“Sevginin de mizahla alakası yok mudur zaten? Birine katlanmadıkça onu sevemezsiniz, öyle değil mi? Ve birine gülmeden de ona sürekli katlanamazsınız. Şüphesiz biz de bir kâsede debelenen gülünç, ufak hayvanlarız ve Tanrı bizi onun mizah anlayışına hitap ettiğimiz için daha da çok seviyor olmalı.”
Toz olmaktansa, küle döneyim!
Gövdem kuruyup gideceğine, etrafa parlak kıvılcımlar saçayım.
Hareketsiz ve daimi bir gezegen değil, enfes bir meteor olayım; içimdeki her atom muhteşem parıltılar saçsın.
İnsanın işlevi yaşamaktır, var olmak değil.
Günlerimi uzatmak için boş yere çabalamayacağım.
Var olan zamanımı kullanacağım.
Çağdaş Amerikalı filozof Robert Nozick şöyle yazar: "Ölüm daima hayatın dışında bir son olup nihai sınırını çizmez, bazen hayatın bir parçasıdır, öyküsüne anlam katar.
“İnsanlar, para kazanmak için çalışmakta; parayı onunla hoşa giden şeyler yapmak için kazanmaktadırlar. (…) Ama gerçek durum nedir? İnsanlar daha çok para kazanmak için çalışmakta; bu parayı da yine daha çok para kazanmak için kullanmaktadırlar. Herkes, acele etmekte ve daha çok zamana sahip olabilmek için araçlar bulmaktadır. Bundan sonra kazanmış oldukları zamanı, yeniden daha çok zaman elde etmek için koşuşturmakla geçirmektedirler. Bu iş, artık elde ettikleri zamanı kullanamayacak kadar yorgun düştükleri ana kadar sürüp gitmektedir. Bizler, bir araçlar ağı içine düşmüş ve erekleri gözden yitirmiş bulunmaktayız. Müziğin ve yazının en güzel örneklerini evlerimize getirebilecek radyolarımız var. Ama bunun yerine dinlediklerimiz büyük ölçüde özetleyici magazin düzeyinde değersiz şeyler ya da zekâyı ve beğeniyi aşağılayan reklamlar. İnsanın şimdiye değin sahip olduğu en görkemli araçlara ve gereçlere sahibiz. Ama bir an için durup da onların neye yaradıklarını sormuyoruz.”
“Biz sonradan kırmızı saçlı olanlar için, saç rengi seçilmiş bir kişilik demektir. Bir kere saçlarımı kırmızıya boyattıktan sonra geri kalan hayatımda kırmızı saçlarıma bağlı kalmak için çırpındım.”
‘‘Bütün bu geçen sürede beni rahatsız eden bir şey var; kendimi, yanlış cümlelerin olduğu bir metni okumaya çalışır gibi hissediyorum. Bazı şeyler şimdi anlam kazanıyor.’’
(s.193- Alfa Yayınları)
Bu kez Milva sustu. Witcher yapmak istemiyordu. Yapmaması gerektiğini hissediyordu.
“Vaktiyle Brokilon’da sana borçlanmış ve ödeyeceğime yemin etmiştim. Saçmaydı. Aptalcaydı. Sen bana çok muhtaç olduğum bir anda destek verdin. Böyle bir borç ödenemez. Paha biçilemez bir şeyin karşılığı yoktur. Bazıları, bu dünyada her şeyinbir bedeli olduğunu savunur. Doğru değildir bu. Bedeli olmayan, paha biçilemez şeyler vardır. Bu şeyleri fark etmenin en iyi yolu, onları bir kez kaybettiğinde ebediyen kaybetmiş olmandır. Ben bu şeylerden çok kaybettim. Bugün sana bundan ötürü yardım edemiyorum.”
“Belki de… Garip bir durum Doktor. Biliyor musunuz Eğitim’den geçmek için yıllarca çabaladım. Çalışmak ve kendi masraflarımı ödemek zorundaydım. Bulaşık yıkadım, mutfaklarda çalıştım. Geceleri çalıştım, eğitim aldım, sınavlara çalıştım, hiç durmadan çalıştım. Ya şimdi ne düşünüyorum biliyor musunuz?”
“Ne?”
“Keşke daha önce bitki olsaydım.”
Dünya kurulduğundan beri insanların göze aldığı zihinsel çabaların ve bol keseden savurdukları kibirli yalanların dörtte üçü, kendilerinden daha aşağı seviyede bulunan kişiler uğruna harcanmıştır ve aslında kendilerini küçültmekten başka işe de yaramamıştır.
“…yalan dolanı, hileyi, aldatmayı, fanatizmi, bağnazlığı, acımasızlığı eklediler; halkın en kutsal bildiği şeylerle, doğrularıyla, içtenliğiyle, coşkun duygularıyla oynamaya başladılar; her şeyini, her şeyini paraya, bayağı dünya hâkimiyetine çevirdiler. Bu öğreti deccallık değil de nedir? Tanrıtanımazlığa götürmez mi insanlığı bu?”