Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Aynı anda okuduğum o kadar çok kitap var ki. Sırasıyla yazayım hemen. Çok yorucu bir iş yaptığımın farkındayım. Bu kitaplar bittikten sonra bir daha böyle bir şeye kalkışacağımı hiç sanmıyorum. :smiley:

Malazan Book of the Fallen- Gardens of the Moon: İngilizce düzeyim aslında iyidir. Fakat bu kitap beni çok yordu. Sürekli not alıyorum ve sözlükten kelimelerin anlamlarına bakıyorum. Toplam 113 sayfa okumuşum ama gelip burada anlatabileceğim hiçbir şey yok. Kim bilir nasıl çevirdim de notlar aldım. Allah bilir. Yarım yamalak bir şeyler yazmak istemiyorum. Sanırım İngilizce olan halini bırakacağım, çünkü benim enerjimi tüketti. Diğer kitaplara konsantre olamıyorum ve kısıtlı zamanımı daha efektif kullanmak için Türkçesi çıkana kadar rafa kaldırıyorum. Hem zaman çarkı hemde Malazan aynı anda gitmiyor.

Zaman Çarkı Serisi 3. Cilt – Yeniden Doğan Ejder İkinci kitap müthiş bitti. Ben bu kadar çok seveceğimi düşünmüyordum. Büyük av bittikten sonra hemen 3. kitaba başladım. Not alarak yavaş yavaş özümseyerek okuyorum. Şu anda 127. sayfa 10. bölüm sırlar kısmında bıraktım kitabı. Ben 1. kitabı çok yavaş okumuştum, ancak büyük av ve şu an okuduğum yenidendoğan ejder tabiri caizse su gibi akıyor. Kitabı bitirdiğimde detaylıca yazarım.

Locke Lamora’nın Yalanları ( Centilmen Piç 1. Kitap) Toplam 55 sayfa okudum. Kral katili güncesi serisinde aldığım hazza benzer bir lezzet, tını yakaladım diyebilirim. Yine not alarak okuyorum ki unutmayayım ne okuduğumu. Şimdilik şahane gidiyor, ancak biraz ara vereceğim bu kitaba. Önce zaman çarkını hızlıca bitirip bu kitaba geçmek istiyorum.

Sandman 1 – Prelüdler Noktürnler 1. cildin bitmesine 30 sayfa kadar kalmış. Okumaya kıyamıyorum. Özel zamanlarımda keyif yaparken okumayı tercih ettim. Tercihim sade ve bol köpüklü Türk kahvesi, eşlik etmek. Adeta tadından okunmuyor. :face_with_hand_over_mouth:

@Agackakanwoody Zaman Çarkı için yüreklendirdiği için kendisine sevgilerimi sunuyorum.

Ölüm tüyden hafif, görev dağdan ağır. Bu seriyi bu kadar çok seveceğimi hiç tahmin etmiyordum. Elimden geldiğince hızlı bir şekilde bitireceğim. Tekrardan çok teşekkür ederim Buse.
:krs:

@dieter Sandman serisini de senin sayende aldım. İyi ki bana bu seriyi önermişsin. Sana da teşekkür ediyorum. İthakiyi zaten çok seviyordum, sevgim katlanarak arttı diyebilirim. :smiley: Sırada sanırım vaizler var ama vaiz konusunda pek övgüler alamadım bilemiyorum. :stuck_out_tongue:

:krs:

13 Beğeni

Fantastik ögelerin dozunun her kitapta arttığı bir seri okuyorsun. Ayrıca serinin hiçbir yerde “epik fantastik” olarak pazarlanmadığını hatırlatayım tam aksine senin de söylediğin gibi tabelada “taht oyunları” yazıyor. Uçan ejderhalar olan bir seriyi gerçek fantastikten saymayıp, “fantastik edebiyat” terimini yeniden yazmaya da gerek yok bence.

8 Beğeni

Öncelikle tamamlanmamış bir seriden bahsediyoruz. Hala yazılmayı bekleyen 2 tane kitap var bu da ortalama 2200-2400 arasında sayfa demek. 1100 sayfalık Kılıçların fırtınası kitabında Martin in neler yaptığını gördükten sonra bu kadar ön yargılı olmamak gerek. Kaldı ki Ejderhaların Dansı kitabından sonra dizi ile alakası kalmıyor kitabın. Yaşanan olaylar ve gelişebilecek olaylar sayesinde kalan 2 tane kitaptan inanılmaz işler çıkma potansiyeli var. Bir çok diziyi izleyip, kitaba başlayanların sorunlarını yaşıyorsunuz sanırım. Buz ve Ateşin şarkısı eğer Martin Kılıçların Fırtınası ve Ejderhaların Dansı kitaplarında ki performansını sürdürürse bu seriler içerisinde gelmiş-geçmiş en iyisi olur. Net.

Ağır ve yersiz eleştiriler yapmışsınız.

Kaldı ki ben bir sürü fantastik kitap ve serisi okumuş birisi olarak, bu kadar karakteri seri içerisinde tutmayı başaran, biryerler de karşına çıksa bile onun hakkında yaşadıkları ve yaptıklarının hala zihninde ve aklında olmasını sağlayan bir seri ve eser okumadım. Buz ve Ateşin şarkısında o kadar çok karakter var ki ve Martin bunların hepsini o kadar güzel bağlıyor ve işin içinde tutuyor ki zaten bu açından bile bir sürü benzeri kitabın çok ötesinde kalır.

8 Beğeni

Sandman okurken adeta Morpheusun bedenine bürünüyorum. (Death olunca ortamda oyum tabi:D) Çevresinde olanları, yerine getirdiği görevleri, iletişim kurduğu insanları onun o ifadesiz gözlerinden izliyormuşum gibi hissediyorum. İlham aldığı tüm eserler, mitler yarattığı karakterler o kadar güzel birleşmiş ki gerçekten ara ara düşünüp vay anasını diyorum. :smiley: İyi okumalar.

Övelim hemen. :smiley:

4 Beğeni

Henüz tüm GoT evreninin çeyreğini bile tamamlamamış biri olarak bu kadar kesin, net ve tavsiye seviyesinde bir yazı yazmanız diğer arkadaşlarında dediği gibi yersiz, gereksiz ve ön yargılı olduğunu, insanları yanlış yöne sevk edebileceğini düşünüyorum.

4 Beğeni

Ben diğer arkadaşlar gibi yersiz veya ön yargılı olduğunuzu düşünmesem de, yorumlar için biraz erken olabileceğini düşünüyorum açıkçası. En azından ilk kitap bittikten sonra seri hakkında değil de tekil olarak kitap hakkında yorum yapmak gayet makul. Aynısını Sissoylu serisinde @Leingrad da yapmıştı.

Buna Low-Fantasy deniyor. Beklentileri karşılamadı diye fantastik değil diyemeyiz. Sizin tercihler anladığım kadarıyla High-Fantasy kitaplar yönünde. Araştırma yaparken buna bakabilirsiniz.

Bir de şu var, biz fantastik diyoruz ama kelimenin aslı fantezidir. Ancak fantezi, bizde maalesef erotizmi çağrıştırdığı için kelimeyi değiştirmeyi tercih etmişiz. Fantastik deyince de uçan kaçan büyüler filan geliyor akla ama işte onun da alt dalları var.

Fanteziyi sevdiğim bir yazar şöyle tanımlar: “Extension of the imagination” yani fantezi, hayal gücünün uzantısıdır bir nevi. O yüzden Taht Oyunları net bir şekilde fantezi kategorisine girer.

Not: Google’a “genre of a song of ice and fire” yazıp aratınca direkt “High Fantasy” çıkıyor. Büyü zamanla artsa da bence hala LF kategorisinde.

Merak ediyordum, beğenmenize sevindim. Bence kitap bittiği zaman Kralkatili’nden daha fazla sevme olasılığınız çok yüksek :slight_smile:

6 Beğeni

High fantasy örnekleri için direkt olarak Wikipedia’dan alıntı yapacak olursak:

The works of J. R. R. Tolkien—especially The Lord of the Rings —are regarded as archetypal works of high fantasy.[7] Also, Lloyd Alexander’s The Chronicles of Prydain , Stephen R. Donaldson’s The Chronicles of Thomas Covenant [8] and David EddingsThe Belgariad are good examples of a high fantasy series.

O zamanlarda her şeye epik fantastik denmeye başlanıldığından asoiaf ın da high fantasy olarak anılması normal. En azında 90’larda high fantasy idi, ama o yıllardan bugüne kadar genre’ının tanımını baştan yapan birçok seri yazıldı.

Dune da bilimkurgu olarak pazarlanan bir seri. Fakat bilimkurguda über teknolojiler bekleyen bir okurun kitabı eline aldıktan sonra “hani nerde robotlar?” demesi muhtemel. Yani “genre gatekeeping” e girersek çıkamayız o tartışmanın içinden :neutral_face:

2 Beğeni

Ilk dega Kurt Vonnegut okudum ve memnun kaldığımı söyleyebilirim. Okuduğum en gerçekçi distopya kitaplarından biri olduğumu düşünüyorum. Gerçekçi derken, gerçekleşmesi en mümkün olan demek istiyorum. Teknolojinin gelişmesiyle her geçen gün bu kitaptaki dünyaya doğru ilerliyoruz bence.

Her ne kadar konusun gidişatı diğer distopya kitaplarından pek farklı olmasa da ben Otomatik Piyano’yu beğendim. Karakterler, yazın, kurgu ve dünyası açısından okunmaya değer bir eser.

22 Beğeni

@swarf serinin fanlarının hışmına uğramışsınız hocam, geçmiş olsun.

Rıhtımda tartışmalara çok girmeyi sevmem ancak buradakinin gayet saygı çerçevesinde geçtiğini görünce görüşlerimi belirtmek istedim :slight_smile:.

Ben Winds of Winter’ın yayınlanan kısımları dahil serinin tamamını okudum ve arkadaşa katılıyorum.

Mesela bu sava tamamen karşıyım. Bahsettiğiniz gibi güzelce bağlanmış ve başı sonu belli olan bir seri olsaydı son kitabının çıkması 9 yıl sürmezdi, kaldı ki seriye başlanırken 3 kitap olarak tasarlanması sonra 7’ye çıkartılıp ilk üçünden son derece farklı bir son iki kitabın bizi karşılaması ve serinin bitimine iki kitap kaldığı halde plot’un karınca hızında ilerlemesi bence GRRM’nin son kitabı yazıyor olduğuna değil yazamıyor oluşuna birer örnek.
İlk kitap üzerinden yorum yapılmasına neden karşı olunduğunu da anlamadım, ne ilk kitap fanların gözünde serinin zayıf bir parçası ne de seri ilerleyen kitaplarda ciddi bir değişime uğruyor. Hatta GRRM’nin en iyi yaptığı şey seriye adını veren Buz ve Ateşin Şarkısı değil gayet hakim olduğu Ortaçağ’ı ve taht oyunlarını kendince yorumlaması olduğundan daha sonra baş gösteren problemlerden de yoksun ilk kitap.
Şimdi serinin özellikle son iki kitabını benim için işkenceye çeviren sorunlara değineyim:

  • Gayet detaylı işlenmiş ve anlaşılmış Westeros kültürünün yanında göçebe doğu kültürünün ve İslam Coğrafyasının basit bir karikatürü gibi duran Essos.
    -Üsttekinin devamı niteliğinde olan Daenerys’li bölümler. 5 kitap boyunca gerçekten nefret ettiğim bir bölüm varsa o da son kitabın epilogue’u öncesi Daenerys bölümüydü. Hatta GRRM bu bölümleri ‘‘Meereen Düğümü’’ olarak nitelemişti şu röportajında.
    Kitabın yazarı dahi serinin en önemli 3 ana karakterinden birinin başına gelenleri ‘‘düğüm’’ olarak niteliyorsa bence orada ciddi bir sorun vardır.

  • Karakterlerin her birinin ne kadar özel olduğundan veya serinin içinde olduğundan bahsedilmiş. Hakkını yemeyelim kendi sesine sahip, son derece başarılı karakterler var ancak bir o kadar da gereksiz karakter de var:
    -Soruyorum, plot’un ilerlemesine sadece tek bir eylemiyle katkıda bulunmuş olan Quentyn’e iki kitap ayırmaya gerek var mıydı?
    -Hotah’ın yürü- pardon atlı kamera olmanın dıışnda bir özelliği var mıydı?

  • Veya zaten başaramayacağını bildiğimiz halde Brienne’in Sansa’yı arayışına bölümlerce maruz kalışımız?

  • GRRM’nin dengesiz yazarlığı. Burada da hakkını yemeyelim: şöyle inanılmaz monologlar okuduk. Dili de fantezi standartlarının üstünde. Ama böyle güzel anlara devamlı rastlamaktan ziyade upuzun infodump’ların, şatafatlı düğünlerin sayfalarca betimlenmesinin, yazarın sadece bir karakter hakkında değinmek istediği tek bir özellik adına plot’u durdurmak pahasına da olsa başka karakterler ekleyişlerinin arasında şahit olduk.Ayrıca ufak bir ailenin aşçısına kadar isimlerini vermek benim için ‘‘iyi Worldbuilding’’ sayılmıyor maalesef. Paragraflar dolusu yemek tarifleri, zaten akmayan hikayenin bir de detaylarda boğulması…
    Zaten darmaduman olmuş plot’ları ve subplot’ları en ufak bir şekilde çözüme kavuşturamayışına tanıklık ettiğmiz bin sayfanın ardından serinin en ama en son bölümünde yazarın Daenerys’in ishalini ‘‘detaylıca’’ açıklaması bahsettiğim dengesizliğin en güzel örneği bence.

    Değindiğim bazı sorunların serinin ilerleyen kitaplarında çözülceğini düşünebilirsiniz ama Her şey Güzel Olacak’ta Nuri Çamlı’nın sözünü de hatırlatmak isterim: ‘‘Bilemiyorum Altan, bilemiyorum.’’

12 Beğeni

7 Beğeni

5 Beğeni

Görüşünü belirtenlerden biri olarak bir ilave detayı belirtmek isterim, ben bütün kitapları ve diziyi seyretmiş biri olarak GoT evrenini “fan” seviyesinde beğenen biri değilim. Hatta ilk kütüphanemde olan kitapları ikinci kütüphanemi kurunca tekrar satın alma gereği duymadım ki bundan Martin in kitapları “yazamama” performansı da etkili oldu :slight_smile:

3 Beğeni

Aynen öyle. Gereksiz detaylar, rastgele karakterler ve hikayeler ekle, sonrasını getiremediğin için 10 yıldır bir kitap yazama. Çünkü yazarken ilerisini düşünmedin, bir planın yoktu.

Ama o kadar kalabalığı gören okuyucu büyük bir yapboz beklentisine giriyor. Bu yüzden Kralkatili ve Buz/Ateş en çok teorisi yapılan seriler. Hayranlar çaresizlikten çorbanın rengine kadar inceliyor. Delinin biri kuyuya taş atmış…

Yazarın sözlerinden ziyade icraatlarını değerlendirmek lazım.

8 Beğeni


Birçok ilke imza atmış bu eser Kara Çınar serisinin 5. kitabı.
Kara Fantazya türünün ilk kitabı, paralel evrenin işlendiği ilk kurgu, modern distopyaların öncüsü ve bilim kurgu türünde yazan ilk kadın yazar.
Ayrıca okumamış olsam da konusunu bildiğim için Yevgeni Zamyatin’in Biz kitabını aklıma getirdi. Yaklaşık 1910’larda yazılmış bu kitapta da 2118 yılındaki bir distopyadan bahsediliyor. Kişilerin ismi yok, numaraları var. Ayrıca kitap, gazete tarzı bilgi içerikli kaynakları okumak yasak. Başlarındaki “yöneticiler” tarafından baskılanan ve kontrol edilen bir toplum var.
Yalnız olaylar hemen bu distopyanın içinde başlamıyor. 2118’den iki asır önce, ana karakterlerin eline geçen ve kapağında üç başlı Kerberos şekli olan bir şişe her şeyin kilidini oluşturuyor. Ağırlıklı olarak distopik olan kitabın bilim kurgu, fantastik ve paralel evren kavramıyla buluştuğu nokta yine bu şişe oluyor. Bu birbirinden alakasız şeylerin bağlantısı da en sonunda çözüme kavuşuyor. Bu sırada da siz karakterlerin bu distopyadan çıkış yolunu ararken neler yaşadıklarına odaklanıp şişeyi falan unutuyorsunuz.
Türünün ilklerinden olmasına ve kısalığına rağmen bence doyurucu bir eserdi ama devamı olsaydı da kesinlikle okumak isterdim. Kesinlikle çok güzel ve daha da uzatılabilir bir kurgu ortaya atmış yazar ki eminim bu konunun benzerleri başka yazarlarca da kullanılıp geliştirilmiştir. Bu konularda okumayı seven herkesin bir şans vermesini öneriyorum. Ayrıca Kara Çınar’da aynı yazarın başka eserlerinin de yayımlanacağını belirtmeden geçmeyeyim.

23 Beğeni

İnsanların bu seri ve Kral katili serisine bu kadar eleştiri yöneltmesinin sebebi serilerin yazarları tarafından çok uzun yıllardır tamamlanmıyor olması. 10 yıldır seriler tamamlanmıyor. İşin ilginç yanı son 2-3 yıla kadar kimse bunu umursamazken, son yıllarda popülerleşen ‘‘Hadi birşeyleri eleştirelim ve birşeylere çamur atalım’’ kitlesinin sosyal medyada yayılması ile bu seriler konuşulmaya başlandı. Gidip Goodreads gibi serilerde sırf seriyi yazmıyor diye kitapların puanlarını düşürmeye çalışanlar, 1 puan verenler felan var.
Benim bakış açım ve görüşüm; Ben bir kitap hakkında net yorum yapacaksam ve bu seri ise onun tamamlanıp, tamamlanmadığına bakarım. Yazılmış kitapları hakkında yorumlarımı belirtirim ama genel olarak net bir yorum yazmak, hele tamamlanmayan seriler için böyle fikirler oluşturmak tamamen yersiz sonuçlar getirir benim düşünceme göre. Bu seri daha bitirilmemiş ama neden tamamlanmadığı ve dizisinin finalinden dolayı da yerden yere vurulması da bana manasız ve gerçeklerden uzak geliyor. Eleştirilere bakıyorum elle tutulur bir eleştiri de yok.

Martin seriyi yazarken zaten Alev topları havada uçacak, karakterler yıldırımlar yollayacak şekilde zaten kurgulamamış bu seriyi. Her karakterin, her şehrin ve dönemim bir geçmişi ve gelişimi var. Seride ön planda olan sadece 1-2 tane karakter yok. Bir sürü karakter var. Bu kadar karakter varken seri içerisinde 1 kaç tane gereksiz karakterin bulunmasına da kimse bir kusurda da bulunmamalı diye düşünüyorum. Hikayenin ana karakterlerinden birisini yeri geliyor 1200 sayfa okumuyorsunuz. 1200 sayfa boyunca ama bu karakter neden yok, bu karakter ile ilgili hikayeler gelsin diye de bir arayış içerisine de girmiyorsunuz. Benim için önemli olan budur. Bunu hissettirmesi bile seriyi benim için özel kılıyor. Ben serilerde tek ya da 4-5 karakter üzerinden ilerlenmesini felan sevmiyorum. Martin in kurduğu bir sürü karakteri, bu karakterleri farklı zamanlarda işlemesini, bir sürü devleti ve topluluğu farklı farklı işlemesini ve bana okutturulmasını seviyorum.

Serinin fanı değilim. Dizisi benim hayatımda izlediğim en iyi 5 dizi arasında yer almaz ama tamamlanmamış bir seri için, hala yazılacak 2400 sayfayı düşündüğümde de bir yorum yapmadan önce şöyle bir kendimi tartarım ve öyle yorum yazarım. Sonuçta bu adam 1200 sayfalık Kılıçların Fırtınası kitabında esip geçiyor. Yapmak istediğin de ve kurguladığı olayların zamanı geldiğin de ve karakterlerin yolları kesiştiğinde neler yapabileceğini gösteriyor iken ne olursa olsun sonunu görmeyi beklerim.

4 Beğeni

10 yıldır ilerlemiyor siz hala gelecek 2400 sayfadan bahsediyorsunuz. Bekleyin gelir. :smiley:

Ben de 10 yıl önce yaptığına bakmaktansa 10 yıldır yapmadığına bakıp hikaye hiçbir şekilde tatmin edici bir sonuca ulaşamayacak diye düşünüyorum. Bunu derken de kitapların çıkması gibi çok çok iyimser bir ihtimalin gerçekleştiğini varsayıyorum.

Ben takıntıları olan birisi değilim. Kaldı ki zaten tamamlayamayacağını düşünen kitle arasındayım. Gerek yaşı ve gerekse de motivasyonunu kaybetmiş olması sebebi ile 6. kitabı da öyle ya da böyle bitirecek ama son kitaba ömrü yetmeyecektir.

Benim çok alakadar etmiyor. Çıkarsa kitabı alır okurum. Çıkmazsa da okuyacağım ve okumayı planladığım o kadar kitap var ki zaten çok ta önemli değil :slight_smile:

3 Beğeni

Benim düşünceme göre bir şeyin sonunu getirebilmek için bütünün tüm detaylarına hakim olman gerekiyor.Biz sıradan bireyler olarak tüm yayınlanmiş kitapları ard arda okusak bile 1 yıl sonra detaylar dahil birçok konuyu unutmuş olabiliyoruz.Şimdi benim mantığım çok kabul etmiyor, 10 sene geçtikten sonra 10 sene önceki konsantrasyon detay hakimiyeti olmadan -ki buarada binlerce basılmiş,binlerce basılmamış müsvette notlardan bahsediyorum, yazarın bu seriyi benim gözümde bitirilmesi imkansız bir projeye dönüştürüyor.Hele hele seyirciye ve okuyucuya kötüde olsa görsel bir final verdikten sonra.

Bir serinin henüz bitirilmemiş olması, o seriyi kötü yapmaz. Yani seri okuyucu tarafından okunur, beğenilmez, buna bir şey diyemem. Ancak sırf 10 yıldır devam kitabı gelmiyor diye seriyi tümden batırmak bana doğru gelmiyor.

Ben bu eleştirmek için bi serinin bitmesini bekleyin yorumuna hiç katılmıyorum. Zira Brandon Sanderson kitapları için de serilerini sevmeme rağmen çok eleştiriyorum. Hatta biri daha yazmıştı burada uzun uzun yazarın yazım tarzı hakkında eleştirilerini ve sonuna kadar haklıydı bence. Yukarıdaki arkadaş özelinde de; yazarın tüm bunlar için bir planı olabilir gerçekten evet. Fakat büyük resim şu anki okuyucunun anlatılanı sıkıcı bulmasının önüne geçemiyor. Okuyucunun 10 yıl sonra çıkacak seri finalini düşünerek hareket etmesine gerek yok. Okuyucu bir tüketicidir. X sayılı kitap olarak yayınlanacak A adlı serinin (X-2). kitabı seriden bağımsız bir şekilde, kendi özelinde incelendiğinde sıkıcı ve başarısız olabilir.

Brandon Sanderson özelinde örnek vermem gerekirse Fırtına Işığı serisinde tonla karakter var ve bazıları böylesine bir seri için çok karikatürize kaçıyor. Genellikle de kadın karakterler hatta. Bunu yazarın yaşam şartlarına bağlıyorum ben, muhafazakar biri. Şimdi seri bitmedi diye bu karakterlerin şu anki kitaplardaki özensiz ve sıkıcı yerini eleştirmeyelim mi? Önemsiz karakterler de değiller hani. Yazar ile yapılan söyleşilerde çok büyük rolleri olacağı görülüyor fakat 5 kitap sonra gelecek karakter gelişimi şu an olarak beni ilgilendirmiyor zira şu an bu karakterler ya da onların olayları kitabı sıkıcı kılıyor. Yazar bu karakteri kitabın geri kalanına kıyasla başarısız bir şekilde önümüze sunuyor.

Aynısı Zaman Çarkı’nda da var. Yazar bazı karakterleri muhteşem bir şekilde geliştirirken bazıları 3 kitaptır salyangoz hızında ilerliyor. 3 kitap boyunca o karakterlerin gelişimi umrumda olmadı ve hatta elimde olsa atlardım. Yine aynı şekilde ileride eminim önemli olaylara gebe olacaklar lakin anlatmak istediğim anlaşılmıştır.

Özetle; bir seriyi eleştirmek için bitirmeye ya da tamamlanmasını beklemeye gerek yoktur. Parça parça da eleştirilebilir.

6 Beğeni