Dök İçini Rahatla

Haklısınız, böyle yüzeysel düşünmemem gerekiyor. Bu tür şeylerde çuvallıyorum çoğu zaman. Bunun için özür dileyerek mesajımı siliyorum. Rahatsızlık verdiğim için de başlığa atılan mesajları takip eden forumdaşlarımdan özür dilerim.

1 Beğeni

Cidden çok sıkıntılı bir 2-3 haftanın sonuna geldim. Yaklaşık 3 aylık bir staj kurulunun son haftasında covid pozitif çıktım ve bir yandan iyileşmeye çalışıp bir yandan konuları yetiştirmeye çalışırken neye uğradığımı şaşırdım. Sonunda perşembe günü sona erdi ama hala kendime gelmeye çalışıyorum. Aksi gibi ağır da geçirdim, hala üstümden o halsizliği atamadım.
Bir yandan da hocalarımın gerçekten anlam veremediğim ders içi puanlarını gördükçe boşa mı sabahın köründe tüm derslere katılım sağlamışım diye geçiriyorum içimden. Geçtiğimi görene kadar kendime gelemeyeceğim sanırım.

6 Beğeni

Bunalımın içinden geçerken yapabileceğim tek şey tünelin sonunda bir ışık olduğuna inanıp devam etmek. Daha önce yaptım yine yapacağım. En kötüsü bile bu yoldan iyi olacak. Ayağım takılıyor, mutlaka yüz üstü düşeceğim bir gün de olacak. Yüzümdeki taşları temizleyip ışık inancına doğru yürümeye devam edeceğim. Zaman doğrusal olmasa da, dönüp dolaşıp yine bu tünele girecek olsam da ışık inancına yürüyeceğim. En kolayı ölmek, en zoru tabularımla yüzleşmek. Işık inancım var, yürüyeceğim.

6 Beğeni

Arkadaşımı tekrar kaybettim. O beni öyle görüyor muydu bilmiyorum ama, neyse. Güzel bir deneyimdi. Bazen birini çok düşünmek o kişiyi aşırı rahatsız edebiliyormuş. Olsun, düşünmemekten iyidir. Yine de, onun yerine düşünmemek lazım :frowning: Her neyse, gitmesi için diyebileceğim her şeyi dedim, iyi oldu. Ben beceremiyorum o büyük gerilimi. Çok geriliyorum, yürütmesi zor. Bu kadar.

Bugün bu şarkıyı birine atmayı çok istedim. Müzik konusunda muhafazakar sayılabilecek bir metalci olduğundan kesin beğenmezdi ama kpop’ın benim guilty pleasure’ım olduğunu bildiğinden beğenmediğini çaktırmazdı. Bayıldım bile derdi hatta.

Sonuçta artık arkadaş olmadığımızdan atamıyorum tabii. En azından forumla paylaşmış olayım. :woman_shrugging:

4 Beğeni

Keşke hiç konuşmasaydım onunla. Salağım cidden. Gideceğini bile bile mallık edip konuştum, bağ kurdum. Gerizekalılığın böylesi. Çok kötü hissediyorum, iğrencim.

1 Beğeni

Konuyu hiç bilmiyorum ama bu cümlede biraz sevgiliye açılma, biraz da hata var gibi.
Hiç konusmasaydın için içini yiyecekti.
Bir şeyi denedin diye iğrenç ve gerizekalı olmazsın. Tecrübe sahibi olabilirsin ama…

2 Beğeni

Arkadaş diyelim, bir açılma yok. Ama evet, denemeseydim daha kötü hissederdim sanırım. Ama ben onunla konuşurken tecrübeli olmak isterdim. Teşekkürler.

Şu öğretmenlik stajı yüzünden yemin ederim son zamanlarda hayattan soğudum. Danışman hocamız dahil kimsenin umrunda olmadık. İşimizi elimizle yapalım dedik pazartesi okula gittik. Ama verdikleri okul neresi? Taa cehennemin dibi. Ya sen herkese evinin yanında veriyorsun niye işine gelmeyeni kafana göre atıyorsun. Neyse okula gittik. Müdür diyor ki; Ee, bize milli eğitimden öyle bir talimat gelmedi ki, emin misiniz? Neyse onu da hallettik. Hem tramway, hem otobüs kullanmışım gelirken hem de yürümüşüm yarım saat. Sizin hiç mi insafıniz yok. 7.20 de ders başlıyor nasıl yetişelim. Hadi onu da geçtim. Biz gelip sizin işinizi yaptık, peki çarşamba günü gelmedim diye beni neden yok yazıyorsun, ben zaten gelmişim o 6 saati doldurmusum. Her şeyi geçtim. Pazartesi ve salı günü gelmeyen arkadaşlar çarşamba gelsin demişsin. Benim bundan ne anlamam lazım. Okuduğumu anlamıyor muyum ben? Bunların hepsini geçtim. Kadın her hafta bize ders anlattırıyor. Haftanın üç günü okula geliyorsun. Üç günü de stajerler anlatsın. Bir de stajerlerin başındasın diye ekstra para al, ohh. Hocam bir sizi dinleseydik, görseydik bir, ne nedir? Yok. Öğretmenler odası başlı başına felaketti. 2 kuruşun hesabını yapanlar, biz stajeriz diye bizi yok sayanlar. Canıma minnet, sizin iki yüzünü görmek isteyen yok. Acaba dedim bu okuldaki çocuklar bunlar mı, yoksa ders anlattıkları mı? Şu olaya bakar mısınız; Biz ilk ders biraz geç kalıyoruz diye dersi hoca anlatıyor. Neyse çocuğun biri çok yaramazlık yapıyordu. Çocuğa dedi ki oğlum buraya gel, öğretmen masasının altına geç dedi, kendi ayak ayak üstüne atıyor oturuyor tabi. Sen niye koca sınıfın içinde o çocuğun gururunu incitiyorsun. Bu kadar formasyon, eğitim dersleri nereye gidiyor. Hani yönetmelik de dışarı atmak yasak ama bu ne? Bir de o çocukları, kenar mahallede oturuyorlar diye o kadar hor görüyorlar ki. Kendi mesleğimden soğudum staja başlar başlamaz.

6 Beğeni

Bazen her şeyi çok fazla sorguluyorum. Söylenen bir cümlenin altından binlerce anlam çıkartıyorum. Bazen güzel güzel şarkı dinlerken bir anda duruyor ve “Tam olarak amacımız ne? kendimizi kültürel anlamda en üste taşımak mı? Ya da en güzel arabaya sahip olmak mı? Neden bu şarkıyı seviyorum?” demeye başlıyorum… Sonra her şey boşlukta süzülüyor gibi geliyor; mutluluk, acı, dert, sevinç ve hüzün. Duygular ve hedefler anlamını yitiriyor. Yaşamak için bir şeye bağlanmam gerekiyor gibi hissediyorum, hedefim anlamını yirirince hırsımı kaybediyorum. Bazen sokakta yürüyorum önümde bir katliam olsa herhangi bir duygu göstermeyecek gibiyim, bazen ise ayağı takılan birini görsem çok üzülecek gibiyim. Aşırılık ile ifadesizlik arasında bir yoldayım; bazen bir taraf ağır basıyor, bazen diğer taraf…

4 Beğeni

Bu ifade yanlış. Türkiye’ye Suriyeli çok fazla kalifiye insan da geldi. Dolayısıyla Avrupa kalifiye eleman alacağı fikrini ortaya atarken o kişinin mesleğine veya kalifiye olup olmadığına bakması beklenirken geldiği coğrafyaya bakarak iş yapıyor. Düpedüz ırkçılık yapıyor yani. Sizin ifadenizden de Suriyeli ise zaten kalifiye değildir anlayışı çıkıyor. Avrupa’daki hakim görüşü farkında olmadan dillendirmişsiniz yani. :slight_smile:

Irkçılık fikrini de biraz açmak istedim keza farklı kültürden insanı kendi toplumuna entegre etmek zaten ülkelerin tercih etmediği bir şey. Fark ise bunun söylem olarak dile getirilirken Orta Doğu coğrafyası içerisindeki insanları farklı bir kültür olarak değil alt bir kültür olarak görmek ile başlıyor zaten. Batı bunu böyle düşünerek hareket ediyor. Irkçılığın temellendiği nokta da bu zaten.

1 Beğeni

Çok benzer durumlar yaşadım, hele o öğretmenler odası… Ülkenin gerçeklerini tokat gibi yapıştırıyor insanın suratına. Zaten atanamadım. :grimacing:

2 Beğeni

Yanlış meslek mi seçtim diye düşünüyorum da hayır. Biz yanlış yerde yaşıyoruz. Yanlış insanlarla beraberiz.
Ben de dediğinizi orada net bir şekilde gördüm. 4, 5 yıldır evcilik oynuyormuşuz gibi hissediyorum. Çok garip.

2 Beğeni

Bir sınıfın sorumluluğu sadece size bırakıldığında daha çok hissedeceksiniz dediğinizi. Fakültede konuşup tartışmak, mikro öğretim yaparak ders anlatmak hatta stajda -sınıf arkadaşınız ve gözetmen öğretmenin önünde- ders anlatmak evcilik oynamak gibi gerçeklerden uzak. Sınıf dinamiği bambaşka bir şey. Sizi benimsemiş alışmış öğrencilerle muhattap olduğunuzda gerçeklerle yüzleşiyorsunuz.

İyi yanı, o kadar kasmaya gerek olmadığını fark ediyorsunuz. Yani her adımı planlamaya gerek olmadığını, doğal akışın sizi bir şekilde sonuca götürdüğünü anlıyorsunuz.

Kötü yanı, karşınızdakiler gerçekten birer insan. Tahmin edilemezler. Ne yaparsanız yapın başa çıkamayacağınız yüzlerce sorunları oluyor. Geç bunları diyemezsiniz çünkü onların dünyasında onluk-birlik kavramını öğrenmek arkadaşının tenefüste on tane karakter kartını almış olmasından önde değil.

Instagramda bazı romantik öğretmenler görüyorum, sürekli dans ediyorlar. Sınıfları rengarenk, çocuklar bütün etkinlikleri yapabiliyor. İlk yıllarımda bunun mümkün olmadığını gördükten sonra, topluma bu imajı çizenlerden hesap sormak istiyorum. Velileri bunlara alıştırıyorlar ve siz ne kadar işlevsel öğretim etkinlikleri planlasanızda o renkli ve hareketli dünyayı yaratmıyorsanız hiç bir şey bilmiyor imajınız oluyor. Sadece veli gözünde olsa iyi, idare ve öğretmenler odasında da bu imaj oluyor.

Hem öğretmenlik hem de yl yapan biri olarak, akademi ve okulların arasındaki uçuruma şahit oluyorum.

Zor dostum, zor. Yemin ediyorum ülkede kolay olan hiçbir şey yok.

4 Beğeni

Yazdığım Black Mirror, Love Death and Robots gibi dizilere uygun senaryolarımı nerelere ve nasıl gönderip, beğenmeleri halinde nasıl bir süreç işleyecek bilememek, beni umutsuzluğa sürüklüyor!

1 Beğeni

Zeka düzeyi de aslında biraz problemli bir ölçek. Hangi test, kim tarafından oluşturulmuş, hangi kültürel varsayımlara göre dizayn edilmiş gibi bir sürü problemi var IQ testlerinin. İlk ortaya konulan IQ testleri mesela beyaz Amerikalı çocukların siyahi çocuklardan daha zeki olduğunu ortaya koyuyordu halbuki teste giren siyahi çocukların test veren beyaz Amerikalı öğretmenlerden etkilendiği ve ‘‘Zaten düşük yapacağım.’’ gibi bir önyargı ile teste başladıkları fark edildi falan filan. Türkiye’deki eğitim sisteminin kimlerden nasıl araklanarak hala oluşturulmaya çalışıldığını da düşünürsek başka başka bir sürü kriter de işin içine giriyordur diye düşünüyorum. Orta Doğu zaten başka hikaye. Sizin demek istediklerinizi anladım tabii. Avrupa’dan ziyade Almanya özelinde şahit olduğum örnekleri düşününce ben de bazı konularda çekincelerini haklı buluyorum. Haklı bulmamak elde değil ki. Markette alışveriş yaparken bir anda içeri girip rastgele oraya buraya dadanıp bağırıp çağıran ne idüğü belirsiz 7-8 kişilik çocuk çetelerini hatırlıyorum. Sene 2017 falan üstelik. Hepsinin nerelerden geldiğini konuştukları dilden anlıyordunuz. Öte yandan tam tersi örneklerde de lisede üst okullara geçişi engellenen bir sürü Alman olmayan çocuk var. Öğretmenlerinin engel olma yetkisi gibi bir şey var sanırım. Bayağı bayağı akademik açıdan yeterliliği belgeyle kanıtlanmış çocuklara öğretmenler aynı kriterler üzerinden güya ‘‘yetersiz’’ damgası vurabiliyorlardı. Gülten Dayıoğlu’nun güzel öykü kitapları var bu konular üzerine. Bir yandan hak verdiğiniz şeyler oluyor bir yandan da temelden problemli bir ırkçılık problemi var. Öyle olmayana da aynı muameleyi çekebiliyorlar. Muamele çekilmesin diye kendini kanıtlamak durumunda kalan bir sürü insan oluyor ki bu temelden problemli bir şey bence.

Malta’da bulunduğum çok kısa süreli bir projede bizi sığınmacı kamplarına götürmüşlerdi. Orada bir sürü Afrika kökenli ailelerinden ayrılmış sığınmacı erkek vardı. Farklı kültürler oldukları için aileler bir arada yaşadıkları zaman çok fazla olay oluyormuş, kadın-çocukları erkeklerden ayırmak durumunda kalmışlar. Üstelik rehabilite ve entegre işine de girişmeyi denemişler ama toplum bir türlü kabullenememiş bu insanları, suç oranları bir anda artmış ilginç şekilde falan. Portekizli bir avukat kadın vardı. Bu işlerle ilgilenen. Portekiz’de sığınmacılar için özel konutlar ve yaşam alanları inşa edilmiş ama gelen giden yok diyordu. Estonyalı katılımcılar da mülteci ve sığınmacıları çok kabul etmek istemediklerinden, demografik yapının bozulmasından endişe edildiğinden bahsetmişti. Değişik bir sürü bakış açısı var. Benim orada gördüğüm şey mesela en azından hükümet düzeyinde ırkçılık değildi. Batı’da son gelişmelerle gördüğümüz şeyler ise bayağı tarihsel ırkçılık.

Sizin demek istediğinizi anlıyorum, Batı bazı konularda önyargılı ve bireysel düzeye indirgediğiniz zaman bazen hak vermemek elde olmuyor orası ayrı.

1 Beğeni

Bu sabah, biz yolcuları patates çuvalı sanan dolmuş kisvesine bürünmüş bir eşkiyanın diğer bir dolmuşla son sürat yarışına oturan özne olarak katıldım. :skull_and_crossbones: :crazy_face: :bison:

1 Beğeni

İşiniz rast gitsin. Bir an önce huzur bulmanız dileğiyle…

1 Beğeni

Ergenliğin bir raddesinde niye ormanda tek oturup şiirler yazıyoruz lan! Hani serttik, duygusal değildik…

Genellemek doğru değil, benim ergenliğim fazlasıyla duygusuz geçti.