Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Otostopçunun Galaksi Rehberi - Douglas Adams

Tüm yaz aylarımı alan kitap oldu. Yaz ayları sıcaktan mıdır bilmem genelde kitap okumam azalır. Bu kitaba da Haziran’da başlayayım dedim. Kabalcı yayınlarının 5 kitabın birleştirildiği tek basım halinde okudum. İlk 3 kitabı 20 günde bitirirken 4. ve 5. Kitabı bitirmem 2 ayı buldu. Tempo düştü, konu anlamsızlaştı. Bir kitap bitirmeden diğerine de başlayamayanlardan biri olunca da azar azar okumaya zorladım kendimi. Sonunda bitirince bir oh çektim. İlk 3 kitap, eğlenceli ve güzelken 4.ve 5. Kitaplar hakkında öyle diyemeyeceğim biraz zorlama uydurmalar ve diyaloglar mevcut. Sanki yazar kafasındakini tam aktaramamış ya da kafasında bir şey yokken yazmaya zorlamış kendini.Neyse iyi kötü anılarla kütüphanemdeki yerine uğurladım kitabımı.

Ütopya-Thomas More

İş Kültür Yayınlarından okudum. The Tudors dizisini seyrettikten sonra Thomas More’u merak etmiştim zaten. Kitabın yarısı Thomas More’un yazdığı ütopya, diğer yarısı ise Thomas More ve Ütopya eserinin incelenmesi ki ben bu ikinci kısmı okurken daha çok zevk aldım. Thomes More’un hayatı ve Ütopya’nın günümüzde neden önemli olduğunu kavramak için harika bir şekilde yayına hazırlamış yayınevi.

11 Beğeni

Agatha Christie’nin “Örümcek Ağı” kitabını bir solukta bitirdim. Agatha Christie’nin okuduğum üçüncü kitabıydı ve yine çok beğenerek okudum. Bir çırpıda okunan ve okuyucuyu içine çekip elinden düşürmeden okumasını sağlayan bir eser. Daha önce okuduğum kitaplarından farklı bulup, “ee şimdi bildim ben” diyerek okudum fakat yine de şaşırtmayı başarıyor yazar.

Okuyupta beğenmediğim kitabı olmadı Agatha’nın. Mutlaka insanı şaşırtmayı başarıyor. Ve daha listemde bir çok kitabı olması nedeniyle daha çok şaşırtmaya devam edecektir mutlaka. Cinayet ve gizemli olayları sevenlere tavsiye edeceğim, sürükleyici bir roman.

8 Beğeni


Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabını okudum. Bu kitabın adını ilkokulda okurken bile duymuştum ama okumak bugüne nasipmiş

  1. yüzyılda fakirlik ve sefalet içinde yaşamlarını sürdüren Fin halkının, Johan Vilhelm Snellman veya kısaca Snellman adındaki bir bilginin önderliğinde başlayan eğitim hareketine yine Snellman’ın yoğun çabalarıyla toplumun her kesimi katılmış ve Fin Toplumu kısa bir sürede bir değil birden fazla çağ atlamış. Kitapta ise bu eğitim seferberliğinin nasıl başladığı ve bu eğitim seferberliği sayesinde ne gibi sonuçlar elde edildiği anlatılıyor.

Ülkemizde de tıpkı bu kitapta anlatılan Fin Eğitim Seferberliğine benzer girişimlerde bulunulmasına rağmen bizim girişimlerimiz maalesef yarı-başarılı olmuş. Bizim nerelerde yanlış yaptığımızı tespit etmek için bu kitabı okumak güzel bir başlangıç noktası olacaktır.

11 Beğeni

Kişisel bir liste olacak doğal olarak. Benim Philip K. Dick kitapları arasında en sevdiğim Ubik’dir. Yine Altıkırkbeş Yayınları’ ndan çıkan Marsta Zaman Kayması, Simulakra, Palmer Eldritch’in Üç Stigmatası ve Albemuth Özgür Radyosu’nu da listemde üst sıralara koyarım. Ancak hem konuların, hem de anlatımın çetrefilli olduğunu belirtmeliyim. Yayınevinin özensiz çeviri ve editörlüğüyle birleşince kitapları okumak eziyetli olabilir. Alfa Yayınları’ndan çıkan kitaplar daha okunabilir. Bunlar arasında en sevdiğim kitaplar, Alfa Ayının Kabileleri, Uzay Piyangosu ve Ölüm Labirenti diyebilirim.

4 Beğeni

Evet haklısınız. 6:45’in çevirisinin kötü olduğunu daha önce de okumuştum, o yüzden Ubik, Simulakra ve özellikle Androidler…’i Alfa’nın basmasını bekliyorum. Teşekkür ederim

Öncelikle Toplu Öyküleri ben de öneriyorum. 3 cilt çıktı, Bir aksilik olmazsa 2 cilt daha çıkacak galiba.

Okuduğum PKD kitapları arasından önereceğim ilk kitap benim galiba okumayı ve üzerinde düşünmeyi sevdiğim Yüksek Şatodaki Adam kitabı olacak. 6.45 çevirisi için çok eleştiri var. Ubik kitabını da öneriyorum ama bu iki kitap için de belki de 6.45 yerine Alfa’yı beklemek iyi olabilir.

Üzerinde biraz düşündüm ama hangisini yazsam diğeri eksik kalıyor :slight_smile: PKD okuru biraz zorlayabilir, kopukluklar, atlamalar kurgunun zor olması gibi. Bence kısa olması nedeniyle öncelikle öyküleriyle ilerlemek daha iyi bir tercih olabilir.

İlk aklıma gelenlerden şu ikisini de önerebilirim, Vulcan’ın Çekici ve Çığrından çıkmış zaman

4 Beğeni

Yok, 6:45 almayı düşünmüyorum zaten, kesinlikle o iki kitabın Alfa baskısını bekleyeceğim. Toplu Öyküler’i de almayı düşünüyorum.
Aslında PKD kurgularının zorluğu gözümü korkutmuyor. Kurgu zor olsa bile öykünün sağlam olması benim için önemli. Mesele, kitap bittiğinde ‘vay be ne kitapmış’ dedirtecek mi, o önemli.
Tavsiyede bulunan herkese teşekkürlerimi sunuyorum…

3 Beğeni

All Systems Red (Murderbot Diaries 1)

TÜR: Bilim Kurgu, Kısa Roman

KONUSU

Kalpsiz bir ölüm makinesi olarak tam bir başarısızlık abidesiydim. Uzay araştırmalarının kurumsallaştığı bir gelecekte, araştırmalarda kullanılacak tüm malzemelerin Şirket’ten kiralanması gerekmektedir. Buna, araştırma yapacağınız gezegene gitmek için kullandığınız uzay gemisinden, sizi koruması için gönderilen GüvBirim androidi de dahil.

Uzak bir gezegende, yüzey testi yapan bir grup biliminsanına da kendine “Katilbot” diyen ve kendi idari modülünü hacklediği için bilinç kazanmış bir GüvBirim androidi kiralanmıştır. İnsanlardan çekinen ve dikkatleri üzerine çekmek istemeyen Katilbot’un tek yapmak istediği görevini başarıyla yerine getirip insanların onu rahat bırakmasıdır.

Ancak komşu bir araştırma ekibinden haber alınamadığında gerçeği ortaya çıkarmak Katilbot’a kalacaktır.

Katilbot Günlükleri, Tüm Sistemler Çöktü ile başlıyor…

DÜŞÜNCELERİM

Ana karakterimiz, özgürlüğüne kavuşmuş ama insanlara bunu belli ettirmemeye çalışan ve bu yüzden de içine kapanık görevini yapmaya devam eden bir güvenlik androidi. Hikayeyi hep onun gözünden görüyoruz ve sıra dışı doğası nedeniyle kafa sesi zaman zaman güldürüyor. Tabi ki mizahi bir kitap değil ama, ismine rağmen, karamsar bir kitap da değil.

Yüz küsur sayfalık kısa ve akıcı bir kitap, sabah başlayıp üç oturmada bitirdim. Tam evrene ve karakterlere alıştık derken bitse de neyse ki üç devam kitabı var. Güzeldi ama unutulmaz bir tecrübeydi diyemem. Hepsini okuduğumda topluca bir incelerim.

İlk iki kitabının çevirisi İthaki Yayınları’nda mevcut.

7 Beğeni

İş bankasından çıkmış olan “Vanya Dayı” kitabını henüz bitirdim. Son okumalarımda benim için favoriler listesine girmiş olan Çehov’un bu eseri, tiyatro oyunu şeklinde yazılmış bir eser. Okurken karakterleri karıştırıp kitabın başındaki karakterler listesine sık sık bakmış olsam da Çehov yine anlatmak istediği düşünceyi okuyucuya güzel bir şekilde aktarmayı başarabilmiş. Tabi tiyatro eseri olduğu için biraz işlenişi kolay buldum ama Vanya Dayı’nın içsel durumu ve hayata bakışı -ki bu bakış geçirdiği hayatın geriye dönüp baktığında içi boş bir hayat ve anlamsız bir yaşantı olarak görmesi sebebiyle kendi hayatımı düşündüğümde aynı fikirde olduğumuzdan Vanya’yı kendime yakın hissettiğim için- Çehov’un tarzıyla mükemmel bir anlatıma kavuşmuş. Kısa ama etkileyici bir eser.

5 Beğeni

Voltaire çok farklı bir insan, yazdıkları beni derinden etkiliyor ve kendisine son derece saygı duyuyorum. Kesinlikle yaşadığı çağın ilerisinde bir kişi Voltaire. Daha önce Candide ve mikromegas kitaplarını da çok beğenmiştim, bu eserine de hayran kaldım.

10 üzerinden 10 kesinlikle.

Bu tür yazdığı başka eserler var mı bilmiyorum ama umarım vardır ve İş Bankası onun tüm eserlerini basarda biz de okurum :pray:t2:

9 Beğeni

Malloryan Serisi - David Eddings

Tek tek yorumlamak yerine seriyi toplu olarak ele almak daha iyi olur diye düşündüm.

Malloryan Serisi, Balgariad Serisinin devamı niteliğinde yazılmış bir seri. Küçük bir çocuk olarak macerasına başlamış olan Garion’un Belgarion olduktan sonra kendisini sır gibi saklamış olan ikinci bir kehanetin peşinde sürüklenmektedir. İlk seride gördüğümüz ve sevdiğimiz birçok karakterle yeniden bir arada olup sürprizlerle dolu bir maceraya atılmak güzeldi. Her iki kehanet de birbirinin zıttı olduğu için kafilemizde bazı yeni isimler de bizimle birlikte oluyor ve onları da tanımaktan memnuniyet duyuyoruz. İfritlerin, kahinelerin olduğu bu dopdolu seri yine çok güzeldi.

İki seri arasındaki en büyük fark çeviri. Malloryan Serisi Çiğdem İpek Erkal tarafından yapılmış. Kendisinin çevirilerini çok sevmeme rağmen Malloryan’daki bazı seçimlerinden hoşnut olmadım. Özellikle başka aksanlarda yapılan konuşmaların geçtiği bölümlerde tercih edilen seçimler işin güldürü noktasında biraz sorun yaratmış. Bizi güldüreceği yerde okuma işkencesine dönen kısımlar vardı. Keza son kitapla birlikte Mimbre centilmenliği ve kadim aksanı da o kadar iyiydi ki anlatamam. O cümleler ancak böyle mükemmel çevrilebilirdi. İnsanın ağzına dolanan ve kulağına hoş gelen bu kadim aksan tınısı mükemmelden biraz daha fazlasıydı.

Düzelti kısmı ise çok kötüydü. Gerçekten neredeyse her beş sayfada bir hata vardı. Hatta bazı sayfalarda üç hatayı geçtiği bile oluyordu. İsimler bir Poldera, bir Poledra gibi karmaşalar vardı. Birçok kelimede yanlış basmaktan dolayı karakterler yer değiştirmişti / değitşirmişti. Bu hataların fazlalığı benim seriyi biraz yavaş okumama hatta araya kitap almama sebep oldu. O kadar bunaldım ki anlatamam. Çok sevdiğim bir yazarın kitabında özellikle de yeniden düzenlenmiş baskısında böyle hatalar görmek istemezdim. Diğer açıdan Belgariad’da alıştığımız o anlatım dili Çiğdem İpek Erkal’ın çevirisiyle biraz değişiklik göstermiş ve akıcılığı sekteye uğratmış. Belgariad Serisi hem çeviri hem de düzelti olarak çok çok daha iyiydi. Umarım Metis yeni baskılarında bu sorunları giderir.

Ayrıca okurken “Bu iki serinin ne güzel animesi olur.” demekten de kendimi alıkoyamadım. :slight_smile:

Ben, Kirke - Madeline Miller

Kitabı Goodreads’ta 2018 birincisi gördüğümden beri merak ediyordum. Bu kadar zirvelerden gezinen bir eser nasıl olabilirdi? Çok mu iyiydi yoksa çok mu abartılıyordu? Bunun tek çözümü okuyup kendim deneyimlemekti. İthaki orijinal kapak kullandıkça mutlu oluyorum. Bazı istisnaları yok değil tabii. Bazılarının orijinal kapakları çok kötü. İyi ki onlar değiştiriliyor. Bu kısım tabii tamamen kişisel bakış açısı.

Mitoloji konusunda olan bilgilerim dağınık bir çekmece gibi karmakarışık olduğu için okurken zorlandım. Kim kimdi, hangisinin hangisinin kaçıncı kuşaktan neyiydi derken epey bir bocaladım. Bu sebeple ilk iki yüz sayfa bitene dek saatlerimi harcadım. Tane tane okuyarak kafamda bir soy ağacı yapmaya çabaladım. Belli bir mitolojik bilgi birikiminiz yoksa benim gibi zorlanabilirsiniz fakat benim için en üzücü ve sinir bozucu nokta dört yüz sayfa okuduktan sonra kitabın sonunda bulunan sözlüğü görmemdi. Bu sözlük kitabın başında olsaydı kesinlikle daha çok zevk alacağım bir kitap olurdu ya da esas alınan sözlüğün arkada bulunduğunu belirten bir yazı olsaydı ilk olarak sözlüğü okuyarak başlardım. Kitabı okuduktan sonra sözlük çoğu kişinin işine yaramaz diye düşünüyorum. Eleştireceğim en önemli nokta bu benim için.

Düzelti konusunda ufak tefek hatalar vardı. Bunun dışında ben bir sorun görmedim. Hikâye güzeldi. Cadılık ve efsunlar çok hoşuma giden detaylar oldu. Tanrılar arasındaki sinir bozucu tavırlar ise beni gerdi. :smiley: Benim yapıma uygun olmadığı için sürekli sinir olarak okudum. Ben Kirke olsaydım kadim tanrının sözlerini daha fazla dikkate alırdım. Hepsi hak etmişti. Tabii ben Kirke değilim. :smiley:

Çok mu iyi yoksa çok mu kötü konusuna değinmek fazla kişisel olacağı için o kısmı kendime saklamayı tercih ediyorum. Mitoloji sevenlerin ve hakim olanların kesinlikle severek okuyacağını düşünüyorum.

Hayaletin Çırağı - Joseph Delaney

Seriyi çok merak ediyordum ve bir sahafta ilk üç kitabını bulmamla okumaya başlamam bir oldu. Serinin devam kitaplarını eski basım olarak hâlâ aramaktayım. Bulunca devam edeceğim.

Kitap hakkında daha farklı düşünmüştüm ama kendi kendimi yanılttığımı söyleyebilirim. Gerçekten “büyüklere korku masalları” sözünün hakkını veriyor. Anlatılan yöntemler ve yapılan şeyler oldukça insanı irkiltiyor. Tekinsiz havası benim çok hoşuma gitti. Ayrıca kullanılan fantastik türler de bana farklı bir tat verdi. Bu açıdan çok hoşuma gittiğini söylemeliyim. Bazı bölümler öyle kanlı ve vahşi ki çocuklarınıza okutmadan önce bir göz atmanızda fayda var. Özellikle karanlıktan ve karanlıkta gezinen şeylerden korkan bir çocuğunuz veya buna meyilli bir evladınız varsa uzak tutmanızda fayda var.

Benim önerim kesinlikle geceleri mümkün olan en karanlık ortamda okunması. :smiley: İnsanın ensesindeki tüyler bazen ürperebiliyor bu da ayrı bir okuma zevki sunuyor. Seriyi genel olarak çok beğendim ve kitapları tamamladığım zaman hızla bitirmeyi planlıyorum.

Hayaletin Çırağı ise yedinci oğlun yedinci oğlu olan Thomas Ward’ın nasıl Hayalet mesleğinde yer edindiğini anlatıyor. Bu meslek öyle tekinsiz bir meslek ki bunu anlamak için Ward’ın korkularını ve ölümle olan yarışını okumak lazım. Hayalet olmak demek cadıları denetim altında tutmak -bunu hiç tasvip etmiyorum :buyucu: - hortlaklarla yüzleşmek ve en ince detayı bile atlamamak demek yoksa ölürsünüz!

Hayaletin Laneti - Joseph Delaney

Thomas Ward bir çıraktır fakat asıl Hayalet’in yakasında bir lanet vardır. Hayalet ve çırağı aldıkları elim bir haber sonucu Priestown’a gitmek durumunda kalırlar fakat yeraltında yaşayan çok tehlikeli bir yaratık vardır; Zehir. Burada sanırım kasabanın adının çevirilmesi gerekirdi çünkü kasaba papazların yuva yaptığı bir yer ve dini vecibelerine kendilerini kaptırmış bu kimseler kesinlikle Hayalet mesleğini küçümsemekte ve bunu günah olarak kabul etmektedirler. Bu sebeple bence Priest kelimesinin de anlamı düşünülürse çevirilmeliydi. Yazarın bilinçli bir isim seçtiğini düşünmekteyim. Her neyse, bu yaratık o kadar güçlü ki herkes onun gücünden korkuyor. Hayaletin kaderindeki laneti de düşündüğümüzde karanlık bir dehlizde kendimizi pusuya düşmüş buluyoruz.

Düzelti konusu gerçekten kabul edilemez. Tuşlara yanlış basmak başka Türkçeyi katletmek başka. Bu konuda Tudem Yayınlarının “direk” bu konuya el atmasını ve sayıyla rakam arasındaki farkı da bir an evvel öğrenmesini dilerim.

17 Beğeni

Selam Candide’yi hangi yayınevinden okudunuz acaba ?

Ben İthaki’nin eski baskısıdan okudum, çeviri konusunda bir sorun görmedim oldukça akıcı bir eser.

2 Beğeni

Çok teşekkürler merak ettiğim bir eserdi bu baskıdan okuyacağım.

Wardstone’u beğenmenize sevindim :slight_smile:

1 Beğeni

image
Kadınlar Mektebi bitti. Daha önce Molière’den Cimri’yi okumuştum, bu kitapla birlikte yazarın 2 tane kitabını okumuş oldum.

Kadınlar Mektebi oyununu beğendim ama bu oyunun okunmaktan çok izlemeye uygun bir oyun olduğunu fark ettim. Fırsat bulursanız eğer bu kitabı okumadan önce sahnede izlemenizi tavsiye ederim.

3 Beğeni

Sabahattin Ali - Kuyucaklı Yusuf bitti. Batı Anadolu’ da geçen dokunaklı bir roman. Sevenler, sevilenler, fakirlik, parası olan kötü insanlar, acılar, zulümler vb. Sabahattin Ali’ yi az çok bildiğimden dünya görüşü ekseninden de okuyunca ‘‘yaani, o yüzden böyle diyor bu karakter’’ diyorsunuz(Burası pek önemli değil zaten). Okumanızı sekteye uğratmayan bir anlatımı var, akıcı. Önceden Sabahattin Ali okuduysanız güzel anlatımı tekrar fark edeceksiniz.

Şimdi ise Gültekin Yıldız editörlüğünde Osmanlı Askeri Tarihi (Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri - 1792 - 1918) kitabına başladım.

SY475

4 Beğeni

KORKU-STEFAN ZWEİG
Yazar, hikayelerinde karakterleri hep tek yönüyle ele alıyor. Bu hikayede de adından anlaşılacağı üzere karakteri yavaş yavaş ele geçiren korku kitabın ana temasını oluşturuyor. Karakterin hissettiği korku bir duygu olmaktan çıkıp kendi başına bir varlığa bürünüyor adeta. Genelde kurgu kitapları okurken sonu hakkında tahmin yürütmekten, o tahmine dayalı çıkarımlar yapmaktan hoşlanmam. Zira seyir zevkini bozan bir durum. Ancak bu kitapta duygunun tek yönlülüğü o kadar bunaltıcıydı ki bir tahmine sarılıp öyle bitirdim ve doğru olduğunu öğrenmek içime su serpti. Yalnız kitabın kurgusu tam bir tarihi romans havasındaydı. Keşke dedim, öykü yerine bol gerilimli bir dönem polisiyesi olsaydı. Ya da onun yerine John Verdon gibi yazarlar yılda bir kitap çıkarsa da ağzımın tadı yerine gelse. Neyse konuyu fazlaca dağıttım.

2 Beğeni

HUGH HOWEY - SİLO SERİSİ

Şuan da serinin son kitabı olan TOZ’u bitirdim. Sıcağı sıcağına yazmak istiyorum. Son kitap olarak değilde genel olarak seriye değinmek istiyorum. Yazarın kısa bir hikaye yayınlanıp tutulduktan sonra seri olarak yazma kararı alınıyor. Elde ki malzeme mükemmel. Kitabın konusuna ve yaratıcı fikirlerine hayran oldum diyebilirim. Ama seri bende hep bir aksiyon beklentisi doğurdu ve bu pek karşılanamadı. Daha iyisi olabilirdi özellikle finalinde. Son 20 sayfa kaldı hala büyük olaylar bekliyorum ama bu Sanderson kitabı değil tabi, ama emin olun o kadar içinde kayboluyorsunuz ki kitapların öyle bir beklentiye girmemek elde değil.

Ben keyifle okudum. Aktı gitti kitaplar. Karakterleri çok başarılı buldum ama ana karakter Juliette hep biraz oldu bitti ye getirilmiş gibi geldi bana oysa kitabın başındaki kısa hikayede bulunan karı koca iki karaktere aşırı ısınmıştım fakat Juliette’de o sıcaklığı yakalayamadım.

Detaylı, güzel anlatılmış, yenilikçi fikirleri olan bir seriye başlamak istiyorsanız tavsiye ederim.Çeviri ve editörlüğü gayet başarılı buldum, kitap kaliteleri ise tatmin ediciydi. Hızlı okunuyor kitaplar, Donald karakterini sevmemden dolayı 2. kitap Vardiya en beğendiğim kitap oldu.

Genel olarak WOOL 8/10.

9 Beğeni

Bu serinin bir kitabını arkadaşımda görüp merak etmiştim. Almayı düşünüyordum ama geçen zamanda unutup gitmişim. Hatırlattığınız iyi oldu. :slight_smile:

3 Beğeni