Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Beklentim büyük, bakalım nasıl çıkacak

7 Beğeni

Özellikle fabrigayı okursanız çok beğenebilirsiniz. Özellikle otobiyografik sayılabilecek çok iyi bir hüzünlü hikayedir. Türkiye’nin ilk yıllarında Zonguldak’a kurulan ilk fabrikayı anlatır. devamı spoiler olacağı için yazmıyorum.

2 Beğeni

image

Amok Koşucusu - Stefan Zweig

En çok okunan Zweig kitaplarından birisi olmasına rağmen beni pek etkilemeyen bir kitap oldu. Bundan önce Zweig’tan sadece Satranç okuduğum için Zweig uzmanı sayılmam ama tarzları çok benziyordu. Sanırım çoğu kitabı benziyordur varsayımında bulunsam yanılmam.

Bir çeşit kişilik bozukluğu ya da vatan hasretinin farklı bir boyutunu yaşayan bir doktorun hikayesini okuyoruz (ben dinledim). Sıkmayan ama hop oturup hop kaldırmayan bir kitap. Bazı incelemeleri okudum, kitaba “ırkçı” filan denmiş (yani demek istediğim kitapta ırkçı bir karakter olduğu değil de yazara ırkçı denmiş) ama kitabın ırkçılıkla ilgisi yok, psikolojik problemleri olan birisinin hikayesi anlatılıyor. Sanırım bazı okurlar fazla hassas.

Yukarıda beni pek etkilemedi demiştim, bunun sebebi doktorun kadına karşı duygularının çok yavan bir temele oturtulmaya çalışılması idi. Zweig tabii ki bomboş bırakmıyor o kısmı ama tam anlamıyla da dolduramıyor maalesef. Evet bazı özel durumlar var ama dediğim gibi yine de inandırıcılıktan uzak. Tam olayların zirve yaptığı yerde insan “hadi be oradan” diye düşününce, kitaba da tam anlamıyla ısınamıyor haliyle. Yine de dediğim gibi, sıkıcı değildi, gayet akıcı idi. Seslendirmeyi de beğendiğimi ifade edeyim.

Kitaba notum 7/10. Okuma alışkanlığı kazanmak ve yoğun okumalar sonrası kafa dağıtmak isteyenlere tavsiye ederim. Yine de yüksek beklenti ile başlamamak faydalı olur kanısındayım.

13 Beğeni

Zweig okuması yapmak için başladığım ilk kitap Amok Koşucusu idi. Diğer kitapları da böyle mi bilmiyorum ama o kadar yavan geldi ki bir daha Zweig okumadım. Okumayı da pek düşünmüyorum. :slight_smile:

O yavanlık beni de rahatsız etti işte, spoiler olmasın diye ne olduğunu yazmadım. Sıkıldın mı diye sorarsanız, hayır sıkılmadım ama favori yazarlarım arasına girecek gibi de görünmüyor. Yine de Satranç kitabı bundan iyiydi, ona da bir şans verebilirsiniz.

2 Beğeni

GILGAMIŞ DESTANI

Okuduğum versiyonu 140 sayfa: 60 sayfa destanın kendisi; 80 sayfa ise destanın arkeolojik tarihi, zamanla ne değişimlere uğradığı ve antik mezopotamya hakkında bilgilerden oluşuyor. Sıfır bilgiyle başlamam bir sorun olmadı yani.

Mitoloji ya da antik uygarlıklar ilginizi çekmese bile günümüze ulaşan en eski edebi eseri okumanızı öneririm. En azından size, insanın hep aynı sorunlarla uğraştığını hatırlatır.

12 Beğeni

Zweig’ın öykülerinden ziyade biyografi ve monografileri daha güzel geliyor bana. Oradaki dilin akıcılığı, anlatış şekli okuyanı bağlıyor. Bir göz atmanızı öneririm. Özellikle Vicdan Zorbalığa Karşı çok etkileyicidir

3 Beğeni

Elimde okumayı bekleyen o kadar çok kitap var ki. :slight_smile: Ama bir Zweig okuyayım daha dersem bu önerinizi kesinlikle dikkate alacağım.

1 Beğeni

Dediğiniz kitap Storytel’de varmış, hemen aldım listeye. Teşekkürler öneri için.

1 Beğeni

Rica ederim, umarım beğenirsiniz :smiley:

1 Beğeni


Ruhlar Dükkanı
Favori King kitabım oldu diyebilirim. Gerekli Şeyler mağazasını çok farklı buldum. Daha ilk sayfalardan kendimi sanki o kasabada hissettim. Leland Gaunt karakterini çok sevdim.

9 Beğeni

The Poppy War_

R.F. Kuang – The Poppy War

Okuma etkinliği kapsamında okudum kitabı ve genel anlamda severek okudum.

Kitapta Fang Runin ya da kısaca Rin adında, 16 yaşında bir kız çocuğunun hikayesi anlatılıyor. Kendisi bebek yaşlarındayken bir savaşta yetim kalmış. Ona bakan üvey ailesi onu çocukları yerine ailenin bir işçisiymiş gibi görüp ona göre davranıyor. Rin de hem bu hayattan kurtulmak hem de prestijli bir okula girerek geleceğini şekillendirmek için kendi başına bir sınava hazırlanıyor. Kitabın ilerleyen sayfalarında Rin’in aldığı eğitimi görüyoruz. Sonrasında savaş çıkıyor ve özellikle kitabın sonlarına doğru grimdark türünün hakkını verecek derecede karanlık bir noktaya ulaşıyoruz.

Kitabın yazarı hakkında biraz bilgi vermek gerekirse, kendisi modern Çin tarihi konusunda eğitim almış, sinoloji yani Çin dili ve uygarlığı konusunda akademik çalışmalarına devam eden bir kişi. Bu kitabı ve serinin diğer kitaplarını öğrenimine devam ederken yazmış. Kendisiyle yapılan röportajlarda yazarlığı tam zamanlı bir iş olarak yapmak istemediğini, asıl işinin akademisyenlik ve öğretmenlik olacağını ifade ediyor.

Bu bilgilerden neden bahsettim? Çünkü bunlar yazarın kitabı yazış biçimini etkilemiş. Birçok fantastik romanda gerçek hayatta yaşanmış olaylardan esinlenilir ve hikayenin içerisine yedirilir. Burada ise bence esinlenmenin çok ötesine geçiliyor. Yazarın amacı aslında sıradan bir fantastik roman yazmak değil. Fantastik öğelerle soslanmış bir roman içerisinde Çin tarihini anlatmak istiyor. Kitapta yaşanan birçok şeyin gerçek hayatta bir karşılığı bulunuyor. Örneğin kitaba adını veren “Poppy” bitkisi haşhaş bitkisine denk geliyor. Çin tarihinde 19. yüzyılda İngiltere ile yapılan afyon savaşları (İngilizcedeki adıyla opium wars) kitabın adının esin kaynağını oluşturuyor. Okuma etkinliği sayfasında değindiğim, burada ise spoiler oluşturabileceği için detay veremeyeceğim başka birçok benzerlik var.

Kitapta yaşananları okurken hep anlatılanların gerçek hayatta neyin karşılığı olabileceğini düşündüm, bu da bana apayrı bir deneyim yaşattı. Aynı anda hem kurgu hem de kurgu dışı kitap okuyor gibi hissettim.

Kitapta olumsuz gördüğüm noktalar arasında ana karakter Rin’in bazı tavırlarını sayabilirim. Rin mütevazı bir hayatı olan, geldiği noktaya kendi çabalarıyla adeta tırnağıyla kazıyarak gelen biri olarak betimleniyor kitabın başında. Buna rağmen bazı davranışları ve söylediklerinin bu karaktere pek uymayan bir şımarıklık içerdiğini düşünüyorum. Olumsuz gördüğüm bir diğer nokta ise bazı diyalogların fazla Hollywood/Amerikanvari gelmesi oldu. Ama bu olumsuz noktalar kitabın olumlu yanlarının etkisini benim için azaltmadı, o yüzden serinin diğer kitaplarını da okumaya devam edeceğim.

13 Beğeni

Richard K. Morgan - Değiştirilmiş Karbon bitti.

Değiştirilmiş Karbon üzerine bilim kurgu ve siberpunk kılıfı giydirilmiş bir dedektiflik hikayesi. Dört yüz doksan sayfa boyunca bir cinayetin soruşturmasını okuyoruz. Bu gelecekte insan zihinleri dijitalleştirilip bedenlere aktarılabiliyor. Böyle bir ortamda en zengin abilerimizden bir tanesi bir kılıfının içindeyken ölüyor. Ölen abimiz diğer kılıfına geçip bir dedektif tutup ölümünü soruşturmasını istiyor: Acaba intihar mı ettim yoksa öldürüldüm mü?

Uzak bir gelecek, insanlar galaksiye yayılmış, dünya siber punk bir distopyanın içinde, insan zihni dijitalleştirilebiliyor ve klonlara, sentetik vücutlara aktarılabiliyor vb. Bu konular tam benlik konular ancak tüm bu konular bir dedektiflik veya polisiye bir temaya giydirildiğinde işler benim açımdan sıkılma seviyesine ulaşabiliyor. Sonunu merak etmeseydim bu kadar okur muydum bilmiyorum. Sonu da zateh ehh mehh işte. Sanki daha kısa olsaydı daha ilgi çekici olabilirdi gibi geldi bana.

Anlatımın akıcılığında bir sorun görmedim. Kolayca okunabilen bir kitap. Öyle olmasaydı bitmezdi zaten :slight_smile:
Kitapta çok fazla denilebilecek kadar basım hatası var ve bu da kimi yerlerde okumayı zorlaştırıyor. Ve son olarak bir şey fark ettim ki ben polisiye roman sevmiyormuşum. Üzerine ne kadar sevdiğim soslardan da koysanız saf polisiye benlik değil. Okuyup öğrenmiş oldum. Büyük bir hevesle aldığım bu kitabı okuduktan sonra serinin diğer kitapları hakkında tereddütlerim var. :smiley:

21 Beğeni


Mustafa Çiftci - Adem’in Kekliği ve Chopin

Bir Mustafa Çiftci kitabı daha bitti. Kitapta yazarın diğer kitaplarına göre daha fazla öykü vardı. Toplam öykü sayısı on altıydı. Öykü sayısı fazla olmasına rağmen bazı öyküler çok kısaydı. Yine de hepsini beğendim. Çati’ye Kıyamam, Neşeli Gelin ve Diyeşet bu kitaptaki en sevdiğim öyküler oldu. Ayrıca yazarın diğer kitaplarını da hesaba katınca en sevdiğim öyküsü Diyeşet oldu.

6 Beğeni


Yükselen Dünya’nın Savaşları Suikastçılar Mezhebi

Kitabın bazı yerlerinde Doğan Egmont bu kitabı bastı diye düşünmeden edemedim. Kitabın içinde kitabın yaş grubu azalıp artığını hissettim. Güzeldi Goblin Kraldan sonra ilaç gibi geldi. Fantastik seri sevenlerin okuması iyi olur.

Darth Bane Yıkımın Yolu
Star wars seven herkesin okuması gereken bir seri bence. Mükemmeldi bir kitaptı arada çıkan çeviri hataları bile bozamıyor kitabı. Direk aradığım türden Star Wars eseri. Tek kusur bana göre kitabın en sonunda küçük kızın verdiği son cevap zorlama olmuş bence.

6 Beğeni

(Objektiflikten uzak bir yorum olacak, şimdiden uyarıyorum. Genellikle bir kitabı bitirdikten birkaç saat sonra kitap hakkındaki genel görüşlerimi sunarım. Ama uzun zamandır beni bu kadar etkileyen bir yapıt olmadığı için tüm duygularımı tazeyken damlatmak istedim.)

Kelimeleri nasıl seçeceğimi bilemiyorum. Övgüler, methiyeler dizmek dilime varmıyor. Ne desem az kalacak.

Lirik, şiirsel, romantik ve zarif bir dil… o kadar tempolu ki bir süre sonra koşturuyormuş hissine kapılıyorsunuz. Dostoyevski’den bile daha aşağılık bir yazarsın sen Edmond Rostand. Tek bir kitapla nasıl olur da Shakespeare gibi bir dahinin tüm tiyatrolarına meydan okuyabilecek bir eser çıkartırsın?

Kitap metaforlarla, kinayelerle ve daha birçok muhteşem detaylarla dolu.

Cyrano de Bergerac; gürültücü, gururlu, korkusuz, kahraman. Koca bir buruna sahip olduğunu da unutmamak gerek. Kimsenin burnuyla ilgili espriler yapmasına mahal vermez, bizzat kendisi o kadar çok büyük burnunu aşağılar ki, uzun ve muhteşem tiradlarıyla karşısındakini yerin dibine sokmaktan beter bir halde bırakır. Zaten burnun kendisi de metaforlardan biridir.

Kafiyeli dilin hortumunda sürüklenirken Türkçenizin bozulmamasına dikkat edin. Yazıyı yazarken birkaç kez kaptırıp şiir yazma zorunluluğunda hissettim.

İkiyüzlülüğe ve soyluların yüksekten bakan bakışlarına asla boyun eğmeyen bir başkaldırıdır Cyrano. Ne lafını, ne de kılıcını esirger. Fakat aşk konusunda cesaretsizdir. Bir kılıçla çarpışmaktan korkmaz. Birinin ona kılıç doğrultması, onu keyiflendirir. Ama aşk onu kılıçsız bırakır. Çırçıplak soyar ve kalabalığın ortasına fırlatır.

İşlenen aşkı anlatmak istemiyorum. Hayır. Yapamam. Ben, Edmond Rostand kadar iyi anlatamam.

En az sivri burunu kadar sivri dile sahip gürültücü dostumuzun hikayesine ortak olursanız, Cyrano’nun büyük burnuna kaçamak bir bakış atmayı bile aklınızdan geçirmeyin.

13 Beğeni

Modern romanın ilk büyük örneklerinden biri kabul edilen Karanlığın Yüreği’ni okuyorum. Sarsıcı ve sürükleyici bir eleştirel roman bekliyordum okuma öncesi. Ne yazık ki üçte ikisini bitirmeme rağmen sarsıcı ve sürükleyici bir eserle karşılaştığımı söyleyemeyeceğim. Dokunmadı kitap bana. Çeviri kaynaklı da olabilir, emin değilim. Romanın eleştirel boyutu da zayıf geldi. Bakalım sonuyla tatmin edecek mi?

9 Beğeni

Bu güzel çeviri için çevirmeni de anmak gerek:
Sabri Esat Siyavuşgil

Çevirinin güzelliği için kısa bir kesit:



Çiftci’nin her kitabı, her öyküsü şahane.

12 Beğeni

image

50 Soruda Yapay Zeka - Cem Say

“50 Soruda” serisini bir süredir takipteydim ve tüm seriyi yavaş yavaş alma planları yapıyordum. Storytel’de en çok merak ettiğim 50 Soruda Yapay Zeka kitabını görünce hemen dinlemeye başladım.

Boğaziçi Üniversitesi’nde akademisyen olan Prof. Dr. Cem Say tarafından yazılan ve yapay zeka ile ilgili 50 soruya verilen yanıtlar ile okuyucuya konuyla ilgili bilgi verilmek istenen bir çalışma. Kitabın başında Say “umarım sözelciler sıkılmaz” gibi bir temennide bulunuyor ancak maalesef bu konuda pek başarılı olamıyor. Giriş kısmının çok fazla teknik terim içermesi ve bana kalırsa biraz gereksiz info dump ile dolu olması sebebiyle insanların sıkılması gayet doğal.

Yapay zeka benim işim ve uzmanlığım olduğu için eğlenceli bir kitap olur diye düşünerek başladım okumaya ama hayal ettiğimi bulamadım, özellikle ilk yarısında. Ama tabii, kitap hepten kötü değil, özellikle 30. sorudan sonra daha ilgi çekici hale geliyor. Son kısım (düşünce deneyleri) ise çok çarpıcı, uzun zamandır benim de üstünde düşündüğüm konulara değinmiş Say.

Kitabı maalesef herkese tavsiye edemiyorum. Her ne kadar yazarı herhangi bir ön koşul gerekmiyor demese de bence biraz temel bilgi gerekiyor. Teknik terimler ise konuyla ilgisi olmayanlar için kitapla kişi arasına ciddi mesafe koyuyor haliyle.

Kitabı dinlerken, bu kitabı ben yazsam nasıl yazardım diye hayal kurdum. Belki haddim değil ama 50 soruda yapay zeka kitabını yazabilirdim ve çok da beğenilirdi diye düşünmeden edemedim. Akademik geçmişim de olduğu için insanların seviyelerini görebilme ve hedef kitleye uygun içerik üretme konusunda kendime her zaman güvendim. Kim bilir, belki ileride bu hayalim gerçek olur. :slight_smile:

Son olarak kitaba notum 7/10. Seriden bir iki kitap daha okuyup, seriyi toplama kararımı ona göre vereceğim.

7 Beğeni

Figore’u forumu takip eden herkese önermek istiyorum.
Bir Türk yazarın yazdığı, doksanlar ABD’sinde geçen bu romanda
ağır-okur bir askeri okul öğrencisinin bilim, sanat, felsefe, kültür, edebiyat tartışmalarıyla ve sorgulamalarıyla geçen dört yıllık öğrencilik hayatı (gerçek bir okul romanı olarak) ayrıntılarla anlatılıyor. Antik Çağ, Orta Çağ, Rönesans, Reform, Sömürgecilik, Fransız ve Amerikan Devrimleri, Aydınlanma, Evrim-din tartışmaları, kuantum, askerlik sanatı, basketbol, İkinci Dünya Savaşı, ırkçılık vs. daha çok fazlası var.
Türkiye’de uzak yakın benzeri olan bir kitap değil

7 Beğeni