarcığınıza kelimeler ekliyorsunuz.
Ben de başka bir tercih yapabiliyorsam Tahsin Yücel’i seçmem fakat okunmayacak gibi değildi sanki çevirileri.
Albert Camus’un Can Yayınları tarafından basılan eserlerinden kiminin Ayça Sezen kiminin ise Tahsin Yücel çevirisi ile basılması da garip olmuş.
Ganeşa Yayınları / Henrik Pontoppidan - Vadedilmiş Topraklar
“Vadedilmiş Topraklar, tek bir kitapta toplanmış halde sunduğumuz bir üçlemedir. Henrik Pontoppidan 1891 yılında Vadedilmiş Topraklar adlı üçlemesinin ilk kitabı olan İskandinav Toprakları’nı yazdığında, çok sayıda küçük anlatısı ve küçük romanları ile iyi bir gözlemci ve mükemmel bir anlatıcı olarak ün kazanmıştı bile.
Fakat bundan sonra yazdığı üçlemenin ikinci kitabı Vadedilmiş Topraklar (1892) ve Yargı Günü (1895) ile Henrik Pontoppidan sanki, kendisine koyduğu daha büyük hedefler için güç toplamış gibidir. Önceden de mükemmel bir romancı olarak bilinen yazar, bu hacimli eseriyle okuyucuyu durağanlıktan uzak akıcılığı ve sakin geçişleriyle şaşkına çevirir. Aynı zamanda romandaki anlatıların dönemin gerçekten yaşanmış olaylarını yansıtması da esere ayrı bir renk katmaktadır. Bu niteliklere Pontoppidan’ın eşsiz dil ustalığı ve mükemmel doğa tasvirleri de eklenince, bu eserin Danimarka edebiyatının kalıcı eserlerinden biri olduğuna hiç şüphe yoktur.”
“Alçakgönüllülükle kendisine itiraf etmek zorunda kaldığı bir şey vardı: O, çamurdan yoğrulmuştu ve çok kırılgandı. Tanrı’nın gücünün yorumlayıcısı, O’nun gazabının alev kılıcı, merhametinin çölde çağıran sesi olmak için çok zayıf bir ruhtu. Fakat bu yüzden şikâyet etmeyecekti. Hayatını mutlu ve minnettar bir şekilde, sessizlik içinde, farkedilmeden; insanlar tarafından değil, yalnızca Tanrı tarafından tanınarak, dünya tarafından unutularak, isimsiz bir yaprak, sessiz bir tını gibi yaşamalıydı.”
Bilmiyormuşum Tahsin Yücel sandım. Yine de değişmiş sonuçta.
John Verdon - Tepenin Laneti ön siparişe açılmış.
Larchfield’ın en nüfuzlu adamı Angus Russell, Harrow Hill’deki malikânesinde boğazı kesilerek öldürülmüştür. Olay mahallindeki DNA ve parmak izleri, kurbana karşı husumeti bulunan belalı Billy Tate’e işaret eder. Ancak bir sorun vardır: Tate, bir gün önce kilisenin çatısından düşerek ölmüştür.
Polis, Tate’nin cesedinin kaldırıldığı morgu kontrol ettiğinde cesedin yalnızca ortadan kaybolduğunu değil tabutun içeriden kırılarak açıldığını da keşfeder. Bu durum çok geçmeden yürüyen ölü, cehennemden gelen katil, zombi cinayeti olarak anılmaya başladığında bir zamanların huzurlu kasabası artık herkesin bir şüpheliye ve aynı zamanda kurbana dönüşebileceği korkunç bir kâbusa da uyanmış olur.
Eski meslektaşı art arda işlenen bu tuhaf cinayetleri çözmek için kapısını çaldığında Dave Gurney, ölümün ötesinden öldürme ihtimali olan bir katili avlamak üzere tüm analitik becerilerini kullanmak zorundadır.
“Verdon şaşırtıcı bir olay örgüsü yaratıp onu tatmin edici bir şekilde çözmede hiç bu kadar usta olmamıştı.” Publishers Weekly
“Ona verdiğiniz dikkati ve zamanı sonuna kadar hak eden bir yazar.” Bookreporter com
Alacağım kitaplar arasında Tahsin Yücel çevirisi varsa kesinlikle onu seçeceğim.
Kapağın mükemmelliği…
Henüz almamıştım. Alfa’dan almayı düşünüyordum ama İşkültür’e kaydım.
Moderne koysalar iyi kazandırırdı. Ben olsam koyardım yani.