Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

5 adet gönderi şu konuya taşındı: Rıhtım Kamarası

30 sayfası falan kaldı, onu da yarına saklayayım diyerek kapattım kitabı ama aklım hala hikayede. :sweat_smile: Yanılmıyorsam iki yıl önce Hakan Günday’ın kitaplarının konuları çok ilgimi çektiği için direkt bütün kitaplarının olduğu seti satın almıştım. Ancak bir türlü sıra gelmemişti. Daha’yı okurken fark ettim ki benim böyle bir kitaba ihtiyacım varmış! Karanlık ve karamsar olduğu kadar, gerçekleri tokat gibi yüzüne çarpıyor okurun. Bu ülkeden, bu ülkenin insanlarından ve olan bitenden fazlasıyla bir şeyler bulabileceğiniz mükemmel bir kitap. Okurken sürekli post-it yapıştırmak istedim ama bir süre sonra pes ettim, çünkü kitap resmen alıntı yapılabilecek cümlelerle dolu. Sonuç olarak ben Hakan Günday’ın kalemine bayıldım, çok da zeki bir insan olduğunu düşünüyorum henüz okuduğum ilk kitabı olmasına rağmen.

21 Beğeni

Çokkkkk severekkkk Taht Oyunları serisini okuyorum

4 Beğeni

Resimli Adam Bradbury’den okuduğum ikinci eser. Kitapta birbirinden bağımsız on sekiz öykü yer alıyor. Öykülerin genel ortak konusunun, bilim ve teknolojideki gelişmelerin insana etkileri olduğunu söyleyebiliriz. Başka gezegenlerde yaşamak nasıl olurdu? Güzel şeyler düşünürdüm, bu kitaba kadar. :sweat_smile:

Kitaba tam olarak bayıldım! Öykülerin her biri 10-15 sayfa olsa bile bana roman okuyormuşum gibi hissettirdi. Çünkü her öykünün öncesini ve sonrasını kendim hayal ettim, her öyküye kafamda karakterler ekledim. Yazarın eleştirdiği kavramlar o kadar yerinde ve doğruydu ki… İnsanın kibri, çaresizliği ve kıskançlığı hangi yılda ve hangi şartlarda yaşarsa yaşasın sona ermiyor.

Çok akıcıydı. Kitabı resmen okumaya çalışmadan okudum. Her öyküyü sevdim. Yine de favorilerim O Adam, Bitmeyen Yağmur, Ateş Balonları ve Kuklalar A. Ş. oldu.

28 Beğeni

5 Beğeni

image

PKD okuyanlar için 58 sayfalık çerez gibi bir kitap. Dick’i ve yazdıklarını anlamak için okunması gerekiyor. Çok sade ve anlaşılır. Artık yazarın kitapları daha anlamlı gelecektir benim için. :slight_smile:

22 Beğeni

Kitabı bitirdikten sonra filmini de izleyebilirsiniz. Filmi de çok güzeldir tavsiye ederim.

1 Beğeni

Kesinlikle izleyeceğim, cuma günü Netflix’e geliyormuş zaten. :star_struck: Kitabı yeni bitirdim, cidden mükemmeldi. Kapağını kapattıktan sonra oturtup düşündüren cinsten, dolu dolu ve çok sert bir hikayeydi.

1 Beğeni

PKD - Bay Uzay Gemisi

Şahane kitap. Kalınlığı göz korkutmasaydı bilim kurguya başlamak isteyenlere önereceğim ilk kitap olurdu.
Sayfaların beyaz olması çok iyi, gözlere şenlik. Keşke bütün kitaplar böyle olsa. Tuğla gibi sağlam ciltli baskı da yapmışlar. Tek kötü yanı aşırı sağlam olmasından dolayı tek elle kitabı açık tutmak bazen zorladı. Bilek kaslarım ısındı sürekli.

Hikayelerin birçoğundaki ortak tema; teknolojinin kötüye kullanımı, teknolojinin çok fazla gelişmesinin ve savaşlarda kullanılmasının insanlığa getirdiği yıkım, zaman yolculukları.

En çok beğendiğim üç hikaye: Kafatası, Hesaplaşma, Dadı. Zaten aralarında kötü hikaye yoktu ama bu üçü diğerlerinden çok daha hoşuma gitti. Özellikle Kafatası ve Hesaplaşma.

Ekleme: Asıl söyleyeceğim şeyi unutmuşum. The Twilight Zone dizisinin orjinal yapımını izleyip sevenler bu kitaptan ayrı bir tat alacaklardır. Çok benzer tarzda hikayeler var.

Ayrıca pulp dergilerde yayınlanan ucuz ama okuması çok keyifli yer yer güldüren ve genelde şaşırtıcı finale sahip olan hikayeler de mevcut. Çeşitlilik açısından çok iyi yani. Bir tane fantastik hikaye bile var.

17 Beğeni

Bilimkurguya başlamak isteyenler için muazzam bir eserdir Toplu Öyküler. Gerçekten çok iyi öyküler var. Yanlış hatırlamıyorsam bir gezegen kiralayıp orada yaşayan ailenin başına gelenler ve bir sabah ansızın kendilerini bir savaşın ortasında bulan ailenin öyküleri ilk ciltteydi. İkisini de çok sevmiştim. Öte yandan metalik robotlarla olan savaş da çok iyiydi. Kısacası her öykü güzeldi hatırladığım kadarıyla. İkinci ve üçüncü kitapta daha iyileri de var diyerek heyecanlandırayım. :joy:

5 Beğeni

Okunma ve bilinme sayısı az olduğu için (ki rıhtımda yorum aradım kendimce ve bulamadım.) 1k hesabımdan ek olarak kitapla ilgili düşüncelerimi buraya da yazayım dedim.

Hangi çağda ve mekanda olduğunu bilemedigimiz “Gormenghast” şatosu ve onun sakinleri.

Kendimce modern gotik olarak adlandırdığım bu seride, en sevdiğim şey kesinlikle dilindeki muziplikti. Alice Harikalar Diyarındaki Kırmızı Kraliçeyi hepimiz biliriz. Onun sarayını aratmayacak bir mekan ve çeşitli figürlerini düşünelim. Pek tabi bu masalda nereden çıktığını bir türlü bilemediğimiz, yer yer sempatik tavırlarıyla sevip, dengesiz tavırlarıyla boğmak istediğimiz bir anti-kahraman olan Steerpike ile karşılaşırız.
Kitap kesinlikle fantastik bir tür değil bunun altını çizmek istiyorum. Gotik tarza merakı olan okurlara önerebilirim. Hele de saray entrikaları sevenlere. Bana hitap eden en büyük yanı ise; yazarın kendince olan diyalektik göndermeleri ve dili diyebilirim.
Bütün karakterlerin gelgitlerini görmek, gizem havasını hissetmek cidden hoştu. Ve yazarın dili nesir tadında. Gerçek olayları fantastik bir şey anlatır gibi betimlemesi de iyiydi. Fakat bayılarak okudum diyemiyorum.

Puanım 7/10

21 Beğeni


Jane Austen - Emma yeni bitirdim. Daha önce Gurur ve Önyargı’ yı okumuştum. Genel olarak zevkli ilerliyor yazarın kitapları. Bütün Jane Austen stoklarını bitirmemek için biraz ara vermeye karar verdim :grinning:

14 Beğeni

INFERNALIANA

Kitabı beğendim. Kitabın içinde pek çok kısa roman ve hikaye var. Oldukça akıcı, okurken sıkılmıyorsunuz. Konusuna kısaca değineyim; Şeytan ile Tanrı, İyi ile Kötü savaşını ele alıyor. Beklentinizi çok yüksek tutmazsanız seveceğinizi düşünüyorum. Bu kitabı ana yemek değil de, ana yemek öncesi aperatif olarak düşünün :slight_smile:

21 Beğeni

Bu kitabı çok severek okudum. Önüne gelene öneriyorum, etrafımda okuyan kimse yok üzülüyorum:(

1 Beğeni

Benim_Adim_kirmizi

Kitaba bir cesedin kuyu dibinde çürümesiyle ve sizden katilini bulmanızı istemesiyle başlıyor. Devam eden sayfalar boyunca tek tek kendini, gördüklerini, hayatını anlatan karakterler var. Baştan sona ben dili kullanılmış. Kişilerin konuşmalarına bakarak katilin kim olabileceğini anlamaya çalışıyorsunuz. Yani bir nevi 1591’de geçen bir polisiye roman okuyorsunuz. Ayrıca arka planda olaylar içinde geçen bir aşk hikâyesi de var. Bu unsur yazarın anlatımını güçlendiriyor.

Orhan Pamuk’un tarihi, gerçekte varolmuş insanları hikâyelerime empoze etmesini seviyorum. Bence dozunda yapıyor. Bu romanda da o dönemin İstanbul’unun nakkaşhanesinde, nakkaş ustalarının evinde gezip duruyoruz. Son derece renkli ve çeşitli bir kitap. Ve dili akıcı. Okuru yoran bir anlatımı yok. Ben kitabı beğendim. 8/10

16 Beğeni

Ben de önermeye başladım, okumazlarsa kendileri kaybeder. :sweat_smile:

1 Beğeni

9130874372146

Korkuyu Beklerken

Yıldız Gemisi Askerleri’ni okumaya başlamıştım (ki hala devam da ediyorum onu okumaya) ve Oğuz Atay’ın doğum günü olduğunu görünce (12 Ekim) ne zamandır ertelediğim -aslında yıllar önce pek çok eseriyle beraber okuduğumu iddia etmiştim, okumuş olduğumu söyleyemiyorum şimdi bakınca, sadece iddia boyutunda olduğunu düşünüyorum o okumaların- Korkuyu Beklerken kitabını da arada okumak istedim (tabii bunda son dönem biraz Oğuz Atay tarzı okuma isteğimin de katkısı oldu). Kitap Oğuz Atay’ın 8 hikayesinden (3 tanesi mektup içerikli) oluşuyor. Oğuz Atay deyince herkesin aklına Tutunamayanlar gelir ama bence Korkuyu Beklerken yazara başlamak için çok daha doğru bir tercih olacaktır, bence daha başarılı (bence) bir eser ve Tutunamayanlar’dan daha fazla ilgiyi hak ediyor. Tabi Yazarın Tutunamayanlar’daki toyluğunu attığını ve çok daha olgun bir metin ortaya koyduğunu da belirtmek lazım. Bunda Tutunamayanlar’ın bir nebze daha ‘deneysel’ diyebileceğimiz bir roman olmasının ve ilk kitabı olmasının da katkısı var.

Kitaba gelirsek; tabii ki Oğuz Atay okumak kolay bir iş değil (her ne kadar bu eseri çok daha okunası olsa da) ama yine de apayrı bir keyif olduğu bir gerçek. Özellikle edebi tat olarak çok üstte olduğunu düşünüyorum Oğuz Atay’ın. Bir de biliyorsunuz kendisinin harika bir espiri anlayışı var ve bu kitapta çok daha büyük bir ustalıkla kullanmış bu yeteneğini. Kitaptaki hikayelerinin tamamı çok başarılıydı ama özellikle Türk edebiyatına unutulmaz bir karakter kazandıran Beyaz Mantolu Adam ve çok ayrı başarılı bir hikaye olan Tahta At kitabın tamamı okunmasa dahi okunması gereken hikayeler olarak ön plana çıkıyor. (Bir de son hikaye nefisti, Demir Yolu Hikayecileri). Kısaca edebiyat seven herkese kesin tavsiyemdir bu muhteşem eser, zaten Oğuz Atay da sesleniyor bize kitabın sonunda;
Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?

19 Beğeni

FAHRENHEIT 451

KONUSU

Fahrenheit 451, insanların televizyonda beyin yıkayan şovlar seyrettiği ve kitap bulundurmanın suç olduğu bir geleceği anlatıyor. Yayınlanır yayınlanmaz adını klasikler arasına yazdıran ve halen distopya edebiyatının dört temel eserinden biri sayılan Fahrenheit 451 romanı, işi yangınları söndürmek değil kitapları yakmak olan bir itfaiyecinin sıra dışı hikayesine odaklanıyor. Romanın geçtiği bilim kurgu evreninde televizyon hayata tamamen hakim durumda. Her türlü kitap yasak, bulunan kitaplar derhal yok ediliyor. Kitap okumak ve kitaplar üzerine düşünmenin ağır cezalara çarptırıldığı bu gelecekte, kitaplar için direnenler de var. Ömrü kitap yakmakla geçen Montag, yeni komşusu Clarisse sayesinde kitapların gerçek dünyası ile tanışıyor. Böylece Montag, toplumun karanlığını sorgulamaya başlıyor ve tüm bildikleri ile yüzleşiyor. Mutluluğu ve mutsuzluğu sorgulayan roman, yaşadığı toplumun temel yoksunluklarını gören itfaiyeci Morgan üzerinden şu soruya yanıt arıyor: “Gerçeklerin öğrendikten sonra bu karanlık toplumda artık yaşanabilir mi?”

DÜŞÜNCELERİM

Dünyası, karakterleri ve uzunluğu, sırf vermek istediği mesaja oturması için yaratıldığından sönük kalmış. Bu yüzden mesajın sizde ne derece yankılandığı kitabı ne kadar beğendiğinizi belirleyecektir.

İlki açıkçası benim katılmadığım bir mesaj ama hala tekrarlandığına göre katılanı çok. “Televizyon kötüdür!” yazarların 80 yıldır ekmeğini yediği bir laf, gerçi günümüzde yerine internet aldı. Okuryazarlık, evlilik, komşu ilişkileri… her şeyi gelip mahvetmiş televizyon. Sanırsın ki radyodan önce herkes birbiriyle Shakespeare’i alıntılayarak konuşurmuş. Özüne indirgersek “Yeni nesil çok bozdu, biz böyle değildik.” goygoyu. Binlerce yıl önce de yapılıyordu, bugün de yapılıyor. Yazarın daha sonra birçok televizyon şovunda çalışması, hatta kendi şovunu yapması da büyük ironi.

Değindiği bir diğer konu da sansür, ve özellikle de bugünkü “cancel culture” denilen kavrama çok yakın bir şekli. Burada uzun uzun Amerikan azınlık politikalarını konuşmak istemiyorum. Keşke üzerinde daha çok dursaymış.

Bilim kurgu ögeleri açından ise takdir etmek gerek; kulaklık ve düz panel ekranlar var; araştırsak büyük ihtimalle daha eski eserlerde de örneklerini buluruz ama önemli olan bunları kullanış şekli.

170 sayfacık ve tür için önemli bir eser olduğundan okumanızı öneririm. Fahrenheit 451’e benzer bir kitap arıyorsanız Walter Tevis’in Mockingbird kitabını deneyebilirsiniz. Neredeyse aynı konu ama daha ilginç bir dünyada ve daha iyi yoğrulmuş karakterlerle.

14 Beğeni

İmdat. Kurtarın beni :smiley:

6 Beğeni

Stanislaw Lem’ in Siberya’ sı bitti.

Gerçeküstü, tuhaf, sempatik, ironik, metalik, yer yer komik, acayip bir evrende geçen, iki mühendisin uzayda ve robotlarla olan maceralarının anlatıldığı öyküler okudum. Geleceğe dönük tahminlerin olduğu, eleştiri makinesinin işletildiği iki yüz yetmiş sayfalık bir kitap.

Ustanın diğer kitaplarını okuduktan sonra bu üslubu biraz garipsediğimi söylemem gerekir. Aslında pek çok hikayenin arasında bu üslupta bir kaç hikaye olsaydı güzel bir tat bırakabilirdi ancak iki yüz yetmiş sayfa boyunca bu üslupta bir kitap okuyunca kitabın yarısından sonra artık başlangıç meridyenimin konumunu şaşırmaya başlamıştım. Tabii ki bu tarzı sevenler bu kitaba bayılacaktır bana göre. Okunmalı mı? Tabii ki.

NOT: Özellikle sondan bir önceki macera adeta bir gerilim hikayesi gibiydi.

22 Beğeni