Okuduğum en farklı kitaplardan birisiydi. Klasik anlamda başı sonu belli olan tüm kitap boyunca tek bir hikayeyi takip ettiğimiz romanlardan değil bu kitap, birbiriyle bağlantılı denilebilecek aynı evrende geçen hikayelerden oluşuyor ancak her hikaye bir öncekinden zaman olarak ileride olduğu için zaman bakımından bir ilerleme söz konusu.
Bradbury bu kitabında postmodern denilebilecek bir anlatım tarzını seçmiş. Kitabı hikayenin sonunu merak ettiğiniz için değil hikayenin kendisini sevdiğiniz için okuyorsunuz, en azından bende öyle oldu. “Varılacak yerden ziyade yolculuğun kendisini sevmek” de denilebilir. Ben bu durumdan çok memnunum.
Bana göre bu kitapta Bradbury’nin psikolog yönü ön plana çıkıyor. İnsan davranışlarını gözler önüne seriyor. İnsanın en ilkel dürtülerinden kaynaklanan davranışlarını harika bir şekilde gözler önüne seriyor. İnsanı bu kadar iyi çözümlemiş yazar sayısı bir elin parmaklarını geçmez muhtemelen.
İnsanın varlığını sürdürmesi için bulunduğu ortama uyum sağlamak zorunda olması veya problemleri dışsallaştırarak kendisini masumlaştırması gibi şahane konular işleniyor. Poe’ya yapılan saygı duruşu ise taktire şayan.
Açıkcası bu kitabı salt bilimkurgu olarak görme taraftarı değilim çünkü yazar bilimkurguyu bir araç olarak kullanıyor ve bize insan hakkında yaptığı çözümlemeleri anlatıyor. Tabii bunları yaparken akademik bir anlatıdan uzak bir şekilde ve oldukça eğlenceli olarak yapmayı da başarıyor. Kesinlikle okuruna bir şeyler katacak bir kitap, tavsiye ederim…