Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Büyücüler Zamanı - Cressida Cowell

Hafif, güzel bir fantastik romandı. Sayfalarda yazara ait çizimler bulunuyor. Metinle fazlasıyla uyumlu çizimler. Hem okumak hem çizimlere bakmak hoştu.

Kitapta, sihre karşı olan savaşçıların ve sihre sahip büyücülerin hikayesini görüyoruz. Bu iki topluluk doğal olarak birbirlerinden hoşlanmıyorlar, düşmanlar. Hikaye içinde birçok fantastik yaratık da mevcut. Periler, devler, karkedileri vb. yaratıklar. Bir de uzun zaman önce soyu tükendiği söylenen bir düşmanın bahsi var.

Bir gün savaşçılardan Dilek isimli kızla, büyücülerden Xar isimli oğlanın yolları kesişir. Bir tehlike nedeniyle birlikte çalışmak zorunda kalırlar…

Bu aslında dört kitaplık bir seri, dilimize sanırım sadece iki kitap çevrilmiş. İlk kitabı bitirdim ama ikinci kitabı almaya pek niyetli değilim. Büyük beklenti içine girmeden okuduğum bir kitaptı. Belki de o yüzden beğenmiş olabilirim.

Ana karakterlerin ikisinin prens/prenses olmalarından hoşlanmadım. Ebeveynleriyle ilişkilerini de epey benzer buldum. Kitap için çocuk kitabı demek yanlış olmaz sanırım. :smiley:

Puanım:7/10

Şık - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Kitap batıyı kulaktan dolma bilgilerle taklit eden, cahil ve bundan habersiz olan, bir adamın başına gelenleri anlatıyor. Parası az ama aklı bundan da az olan Şöhret Bey, sevgilisiyle daha fazla vakit geçirebilmek için annesinin küpelerini çalar. Sevgilisi Potiş Hanım ise, adamın saflığından yararlanıp onu soyabildiği kadar soymak niyetindedir.

Hem eleştirel hem de mizahi yönü baskın bir romandı. Yazarın, epey genç bir yaşta bu romanı yazmış olmasına şaşırdım. Yazar kaleminin kuvvetini fazlasıyla gösteriyor. Ama karakterler tipleme olmaktan öteye geçmiyor. Bir noktada nasihatlar okumayı da yadırgadığımı söyleyeyim. :grinning:

Puanım: 8/10

14 Beğeni

Geçenlerde ben de Şık’ı İş Bankası Yayınlarından okudum. Onda Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın kendi önsözü bulunuyordu. Bu kitabın yazdığı ilk eser olduğu ve Ahmet Mithat Efendi ile tanışmasından, genç yaşından dolayı bu eseri kendisinin yazmadığının sanılmasından ve daha sonraki tecrübeleriyle Şıpsevdi’yi yazmasından bahsediyordu. Ben bunları bilerek okuyunca esere daha hayran kaldım. Doğu-Batı arasındaki çatışmayı 15-16 yaşlarındaki bir gencin mizah katarak yazması takdir edilesi ki Ahmet Mithat Efendi de o ışığı görmüş ve gazetesinde bu eseri yayınlamış.

3 Beğeni

Siz önsözden bahsedince önsözü okumadığım aklıma geldi. Şimdi okudum, verdiğiniz bilgileri aynen burada gördüm.

Genç yaşta böyle kitap yazmak, gerçekten hayranlık uyandırıcı bir şey yahu. :grinning:

2 Beğeni

Atatürk ve Kayıp Kıta Mu - Sinan Meydan

Mu, Pasifik Okyanusu’nda 50 bin yıl önce yer aldığına, 64 milyon kişinin yaşadığına ve bir felaket sonucu okyanusun dibine battığına inanılan bir kıta. Kitap, Mu kıtasının var olduğu iddiasını ortaya atan Churchward’ın araştırmalarını, Atatürk’ün Mu kıtasına olan ilgisini ve Meksika büyükelçisi Tahsin Mayatepek’in raporlarını anlatıyor.

Giriş bölümü Atatürk’ün tarihe ilgisiyle ilgili anekdotlar aktararak başlıyor. Türk Tarih Tezi’nin doğuşunu, Atatürk’ün Türklerin Orta Asya öncesi yurdunu arayışını ve cevabı Mu kıtasında bulduğunu anlatıyor.

“Efsaneden Gerçeğe” başlığını taşıyan ilk bölümünde, James Churchward Hindistan’a gidiyor, bir tapınağın baş rahibine yardımcı olarak onun güvenini kazanıyor. Baş rahibin ona kutsal olarak saklanan antik tabletleri göstermesiyle bu tabletleri okuyan Churchward erken dönem uygarlıklarının (Babil, Sümer, Pers, Mısır, Hindu vs.) insanlığın ana yurdu olan Mu uygarlığının bir uzantısı olduğu sonucuna varıyor. Yaratılışın öyküsünü, kozmik güçlerin işleyişini tabletlerden okuyan Churchward bu konu üzerine dört kitap yazıyor.

“Atatürk, Kayıp Kıta Mu’nun İzinde” başlıklı ikinci bölüm, Atatürk’ün Türklerin uzak geçmişine ışık tutacak kayıp kıta Mu ve Maya uygarlıklarını araştırması için Tahsin Bey’i Meksika Büyükelçiliği’ne atadığını anlatıyor. Tahsin Bey burada Türkçe ile Maya dili arasındaki benzerlikleri belirlemek için Meksika’daki tabletler hakkında bilgi toplar. Churchward’ın kitaplarını da okuyan Tahsin Bey, ulaştığı bilgiler hakkında Atatürk’e tam 14 adet rapor yollar. 7. ve 14. rapor, İslam, Hristiyanlık ve Yahudiliğin doğuşunu Mu inancına bağlamaktadır.

“Bilinmeyen Ayrılık” başlıklı üçüncü bölüm, Atatürk ve Tahsin Bey’in arasının nasıl açıldığını anlatıyor. İslam’ın kökenini Mu’ya bağlayan 7. rapor, aralarının açılmasının başlangıcı olmuştur. Atatürk, Tahsin Bey ile direkt olarak yazışmamakta, Türk Dil Kurumu aracılığıyla görüşlerini iletmektedir. Türk Dil Kurumu, 7. rapordaki bazı tutarsızlıklar hakkında Tahsin Bey’e sorular yöneltmiş, büyükelçi ise bu sorulara cevap vermiş olsa da tatmin edici olamamıştır. 14. raporun sonunda Tahsin Bey Rio de Jenoerio büyükelçiliğine atanmak istediğini söylese de bu isteği yerine gelmez.

“Bilim ve İdeoloji” başlıklı dördüncü bölümde Sinan Meydan, Churchward ve Tahsin Bey’in görüşlerini kıyaslar. Churchward, spiritüalistken ve Tanrı’ya inanırken, Tahsin Bey tam tersi pozitivist ve materyalist bir görüşe sahiptir. Bu yüzden raporlarında Churchward’ın görüşlerini tabiri caizse tırpanlamıştır. Bu bölüm, Churchward’ın yaratılış, vahiy, din ve bilim ilişkisi hakkındaki görüşlerini kitaplarından özetler.

“Altı Çizili Satırlar” başlıklı beşinci bölümde Atatürk’ün Churchward’ın kitaplarında altını çizdiği satırlar ve kenarına aldığı notlar yer alır. Mu’nun varlığı, yeri, Mu’daki yüksek uygarlık, Orta Asya ve Uygur Türkleri ile ilgisi gibi konularda bazı yerlere dikkat etmiştir, Atatürk.

Kitabın en sonunda, “Resimler ve Belgeler” başlıklı bölümde, Aztek ve Maya kökenli buluntuların fotoğrafları, tabletteki semboller, Atatürk’ün Türk Dil Kurultayı’ndaki fotoğrafları ve Tahsin Bey’in raporlarından resimler yer alıyor.

Okurken neler hissettim? Mu kıtasının dayanaklarının o zaman için bile zayıf olduğunu düşündüm. (Bugün de varlığı bilimsel olarak kanıtlanmadı.) Okyanusların dibinde yapılan jeolojik araştırmalar değil de tapınaklardaki tabletler, güvenilir gelmedi. Ancak her görüşü ve arayışı kendi zamansal ruhu içerisinde değerlendirmek lazımdır. Churchward’ın dönemin hakim tarih tezine karşı çıkıp uzak coğrafyalarda kendi araştırmalarını yapması takdir edilecek bir şey. Atatürk, Türkleri barbar gibi gösteren o dönemin Avrupa merkezli ırkçı görüşü yerine kendi tarih tezimizi oluşturmak için uğraşmıştır.

Foruma özel not: Bu kitabı Öykü Seçkisi’ne yolladığım son öyküme ilham olması için okudum.

16 Beğeni

image
Bitmeyen Kavga’yı okudum. Aylardır doğru düzgün kitap okuyamamıştım. Bu kitabı okumak çok iyi geldi.

Bitmeyen Kavga, Steinbeck’ten okuduğum ikinci kitap oldu. İlki, Fareler ve İnsanlar’dı. Onu lisede okuduğum için kitabı beğenmeme rağmen yazarın değerini yeterince anlayamadığımı fark ettim.

Bitmeyen Kavga’da bir grevin doğuşu ve grev süreci iki Sosyalist’in gözünden anlatılıyor. Kitap boyunca bir yandan işçilerin çektikleri sıkıntılara yakından şahit olurken bir yandan da işçi hareketlerinin nasıl hatalar yaptıklarını ve başarmak için aslında neler yapmaları ve neleri feda etmeleri gerektiğini öğreniyoruz.

Kitapta fazla siyasi terminoloji yer almadığı için bir siyasi romana göre gayet açık ve anlaşılırdı. Steinbeck’e başlamak için güzel bir kitap.

26 Beğeni

Son Güneşin Çocukları - Nevra Bucak

Ustarus gezegeni iki güneşe sahipken bunların birini geçmişteki savaşlarda yok etmiştir. Daha sonra hakim olan barış ise Bada adında bir lider ve savaş çığırtkanlığı yüzünden bozulmak üzeredir. Savaşın nedeni zengin su kaynaklarıdır.

Gençlik hapını olmayı reddederek yaşlılığını yaşayan bilge Diyo, sürekli halkı uyarsa da savaş her geçen gün yaklaşmaktadır. Müzik öğretmeni Verabina, eşiyle sorun yaşadığı bir dönemde, rüyalarında Bada’yı görmeye başlar. Aşk ve tutku dolu rüyalarında Verabina ve Bada birbirini sevmektedir, gerçek hayatta tanışmadıkları, aynı ülkede bile olmadıkları halde…

Yazar, bu kısa romanı Körfez Savaşı’nın anısına yazmış. Bu yüzden didaktik bir savaş karşıtlığı içeren bu romanda, en hoşuma giden kısım rüya sahneleriydi. Didaktik kısımları ise kör göze parmak sokmak gibi olmuş. Yan karakter isimlerinin benzerliği birbirine karıştırmaya neden olabilse de zaten çok fazla yer tutmuyorlar.

17 Beğeni

Gece Tutulması - Sümeyye Avcı

İki kez okumalı. Birisi gizemleri keşfetmek ve karanlıkta el yordamıyla yürümek, diğeri de bilge gözlerle aydınlıkta apaçık görmek için…

Yıl 2110. Siberpunk bir dünyada, şehir merkezleri ve burada yaşayan insanlar kameralar ve ağ ile kontrol edilmektedir. Kenar mahalleler bu kontrolden biraz daha uzak kalabilmiştir ama bedelini sıradan insanlar olarak yaşayarak öderler. Kast sistemi vardır yani. İyi okullarda yaşayan, yüksek yerlere gelen asiller ve sıradan bir şekilde yaşayıp ölen insanlar… Bu iyi okullardan birisi de Zübde-i Tin’dir, sistemin göz bebeğidir. Geleceğin idarecileri, askerleri, bilim insanları buradan yetişir.

  1. Bölge’de -kenar mahallelerden biri- bir kadın bebeğini bir aileye bırakır ve o bebeğin kendisini bulabilmek için büyüdüğünde Zübde-i Tin’e gelmesi gerektiğini söyler. Bebeğin adı Gece’dir. Biraz daha büyüdüğünde hayaletler görmeye başlar ve ona şizofreni teşhisi konulur. Normal şartlarda bu teşhis Zübde-i Tin’e girmesine engeldir ama okula alınır. Bu, büyük bir resmin parçası ve olayların başlangıcıdır.

Romanın kapalı bir anlatımı var. Üzerinde oldukça emek verilmiş ve bu emeğe de değmiş. Son sayfalara kadar ustaca gizlenmiş gizemleri, bildiğimiz zaman ve mekan algısını yıkan bir kurgusu ve edebi bir anlatımı olduğu için, özenle okumak, ayrıntılara dikkat etmek gerekiyor. Kaçırdığınız bir yer olduğunda anlamamanız muhtemel, benim başıma geldiği gibi. Bu durumda tekrar dönüp baktığınızda cevabı bulacaksınız. Kurguda bir açıklık ya da tutarsızlık yok ve bunu böyle bir romanda başarmak takdir edilecek bir şey. Kitabın yazarına romanı bitirir bitirmez söylediğim gibi: “Dark dizisi, bu kitabın getir götürünü yapar!”

Hiçbir şey bilmeden ve her şeyi bilerek, iki kez okumak lazım.

11 Beğeni

Sicilya’da Bir Aşk Hikayesi - Ann Radcliffe

Olaylar Mazzini Şatosu’nun harabelerinde, bir rahiple karşılaşan isimsiz anlatıcı tarafından aktarılıyor. Geçmiş zamanlarda şatonun nasıl bir ahlaksızlık yuvası olduğundan bahsediliyor. Roman, sert ve otoriter bir adam olan Mazzini Markisi Ferdinand’ın ailesi ve şatonun derinliklerinde yatan sırlarıyla ilgili.

Kitabın ilk sayfalarında yoğun bir romantizm var. Okurken bir pembe dizi izliyormuşum gibi geldi. Lirik anlatımı biraz abartılı buldum. Zamanla romantizm yerini başka şeylere bırakıyor. Kitabın gotik yönü beni heyecanlandırsa da gizemlerin akılcı şekilde çözümlenmesine sevinmedim.

Kitabın çoğu bölümünde insanların nasıl hırslarının kölesi olduğu, bir şeyler elde etmek için var güçleriyle çabaladığı görülüyor. Finalinde de katı bir ahlaki yön bulunuyor. Bir miktar din adamlarına eleştiri de var.

Klasik seven biriyseniz kitabı severek okuyabilirsiniz. Ancak içeriğinde aşırı romantizmle, katı ahlaki yönler bulunduğunu söylemeliyim. Ben kitabı severek okudum. Abartılı bulsam da merak ettim. 1790’da yazılmış, gotik kurgunun öncülerinden olan bir kadının kaleminden çıkan hoş bir romandı.

Ayrıca Radcliffe’i, çağdaş eleştirmenler romantizm yazarlarının güçlü büyücüsü ve Shakespeare’i olarak adlandırmış. Yazdığı kitaplar yüzünden delirdiğine dair söylentiler de varmış.

Puanım: 7/10

17 Beğeni

Şu sıralar Zülkarneyn hakkında bir kitap okuyorum ara ara da Agatha Christine

2 Beğeni

Hangi yazarın hangi kitabı, okuma nasıl gidiyor. Zülkarneyn benim radarıma giren isimlerden biri…

1 Beğeni

Sizin bahsettiğiniz bu mu bilmiyorum ama adı Zülkarneyn olan bir kitapla benim inceden travmatik bir anım var hocalarım hahah.

Ben çocukken (10 yaşlarımdayken) bir ara “UZAY ULAN” fazım olmuştu. Cümle içinde uzay geçiren her şeyi okuyordum. Bir gün evde şu kitaba rastladım:

49bfbf7e739142c7ad8514cf4f0066ae

“OOO UZAYA MI ÇIKMIŞ?” dedim ve okumaya başladım kitabı. Kitap tabii ki beklediğim gibi çıkmadı, ben yine de sonuna kadar okudum ama bitirdiğimde kafam bir milyon olmuştu. Kitabın içeriğini net hatırlamıyorum ama o zaman uzaylı muzaylı dini hikayeler tadında bir ktiap bekleyen bana hissettirdiklerini net hatırlıyorum hahah.

10 Beğeni

Serhat Ahmet Tan-Zamanın Sahibi Zülkarneyn
Kitaba yeni başladım 100. sayfadayım çok daldan dala atlamış, Yuşa’dan Hızır’a oradan İsa’ya filan, çok ucu açık teoriler var ama konunun kendisi zaten öyle olduğu için hoşuma gitti açıkcası.

1 Beğeni

İyi okumalar diliyorum

2 Beğeni

Kur’an’da Uzaya Seyahati Anlatılan İnsan başlıklı kitaptan ne bekliyordun? Hard sci-fi mı? :slight_smile:

4 Beğeni

Bir dönem ben de Serhat Ahmet Tan, Hamza Yardımcıoğlu ve Ertan Özyiğit’lerin uzay, zaman yolculuğu, Adem-Havva, dinler vs konulu programlarını çok takip ederdim tvden. Kaçırdıklarımı da YouTube’dan izlerdim :slight_smile:
Açıkçası, cazibesi olan konular. Her daim ilgi çekmiştir.

3 Beğeni

Hahahah! Hocam o dönem herhangi bir filtrem olmaksızın önüme çıkan/sahafta olan her şeyi okuduğum bir dönemdi. Bilim teknik ve Sızıntı’yı, Gordon (aşağıdakinden) ile Kuran-ı Kerim’den dini hikayeler’i arka arkaya okuduğum zamanlardı. Kitabın kapağı hayal gücümü harekete geçirmişti diyelim :roll_eyes:

görüntü

5 Beğeni

Seninle Başlamadı - Mark Wolynn

Kitap genel olarak bizi biz yapan ve hayatımızı olumsuz etkileyen korkularımızın kaynağının ebeveynlerimiz olabileceğini örnekler vererek anlatıyor. Yer yer kutsal metinlerden alıntılar yapıyor fakat değindiği konuları bilimsel araştırmaların sonuçlarıyla da destekliyor.

Bazı araştırmaların sonuçları gerçekten çok çarpıcı ve tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde.
Örneğin Harvard Üniversitesin kişinin anne ve babasıyla arasındaki ilişkiyi “çok yakın”, “sıcak”, “arkadaşça”, “tahammül edici”, “gergin ve soğuk” şeklinde tanımlaması isteniyor. Annesiyle arasındaki ilişkiyi tahammül edici ve gergin şeklinde tanımlayanların %91’i orta yaş döneminde kanser, koroner arter hastalığı, hiper tansiyon vb. sağlık rahatsızlıkları yaşamış. Diğer gruplarda bu oran sıralamaya göre azalıyor.

Bu araştırma bana gerçek olamayacak kadar iddialı geldi. Kitabın içerisinde buna benzer bir çok araştırma sonucuna değiniliyor.

Yazar kendi teorisini anlatıyor ve araştırmalarla bunu destekliyor, hastalarının başından geçen olaylarla da bunları daha da pekiştiriyor.

İlerleyen bölümlerde ise sizin ailenizle olan ilişkinizi incelemeniz için sizi yönlendiriyor.

Bence okuyun fakat yazar sadece anne bana değil dede ve ninenin yaşadığı travmatik olayların dahi bizim üzerimizde etkisi olduğunu anlatıyor, Türkiye’de neredeyse herkesin ailesi geçmişinde travmatik olaylar mevcut, bakış açısını genişletmek için okumakta fayda var ama anlatılanları tek gerçek kabul edip takılıp kalmak doğru olmaz.

4/5

17 Beğeni

Evet, kesinlikle haklısınız. Bu şekildeki araştırmalar “fact” vermek üzere değil de o araştırma içinde belirtilen sınırlılıklar, değişken tanımlamaları ve istatistiksel analiz yöntemleri gözetilerek tanımlı gruplarda alınan sonuçları o an için ifade ediyor sadece. Farklı kültürlerde, 1 değişkenin tanımının sorgulanabileceği en ufak farklılıklarda dahi bambaşka sonuçlar getirir. Dolayısıyla böyle batı yönelimli teoriler çok geçerli olmuyor ama en azından iç görü anlamında bir şeyler ifade edebiliyorlar.

Bir de “travma” denilebilecek durumların etkilerini Akut Stres, Travma Sonrası Stres Bozukluğu olarak da yaşayabiliyoruz. Tabii bu travma dediğimiz durumun da tanımı belli. Kısaca “ölümle” karşılaşmak. Sevilen birinin başına gelen olay olabilir, kendi başımıza gelen olabilir. Yaşamanın veya şahit olmanın yanında duyum almak dahi travmatik olabilir. Cinsel istismar da buna dahil. Net bir şekilde anlam dünyasının yıkıldığı olaylar bunlar. Zihin idrak edemiyor ama beden yaşamaya devam ediyor durumu. Tam o noktada takılı kalabiliyor birey. Geri kalan zor olaylar, durumlar aslında travma değiller bizim halk arasında kullandığımızın aksine ancak hayat örüntümüz boyunca etkisi sürebilecek pek çok şey var tabii ve aile yaşantısı kesinlikle bunda hem genetik hem sosyolojik hem de psikolojik olarak çok kritik bir faktör. Kitabı merak ettim aslında ama biraz bizim araştırma yaparken WEIRD (Western, Educated, Industrialized, Rich and Democratic societies) olarak tanımladığımız gruplara özgü değişkenler tanımlayarak yapılmış gibi duruyor.

7 Beğeni

Kitap, birbirine bağımlı beş hikâyeden oluşuyor. Kumsal kenarında oturan bir grup gencin birbirlerine başından geçen yahut tanıdıkları insanların başından geçmiş olan ürpertici cinli hikâyeleri anlatıyorlar. Tabi gençlerin o ergenliğe has konuşma ve hâl tavırları da hikâyeye yedirilmiş.

Şahsi kanaatim, kitap içindeki öyküler çok sakil konularla sınırlı kalmış. Yazar klişeyi olduğu gibi kullanmak yerine daha komplike temalarla vs. bezeyebilseymiş ortaya çok başka bir şey çıkabilirmiş. Düz bir şekilde “cin gördük, şöyleydi böyleydi, ayakları tersti vs.” gibi tasvirler artık okuyucular açısından -en azından benim için- tatmin edici değil.

Örneğin Mehmet Berk Yaltırık’ta klişe olarak cinleri vs. kullanır ama farklı farklı motiflerle, temalarla ve yerli yerine oturtmuş üslubuyla yazdığı romanı çeşitlendirmesi, bezemesi, klişe olan konuyu ve yazdığı öyküyü-romanı bambaşka bir seviyeye çıkartıyor.

Kitaptaki çoğu karakter kafamda hiç canlamadı mesela. Bu da benim için çok ayrı bir hayal kırıklığı oldu. Onun dışında tek beğendiğim öykü kitabın son öyküsü “Derya Kuzuları” oldu ve bütün kitap boyunca tek farklı motifi de -vampir motifi- burada gördüm o yüzden de beğendim.

Sonuç olarak benim için vasat altı bir kitap oldu. Yazarın birkaç kitabı daha var sanırım. Bu yazardan okuduğum ilk kitap. Belki de yanlış bir kitaptan başlamış olabilirim bilemiyorum.

11 Beğeni

images (3)

Klasik bir PKD kitabı. Ama bu kez şizofreni ve paranoyak düşünceler yok bu kitapta. Zaman Yolculuğu ve Paradokslarla dolu kısa ama güzel bir maceraya kapı aralıyor Dr. Gelecek.

Kitabın hikayesi; Kahramanımız Parsons’ın kendisini başka birilerinin geleceğe getirmesiyle başlar. Geleceğin çehresi oldukça değişmiştir. Erkekler kısırlaştırılmış, intihar etmek isteyenleri otobanda ezmek bir gelenek haline gelmiştir. Parsons ise bu çok yabancı dünyada yolunu bulmaya çalışırken kendisini bekleyen büyük bir sorundan bihaberdir.

Kitap fazla edebi olmasa da Philip’in dikkat çekmek istediği şeyleri bilimkurgusal dokunuşlarla değerli kılıyor. Sözü fazla uzatmadan, iç içe geçen şaşırtıcı bir hikaye sunan Dr. Gelecek, tatmin seviyesinin biraz üstünde yer alıyor.

Puanım 7/10

18 Beğeni