Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Tıpkı ben :slight_smile: (Dune için konuşmuyorum, çünkü henüz okumadım, ama genel düşüncem bu şekilde)

1 Beğeni

Bu Kardan Adam Olmaz - Hasibe Özdemir

Her sayfası, her satırı muhteşem. Okumaya doyamıyorum. Uzattıkça uzatıyorum, azar azar, dirhem dirhem okuyorum ama bitecek.

Bu kadar özgün ve özlü bir dil nadir görülür. Başka yazarın elinde 10-15 sayfa sürecek, açıldıkça açılacak hikaye Hasibe Özdemir’in dilinde 3 sayfada bir tohum gibi içinize bırakılıyor. O tohum günlerce büyüyor zihninizde, meyve veriyor, sizin öykünüz oluyor.

Mutlaka okuyun. Mutlaka.

15 Beğeni


Son dört gün Brubaker maratonu oldu biraz :sweat_smile: Fatale’ı ikinci kez okuyorum, çok çok iyi bir seri. Özellikle Fatale ve Criminal’ı dilimizde görmemek, Klaus (Boom) gibi büyük kayıp. Hayıflanmamak elde değil. Başta Presstij olmak üzere ülkemizde bağımsız basan yayınevleri olabildiğince desteklenmeli.

17 Beğeni

images

Phlebas’ı Hatırla

İain M. Banks harika bir evren yaratmış; İdirliler, medjeller, değişçinler, insanlar ve insansılar… Ayrıca Orbita denilen "halka dünya"lar (yazar bunu Larry Niven’dan alıntıladığını söylüyor), gezegenler, yapay zekalar, uzay gemileri ve bitmeyen aksiyon. Gerçekten kitap bitince sanki 5 kitap okumuş gibi oldum. O kadar fazla olay vardı ki, zaten kitabın tanıtımında da dediği gibi, tam bir uzay operası. Ana görev biraz zayıf kalıyor genel kurgu yanında. Bir de son bölüm biraz fazla uzuyor sanki. Ama yine de keyifli bir okuma oldu.

Kitapla pek çok kitap arasında benzerlik bulmak mümkün, örneğin bir bölümünde biraz Bu Ölümsüz havası aldım, başka bölümünde Yaşlı Adamın Savaşı tadı verdi. Özellikle üslup olarak Scalzi ile benzerlikler taşıdığını söyleyebilirim. Yine Scalzi’nin Consuları sanki Banks’in İdirlilerinden esinlenme gibi geldi bana. Ortak çok nokta olduğu bit gerçek.

Kitabın kapağındaki arkadaşımız ise bir İdirli. Kitap esasında bir din - ateizm savaşı. Taraflardan birisi de işte bu İdirli dostlarımız. Karşılarında ise Kültür denilen bir insan - makine ortaklığı var. Ana karakterimiz ise İdirlilere hizmet eden Horza isimli bir Değişçin. Fakat biz okurken sanki anakarakterden ziyade, Kültür’e hak veriyor gibiyiz. Giriş bölümünü çok sevdiğimi söylemem lazım.

İlk bölümden sonra hikaye başlıyor ve maceradan maceraya atılıyoruz. Bu kadar hareketli olunca da oldukça yorucu oluyor açıkçası. Bu yüzden (ve de işlerimin yoğunluğundan) bitirmem uzun sürdü. Genel olarak beğendim. Özellikle kitabın sonunda ekler bölümü ve kapanış bölümleri harikaydı. Kültür adına baya açıklayıcı oldu hem de kafamdaki sorulara yanıt verildi bu bölümlerde (tabii karakterlerin akıbeti hakkında da bilgiler vardı). Kitapta iki yerde ışık hızından hızlı gibi imalar vardı, ben bilim kurguda abartılı olmamak kaydıyla fantastik öğleri bile kabul edebilirim ama fiziki yasaların gerçekçiliğini kaybetmesi benim bütün ilgimi bitirir. Lakin bu durumun tam olarak öyle olmadığı, ışık hızının açılmadığı, üst uzaya geçiş ile yolların kısaltıldığı yazar tarafından gayet güzel açıklanmış ekler bölümünde. Sonuyla ilgili spoiler yazacağım, kitabı okumayanlar açmasın kesinlikle;

Yalnız kitaptaki neredeyse bütün karakterlerin ölmesi hoşuma gitmedi. Daha farklı bekliyordum ama beklediğim son daha mı iyi olurdu emin değilim. Ben hepsi yeni bir ekip olur, ne İdirlilerle ne de Kültürle çalışmayan korsan grup olurlar gibi bir şey tahmin ediyordum. Ah Horza ah…

Herkese keyifli okumalar dilerim.

32 Beğeni

Hz. Muhammed’i normal bir insan gibi anlatan ya da daha doğrusu abartmadan anlatan biyografi veya anlatımlara rastlamak zordur. Lesley Hazelton nispeten objektif bir anlatım ile Hazreti Muhammed’i anlatmış. İster müslüman olun ister diğer dinlere inan biri olun kesinlikle okumanız gereken bir eser olduğunu düşünüyorum. Bu kitaptan sonra Hz. Muhammed’i anlamaya daha fazla yaklaştığımı düşünüyorum.
Ek olarak yabancı dilde basılan kitapların kapaklarını daha başarılı buldum. Bizde sanırım tepki çekmemek adına sade bir şey kullanmak istemişler.
images (5)

23 Beğeni

Bu seriye daha öncede başlamıştım ama bazı özel sebeplerden ötürü bırakmıştım. Şu an tekrardan başladım. Bundan önce de Yeni Baharı okudum. Ama bu seri hakkında bir sorum var. Bütün kitaplarda betimlemeler fazla mı? Okurken bu beni çok yordu.

9 Beğeni

Betimlemenin sözlük karşılığı bu seri.

1 Beğeni


Kendini inşa eden bir evren, zamanın neresinden baktığınıza bağlı olarak kendini yıkan bir evren sayılmaz mı? Hayatta kalmak için atılan her adım bizi alternatif geleceklerden birine sapmak mecburiyetinde bırakmaz mı? Ve sapılan bu gelecek ızdırap dolu bir yıkım getireceğini kulağınıza fısıldadığında ne hissedersiniz? Bırak git… Bırak git… Bırak git…

Bir tanrının sebep olduğu geleceğe karşı kayıtsız kalmakla ya da kendini olacaklardan sorumlu tutması tamamen kendi insiyatifine mi bağlıdır? Peki öyleyse bir Tanrıyı kendinden başka ne durdurabilir?

24 Beğeni

Gerçeklikle mitlerin hoş bir şekilde harmanlandığı, yazıldığı zamanın ötesinde bir kitaptı.

Kitabın ana karakterlerinden birini gerçekten çok sevdim. Bir ara onunla ilgili büyük bir hayal kırıklığı yaşadım.

600 sayfa boyunca acaba ne olacak hissi peşimi bırakmadı.

Gözleri Tamamen Kapalı filmi ve Parfümün Dansı da bu kitaptan birtakım esinlenmeler taşıyor gibiydi.

10 küsür yıl önce edindiğim Koleksiyoncu kitabını henüz okumamışken yeni aldığım Büyücü’yü daha önce okudum. Yazarı 10 yıl boyunca bir kenara itelemiş olmanın utancını yaşadım.

24 Beğeni

Ben pek sevememiştim Phlebas’ı Kültür medeniyetinin ideolojileri yeterince iyi anlatılamamıştı. Yazarda bunu farkında olacak ki kitabın sonuna kültür ile ilgili bir makale yazmış. Ben Phlebas’in daha derin bir kitap olmasını beklerdim ama değildi. Benim için sınıfta kaldı :joy:

Ama yiyiciler kısmı efsaneydi. Orayı yazarken yazar LSD filan kullandı herhalde :joy::joy::joy:

1 Beğeni

Abartılarak anlatılmış 1-2 kitap örneği verir misiniz ? Merak ettim, okumak isterim.

Bol betimlemeli bir seri (ortalarda abartıya kaçıyor.) ama bazı kitaplarda çok yüzeysel geldi Zaman Çarkından sonra.

1 Beğeni

Daha ziyade idirli tarafından yaklaşıldığı için biraz Kültür kısmı eksik, katılıyorum. Kitabın sonundaki makale bu kitaptan ziyade genel seri ile ilgili ve evet bu kitapta Kültür kısmı eksik olduğu için muhtemelen eklemişler. Ama ben aksiyonunu ve evrenin genişliğini çok beğendim. Belki felsefi durumlar eksik ama her kitapta da felsefi arka planın çok açılmasına gerek olduğunu düşünmüyorum. Böyle hareketli ve ilgi çekici kitaplar da kendi alanında gayet başarılı oluyor. :slight_smile:

2 Beğeni

https://forum.kayiprihtim.com/t/en-sert-bilimkurgu-destanlarindan-kultur-serisinin-ilk-kitabi-turkcede/16122

Ben bu yazıyı okuyunca almıştım. Tabi en sert yazınca insan bir beklentiye giriyor.

2 Beğeni

Kültür serisini severim ama en sert demek yanlış olur çünkü sert bilim kurgu değil zaten.

Serinin sonraki kitapları Kültür perspektifinden veriliyor ve daha çok beğenilmiş. Zaten goodreads puanlarına bakınca belli oluyor.

2 Beğeni

Abartıdan kastım Hz. Muhammed’i ilahi bir varlık gibi gösteren ayı parçalamış, kütük ile konuşmuş…ve gibi gibi anlatımlarla onu anlamamızı gerçekten neler yapmaya çalıştığını görmememizi sağlayan çeşitli ilahıyatçı veya bu tür ünvanlar kullananları kast ettim. Bunların konuşmalarında Hz. Muhammed’i masalsı bir varlık olarak görüyorum. Ama bu kitap onun insan yönünü çok güzel anlatmış.

5 Beğeni

Sert bilim kurgu derken hard sci-fi değil de, geçtiği ortamın sertliğini kastetmiş olabilirler. Böyle grimdark havası var gibi phlebas kitabında. Kötülük, ölüm ve şiddet içeriği yüksek biraz. Belki o kastedilmiştir. Yoksa dediğiniz gibi sert bilim kurgu değil türü. Bir de biraz uzadığı için beğenilmediğini düşünüyorum. Sonlarında olanlar biraz gereksize kaçıyor gibi. Diğer kitaplardan sanırım Player Of Games de çıkacak bkk içerisinde, onu da bekliyorum merakla.

2 Beğeni

Serinin 2. kitabının daha iyi olduğunu duydum. Merakla bekliyorum. 2. kitap ile birlikte Kültüre yakından bakma şansı elde ediyormuşuz.

Albert Camus - mutlu ölüm

Herkesin işleneceğini bildiği bir cinayet hikayesi Kırmızı Pazartesi. Kimin öleceğini, öldürenin kim olduğunu ve sebebini en başından itibaren biliyoruz. Yazar da zaten kitabına başlarken " Santiago Nasar, onu öldürecekleri gün, Piskoposun geleceği gemiyi karşılamak için saat 5.30 da kalkmıştı." cümleleriyle başlayarak burada önemli olanın, okurken dikkat etmemiz gerekenin cinayet değil. Bu aşamaya nasıl gelindiği ve toplumun bu cinayet karşısında ne yaptığıyla ilgiliydi. (Aslında ne yapmadığı dersek daha doğru olur çünkü bu cinayetin olmaması için hiçkimse hiçbir şey yapmıyor…)

Màrquez çocukluğunun geçtiği kasabada yaşanan bu töre cinayetini, kendine has araştırmacı üslubu ile aktarıyor bize. Ben ilk okuduğumda bana da bir töre cinayeti, bir eden bulmuş hikayesi gibi gelmişti durum ve üzülmeme, sonundan çok etkilenmeme rağmen o kadardı. Şimdi okuduğumda ise aslında bize anlatılanın bu töre cinayetinden çok toplumun yaşananlar karşısında gösterdiği ve göstermediği tepkiler bütününü ele aldığını daha iyi gördüm. Belki üçüncü kez okuduğumda daha farklı yerlerden dokunduğunu hissedeceğim.

1981 yılında yayımlanan bu kitap; aslında suçsuz olabilecek (ve pek çok kişinin böyle düşündüğünü görüyoruz kitapta) bir kişinin öldürülmesine toplumun bu kadar tepkisiz kalmasıyla, bu günlerde yaşadıklarımız içinde ve insanların birbirinden uzaklaşmasını göstermesiyle bir ışık oluyor adeta.

21 Beğeni