En grimdark seri değil kesinlikle. İlklerinden biri. Okuduğum açık ara en grimdark seri Beyond Redemption(Michael R. Fletcher).
Teşekkürler, buna bir bakayım 
@HamdemitAbi de Scott Bakker’ın Prince of Nothing’ini en grimdark seri olarak nitelemişti (Benim nadir DNF’lerden birisi olmuştu maalesef o seri).
Teşekkürler.
Blog adresimde paylaştığım incelemeleri bundan sonra buraya da aktarma kararı aldım. Daha önceki incelemelerimi blog adresimden okuyabilirsiniz:
LOKİ’NİN MÜJDESİ - JOANNE M. HARRIS
Özgün Adı: The Gospel of Loki
Çeviren: Cihan Karamancı

İskandinav Mitolojisini Loki’nin gözünden anlatan bir kitap. Büyük heveslerle başladığım ancak beklentimin boşa çıktığı bir kitap oldu. Kitap kötü anlamına gelmesin bu fakat beni mitoloji hikayesi olarak pek doyurmadı.
Loki’nin ağzından onun muzipliklerini, hinliklerini, durumlardan paçasını nasıl kurtardığını okurken adım adım Ragnarök’ün oluşumuna tanık oluyoruz. Yer yer beni gülümseten olaylar oldu fakat hikâyede ilerledikçe esneyip sıkılmaya başladım. İsmini duyduğumuz çoğu tanrının ismi geçiyor. Devam kitabı olabilirmiş gibi bir izlenim verdi. Çıkarsa eğer okumayı düşünmüyorum.
DR. OX’UN BİR FANTEZİSİ - JULES VERNE
Özgün Adı: Une Fantaisie du docteur Ox
Çeviren: Hakan Tansel
Quiquendone şehrini ve bu şehrin sakinlerini anlatan bir kitap. Bu şehir öyle bir şehir ki, kimse haritalamaya tenezzül etmemiş. Bu şehir öyle bir şehir ki, burada olan her şey çok sakin ve yavaş oluyor. Yavaş yapılıyor, krizler büyük bir yavaşlıkla çözülüyor ya da hiç çözülmüyor bile.
Bu şehirde yaşayan sakinler, duyguları alınmışçasına hareket ediyor, konuşuyor, gelecekle ilgili planları büyük bir yavaşlıkla yapılıyor. Bu şehirde büyük bir durağanlık, sakinlik hâkim. Ta ki bilim insanı Dr. Ox’un bu şehre gelip insanlara “evlerinize, sokaklarınıza aydınlatma sağlayacağım” taahhüttü verip, bu insanlar üzerindeki deneylerine başlayana kadar.
Jules Verne’in bu hikayesini çok beğendim. Okurken çok keyif aldım. Okumayan herkese okumalarını tavsiye ediyorum.
ÇOCUKLUĞUN SONU – ARTHUR C. CLARKE
Özgün Adı: Childhood’s End
Çeviren: Ekin Odabaş

Okuduklarım arasında anlatıp, yorum yapması benim için en zor kitaplardan birisi oldu. Nereden başlayacağımı bile bilemiyorum. Giderek ütopyaya tırmanan bir distopya hikayesi gibi.
Bir gün dünyayı insanların sonradan “Hükümdar” adı verdikleri dünya dışı varlıklar istila ediyor. Bu dünya dışı varlıklar insanlığın gelecekte iyi bir yere gelmesi için varlıklarını sürdürüyorlar ancak kimseye çok da fazla müdahale etmiyorlar hatta “insanlık henüz buna hazır değil” gerekçesiyle kendilerini fiziksel olarak göstermiyorlar bile.
Zamanla insanlık her açıdan öyle mükemmel bir konuma geliyor ki “ee şimdi ne yapacağız?” diye kendilerine sormaya başlarlarken tepe noktaya tırmanan olaylar ve sır perdesi de birer birer çözülmeye başlıyor.
Kitabın, yazıldığı döneme göre ileri görüşlü, zamansız bir hikayesi olduğunu düşünüyorum. Bilimkurgunun ağır öğelerini barındırmıyor, rahat okunuyor fakat arada bir kitabı kapatıp durup bir düşündüğüm, yaşanan olayları hayal ettiğim durumlar oldu. Çok beğendim.
KEDİ BEŞİĞİ(KURT VONNEGUT)
KONUSU
Dinleyin:
Gençken; iki karı önce, 250.000 sigara önce, 3.000 litre içki önce…
Çok daha gençken, adını ‘Dünyanın Sona Erdiği Gün’ koyacağım bir kitap için malzeme toplamaya başlamıştım.
Kitap, gerçeklere dayanacaktı.
Kitap, mühim Amerikalıların, ilk atom bombasının Hiroşima’ya atıldığı gün ne yaptıklarını anlatacaktı.
Hristiyan bir kitap olacaktı. Hristiyan’dım o zamanlar.
Artık Bokononcuyum.
Bokonon’un acı-tatlı yalanlarını öğretecek biri çıkaydı karşıma, daha o zamandan Bokononcu olurdum.
Fakat Bokononculuk, Karayip Denizi’ndeki San Lorenzo Cumhuriyeti isimli küçük adayı çevreleyen çakıl taşlı plajların ve sipsivri mercanların ötesinde henüz bilinmiyordu.
Biz Bokononcular insanlığın, ne yaptıklarının farkına varmadan Tanrı’nın İradesi’ni yerine getiren takımlardan oluştuğuna inanırız.
Modern insana, deliliklerine dair bir başyapıt.
Gezegenin sonuna dair apokaliptik bir öykü.
Kara mizahla örülü bir gelecek tasavvuru.
DÜŞÜNCELERİM
Genç bir yazar, atom bombasının mucidi Felix Hoenikker’in(kurgusal) bombanın kullanıldığı gün ne hissettiğiyle ilgili bir kitap yazmak ister. Artık aramızda olmayan mucidin oğluyla mektuplaşarak başladığı bu yolculuk onu bir muz cumhuriyetine, yeni bir dine ve dünyanın sonuna götürecektir.
İnsanoğlunun amaç arayışını anlatan, absürt mizahlı nihilist bir hikaye. Konusu kulağa aşırı soyut gelebilir ama dili sade ve hikayesi de akıcı. Yazarın okuduğum ilk kitabı oldu, kesinlikle diğer kitaplarını da deneyeceğim.
April Yayıncılık tarafından Türkçesi basılmış.
Felix’in kaplumbağalarını çaldıkları kısımda çok gülmüştüm.
Sizde de aynı şey oldu mu acaba merak ettim?
Bir o bir de cücenin romantik macerası. 
Bu kitabı basıp basmayacaklarını ben sormuştum. Verdikleri cevaptan sonra da ‘ya demek ki o kadar iyi değil’ demiştim. Ama siz bu yorumu yazdınız ve yayınevinin kaliteli eserden ziyade popüler eserlere daha fazla önem verdiğini görüyoruz. Demek ki o kadar da haklı değiller.
Kitapta, Regis III gezegenine inip haber alınamayan Kondor gemisine ne olduğunu anlamak için aynı gezegene giden Yenilmez kruvazörü ve mürettebatı anlatılıyor.
Okuduğum ilk Lem romanıydı. Bilimsellik üst düzeydeydi. Bu bilimsellik ilk başka beni yorsa da zamanla alıştım. Yer yer gerilim unsurları vardı. Açıkçası ilk yarıdan sonra benim için akıcılığını kaybetti. Gözlerim hep kelimeleri atlamak istedi. Ancak belirtmeliyim ki bunun temel nedeni benim “aksiyon ve diyalog” sevdam.
Kitap bittiğinde okuduğuma memnun oldum. Yorulsam da beni çıkardığı düşünsel yolculuk alıştığımın dışındaydı. Bilim-kurgu türünde biraz daha birikimim olduğunda yeniden bakmak isteyeceğim bir eser.
Ursula K. Le Guin - Sürgün Gezegeni
İki günde bitirdim, çok akıcı olduğunu söyleyemeyeceğim. Yazardan okuduğum ilk kitaptı. Puanım 6,5/10
Kitapla ilgili genel hissiyatım, eserin bu kadar kısa tutularak (İthaki’de 142 sayfa) büyük bir potansiyelin harcanmış olduğu yönünde. Yazar genel olarak okur yarattığı dünya ile ilgili çoktan alt metin bilgisine sahip gibi davranarak yazmış, dolayısıyla daha ilk bölümlerden “bunlar kim şimdi, ne oluyor?” gibi şeyler düşündüm. Daha açık olmak gerekirse ortada bir takım ırklar, klanlar, anlaşmazlıklar mevcut ama hiçbirisi hakkında geçmişe dönük temel bilgi, motivasyonları vs verilmemiş. Dolayısıyla okur okuma esnasında ne karakterlerle bağ kurabiliyor ne de yaşanan olayları içselleştirebiliyor. En azından kitabın son çeyreğine kadar durum böyle; son bölümlere geldiğinizde ise tam olaylar ağırlık kazanmış, karakterleri benimsemiş olduğunuz esnada kitap bitiyor.
Normalde birbirinden haz etmeyen iki tarafın ortak düşmana karşı birleşmesi teması mevcut, fakat bunun da aman aman bir coşkuyla işlendiğini düşünmüyorum. Aynı zamanda bir aşk hikayesi de var ama o da havada kalmış ne yazık ki.
Sonuç olarak keşke evren hakkında geçmiş bilgisi verilseydi, yani daha uzun bir kitap olsaydı. Bu kadar yermeme rağmen hiç beğenmedim de diyemem
Yalnızca bu şekilde kısa hikayelerde detaylı olabilecek evrenler hadi hadiyle yazılmış gibi geliyor ve karakterleri, olayları içselleştiremeden hikayenin bitmesi bana havada kalmış hissiyatı veriyor. Pek bana hitap etmiyor yani. Siz de benim gibi bir çırpıda yaşanıp biten olayların olduğu hikayeleri sevmiyorsanız önermem. Ama bu şekilde bir yaklaşımınız yoksa ve farklı bir evrende geçen, kısmen aksiyonlu hikayeler okumayı seviyorsanız tavsiye ederim.
Yarın başlayacağım inşallah. Arkadaşlara yetişmem lazım(yetişemedi).
Şöyle bir şey var. Daha çok Ursula okumak istiyorum dersen, bir göz at bence.
O kadar güzel bir kitap ve yazar incelemesi olmuş ki neden ayrı olarak edebiyat incelemesi olarak siteye göndermediğini merak ettim. Sonra baktım zaten Medium’a vermişsin. Yazın kesinlikle ilgimi çekti çünkü yazarın yaratıcı yazarlık kursuna katılmıştım 2016’da ve bu konuyla ilgili konu da açmıştım: Yaratıcı Yazarlık Kursları - Nisan tarafından #23
Verdiğin linklerdeki bloglarına göz atmaya gidiyorum hemen. Teşekkürler içerik için.
Çok teşekkür ederim bu bilgiyi paylaştığınız için, hiç haberim yoktu Ursula’nın böyle bağlantılı evren yarattığından. Kesinlikle dikkate alacağım bir liste 
Rica ederim, keyifli okumalar dilerim. Umarım diğer eserlerini daha çok seversiniz. Benim favorim Yerdeniz (6 Kitap - Tek Cilt) olanı. Ayrı olarak da okuyabilirsiniz ama ciltli kitabın yeri ayrı.

Kısacık bir kitap olmasına rağmen ben bu kitabın sonuna kadar gelemedim.İki defa okumaya çalıştım ama ikisinde de yarısında bıraktım birkaç sebep yüzünden.Çeviri hiç akıcı gelmemişti ilk olarak.İkincisi de dediğiniz gibi karakterlerle de bağ vs. kuramamıştım.İnceleme de çok güzel olmuş 
Hobbit’e başladım.Yüzüklerin efendisini izlemiştim ama şu aralar çok şey hatırlamadığımı fark ettim.Kitaplara başlayayım dedim bende.
Bir yandan şu anki kitabımı çevirirken bir yandan da Tatar Çölü’nü okumaya başladım ama yavaş ilerliyorum. Başları sürükleyiciydi, bakalım ne olacak.
Çok teşekkür ederim bu güzel sözlerin için. İncelememin hoşuna gitmesine sevindim. Murat Gülsoy’un kendisi bile beğendi, Twitter’dan teşekkür etti. Koltuklarım kabardı elbette. ![]()
Kitap incelemelerimi şimdilik burada yayınlamaktansa blogumda yayınlayıp burada da paylaşmayı uygun görüyorum. Eğer ilgi oluşursa buraya özel kitap incelemeleri de yazabilirim ilerleyen zamanda.
Murat Gülsoy’un yaratıcı yazarlık kursuna katılmış birisi olarak, blogumdaki Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık Notlarımı tanıdık bulacağını tahmin ediyorum. ![]()





