Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Vakıf ve İmparatorluk bitmedi bu Katır’ın soytarısı beni irrite ediyor. Kitabın ilk kapağında da bu şahsın portresi vardı ve sanırım bu yüzden Katır bu adam oluyor. Kendi kendime spoiler verdim herhalde

1 Beğeni

Son okuduğum kitaplar hakkında birkaç kelam etmek isterim.

Tarihimizde Kahramanlar-Reşad Ekrem Koçu

Tarihimizdeki bilinen ve bilinmeyen, büyük küçük birçok kahraman hakkında anektdotlar, bilgiler içeren bir kitap. Adını duyduklarım kadar hiç duymadığım kahramanlar hakkında bir sürü şey öğrendim.

Gece Kuşları-George R. R. Martin

Martin en sevdiğim yazarlardan. Bu kitabı çıkınca çok sevinmiş ve ilk fırsatta almıştım. Okumaya kıyamadım bir süre. En sonunda dayanamayıp okudum. İçinde altı öykü var. Yazarın dili her zamanki gibi hem edebi hem akıcı. Çeviri genel olarak iyiydi. Fakat bazı kelimeler aşırı yerelleştirme yüzünden gözüme batmadı değil. Ayrıca aşırı olmasa da yazım yanlışları mevcuttu. Öykülerin hepsi bilimkurgu türünde. Kitaba da ismini veren ve SyFy tarafından dizisi çekilen Gece Kuşları öyküsü ilk yarısındaki gizemi sonuna kadar devam ettirememesiyle bende hafif bir hayal kırıklığı yarattı. Yine de güzel bir bilimkurgu-korku öyküsüydü diyebilirim. Kitapta en beğendiğim öykü ise Lya İçin Bir Şarkı oldu. Öykünün başından sonuna büyük bir merak ve heyecanla okudum. Öyküde değinilen konular olsun, öykünün geçtiği gezegen ve gezegendeki yerli halkın kültürü olsun çok çok güzeldi… Bu kitabı bilimkurgu seven herkese hatta bilimkurgudan biraz çekinen fakat okumak için rahat bir kitap arayan herkese öneriyorum. Yazar herşeyi öyle güzel anlatıyor ki film sahnesi gibi gözünde canlanıyor okuyucunun.

2 Beğeni

Yenilmez – Stanislaw Lem

Fazla teknik terim olduğu için okuyucunun dikkatini dağıtan, orijinal bir fikirle yola çıkmış roman. Bu teknik bilgiler sizi yer yer atmosfere sokarken yer yer de zorlu bir okuma mücadelesine sebebiyet vermekte. Başını okurken sonunu unuttuğumuz cümlelerden içinde bol bol barındıran bir roman ayrıca.

Alien filmini izleyip beğenen arkadaşlarımızın temelde memnun kalacağı bir eser ama çok da dibimin düştüğünü söyleyemeyeceğim.

5 Beğeni

Mathilda - Mary Shelley

1797 yılında Londra’da doğan Mary Shelley’in kendi yaşamından da etkilenerek yazdığı bir eser “Mathilda”. Okurken gerçekten içim çürüdü. Mathilda’nın yüreğindeki karanlık ve acı verici ısdırap öyle güzel yedirilmiş ki daralmadan edemedim. Sanki üstüme sıkıntılı bir örtü atılmış da ben de altında boğuluyormuşum hissine kapıldım.

Elizabeth Nitchie’nin önsözü ise keşke başta olmasaymış. Kitabın içeriği hakkında çok detaylı bir bilgiye sahip olmadığım için duyduğum heyecanı baltaladığını söyleyebilirim. Önsöz kitabın içeriğini ve Mary Shelley’in hayatına derinden bakıp eserin içeriği ile alakalı çok fazla bilgi veriyor. Bu da ister istemez okuma şevkini biraz kırıyor. En sonda verilmiş olsaydı okuduklarımızı Elizabeth’in anlattıkları ile daha güzel pekiştirebilirdik. Böyle olduğunu bilseydim kesinlikle en son okumayı tercih ederdim.

Özellikle National Geographic’in üçüncü sezonda Mary Shelley’e yer vereceğini açıkladığından beri heyecanlıyım. Kitapta yazarın geçmişine ait kısa bir biyografi vardı. Bunu sevdim. Şimdi diziyi izlerken en azından nelerle karşılaşacağımı az çok biliyorum. Bakalım yazara nasıl bir pencereden bakacaklar.

Yalnız kitabı okurken kafamda dolanan soru işaretleri sonlara doğru gittikçe arttı. Mathilda yazıldıktan tam 140 sene sonra basılmış. Kafamdaki ilk sorular da bu bilgiyle oluşmaya başladı. Önsözde içerik kısmının kesinlikle hayali olduğu vurgulanmış. O çağları düşününce gerçekten pek uygun olmadığını anlıyorum ama 140 sene sonra bile bunun belirtilmesi bana biraz garip geldi. Kuşkucu bir insan olduğum için de bir sürü soru oluştu kafamda.

Acaba Mary’nin babası gerçekten böyle bir insan mıydı? İnsanlar böyle bir şeyin varlığını reddetmek istedikleri için mi bu konuda kesin bir reddediş sergiledi? Babasıyla olan husumeti ve üst üste gelen evlat kayıplarına dayanamadığı; ister istemez bir ebeveynin sevgisine muhtaç hissettiği ve babasının da ona karşı olan katı tavrını kendisini inandırmak ister gibi ancak böyle uçuk bir şeyle mi bastırmak istedi? Madem babası böyle değildi neden üvey kız kardeşiyle birlikte kaçtı? Araştırmacılar neden böyle bir şeyi didik didik etmişlerdi? Bunlar ve benzer sorular var kafamda.

Her durumda Mary Shelley’in hayatı oldukça dramatik. Bu da kalemine yansımış. Kendisini içinde bulunduğu bu acı verici durumdan yazarak kurtarmaya çalıştığını düşünüyorum. Bu kadar acı dolu bir insan içindekileri bir şekilde anlatarak dışa vurabilir. Bu noktada ne kadar doğru ne kadar hayal gücü tahmin etmek güç. Belki günlüğünde bile yazamadığı şeyleri öykülerinin arkasına sığınarak anlatmaya çalışmıştır.

Son olarak 2018’in en beğendiğim ve okuduktan sonra daha çok etkilendiğim bir kapağa sahip bana göre.

National Geographic’in bu noktaları nasıl işleyeceğini merak ediyorum. Baba figürü nasıl olacak? Bu reddedilen kısım dizide kendisine nasıl yer bulacak? Bekleyip göreceğim.

Arka Kapak Yazısı:

Frankenstein ’ın yazarı Mary Shelley’nin, öldükten sonra ardında müsvedde halinde bıraktığı bütün romanları ve öyküleri arasında tamamlanmış yegâne eser olan Mathilda, ilk kez Türkçede.

1819’da yazılmasına rağmen aksaklıklar sebebiyle yayımlanamayan ardından da unutulan bu gotik novella ilk kez 1959 yılında okur karşısına çıktı. Mary Shelley’nin tüm yazılarında olduğu gibi yine pek çok otobiyografik öğe barındıran eser, muhtemelen Shelley’nin kendi hayatından en çok esinlendiği eseri.

Mathilda , yazarın annesi Mary Wollstonecraft, babası William Godwin ve eşi Percy Bysshe Shelley ile olan ilişkilerini anlamak için önemli bir belge niteliği taşıyor. Bir babanın kızına olan aşkı, toplumdan soyutlanma ve ölüm gibi anlatması zor konular hiçbir şekilde otobiyografik olmayan olaylar üzerine kurgulansa da, üç ana karakter açık bir şekilde Mary’nin kendisi, Godwin ve Percy Shelley olarak görülebilir ve kitap içerisindeki rolleri de kolaylıkla gerçeklere tekabül edecek şekilde yorumlanabilir.

Bu kitapta Mathilda ile birlikte, kitabın ilk taslağı olan Hayaller Âlemi de okur karşısına çıkıyor.

12 Beğeni

Philip K. Dick - Gökteki Göz’ü okuyorum. Beklediğimden daha fantastik bir hikaye ile karşılaştım.

Yanlız kitabın font boyutu bir numara daha büyük olsaymış, çocuk kitabı formatına geçiş yapacakmış :slight_smile: Her satırda ortalama 5-6 kelime var :slight_smile:

2 Beğeni

İthaki Yay.’ dan çıkan Alfred Bester’ in Kaplan, Kaplan’ ını bitirdim. Tek kelimeyle harika bir kitap. Sonuna kadar sıkılmadan okudum. Sadece belli yerlerde çeviriler garibime gitti. Okurken durdurdu. Okunası, tavsiye edilesi, filmi bile yapılası. :smiley: :smiley:

7 Beğeni

Katırın kim olduğunu çok basit bir şekilde vakıfta anlıyorsun ne kadar gizemli olsada yada kitapta öyle belirtilsede çok basitti kim olduğunu anlamak.

1 Beğeni

Bilimkurgu klasikleri arasında şu ana kadar okuduklarım arasında favorilerimden bende de farklı bir tat bıraktı. Tabi yazarın Bk’deki diğer kitabını umarım okumuşsundur. Bunu okuduktan sonra o biraz zulüm oluyor :slight_smile:

3 Beğeni

Benim de İthaki BK içindeki favori 2 kitabımdan biri. Umarım Bester’in farklı kitaplarını da yayınlarlar. Çünkü adam tam bir “BEST”.

3 Beğeni

Ve sonunda Diskdünya serisine başladım ilk kitabımı bitirdim. Büyünün Rengi. Okurken çok eğlendim diyebilirim. Bir sihirbaz ve turistin başına gelen bir dizi olaylar. Güldüren, düşündüren, eğlence dolu bir fantastik macera. Her ay en az bi tane olumayı düşünüyorum. Ölüm romalarını çok merek ediyorum şuan. Ama sırası var. :smile:

4 Beğeni

Mort’u yeni bitirdim, galiba ölüm kitaplarının ilkiydi. Yine hayal kırıklığı yaşatmadı. Eğlenceliydi okuması iki günde bitirdim. Fantastik kurgunun genelindeki o ciddi ve epik olaylardan farklı olarak hem güldürdü hem de yeri geldiğinde aksiyona doyurdu. Her ay olmasa da iki veya üç ayda bir yeni kitabını almaya çalışıyorum.

2 Beğeni

Yıkıma Giden Adam’ ı diyorsun herhalde? Evet okudum. Kaplan, Kaplan’ a göre daha durağan ama o da çok güzeldi. :slight_smile:

2 Beğeni

Nitekim öyle de oldu

Fahrenheit 451 = Ray Bradbury

Şu kitabın gereğinden fazla değer gördüğünü düşünüyorum. Yaratılan dünyası olsun karakterlerin tepkileri olsun okurken hep bana tutarsız geldi.

Kitap bulunursa evi komple yakmalar falan… adam şiir okuyor, diğeri ağlama krizine giriyor…

Son derece sıkı bir şekilde yönetilen bir şehir ama ormana kaçanlara hiç bir şey yapılmıyor. Yanmaz evleri geliştirecek teknoloji var ama şehri bombalamadan koruyacak teknoloji yok.

Kitap kapağını açmak yasak, adam es kaza kitap kapağını açıyor, kendinden geçiyor. Kitaplar yasak diye fikirlerde yok oluyor en önemlisi de…( saçmalık burada başlıyor)

Kitap bir amaç gibi lanse edilmiş yani, halbuki kitaplar aslında fikirlerimizi yansıtmamızı ve gelecek kuşaklara aktarmamızı sağlayan bir araç…

Her neyse, bence bilimkurgunun 3 büyük distopyasını okuyan biri olarak (1984 , cesur yeni dünya, fahrenheit 451) içlerinden en zayıf kurgulusu olarak bu kitabı gösteriyorum.

Yazardan da hazetmedim, başka kitaplarını okumam sanırım.

4 Beğeni

Beni öldürüyor, bitiriyorsun Lovecraft be! Yine dehşetin içinde sürükledin ve yine uyumadan önce okudum. Harika rüyalar beni bekler. Gerçekten öyle özel bir yerdesin ki benim için. Büyük bir ümitle Alfa’nın tekrar toplu eserlerini basmasını bekliyorum artık.

4 Beğeni

Yüzbaşı Selahattin’in Romanı

1912’de Harp okulundan mezun olup kendini bitmek tükenmek bilmeyen savaşların yoksulluğun çaresizliğin içinde bulan bir subayın hatıratlarından oluşturulmuş bir kitap.

Trablusgarp savaşı sebebiyle adaları, Boğazları tehdit eden İtalyan Donanmasına karşı Çanakkale’de görevlendiriliyor. Balkan Savaşları patlak vermesiyle Trakya’ya tayini çıkıyor. Görevlendirildiği birliğe muharebenin ortasında katılıyor. Balkanlardan göçe tüm acımasızlığıyla tanık oluyor.

Birinci Dünya Savaşı başlamasıyla İran’a gönderiliyor. Irak’tan İngilizler’in, Kafkaslardan Rusların baskısıyla bu cephe kapatılıyor. Irak cephesine naklediliyor. Kutülamare’de bulunuyor. Irak’ta yerel alayların rezaletine, alaylı subayların eğitimsizliğine şok oldum. Muharebe alanını öyle bir betimlemiş ki bu yüzyılda bunlar nasıl yaşandı diye düşünüyor insan.

Yenilgiyle beraber Anadolu’ya Milli Mücadele’ye katılıyor. Hatta Ege’de örgütlenmeye ilk uğraşanlardan kendisi. Bursa’da çok etkin görev alıyor. Kurmaylık sınavı iptal edilince istifa ediyor ve Ankara’da borç alarak çiftlik açıyor. Eşine duyduğu saygı, sevgi ve hürmetten çok etkilendim. Son 40 sayfada mahvoldum.

Birinci kitap 1. Dünya Savaşı sonuna dek 400 sayfadır. 2. kitap Anadolu’ya Milli Mücadele için geçişiyle başlar, 325 sayfadır. Her vatandaşın mutlak okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.

5 Beğeni

Çok genç yaşta okumuştum, 15/16 yaşlarında … Her ne kadar adında roman geçse de Yüzbaşı Selahattin’in günlükleridir kitap…

Tekrar hatırlattınız bana yeniden okunmalı bu kitap.

Türk Masalları

Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellâl, pireler berber iken, ben anamın beşiğini sallar iken… Böyle başlardı çocukluğumda dinlediğim masallar. O günlerin özlemiyle aldığım ve pişman olmadığım bir kitap Türk Masalları.

Kitabın ilk 180 sayfası Türk Masalları, geriye kalan 50 sayfasında ise Romen Masalları var. Bazı masallar birbirine çok benziyor. Aralarında ufak tefek değişiklikler var tabi. Bazı masalları ise o kadar korkutucu ki ürperiyorsunuz. Eğer karanlıktan korkuyor ve bazen geceleri evde yürürken sizi birinin takip ettiği düşüncesine kapılan birisi iseniz gün ışığı varken okumanız tavsiye edilir.

Ben kitapta iki tane masalı pek beğenmedim. Geri kalanı çok güzeldi. Çocukluğumda tüm masalları babaannemden dilediğim için ister istemez onun anlatım tarzı ve sesiyle okudum. Bazı kelimeleri o kadar çok uzatırdı ki zaten uykunuz gelirdi ve masalların sonları hep kaçardı. En azından bu sefer uyuya kalsanız bile masalların sonu kaçmıyor. Ertesi gün rahatça okuyabiliyorsunuz.

Kitabın içerisinde yer yer resimler var. Bazıları biraz fazla gelişigüzel olsa da bazıları gerçekten çok hoş. Ayrıca kitapla birlikte gelen ayraçlar da gayet güzel. İçerisindeki masallar ise şöyle:

Türk Masalları:

  • Geyik Prens
  • Üç Turunçlar
  • Gül Güzeli
  • Yarım Akıllı Mehmet
  • Altın Saçlı Kardeşler
  • At-Cin ile Cadı
  • Kül Oğlan
  • Bir Parça Ciğer İçin
  • Sihirli Sarık, Sihirli Kamçı ve Sihirli Halı
  • Rüzgar İblisi
  • Karga Peri
  • Kırk Şehzade ile Yedi Başlı Ejderha
  • Dünyanın En Güzel Kızı
  • Kırk Perinin Padişahı
  • Yılan Peri ile Sihirli Ayna
  • Sabır Taşı ile Sabır Bıçağı
  • Kuyu Hayaleti ve Acuze

Romen Masalları:

  • Aksak Bir Atın Hasta Yarısına Binmiş Yarım Adamın Hikayesi
  • Efsunlu Domuz
  • Güzel Çocuk, Altın Elmalar ve Kurt
  • Yaşsız Gençlik ve Ölümsüz Hayat

Arka Kapak Yazısı:

Göçebe olan Türklerin kültüründe sözlü anlatım önemli bir yer tutmuştur. Masallar da bunun belli bir kısmını oluşturur.

Ünlü Macar Türkolog Ignác Kúnos’un derlediği bu 21 masal sözlü anlatı kültürünü yazıya döküyor.

Ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa anlatılarak günümüze kadar gelen bu Türk masallarında padişahlardan şehzadelere, sabır taşından sihirli aynaya, geyik prensten yedi başlı ejderhaya kadar pek çok figür yer almaktadır.

Geçmişle geleceği birbirine bağlayan bu masallar, masal seven herkesin kitaplığında bulunmalı.

12 Beğeni

Gülün Adı’nı ben de bi 22 yıl önce falan okudum. O dönem filmini izleyip öyle almıştım kitabı. Gayet güzel bir kitaptır

Üç Cisim Problemi -Liu Cixin

Kültür devriminin yıkıcı etkisinin insan psikolojisi üzerine etkisi ile günümüz bilim anlayışının birleştirilerek bizlere sunulduğu harika bir eser. Fizik konularına az da olsa hakimseniz alacağınız keyif daha iyi bir noktaya ulaşıyor.Her zamanki gibi isimleri bir yere not almam gerekti kimim kim olduğunu genelde karıştırıyorum.:slight_smile:

4 Beğeni