Frank Herbert - Dune
Spoiler içermez.
Okuduğum en iyi bilimkurgu. Açık ara bu böyle. Bazı eserlere puan vermek falan baya gereksiz bence. Özellikle 1-5 arası yıldız vermenin hassasiyeti çok düşük. Bu kitap 5 yıldız alıyor ama onunla yarışacak kaç tane 5 yıldız verdiğim kitap var? Çok az.
Aslında hakkında çokça inceleme, spoiler ve açıklama bulunmasından dolayı ben genel anlamda kitabın ne anlattığından değil de biraz daha yan yollardan bahsetmek istiyorum. Umarım keyifli bir yazı olur okuyanlar için. Okurken size zarar verecek bir spoiler vermeyeceğim.
İçerisinde Arapça, Farsça terimler bulunan, tuhaf bir kitap aslında.Zaten böylesi güzellikler böylesi tezatlardan, tuhaflıklardan çıkmaz mı her seferinde? Mükemmel bir anlatım var. Bölüm başlarındaki Prenses İrulan’a ait yazılar, anılar, bazı kitaplara atıflar, ufak cümlecikler… Günümüzde çok kullanılmaya başlanan bir yöntemin(Brandon Sanderson çok sever) en başarılı örneklerinden birisi. Hatta birincisi belki de. Bir iki örnek vereceğim elbette.
" Sonuna kadar izlenen yol insanı hiçbir yere götürmez. Bir dağın gerçekten dağ olup olmadığını anlamak istiyorsanız ona yalnızca birazcık tırmanın. Eğer dağın tepesine ulaşırsanız, dağı göremezsiniz."
Kitabın ortalarında Paul, yerli halk Fremenler tarafından ilk etapta “çocuk adam” olarak çağrılıyordu. Komik bir çeviri olmuş. Tabi günümüz için. İçimden habire nar ekşisi isteyip istemediğini sordum çocuk adama
Dune ve Buz ve Ateşin Şarkısı serileri arasında büyük benzerlikler dikkatimi çekti. Bunun gibi bir diğer durum da Yüzüklerin Efendisi - Harry Potter arasında vardı. Çok fazla esinlenme mevcuttu. Bu iki siyasi kurguda ise, biri(Dune) daha çok bilimkurgu, biri(BVAŞ) fantastik tarafını temsil ediyor gibi bir durum olmuş. Martin’in esinlendiği ise kesin bana göre. Mesela Hawat-Littlefinger, mesela Wildligs-Fremens, mesela Müeddib-Azor Ahai… Böyle elli tane benzerlik sayarız da yine elli birinciyi bulabiliriz. Mesela büyük hanedanlar olması. Bu ailelerden birinin daha gururlu, diğerinin daha emperyalist ve çıkarcı olması yine örnek olabilir. Mesela vaadedilmiş bir prensin o sürülmüş ya da yerli halkla br şekilde bir bağ kurması, onlarla zaman geçirmesi ya da yaşaması… Ya da Stilgar’la Tormund’u, Chani’yle Ygritte’i benzeten bir ben olamam herhalde. Ne bileyim efsanevi dövüş ustaları falan… Tabii ki Martin’in esinlendiği öykünün gerçek tarihten geldiğini zaten biliyoruz ama Martin bunu yaparken, muazzam eserini Dune’dan da besleyerek iyice mükemmelleştirmiş. Saygı duyuyoruz. Rahatsız olacak bir durum değil.
Dune aynı zamanda alegorinin dibi. Belki Yüzüklerin Efendisi’nden bile daha fazla alegori var içinde. Arrakis, Ortadoğu’ya, İmparatorluk, emperyal güçlere, Harkonnenler ise emperyal güçlerin Ortadoğu’daki pis işlerini yapan katil devletlere ne kadar da benziyor değil mi? Coğrafyada su sorunu baş göstermişken, yer altında baharat adında bir zenginlik olmasına ne demeli? Petrol alegorisi burada güzel işlenmiş. Din kavramına ise çok ilginç ve aslında günümüzde de karşılığı olan bir açıdan yaklaşılmış. Dine ya da o yerli halkın inançlarına bakıldığında, bunun aslında o insanların kafasına kasten sokulmuş bir büyük planın parçası olduğunu görüyoruz. Bene Gesserit denilen grup bu konuda çok kilit noktada. İnsanların din algısı eserde bilimle, kurgubilimle açıklanıyor aslında. Şu güzel alıntı da din-siyaset birlikteliğiyle ilgili çok etkileyici geldi bana.
" Din ile siyaset aynı arabada gittiğinde, sürücüler karşılarında hiçbir şeyin duramayacağını sanır. Dümdüz gider, giderek hızlanırlar. Engelleri tamamen göz ardı eder ve körlemesine gidenlerin uçurumları çok geç fark edeceğini de unuturlar."
Ne diyeceğimi bilemiyorum. Katman katman bir şaheser. Her sayfası dolu, her sayfası bize bir şeyler veriyor. Bunca bilginin, olayın olduğu bir eserin konusundan bahsetmek istemedim. Hangi birini anlatacaksın ki? Tek söylenmesi gereken, okuyun. Bu kitabı okuyun. gerçekten güzel bir kitap. Pişman olmanız imkansız.
goodreads’te de bir like alırım her zamanki gibi.