Gündem

1 adet gönderi şu konuya taşındı: Dök İçini Rahatla

4 Beğeni

Hanımefendinin demecini bende okudum birkaç gün önce. Kapanma duyurusundan sonra oluşan ilgi ve tepkiler ile değişik bir durum hakikaten, kendi de bu konuya değiniyordu. Varlığı sırasında görmediği ilgili kapanması ile görmesi acı ama değişik yani tam nasıl diyeyim bilmiyorum :smiley: Ama kendimden şöyle örnekleyeyim. Alsancak’ta oturan biri olarak ben bu kitap evini bilmiyorum ve hiç duymadım :smiley: Hani olay sadece bağımsız yayınevlerinin durumundan ziyade ticari bir planlama sıkıntısı da bence ama neyse, zaten batmış kadın yazık çok da bir şey diyesim gelmedi.

Bana biri sorsa abi manyak mısın oraya kitap mitap kim görecek kim gelecek diyeceğim bir yerdeymiş dükkan.

@Aviendha Okurken üşüdüm :slight_smile: Gerçekten geçmiş olsun.

Bana biri sorsa abi İstanbulu günlerce kar fırtınası vuracak, zaten doğalgazımız yok. Sanayiye de veremiyoruz. Patlat 1 hafta lockdown hem millet sokaklara çıkmasın, hem işletmeler dursun, hem enerji tüketimi azalsın ve doğalgaz olayından da rezil olmayalım derdim :slight_smile:

2 Beğeni

Çok teşekkür ederim. Umarım bir daha böyle bir olay yaşamayız :confused:

2 Beğeni

Fabrikalarda elektrik kesintileri yaşanıyor. Kademeli elektrik dağıtılıyor. Bu, şu ana kadar gördüğümüz zamların henüz hiçbir şey olmadığı anlamına geliyor. :grimacing::grimacing:

1 Beğeni

Belki içini dök konusuna da yazabilirdim ama burada da Tante Rosa’nın sahibinin açıklamaları paylaşıldığı için buraya yazayım.

Ben artık bu “Butik Kitabevi” adı altında çalışan işletmelerin (Yayınevlerinden değil, perakendecilik yapan kitabevlerinden bahsediyorum.) “Batıyoruz” ajitasyonundan ve internetten kitap aldıkları için okura vicdan azabı yaşatmaya çalışmalarından artık midem bulanmaya başladı. Bunun üstüne sanki kitaplar çok ucuzmuş gibi bir de kitaplardaki indirim oranını kaldırarak her kitaba %50 daha fazla ücret ödememize neden olacak olan “Sabit Fiyat Yasası” denen ucube yasa tarısını desteklemeleri beni alenen uyuz ediyor. Şu yasayı destekleyen birinin çıkıp cıvık cıvık okuru kitapla buluşturmaktan, karanlığa meydan okumaktan falan bahsetmesi cidden mide bulandırıcı. Kardeşim sen hiçbişey yapmasan ben rahat rahat tüm kitaplarla buluşuyorum zaten.

Kitaplar ben bildim bileli internet üzerinden kitapevlerine nazaran daha ucuza satılıyor. Kardeşim sen bunu bilmeden mi açtın kitapevini? İnternette 30 TL olan kitabı 60TL’den satacağını bilmiyor muydun dükkanı açarken? Bilmeden açtıysan her türlü batacaktın zaten, bilerek açtıysan da bi zahmet ağlamayın… Sen 30 liralık kitabı 60 liraya satabilesin diye benim o kitaba 30 TL’ye ulaşmamı bu ucube yasaları destekleyerek neden engellemeye çalışıyorsun? Bu kadar egoist bir zihniyet olabilir mi? Bir de batmasının sebebi olarak internetten alınan kitapları gösteriyor, darbe vuruyormuşuz butik kitapevlerine… Afedersiniz ipimle kuşağım, ben iki sayfa birşey okuyacağım diye mecbur muyum kardeşim senin kiranı elektiriğini ödemeye? Ben altı üstü iki kitap alırken 40 siteden fiyat karşılaştırıyorum, 40 saat kod, kupon, çek çük peşinde koşuyorum ki 3-5 TL daha ucuza gelsin. Bunlar nispet yapar gibi çıkmış “Aynı kitabı bizden üç katı fiyata alın, mesleğimize darbe vurmayın” diye vicdan yaptırıyor, yetmiyor bir de üstüne benim ucuza kitap almamı engellemeye çalışıyor. Okuru kitapla böyle buluşturacaksanız buluşturmayın kalsın…

Postacılar mağdur oluyor diye outlook’u gmail’i ücretli mi yapmak lazım? Ben mağdurum batıyorum diye sabit fiyat yasasını desteklemek ve bunu “okuru kitapla buluşturmak, karanlıkları aydınlıklara çıkarmak” adı altında vıcık vıcık bir romantiklik kılıfı altında yapmak kadar büyük iki yüzlülük de yok. Sanki ülkede kitap satışı yasakmış da bir tek bunlar çok büyük zorluklara göğüs gerip binbir fedakarlıkla kitap satıyorlarmış gibi absürd bi ruh hali içindeler. Satamıyorsan satma, bana ne ki? İşin vicdani sorumluluğunu neden okurun üstüne atıyorsunuz?

32 Beğeni

Ben zaten batmışlar çok da bir şey demeyeyim dedim ama sen dayanamamışsın :joy: Aynen katılmakla beraber bu ticari cesareti de anlamlandıramıyorum açıkçası.

Bu yatırımı merkezi ve işlek yerde, yoldan geçen ve yılda 3-5 kitap okuyan basic okura yapanı gene anlarım. Tabi buna yüksek sermaye de lazım. Ama aralarda, dibin dibi yerlerde kim kitap alacak kim gelip okuyacak? Pro seviye, gedikli okur :smiley: O okurlar da biziz galiba diye düşünüyorum ve kitaplarımızın neredeyse hepsini indirimli online olarak alıyoruz forumdan gördüğüm kadarıyla. Yani baştan ölü yatırım ama sonra batınca değişik bir algı var, neyse.

Dediğim gibi bana yürüyerek 10 dk falan mesafedeymiş kendileri, iflas verene kadar haberim olmadı :smiley: ha olsa da alışveriş yapmazdım büyük ihtimal ama benim bile haberimim olmaması ticari fikirdeki sorunu ortaya koyuyor bence :smiley:

5 Beğeni

Yazdıklarınıza katılıyorum hocam. Alıntı yaptığım deyim mi? İlk defa duyuyorum. Argoda bir şeylere denk geliyorsa ben artık bunu kullanacağım, çok şık duruyor.

9 Beğeni

Kitabevlerinin ayakta kalması salt okura kalmış bir iş değil. Sabit fiyat yasasını da indirimi tamamen kaldırmak olarak düşünürsek ve uygulama bu yönde olursa bu durumun da kitabevlerini mevcut durumdan kurtaracağını düşünmüyorum açıkçası. Piyasa korsana veya pdf’ye döner. İkinci el kitapçılık, zaten kitabın bin iki bin baskı yaptığı ve nerdeyse %90’ının ikinci baskıyı görmediği, alanın da elden çıkarmadığı ülkede karaborsaya dönmüş durumda. İkinci el kitapçılığın işlemesi için kitap baskılarını ve satışlarının en az 10 misli artması ve bir ikinci el sirkülasyonun olması gerekir. Bugün çok az sayıda ve çok eskiden beri bu işi yapan sahafı saymazsak bu işten para kazanmak mümkün değil. Kaldı ki piyasada bağımsız kitapçı da kalmadı neredeyse, kitapçıların hemen hepsi zincir kitapçı. Bu dönemde kitapçı açmak çok akıl karı değil ancak kitapçıların da yaşaması gerektiği bir gerçek. Kitapçı sadece bir satış noktası değil. Bunu yaşatmak da başında dediğim gibi salt okurun yapabileceği bir şey değil. Bu bir devlet politikası, ki bu dönemde bu noktada iyimser olmak mümkün değil. Sabit fiyat yasası, indirimin tamamen kalkması şeklinde değil, indirim ile satılan reel fiyatın her yerde aynı olması şeklinde uygulanmalı, ki ülkede en büyük sorun denetim ve standart yokluğu iken bunun uygulanması imkansız. Bu koşullarda sermayeden bağımsız yayınevinin, kitapçının, sahafın yaşaması mümkün değil. Sermayesiz yayıncılık fiilen bitti. Bağımsız kitapçılık da bitti. Bu okurun suçu değil, bu devlet politikası. Amaçlanan buydu zaten. Kapitalizmin ya efendi ol ya köle zihniyeti ortada birşey bırakmıyor. Ortada kalmak pek mümkün değil; yükselemezseniz dibe çöküyorsunuz.

3 Beğeni

Hayatım boyunca örgütlü çalışmayı, sendikalaşmayı savundum. Ülkenin geliri 10 katına çıksa bile, vatandaşlar örgütlü olarak kendilerini savunmazsalar her zaman karın tokluğuna yaşarlar. Ancak sendikalaşma vb. işlerin temelinde toplum yararı vardır.
Ben kitabevlerine aşığım resmen, girdiğim kitapçıda ayıp olmasın diye en az 1 kitap alır çıkarım ama toplumun yarısının açlık sınırında yaşadığı bir ülkede sabit fiyat yasası çıksın, devlet bizi korusun dersen gülerler adama.
Bu davranış aynı İstanbul taksicilerinin, taksi sayısı artmasın, biz müşteriyi seçelim, taksi fiyatları fahiş olsun anlayışından farkı yok.
Türkiye’de çoğu sektörde olan biz karnımızı doyurup halkı dolandıralım mantığından farkı yok bunun.
Taksici esnafı korunsun, kitapçı esnafı korunsun, o korunsun bu korunsun, halkı kim koruyacak. Bıktım bu birilerinin halkı zarara uğratma pahasına korunmasından.
70 liraya polisiye satınca liseli çocuklar alıp kitap mı okuyacak, karınlarını doyuramıyor çocuklar.

Ayrıca kitap, edebiyat, düşünce gibi söylemler böyle saçma olaylara alet edilince komik oluyor. İktidara, baskıya karşı gelmek kitapçı korumakla olmayacak. Yıllardır Türk solu kendi saçma ceviz kabuğunda debeleniyor bu yüzden.

13 Beğeni

Gündeme dair güldüren tek mesaj bu oldu :sweat_smile:

4 Beğeni

Sorun solun romantik, sağın ise ideolojik hareket etmesi. Toplumda her şey birbirine bağlı, hiçbir kurumu, kültürü diğerinden bağımsız düşünemeyiz; hepsi birbirini etkiliyor. Kabul etsek de etmesek de kapitalist bir düzende yaşıyoruz ve onun kuralları, sınırları tercihlerimizi ve sınırlarımızı belirliyor. Kapitalizm yokmuş gibi düşünmek, hareket etmek, tercihlerimizde sınırsız özgürlüğümüz olduğunu düşünmek gerçeklik algısından uzaklaştırıyor bizi. Bunu kabul ederek ve ona tamamen teslim olmadan tespit ve çözüm üretmek gerekiyor. Salt kapitalizmin sınırları içinde düşünmek de bizi sistemin içinde bir çözüm olduğu yansılsamasına götürüyor. Kişisel ekonomik kararlarımız bizim optimum tercihlerimiz ve fakat bu anlık doğrular ve anlık optimal tercihler, olması gerekenin bu olduğu sonucunu çıkarmaz. İkinci el kitapçıların ayakta kalması okurun desteği ile olabilecek bir şey değil. Kendimden hareketle söyleyeyim, aldığım kitapların belki %1’ini çevremdeki ikinci el kitapçılarda bulabilirim. Bulsam da baskısı var ise hemen hemen aynı fiyata, hatta daha ucuza bulabileceğim için almayı tercih etmem. İkinci el kitapçıyı yaşatmanın yolu okurun daha fazla harcayarak onu finanse etmesi değil. Bu herkesin kabul edeceği bir şey. Devlet politikasından kasıt da, aç bir dükkan, işler ne olursa olsun devlet finanse etsin de değil. Toplumun geneline sirayet eden düşünce yapısına da teslim olmamak gerekiyor fikir yürütürken. Bu arada, o kadar sıkıntı günlerden geçiyoruz, hiçbirimiz kütüphane eksikliğini hissetmiyoruz, bunu da tartışmamız gerekiyor aslında. Karbon ayak izi bağlamında yapılan e-kitap mı basılı kitap mı tartışmasında hiçbirimiz herkesin ihtiyacını karşılayacak kütüphanelerin sorunu çözeceğini dile getirmedik. Hepimizin okumak kadar sahip olma ihtiyacı da var.

3 Beğeni

Günün birinde Nasreddin Hoca pazara gitmek için eşeğine biner. Bir süre gittikten sonra eşek huysuzlanır ve hoplayıp zıplamaya başlar. Eşeği bir türlü zaptedemeyen Hoca sonunda eşekten düşer.

Nasreddin Hocanın eşekten düştüğünü gören çocuklar Hocanın etrafında toplanır. Çocuklar gülmeye başlar.

Bir taraftan gülerken bir taraftan da bağırarak şöyle derler :

─ Nasreddin Hoca eşekten düştü !

─ Hoca efendi eşekten düştü !

Nasreddin Hoca hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalkar. Sağına soluna bakınca etrafında sadece çocukların olduğunu fark eder.

Hiç bozuntuya vermeden çocuklara şöyle der :

─ Ben zaten inecektim.

12 Beğeni

Gündem olmamış mı bu, yeni gördüm ben. Harry Potter la ilgili en ufak şeyde ortalık yıkılıyordu eskiden :smiley: .

5 Beğeni
3 Beğeni

Zaten ülkedeki en büyük emlak rantının döndüğü ilçelere veya ülke sermayesinin omurgasını oluşturan yapılara bakan herkes konunun şuanki iktidardan çok daha büyük olduğunu görür.

Şuanki iktidarı doğuran yapı 1980 faşist darbesinde asker ve sermaye ortaklığıyla kurulmuş sistem. 80’den önce sendika, örgütlü mücadele, sokak protestoları, gençlik hareketleri aktifken ve gerçek anlamda bir sol varken 80’den sonra sol kavramı seküler yaşayan insanlar ile özdeşleşti. Hiç alakası yokken. Solu sol yapan örgütlü mücadele ve sokak haraketleriyken 80’den sonra sol=chp ve sekülerlik olarak dayatıldı. Örgütlü mücadele ve protestolar yok edildi.

Ülkedeki bu hegemonik yapı insanların zihinlerini öyle ele geçirdi ki insanlar en büyük sermaye sahiplerini dahi sol zannediyorlar sırf seküler yaşıyorlar diye. Bu siyasetsizleştirme operasyonu o kadar başarılı oldu ki içki içen - namaz kılan temalarına hapsedildi sol ve sağ kavramı. Sağ’ın bizzat sermaye ve egemen sınıf demek olduğu Sol’un da ücretli çalışan kişilerin mücadelesi olduğu zihinlerde yok edildi resmen.

Kimlik siyaseti hegemonyasıyla topluma unutturulan ve gizlenen şey aslında bu sınıf mücadelesi.

1976 ya ait bir sokak protestosu görseli çok şey anlatıyor. Bugün buna benzer bir protesto yapmak insanların aklına dahi gelmez, öyle bir hegemonya kuruldu.

8 Beğeni

Yıllardır gündeme dair tek duygum "bu hükümet ve ona oy verenler yüzünden ıssız bir adaya düşmek istiyorum. İnsanlıktan soğudum."

3 Beğeni

Sayın @fox merhaba. Kastettiğim şey tam da buydu. Mesajımın başında söylemiştim örgütlü mücadelenin arkasındayım diye. Ben konuyu sizin gibi açık anlatamadım. Elinize sağlık

4 Beğeni

16 Beğeni

6 Beğeni