Bu ayı tek kitapla kapadık. Kasım da zor bir ay olacak gibi ama okumaya biraz daha alan açmaya zorlayayım bakayım .
22/11/63’ün dizisi de güzel. İzlemediyseniz tavsiye ederim.
Ekim
Ekim ayında genelde korku okumaya çalışırım. Se7t4n ve Karabasan harika 2 korku kitabıydı.
Karabasan, Martin’den okuduğum ilk kitap. Daha önce bir bilim-kurgu öyküsünü okumuştum malum kitapta. Bu adam gerçekten iyi yazıyor. Kış Rüzgarları’na takılmasa da başka kitaplar da yazsa keşke. Kitap özelinde en fazla sevdiğim şey Fevre Dream’in kaptanı Abner Marsh idi (Karabasan diye çevrilen kitabın ismi aynı zamanda geminin de ismi ve kitabın içinde Humma Rüyası olarak çevrilmiş). Bu karakteri o kadar sevdim ki bazen onun gibi konuştuğum bile oldu neyse ki çok uzun sürmedi çünkü acayip bir şivesi ve fevri davranışları var. Harika yazılmış bir karakter. Olayların geçtiği dönem (Amerikan iç savaşı dönemi) ve mekanlar da çok güzel yansıtılmış. Martin klasik vampir hikayesini dönemin olaylarına ve haliyle verilecek mesajlarına çok iyi yedirmiş. Arka kapakta Stephen King ve Mark Twain karışımı yazıyor ve çok doğru da yazıyor.
Se7t4n, Joe Hill’den okuduğum 3,5. kitap. İlk okumaya çalışıp yarım bıraktığım kitap Itfaiyeci’yi saymazsak şu ana kadar okuduğum kitaplarını beğendim Hill’in. İtfaiyeci 'yi sevmeme sebebim aşırı King çakması gibi gelmesi iken tek başına 8 puan verdiğim Se7t4n kitabına King evrenini çok güzel kullandığı için 10 puan veriyorum. Charlie Manx harika bir kötü adam. Güzel bir Siyahlı Adam twinnerı olmuş. Başka kitaplarındaki kötü adamları da çağrıştırıyor King’in ama güzel anlamda. Çakma bir karakter yerine güzel parçalardan oluşan güzel bir toplama kötü karakter olmuş. Özellikleri: İkiz kızları var. Arabası şeytani. Kendisine çocuklar topluyor. Dişleri kahverengi, kanca gibi çarpık çurpuk. Hayali mekanları var. Olay örgüsü ise iyi işlenmiş. En iyi kısmı karakterlerin ruh hallerinin değişimini çok iyi aktarıyor olması.
Not: Tüm göndermelerine kitap okunduktan sonra şuradan da bakılabilir. NOS4A2 - Wikipedia
Not 2: Kitapta gelecekte yazacağı 2 kitaba da gönderme varmış. Kitapların isimleri Orphanhenge ve The Crooked Alley olacakmış.
Madde 22, bu kitap okuyanları karpuz gibi ortadan ikiye bölüyor hatta bazen kutuplaştırıyormuş seven/ sevmeyen diye. Ortası pek yokmuş. Ben sevenler kısmındayım. Neden sevildiğine dair sebepleri yazayım. Ortada 2. dünya savaşı var ve biz askerdeyiz. Kitap askeriyedeki tüm uygulamaları yerden yere vuruyor. Böylece ortaya çok iyi bir mizah çıkıyor ama kara mizah. Vonnegut’un izinden giden bir kitap. Her sayfasında savaşı eleştiriyor. Bir diğer sebep kitapta düz bir olay örgüsü yok. Kitap her bölümde farklı karakter olmak üzere 42 bölümden oluşuyor. Kitabın bu yapısı olay örgüsünü daha iyi anlamamızı sağlıyor. İliklerimize kadar işliyor Madde 22. Sevilememe sebepleri de yukarıda saydıklarımla aynıdır büyük ihtimalle😅. Madde 22’nin ne olduğunu da yazayım. Gelmiş geçmiş en iyi paradokslardan birisi (Fermi paradoksundan sonra elbette, 75 çözüme selam olsun). Eğer biri tehkikeli savaş uçuşlarını yapmaya gönüllüyse delidir ama görevlere katılmak istemediğini belirten resmi bir başvuruda bulunursa delirmediği ortaya çıkar ve böylece görevine devam etmek zorunda kalır. Bu arada en sevdiğim karakter iktisatçıların ve girişimciliğin üstadı Milo oldu. Son olarak kitabın bir filmi ve bir dizisi varmış. Bu kitabı tam olarak ekrana taşımak imkansız bana kalırsa zaten filmi bunu başaramamış. Dizisini şu sıralar ilk bölümüne başlamayı düşünüyorum. Kitabı yansıtıyorsa ne ala.
Üç Cisim Problemi, yeterince övüldüğünü düşünüyorum. Hepsini de hak ediyor. Karanlık Orman ile devam edeceğim.
Elçilik Kenti, beni karışık duygularla bırakan kitap. 200. sayfaya kadar ne olduğunu anlamadan okudum ve tam galiba yarım kalacaksın derken 200. sayfada tüm olay örgüsünü kafamda oturtan kısma gelmiş bulundum ve haliyle kitaba devam ettim. Evren ve içindekiler ilgi çekici ama olay örgüsü 200. sayfaya kadar karışık gibi geliyor okurken. Burada da olay örgüsü doğrusal bir şekilde gitmiyor. Ayrıntılı anlatmak zor. Kabaca geçmişle gelecek aynı anda bölümler halinde akıyor. Bu ikisinin kesiştiği olayı bilmediğimiz için ne anlattığını da pek anlamıyoruz. 200. sayfadan sonra ise gelecekte giden patika üzerinden olaylar devam ediyor. Kitabın bana hatırlattığı kitapları yazayım. Ev sahipleriCebirci’den Ahali’'ye ve Işte Tanrılar’dan 3 kısımlı uzaylılara benziyorlar. Ortadaki komplo da Cebirci’dekine benziyor biraz. Evrenin kendisi Scavengers Reign gibi direkt. Güzel kitap. Karışık, sabır gerektiren ama evreni ve tasvirleri keyifli bir kitap.
Geçen sefer okuduğum kitapları eksik atmışım pdf oldukları için. Onları da şuraya bırakayım. Mayıs- ağustos pdfleri.
Dizisi çok iyiydi, ama kitabı ne kadar yansıtabilmişlerdir bilemedim çünkü henüz okuyamadıklarımdan . Diziyi beğendiğim için almıştım ama, kitaplıkta bir yerlerde duruyor.
-
Abdullah Efendinin Rüyaları / Ahmet Hamdi Tanpınar - Bütün Hikayeleri
-
Deniz Kurdu - Jack London
-
Ateş Yakmak - Jack London
-
Netoçka Nezvanova - Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
-
Bir Kuzey Macerası - Jack London
Evet, biliyorum öncesinde söylediğim gibi bu ay Robert Jordan okuyacaktım ama başımı Jack London’ dan kaldırıp yetişemedim. Pişman mıyım? Kesinlikle hayır ayrıca daha önceden söylediğim gibi her ay bir şiir kitabı okuyacağım sözünü de tutamadım, bundan “Pişman mısın?” diye soracak olursanız cevabım yine “Kesinlikle hayır.” olacaktır.
Bu ay güzel eserler okuduğumu düşünüyorum. Özellikle Jack London’ ın Deniz Kurdu, Tanpınar’ ın Abdullah Efendinin Rüyaları ve Dostoyevski’ nin Netoçka Nezvanova’ sı çok iyiydi… Hayır, çok çok çok iyiydi ki zaten kısa da olsa uzun da olsa kendimce yukarıdaki kitapların incelemelerini yaptım rıhtımda. Biliyorum, Deniz Kurdu’ nun incelemesi kaldı. Onu bilerek henüz yazmadım çünkü Deniz Kurdu’ nu biraz daha içselleştirmek ve dönüp aldığım notlara tekrar bir bakmak istiyorum. Öyle bir çırpıda incelenebilecek bazı kitaplar gibi olduğunu zannetmiyorum. Ayrıca şiir konusunda her ne kadar şiir kitabı bitirememiş olsam da Küçük İskender’ i keşfettim. Kristof Kolomb kadar olmasa da kendimle gurur duyuyorum bu konuda
Ben de merakla bekliyorum.
Bu ay yine az olan ortalama kitap sayıma (4) ulaşamadım. Bu ay ki bahanem ise Metaphor: ReFantazio oldu. Fakat Farseer serisinin son iki kitabı 700 ve 900 sayfa olduğu için belki kendime haksızlık da etmemem lazım
Bir aksilik çıkmazsa yarın paylaşacağım, teşekkür ederim
Bu ayı tek kitap ile kapamışım.
Bu Ölümsüz - Roger Zelazny. İlk yarısı sıkıcı olmakla birlikte sonralara doğru biraz toparladı.
Kıyamet Sonrası Kuş Cenneti bana Cixin Liu’nun Dinozorlarla Karıncaların Öyküsü’nü hatırlattı.
Gemiden Düşen Adam, (-a şeklinde yazılmış kitabın ismi, yeni fark ettim.) ve Ne Yaptığını Biliyorum sürükleyiciydi. Bu aralar kafa yormayan, basitçe okunan kitaplar okumak istiyorum. Bu açıdan Yanmayan Kitap’ı pek sevemedim.
Druidler, iyi bir kitaptı. Roma kaynaklarından edinilen bilgileri de içeriyordu.
V For Vendetta’yı, From Hell kadar beğenemedim ama yine de güzel bir çizgi romandı.
Dylan Doglar her zamanki gibi hoş vakit geçirtti.
Bu ay pek iyi gitmedi. Tılsım ve Yanmayan Kitap hala okumakta olduğum kitaplar. Bu ay sadece geçen ay başladığım Mickey7’yi okudum. Devam kitabı Antimatter Blues’a devam ediyorum. Daha doğrusu devam etmeye çalışıyorum. Mickey’i pek sevmedim.
En son söyleyeceğimi baştan yazayım. İthaki bu kitabı basacak malum. Umarım ikisini de aynı anda basar. Çünkü ilk kitapta pek ilgi çekici bir şeyler bulamayabilir bk okuru. Daha çok Mickey 7’nin hayatını okuyoruz. İlginç bir hayatının da olduğu söylenemez açıkçası. İlk kitapta bir gizem var (gezegende bulunan creeper denilen canlılar ile ilgili) ve onu çözmeye çalışıyoruz. Bu arada da gittiğimiz gezegeni tanıyoruz bir yandan. Gezegenin gizemi benim okuduğum başka bir bk kitabında da geçtiği için pek sürpriz olmadı açıkçası. 2. kitap daha iyi ve benim tahminim film 2 kitabı da kapsayacak şekilde çekildi fragmandan anladığım kadarıyla. Yazar tek kitabı ikiye bölüp yayınlamış gibi zaten. Tek tek yayınlanırsa ilk kitabı okuyup filme giden okur 2. kitabı okumaz büyük ihtimalle. Filmi görünce bu yorumu güncelleyeceğim.
Bu arada Tılsım ile ilgili bir Madde 22 paradoksu çıktı ortaya. Bu kitap Peri Masalı kitabının çakması gibi ama çakması olamaz çünkü Peri Masalı’ndan çok önce yazıldı sonuçta ama ben okurken hep Peri Masalı kitabından sahneler geldi aklıma o zaman Tılsım, Peri Masalı’nın çakmasıdır. Böyle bir paradoksa girdim çıkamıyorum.
Babil nasıldı? Kitabı okuyup ağlayan çokmuş. Kitabı okuyanların yorumları bu yöndeydi en azından. Neye ağlıyor bu insanlar?
Yazarın Haşhaş Savaşı serisinde Rin’de beni ağlatmıştı tavırlarından Bu kitabı sevdim karakterler, konusu, anlatışı hoşuma gitti. Ama bence çok abartıldığı gibi bir kitap değil, okunur mu, güzel vakit geçirtir mi dersen bana geçirtti. Ha öyle çok bir fantastikliği yok bence, o beklentiyle okunmamalı. Fantastik öğe sadece külçelerle ilgili. Öyle çok sihirdir, ejderhadır, yaratıktır, asadır falan yok. O beklentiyle okursanız üzer. Neye ağlıyor olabilirler dersen bazı karakterlerin sonuna vs üzülmüş olabilirler ama ben gram duygulanmadım