Rica ederim. Büyülü Fener ile Alfa aynı grubun sanırım. Yani aslında aynı kitabı farklı bir kapakla basmış oldu Alfa.
Evet, şu an alfa’nın sitesini karıştırırken büyülü fener baskılarını da sattıklarını gördüm. Dediğiniz gibi anlaşılan. Bugün de bunu öğrendim :Dd
Bu arada ben de çoğu öyküyü okudum, gerçekten PKD’nin zekasına, hayal gücüne ve kalemine hayran olmamak mümkün değil. Okumadığım birkaç öykü kaldı.
Kur yapan ayakkabılar, demokrasi talebinde bulunan domuzlar, kendini bitki olduğuna inandıran hayat yorgunları… İnsan etkileniyor :Dd
Yapma @SJack adam, daha fazla kitap alamam xd
@SJack zaten ikinci ve üçüncü cildi sipariş verdim Alfa’dan. Yarın veya öbür gün gelir. Bu iki ciltteki öyküleri de okumak için merakla bekliyorum Diğer romanların da çoğunu aldım. Yani Pkd’ye ait ne varsa alıyorum
Seviyorum tarzını.
Blacksad 1 ve 2 (ÇR)
YKY baskısında 2 ciltte toplam 4 hikaye mevcut. Goodreads’te göre Amarillo adında 5. bir hikaye daha var ancak sanırım basılmamış. Hikayeler birbirinden bağımsız olduğundan seriyi eksik bırakma gibi bir durumu yok.
Çizimler enfes ancak hikayeleri kısa ve biraz yüzeysel buldum. Bundan dolayı da derinleşemiyor, vay canına dedirtmiyor.
Hikayenin kahramanı Blacksad ve kendisi bir kedi dedektif Hikayelerin geçtiği evrende tüm karakterler insan vücutlu hayvanlardan oluşuyor. Genel olarak “eh” veya 3.5/5 olarak puanlayabileceğim bir ÇR.
Özlemişim Asimov’dan Robot Öyküleri okumayı.
İçinde birbirinden güzel öyküler var. Tek öykü hariç (memuniyet garantilidir) diğer öykülerini daha önce okumamıştım. Bu yönüyle kitabı bir çırpıda bitirdim. Dr. Susan Calvin’i de takrar görmek harika oldu. Asimov bu karaktere resmen aşık olmuş.
Kısa, sade ve akıcı bir bilimkurgu öyküsü okumaknisterseniz Asimov en doğru adrestir.
Eskiden beridir severim Bradbury’i Ama bu öyküsüne bayılmıştım…
Ah be, Asimov öykü ve romanlarını İthaki (veya başka bir yayınevi) bassa süper ötesi bir şey olur. Tüm eserlerini kitaplığımda görmeyi istediğim iki yazardan biridir (diğeri PKD).
Bitmeyen Yağmur harikulade bir öyküdür benim gözümde. Bradbury’nin açık ara en iyi öyküsü olabilir.
@Blackheart benim de öyle. Asimov bir PKD iki. Bu yüzden bu iki yazarın kitaplarını elimden geldiğince yavaş yavaş bitirmeye çalışıyorum.
Ben bir umut İthaki basar diye bekliyor ve eskileri toplamıyorum ama görünen o ki bu umut boşa çıkabilir. Bakalım duruma göre ben de toplamaya başlayabilirim.
@SJack çok haklısınız, aslında ben de bu dediğinizin farkındayım. Bakalım artık, İthaki’ye göre hareket edeceğim.
İşiniz zor. Fiyatlar daha da arttı ve bazı kitapları bulamayabilirsiniz. Umarım İthki bir an önce Asimov konusunu çözer.
Henüz 100. sayfadayım. Bu kitaptaki en sevdiğim şey Victor Hugo’ nun Guernsey Adası’ na sürgün yollanıp, orayı çok beğendikten sonra cezası bitsede 15 yılını orda geçirmesi ve din, toplum, doğa üçlemesindeki üçüncü kitabı olan Deniz İşçilerini oradan esinlenerek yazması ve Guernsey Adası’ na ithaf etmesi oldu
Ben bunu epub okumuştum tadı damağımda kalmıştı. Sırada çelik mağaralar okuyacağım ama epub olduğu için sürekli erteliyorum.
Çelik Mağaralar Robot serisinin ilk kitabıydı sanırım. Ben Ölü Gezegen adlı baskısını okumuştum o da çok güzeldir. Bilimkurgu ve Polisiyeyi harika bir şekilde işlemişti Asimov.
Aklıma direkt Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın yazdığı bir yazıdan dolayı Bodruma sürgün edilmesi ve dönmeyip yazılarında sürekli Bodrumu anlatmaya başlaması geldi. Hatta Bodrumu o kadar çok sevmiş ki mahlas olarak Halikarnas Balıkçısı’nı kullanmaya başlamış. Bilmiyorsanız Bodrum’un eski adı Halikarnas.
Şu ana kadar en çok beğendiğim cilt oldu diyebilirim.
Rüya Lordu’nun sonu melankolik yağmurlara sebep olan aşk acıları, aşklarının gerçekten değerli olduğuna kendini inandırmak için hepsinin hakkını verdiğine emin olacak kadar uzun süre kendini acılara hapsetmesi ve bu uzun süreli acılar yüzünden bazı konularda duyarsız bir ahlak anlayışı oluşturan kişiliği; kardeşi Hezeyan’nın diğer kayıp kardeşleri Yıkım’ı aramaya çıkmaları ile yeniden şekillenir.
Yıkımın peşinden giden herkes yara alır. Ve bu yeni yarası Rüya Lordu’nun değişmesine sebep olur. Aşk acıları yüzünden yağmurlar yağdırıp, iyiliğini gözeten kişileri görmezden gelip, ben burda acı çekiyorun yaa diye kendini sosyal izolasyona sokan Lordumuz, kardeşleri Yıkım’ın eski karakterinizi yıkalım yerine yenisini koyalım desturu ile bize hem yıkımın sadece moloz üretmek değil, yeni bir inşa için zemin hazırlamak olduğunu da gösterip kardeşinin değişmesine vesile olur.
Daha duyarlı ve daha umursar bir hal ile yeniden kendi alemine dönen Lordumuz görünüşte aynı olsa da o kadar değişmiştir ki düşlemin kapıları onu tanıyamaz.
Ben Amca’nın da dediği gibi veya demediği “Büyük yaralar, büyük değişimler getirir.”
Kitabın konusu: Bir bilgisiyar dahisinin dinleri derinden sarsacağı hatta yok edeceğini öne süren nereden geldik nereye gidiyoruz sorusunun cevabını bulması ve gelişen olaylar zinciri…
Daha önceden de kitabın yarısındayken bu başlık altına yorum yazmıştım. Yazarın yazış şeklini sevmediğimi, beni pek tatmin edemediğini sonunda bu soruya iyi bir cevap alabilirsem Dan Brown’a bir kez daha şans verebilceğimden bahsetmiştim.
Kitabı nihayetinde bitirip bu iki soruya cevap aldığımda ne yalan söyleyeyim beni hiç etkilemedi çünkü bildiğim şeylerdi. Ve dünyadaki büyük çoğunluğun da bildiğini düşünüyorum. Diyeceklerim bu kadar zaten bu kitapta Dan Brown’un en zayıf eseriymiş. Bunu öğrendikten sonra bir şans daha vermeye karar verdim Da Vinci şifresi ile. Herkese iyi akşamlar.
Çoğu kişi en çok Da Vinci’yi över ama benim için Melekler ve Şeytanlar bir başkadır. Sırf kitap bitmesin diye kendimi zorlayıp okumayı bırakırdım ki aldığım haz birkaç gece daha sürsün. Şiddetle tavsiye ederim.