PUA hakimi biri var mı? Baya baya konuya hakim biri ama…
Galiba ben çalışma ortamına uygun değilim. Bazen (çoğu zaman) galiba beynimde bir parça eksik diye düşünüyorum, bir telafi edilemezlik var, bir farklılık var ortada (acaba otizmli miyim diye düşünmeme kadar vardı bu durum)- girdiğim her ortamda -çalışma, okul vb. bir süre sonra kendime kenarda sinmiş, silikleşmiş bir hâlde buluyorum. Gülmekte, şaşırmam gereken yerlerde şaşırmakta, söylenen bir şeye tepki vermekte çok zorlanıyorum. Doğru düzgün bir hayat yaşayamıyorum ben böyle, canım çok sıkıldı bugün. (Dizlerini kırıp evinde oturacak, şehrin insanlarını rahatsız etmeyecek bir daha ha. ha. - sizleri de)
İzin varsa eğer (dürüstlüğe), içimi gerçekten dökmek istiyorum, uzun süredir konuştuğum bir kişi, konuşmayı bıraktı benimle. (Neden konuşmayı bırakmadan önce güle güle demezsin ? Geri döneceğini düşündüğün için, o zaman neden geri dönmedin ? Neden bana planlı ayrılık -her seferinde kademeli olarak daha uzun aralıklar bırakarak her iki mesajı arasında- uyguluyorsun gerizekalı mal, ben fark etmiyor muyum ? Neden kendine eziyet ediyorsun benimle -yine de konuşmaya devam ederek- senden nefret ediyorum (ırkından da, dilinden de, dininden de) konuşmayalım de bana, tatlı tatlı ayıralım zaten ayrı olan yolları. (Burada, bir noktada kendimle çelişiyorum, o zaman sen neden onun kendisine eziyet etmesine izin verdin diye sorulabilir - ama söz vermiştim kendime, bu sefer ilk bırakan ben olmayacaktım, o zaman şikâyet etmeyeceksin, sen istedin bunu - dolaylılığından nefret ettim, ama aynısını ona ben yaptım)
Kandilin mübarek olsun dedi. Olmuyor. Tek bir hamleyle, tüm insan ilişkilerimi baştan sona değiştirebilirdim, ama fizikötesi var, ona gücüm yetmiyor. Sabır. Çok yoruldum, yarın bugünü unutacağım, unutulacak bir gün daha. Zorlanıyorum, ama bir gün, yaşayacağım tüm günlerin içinden bir gün, biliyorum çok değişik bir gün olacak, o gün için sabrediyorum bu güne. Kandiliniz mübarek olsun (olmasını isteyenler).
(Biliyorum, bir ara sileceğim)
Yaşantılarım, ideal olarak belirlediğim güzergahtan dosdoğru gitmese de ona yakın gidiyor.
Şu an zihnimi meşgul eden asıl sorun şu: Bir eserim olsun istiyorum. Bu eserin niteliği henüz belirsiz, ama onu yaratmaya başlamam için bana baskı yapıyor. Ne yapmalı, nereden başlamalı? Yeteneklerim, becerilerim, zekam ve iradem, arşa ve ötesine uzanan bu yolda beni sona götürmeye yetecek mi? Yoksa yalnızca bu sonsuz yol mu beni ve eserimi yüceliğe taşıyacak patikalara sahip?
Bilmiyorum. Benliğimin aşağılık yanı yüceliği düşünmekten bile korkuyor. Bu yan, bırakın yücelmeyi, başını yukarı bile kaldıramayacak, çamurda eşelenmekten hoşlanacak kadar aciz. Ama diğer yan öyle değil, o ait olduğu yerin en üstün daha üstünden bile yukarıda olacağından emin. Fakat onun da eli kolu bağlı, onu serbest bırakmamı bekliyor.
Ben ise oturmuş burada içimi döküyorum; belki içimden fazlasını, içimde olmuş ve olacakları da döküyorumdur. Bunu bilmiyorum ama az önce bir şey öğrendim: İçimdeki yüce benlik artık harekete geçmek istiyor.
Dert olmaktan ziyade sadece dikkatimi çeken bir şeyden bahsetmek istiyorum. Çünkü sadece bana mi tuhaf geliyor bilmiyorum.
Bazı insanlar tanıyorum kitap okuma eylemini hayatlarının tüm merkezine koyup yaşamayı bırakmışlar. Adeta yalnızlığını, toplumdan kaçışı kitap okuma ve dinle maskelemiş üzerini örtmüşler. Kitap severim deyip tam zamanlı iş bulmaktan kaçınan /korkan bir öğretmen arkadaşım var.
İş aramaz, başkaları ona iş bulsa çalışmaz, kpssye hazırlanmaz. Yabancı dil yok, kendini geliştirmeye açık değil. Bunları yaparsam kitap okumaya zamanım kalmıyor diyor daha fazla çalışamam. Evlen diyorlar kitaplarım daha önemli diyor. Dışarı çıkıp bir mekanda bile oturmaz. Daha sayamayacağım kadar acayip/ kendini soyutlayan hareketini gördüm. Geçen müzikale gidelim dedim (biletleri de ben aldım) gelmez. Bu arada okudukları da gotik edebiyat.
![]()
Konu uzar, çok da evrilir ama hayatı yaşamak yerine sadece kitap okumayı merkeze koymak bana gerçeklerden ciddi bir kaçış, abartılı bir eylem gibi geliyor.
Ekleme: Tartışma ortamı oluşturmak için yazmadım, sadece bu tür bir durumun hiç sağlıklı olmadığını düşünüyorum. isteyen görüşünü ekleyebilir tabi.
Başta yazdıklarınıza katıldım sonra fikrimi değiştirdim.
Bir insan bilinçli bir şekilde mutluysa, yaptıkları, kendisine ve çevresine zarar vermiyorsa edimleri neden yanlış olsun?
İnsanlar kendi standartlarını belirlemişler ve -yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla- bu yaşantı onları gayet de tatmin ediyor. Hal böyleyken bu insanları eleştirmek bana yanlış geliyor.
Ekleme: Bu arada arkadaşınız çok nazik bir insanmış, insanları kırmadan onları geçiştirebilmiş.
Bana okuma yasaklandı gibi birşey. Koşu ve yemek yapma ve diğer lisans sınav iskeride. Psikiyatristin hayatta severek yaptığım şeylerin bile ek bir stres ve yük getirdigini söyledi. Acayip azalttım. Sadece bir kitap belki çizgi roman… Mutfağa hafta da bir. Artık hiç bir lisans belge sınav vs yok. Aşçılık son sene bitince bitiyor.
Kısaca sevdiğin şeyde yanliş olur.
Olabilir, o yüzden “kendisine ve başkasına zarar vermiyorsa” şartını belirttim.
İşte onu da anlamak çok zor
Ben hiç bana zarar verdiğini düşünmemiştim o koltuklarda çok ilginç şeyler yaşanıyor…
Japonya’da ciddi bir sosyal sorun olarak görülen hikikomori diye bir kavram var. Bu tür bir durumun ondan çok farklı olduğunu sanmıyorum.
Aynı şeymi bilmiyorum eskiden direk google da araştırır iki saat okurdum. Yapmayacağım. Ama bunun için şöyle örnek verdi doktorum. Bazı şeyler içimde stress yaratıyor. Bunda kitabı bitirmek, sonrasına geçmek dahil. Okumayınca okuma dürtüsü stres yaratıyor. Yine aynı şekilde koşu hedeflerim ve antreman yapmak zorunda olma fikri içimde oluşuyor o da stress yapıyor.
Bunlardan arın dedi. Kısaca mal mal oturuyorum mandra filozofu gibi. Hiçbirşey yapmadan. Bir tane kitabım var o kadar.
Olabilir. Demek istediğim şu: İnsanın sosyal yönden işlevsiz olması (hikikomori, sosyal fobik vb.) ile sosyal yönünün asgari gereksinimlerini yerine getirmesi (içe dönük) ve ilgisini başka yönlere odaklaması birbirinden ayrılmalı.
@erce
Yaşadığımız şeyler aynıları mı bilmiyorum ama ben de benzer bir durum yaşıyorum.
Sevdiğim bir kitabı okurken ilgim başka bir kitaba kaydığında yarım kalan kitap sanki üstesinden gelemediğim bir sorumluluğummuş gibi geliyor. O yarım kitap artık benim için bir keyif nesnesi olmaktan çıkıp yük haline geliyor.
Bu yükü hissettiğimde ben de kitapları bir süre rafa kaldırıp ilgimi başka alanlara yöneltiyorum.
Yük= stres yükü
Kitapları da, sporu da, yemeği de, insanları da kendinize yük edinmeyin. En önemlisi sağlık. Hayat kısa.
Arkadaşlar sosyal medyada gördüğüm,erkeklere gelen kafayı sıfıra vurup askere gitme içeriklerinden etkilenip başvurmuştum şimdi ise gidiyorum. Şaka bir yana isteyerek başvurdum şubatın sekizinde teslim oluyorum acemilik boyunca forumdan uzağım bittikten sonra size bol bol askerlik anısı anlatacağıma emin olun.Sene başında mezun olmuştum şimdi asker zaman çabuk geçiyor insanoğlu için .Sinema ve dizi konularında bol bol içerik ve yorum birikir vaktini bulduğumda yorumlarız.
Hayırlı tezkereler. ![]()
Ben iyiydim şimdi yine kötü oldum şiir ile edebiyat beni kurtaracak. Long live the literature ya !!!
Hoş geldin. Hala 20 karakter sınırı var ona gore ![]()
Arkadaşlar siz siz olan yeni bir görev yeni bir işe başladığınızda 5-10 yıldır o işi yapan insanların temelde yaptıkları büyük hatayı bir ayda anlayıp ortaya dökmeyin…
Zira öyle yapınca hemen karşı çıkıyorlar, yetmiyor sizi dışlıyorlar. Siz yokken “Ben bu işi bırakırım, bırakırsam altüst olur her şey” gibi bulunmaz hint kumaşıyım muhabbeti çekiyorlar. Bunlar da yetmezmiş gibi sizi susturdukları için garip bir sevince kapılıyorlar. En çok bu sevinci anlamıyorum. Sanırım 5-10 yıldır süren ekip kankitoşluklarına zeval gelmediği ve hatalı da olsalar ekip sağlam durduğu için… ![]()
Not: Temeldeki hata açığa çıksa en çok zararı kendi göreceklerini bilseler bile böyle…
Not 2: İster devlet olsun ister özel sektör olsun, hangi işi yaparsanız yapın çoğunluğun önceki nesilden gelen hataları taşıdığını görürsünüz. Kimse yaptığı işle ilgili ne yönetmelik ne teknik ne de bilimsel veri okumuyor. Bu okumayan öncekinden lafla öğrenen insanların sayısı o kadar çok ki şaşırırsınız…
O kadar iyi anlıyorum ki seni. Ama çok merak ediyorum 10 yıl sonra gel bu iletiyi tekrar değerlendir. 10 yıldan fazla süre önce aynı şeyi yazdım.
1- Sistem oturmuş ve her kurumda bu halde. O kadar büyük birşey ki, yel degirmenlerine karşı Don Kişotsun. İstediğin kadar savaş bir gün bitiyorsun.
2- Sistem ve onun insanları o kadar kötülerki değişiyorsun. O ortamda kala kala onlardan olmaya başlıyorsun. İstediğin kadar yok, hayır de. Denemesi bedava 10 yıl sonra kendini MAHMUT abi de böyle yapardı, lanet olsun ona döndüm derken buluyorsun. İnanılmaz bir zehir bu. Azar azar, uzun sürede işliyor.
3- Çok çok çok nadir ama bir haklılık payları oluyor. Bazen işler o kadar siyasi, o kadar pis yürür ki bile bile o hatayı yapar, gizler, keşfedeni de boğarsın. Bizde yeni çocuklar çok fazla var. Daha öğrenmesi gereken en temel şeyi öğrenmeyip bu sorgulara giriyorlar. Bakan var, Müsteşar var, Genel Müdür var. Adam tüzük, kanun tanımıyor. Yapılacak diyor yapıyorsun. He, bende o ekonomik özgürlük var veya ben TC Hakimlerine güveniyorum, iş sözleşmem de sağlam diyorsan o başka… Sen yapma.
4- Bir süre sonra sende okumayacaksın tüzük vs. O kadar uzun gereksiz ve anlamsız yönetmelikler var ki…Adam istenilen konu hariç herşeyi yazmış. Yahut yönetmelik açık , maddeler belli, kimse uygulamıyor, yaptırımı yok. Buna 10 yıl maruz kal 11. Yıl bana ne diyorsun.
Bir yaşanan örnekle bitiriyim.
Emniyete 10 yıl boyunca her sene belli tarihlerde yazı yazdım. Kurum yazılacak dedi bende yazdım değil olay… İlgili yazıyı buldum emniyetten gelen, ona istinaden referans olarak o yazıyı tutarak yazdım hep yazılarımı.
10 yıl sonra bir komser goreve başlıyor. Benim onlarca yıl yazdığım yazilara bakıp bu ne saçma şey diyor. Beni arıyor. Acikliyorum. O da başlıyor araştırmaya. Meğer 10 küsur yıl önce bizden istenen bilgiler hataliymis. Kimse bir düzeltme yazısı yazmamış. Kimse benim yazdığım yazilara yahu bu nedir diye açıp bakmamis emniyette.
Adam yollamayı artık dedi. Ama mecburum emniyetin yazısı var dedim. Hersene yollanacak diye… Kafama göre telefonda konustum diye iptal edemem. Bende emniyetten düzeltme yazısı istedim. Buna gerek yok seklinde…
Adam sağolsun yazmaya çalıştı. Amirleri zamanında bunu isteyen bir sebepten istemiştir karışma sen dediler yeni konsere. Yazıyı yollayamadi. İptal yazısı gelmeyince benim müdürlerimde, iptal yazısı yollamadiklarina göre burda pis bir durum var devam et yazmaya dediler.
Şimdi her sene benden ona , gerek olmayan ama yasal olarak zorunlu bir yazı gider. Birkere içine gülücük koymayı bile düşündüm. : )
Okumuyorlar zaten gülücük koymak iyi fikir ![]()
Ben de örnek vereyim 10 yıl boyunca maruz kalmadım 5. yılda falan biz yönetmelikte yazmayan rapor düzenliyoruz ve devlet olarak özel sektörden bu rapora karşı para alıyoruz dedim. Birkaç ay itiraz ettim.
Dediler devlet fazla aldığı paraya bakmaz az ödenirse bakar. En son sözlü bir şekilde yapacaksın raporu diye üst makamlardan emir geldi. Kızdılar vs.
Tamam dedim, nalet olsun yapalım, devlet kazansın dedim. Takribi 3-4 aysonra yönetmelikte olmayan raporu kesiyorum diye soruşturma açıldı. Velhasıl uyarı cezası aldım. Rapor yapılması bırakıldı. Bir nevi düzelttik, yönetmeliğe uyduk ![]()
![]()
![]()
Yani benim ikilemim şu ki “söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil” benzeri bir durum. Söyledim sözlü uyarı tamam he paşam dedim yazılı uyarı… ![]()
Az önce forumda geçmişe bir yolculuk yaptım.
Geçmişteki forum ortamında ne çok tartışmalar, kavgalar yaşamışız da değerli @mit hocamın her 5 mesajından 1’i ‘’-kavga etmeden tartışın, herkes yazdıklarına dikkat etsin, kimse kimseye hakaret etmesin, yer yer de bunalıp iç döktüğünü ‘’ vs. vs. gibi gönderileri gördüm ve gülmekten 4 köşe oldum.
Keşke eskisi gibi aktif olarak forumda takılsa da gönderilerini zevkle okusak.
Geçmişte yaşanan tartışmaların çoğuna tanıklık edip, bazılarına da katılmış olarak; o zaman ki tartışmalarda bazen sinirden kızardığım mesajları şimdi okuyunca kahkahalara boğuluyorum.
Kavgayı, gürültüyü seviyormuşum. ![]()
Son 1 yıldır çokta aktif değilim ve forum da eskisi kadar faal değil.
Yani demem o ki: bazı olaylarda kavga ederek tartışalım da ilerde keyiflenerek gülecek anılarımız olsun. ![]()
Bu arada bir kaç örnek;
