Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Genelleme sözcüğünü tüm erkeklerin kapsanmaması hakkında kullanmıştım. Muhtemelen sözcüğü yanlış kullandım. Yazarda görüp de onaylamadığım şey oydu. Erkek düşmanı olduğunu kabul eden birisi ve söylemlerinde de erkekler şöyledir, erkekler böyledir gibi saçma argümanlara başvurması yanlış. Bu tarz ifadeleri Twitter’da etkileşim için kullanmak daha makul.

Ben de aslında bazen rahatsız oluyorum eleştirilen şu ‘‘erkek’’ denilen güruh ile aynı kefeye konmaktan ama çoğu zaman da bunun aslında bireylere ithafen değil de ataerkiye yapılan veya çoğunluktaki diğer '‘erkekler’'e ithafen söylendiğini düşünerek okuyorum okumalarımı. Örneğin, Amerikan ırkçılığından bahsederken beyaz-Amerikan’lar eleştiriliyor. Bazı beyaz-Amerikan’lar denilecek hali yoktur sanırım. Onun gibi biraz bence. Sistematik olana ithafta bulunurken genel tabirlerin kullanılması gerekiyor bence.

Diğer taraftan bakarsak Schopenhauer gibi isimlerin kadınlar için açık şekilde yazdığı şeyler var ve bunlar takır takır da okunuyor, okutuluyor. Yani bu yanlış mı, her şeye aynı bakabilir miyiz veya bakmamalı mıyız sürekli tartışılacak bir şey ama bazı durumlarda da ‘‘erkek düşmanlığı’’ aslında ‘‘erkek düşmanlığı’’ değil bence.

Kapağından değil de içeriğinden yola çıkarak tabii ki eleştirilebilir şeyler vardır. Sorgusuz sualsiz de hiçbir fikri üslubundan ve yönteminden bağımsız düşünmem şahsen orası ayrı. Schopenhauer açık ve net bir şekilde kadınlar şöylediri gayet kadınların hepsi için sarfederken günümüz eserlerinin ne kadarı erkekler derken erkekleri kastediyor bunu da düşünmek gerek bence. Üstelik sadece Schopenhauer değil ki. Felsefe tarihine bakın hepsinde görüyorsunuz bunu. Sokrates de mesela aklı başında olanlar ve kadınlar gibi farklı kutuplar varmış gibi söylemlere sahip. Kant keza aynı şekilde. Kimse konuşmuyor? Yani şunu demek istiyorum, erkek diye genelleme yapıyor diyen insanların birçoğu konuşmuyor bunları.

Dolayısıyla bence her şeyi kelimesi kelimesine almaktansa içerik, üslup, yöntem, fikir gibi şeylerin ince elenerek düşünülmesi gerektiği fikrindeyim.

1 Beğeni

Önceden ben de bu tarz söylemler içeren kitapları, yazıları garip karşılardım. Ancak bu dönem “Kadın Araştırmaları ve Çeviri” dersi aldım ve bakış açım değişti. Tabii ki feminizm eşitliktir aslında ama kadınları bu nefrete sürüklenmesinin kaynağı da ataerkillik maalesef.

Bu kitabı yeni gördüm ama asıl olarak fotoğraftaki diğer kitap (Erkekleri Doğrama Cemiyeti Manifestosu) hakkında yazmak istiyorum. Görünce dayanamadım. Henüz okumadım ama beni almaya teşvik eden bazı sebepleri burada da paylaşmak istedim. Belki okuduğumda uzun bir inceleme de yazarım. :slightly_smiling_face:

Radikal feminist olan yazar Valerie Solanas kişisel olarak kendi hayatında gerçekten çok kötü şeyler yaşamış, hatta bunlara bağlı olarak cinayet girişiminde bulunmuş zamanında. Yani yaşadıkları bu manifestoyu yazdırmış kısacası.

Bu kitabın çevirmeni Ayşe Düzkan da çevirisinde feminist stratejiler kullanıyor. Mesela yazdığı ön sözde yazarın hayatından bahsediyor ve kendi düşüncelerini aktarıyor. Ayrıca ön sözünde büyük harf kullanmayarak sembolik olarak eşitliği vurguluyor. Çok basit ama etkileyici bir teknik.

Ek olarak genelde bu tarz kitapları feminist çevirmenler yayınevine özellikle teklif götürerek çeviriyorlar. Örneğin Bekaretin ‘El Değmemiş’ Tarihi isimli kitap, çevirmeni Emek Ergün tarafından İletişim’e önerilmiş ve kitabın yazarı Hanne Blank ile iletişim içinde olarak çevirilmiş.

Zaten Sel ve İletişim bu konuda bilindik yayınevleri arasında en duyarlı olanlar. Hatta Sel’in Kadın Kitaplığı diye ayrı bir serisi bile var.

3 Beğeni

Erkek düşmanı olan birisinin belli bir güruhu eleştirdiğini düşünmüyorum. Bir yazılanı binlercesi okuyabilir. Vurgu yapmakta fayda var. Bu zor da değil. Kadının direkt olarak bir röportajında kabul ettiği erkek düşmanlığı var. Sadece yazar değil, güncel feminizm de pek farklı değil. Bir insanın yaptığı bir cinse mal edilmemeli.

Schopenhauer okumadım, öyle söylemleri varsa okumam.

Düşman olmasındaki sebepleri anlattığı bir düşünce yazısıysa neden olmasın? Ben okurdum. Size saygı duyuyorum tabii bence de haklı olabileceğiniz yerler var.

1 Beğeni

Elliot Roger isimli bir terörist 6 kadını öldürüp manifesto yayınlamıştı. Valerie Solanas da üç erkeği öldürmeye çalışmış ama beceremediğinden olacak ki bugün terörist değil de “feminist yazar” olarak biliniyor.

4 Beğeni

Daha öncesinde belirttiğim gibi: Bu söylemi ne kadar güvenilir olabilir? Neden eşitlik istesin, derim. Kadınların erkeklerden daha eşit olmasını istiyor, derim. Ben yıkıcı eleştirilere karşı değilim. Bu tarz bir insanın samimiyetine güvenmek ne kadar doğru? İlgi köleliği yapıyor olamaz mı? Yıkıcı derken yaptığı eleştiri düşmanca, saldırganca ve bildiğin kalkan-kılıç kuşanarak hazırlanmak.

Bir de ayrıca bir şey danışmak, fikir sunmak istiyorum. Feminzmin gereksinimidir bilmiyorum ama feminizmi komünizme vurmak var. Pek bilgi sahibi değilim. Hollywood’daki bazı aktrist kadınlar az maaş alıyor diye mesela serzenişte bulunmuştu. Bu feminzmde kabul bir şey mi? Kadının az maaş almasıyla erillikte ne gibi bir durum var. Bana komik geliyor. Komünizmde de doktorla benim maaşımın bir tutulmasını ben istemiyorum. Doktor benden yüksek alsın. Almalı. Ben sahil kenarındaki evde otururken biri dağ başındaki evde oturamaz, komünizme aykırı, gibi çok basit örneklerden veriyorum. Yani feminizm, siyasal ve toplumsal eşitlik istemek, ben bunu biliyorum. Buna kadın karakterin azlığı veya kadın karakterlerin sığlığı erilliği etkiler mi? Ben kadın karakter öyle yazmak istiyorum, ana karakter kadın olmasın istiyorum gibi şeyler söylenemez mi? Ya da yeteneğim yok. Yazamıyorum. Kadın karakterleri de hikayeme dahil etmek istemiyorum. Bu konudan tek anladığım şey feminizminden diğer tüm ideolojiler gibi gereksiz olduğudur. Belli bir ideolojiye bağlı olmayı bağnazlık ve çağ dışı olarak görüyorum.

Demek istediğinizi anlıyorum. Bence bireysel kararların eğilim dışı olsa da neye karşılık gelebileceğini göz önünde bulundurmakta her zaman fayda var. Ben en azından öyle yaşıyorum ama bir başkasının yaşamı hakkında söz sahibi değilim. Yani, ben böyle düşünüyorum sen öyle düşünemezsin veya düşünürsen de sana düşman olurum gibi bir anlayışım yok ama tarihte her şey böyle gerçekleştiği için de gayet anlaşılır buluyorum benzer durumları. Dolayısıyla bir olguyu sistematik hale getiren şeyler eğilimler değil sonuçlar oluyor gibi hissediyorum ben ne yazık ki. Öte yandan geri kalan kısımlarda feminizmin merkezde olduğu veya kadının özne olduğu tartışmalarda söz sahibi olduğumu düşünmüyorum. Fikrim de çok yok açıkçası, feminizmin geniş tarihini ve aldığı halleri benimsemiş insanların sorularınıza cevapları neler olurdu bilmiyorum.

1 Beğeni

Bir yandan bu sohbet ilerlerken okuduğum kitap da bitti. Konuyu da böylece bağlamış olalım derim ben.

Kader Ajanları - Philip K. Dick

191 hatayla kitabı bitirdim. Hayatımda okuduğum tüm kitaplar içinde hata rekortmeni kendisi. Hobi olarak zaman zaman hataları sayarım. Eğer @alfakitap hâlâ buraya bakıyorsa kitabı tekrar gözden geçirmelerinde fayda var. Her üç sayfada bir hata bulunmakta. En çok hatalı yazılan kelimeler; içeride(içerde), dışarıda(dışarda), umurunda(umrunda), ileride(ilerde) bağlaç öncesi virgül, onay sözcüklerinden sonra virgül kullanımı eksiği(evet, hayır, tamam, peki gibi onay belirten sözcüklerden sonra virgül kullanımı).

Bu hatalar düzeltildiğinde sanırım 150 tanesi ortadan kalkacaktır. Diğer azınlık boşluk tuşu basılmaması, yanlış harf ve birkaç cümlede anlamsızlık vardı. Sanırım dikkat dağılınca olmuş. Bir-iki kelime unutulmuş.

Bu yıpratıcı durum dışında yazar mükemmel, kitap mükemmel, öyküler harikaydı. Yine olsa yine okurum. Bay Uzay Gemisi kitabından farklı olarak fantastik öyküler de vardı içinde ve bu beni biraz üzdü. Fantastik öyküleri de çok hoşuma gitti ve keşke bu alanda da bu kadar çok yazsaymış. Tavsiye ederim ama benim gibi huysuz bir şeyseniz birkaç baskı sonra alın. Belki bu hatalar düzeltilmiş olur.

Daha önce de dediğim gibi eğer kitabın yenisi gönderilirse ben de kitabı Alfa’ya yollarım. Yeter ki düzeltilsin.

17 Beğeni

Kürk mantolu Madonna, benim de kavuşamayacağım Madonnam var. Ah, keşke o da beni böyle sevseydi.

1 adet gönderi şu konuya taşındı: E-Kitap Okuyucu Tavsiyesi

Son mesajınızı Rıhtım Kamarası adlı konuya yazınız lütfen.

En son 6 Ağustos 2020’de girmiş. Baktıklarını sanmıyorum ama en azından kitabı alacaklar hangi hatalarla karşılaşacaklarını öğrenmiş oldular.

1 Beğeni

Lafınız banaydı sanırım ama kurduğunuz bağlantıya anlam veremedim açıkcası. Cinayet teşebbüsünü haklı bulduğum gibi bir söylemde bulunmadığımı düşünüyorum, öyle anlaşıldıysa düzeltmiş olayım. Hayatı her yazar gibi yazdıklarını etkilemiş dedim sadece. :slightly_smiling_face:
Ayrıca bunun gibi eylemleri ve yazdıklarıyla radikal feminist yazar olarak biliniyor zaten, asıl olay sizin çıkardığınız radikal kelimesindeydi. :slightly_smiling_face:
Son olarak umuyorum ki “beceremediğinden” kısmında bir imada bulunmamışsınızdır, eğer öyleyse çok üzüleceğim…

3 Beğeni

Lafınız banaydı sanırım ama kurduğunuz bağlantıya anlam veremedim açıkcası. Cinayet teşebbüsünü haklı bulduğum gibi bir söylemde bulunmadığımı düşünüyorum

Genel olarak bir sitem ettim, size bir yanıt değildi.

Ayrıca bunun gibi eylemleri ve yazdıklarıyla radikal feminist yazar olarak biliniyor zaten

Benim takıldığım nokta da iki manifestocunun birinin terörist diye bilinmesi diğerinin ise yazar.

asıl olay sizin çıkardığınız radikal kelimesindeydi.

Radikal feminizm bugün hala var olan bir hareket ve feminizm çatısı altında. Yani radikal diye belirtmeyişim ne fark etti anlamadım?

Son olarak umuyorum ki “ beceremediğinden ” kısmında bir imada bulunmamışsınızdır, eğer öyleyse çok üzüleceğim…

Yok bulunmadım. 3 cinayetten yatacakken silahı tutukluluk yaptığı için 3 yıl yatıp çıkmasına şaşırdım. 3 kişiyi öldürebilseydi bugün yine feminist yazar mı denirdi yoksa terörist mi?

Daha uçlardaki kişileri kapsadığı için ekleme yaptım. Genelde böyle anılan kişilerin eylemleri tartışmalara neden oluyor. Çatıdan çok doğrusal ölçek olarak bakmıştım konuya.

İkisi de denirdi belki de. Zaten aslında ikisi de deniyor bu şartlarda da. Yazdıklarıyla değil Andy Warhol’u vurmasıyla ismi bilindi. O yüzden aşırı sevilen ve her yaptığı desteklenen bir kişilik olduğunu düşünmüyorum zaten. En azından ismi popüler kültürün bir parçası değil şu anlık ki ismi aratıldığında cinayet işlemeye kalkıştığı ve akıl hastalığı olduğu gibi şeyler mutlaka belirtiliyor zaten. İşlediği suç ortada yani. Sadece olumlu sayılabilecek şeylerle anılmıyor. Kimsenin de iyi yapmış, keşke ölseymiş diyeceğini düşünmüyorum. Yaptığı kesinlikle yanlış ama bunu dışında geri kalan hayatı ve yazdıkları da yeri gelince ilgi çekiyor doğal olarak.

3 Beğeni

Çok sıkıcı. İnsanın aktivite olsun diye yorgan çarşafı katladığı bir yerde okunmasına rağmen yine de sıkıcı.

6 Beğeni

@Huseyin_Oz , diğer konu başlığını meşgul etmemek adına , cevabımı buradan vermek istedim. Mesajı daha önce yazmalıydım, gecikme için kusura bakmayın.
Serinin ikinci kitabı olan Yetki üçlemenin en sıkıcı ve zayıf kitabı olmasına rağmen, üçüncü kitap olan Kabulleniş için alt yapı oluşturuyor. Üçüncü kitap olan Kabulleniş , tüm hikayenin bağlandığı kitap olarak yazılmış. Bana 2. ve 3. kitap (özellikle 2. kitap) daha sonradan tasarlanmış gibi geldi.
Kabulleniş romanı çok daha akıcı ve açıklayıcı, yine de üçleme bittikten sonra pek çok şey havada kalıyor.
Bu kitap serisini Stephen King’in Kara Kule serisine benzettim, özellikle vaiz karakteri oldukça ilginç.

1 Beğeni

Teşekkür ederim cevabınız için. Havada soruların kalması iyi olmamış. Yine de üçüncü kitapta toparlamışsa çoğu şeyi okumaya değer, ama artık senelerce ertelerim herhalde. :slight_smile:

1 Beğeni


Charlotte Gilman/Sarı Duvar Kağıdı

Yazarı Kadınlar Ülkesi ile gündemde görüyor ve onu tanıyor olabilirsiniz. Feminist düşünceleri olan bir kadın yazar. Yazımını harika buldum ve dönemine göre korku türü adı altında muazzam bir iş çıkardığını düşünüyorum. Hayalet, perili ev, köşk, vampir, cadı unsurlarını oldukça kullanan bir yazar. Karanlık Kitaplık serisinden bulunan bir eser. Dört hikayeden oluşuyor: Sarı Duvar Kağıdı, Ben Cadıyken, Büyük Morsalkım ve Sallanan Sandalye.En sevdiklerim Sarı Duvar Kağıdı ve Ben Cadıyken.

İçeriklerinde göze batmayacak bir şekilde yerleştirilmiş olan “ataerkillik, kadınların sahip olduğu nitelikler, kadınların kendini bulması” gibi konular beni mutlu etti, güzel bir okuma sağladı. Toplumsal konuları yer eden, kötülükleri gün yüzüne çıkaran ve belirgin bir şekilde anlatan bir yazar Gilman. Bunları Ben Cadıyken adlı eserinde görebilirsiniz. Hikaye bütünüyle harika ve müthiş anlamlı bir son ile bize veda ediyor.
Sarı Duvar Kağıdı aslında yazardan ufak izler taşımakta, girişinde olan yazarın notu ile oldukça hayret ettiğimi söyleyebilirim. Yazılış amacının korku dışında bir tedaviyi sağladığı ve yol gösterdiği öne çıkan önemli sebeplerden kesinlikle. Ruhsal sıkıntıları olan bir kadının, doktor eşi ile kasaba türevinde bir yere belirli bir süreliğine taşınması ile başlıyor. Evinde kapana kısılan ve dinlenmesi için sürekli odasında bırakılan kadını bir sürpriz bekliyor: garip desenleri olan sarı duvar kağıdı.
Yazarın da ön söz olarak belirtilebilecek yazısında da-kendi yaşadığı bir olay- ruhsal sıkıntısı sebebi ile evde bolca bir süre dinlenmesi önerilmiş ve bu süre zarfında olduğundan daha fazla yıpranmış olması söz edilmiştir. Yazar, bireyin oldukça sosyal olmasını ve olabildiğince kendi başına kalmaması gerektiğini önermiş, bu öneri doğrultusunda birçok insanın daha iyi hissettiği ve ruhsal sıkıntılarının geçtiğini yazmıştır.
Kitapta bulunan diğer öyküler ise okuması oldukça keyifli, korku unsurları barındırıyor. Korku edebiyatı içinde başarılı bulduğum kadın yazarlardan biri oldu.

Toplumsal sorunları da korku edebiyatı ile birleştiren Gilman’a teşekkür ediyorum, yazımını seviyor ve kadınlarda olan potansiyeli gördüğü için kendisine minnettar olduğumu da eklemeden geçmek istemiyorum. Kadınlar Ülkesi ile devam edeceğime eminim.
Okumasını keyifli bulduğum öykü kitaplarından biriydi.
8/10

23 Beğeni