İlk 100 sayfa çok iyi gidiyordu ancak devam ettikçe kitabin konusunu, amacını ve gittiği yeri çözemedim. Dialoglar amaçsız ve yavan geldi. Belki de yazarın yarım bıraktığım tek kitabı olacak bu kitap
Devam etmelisin ben 3 günde bitirmiştim Alaycı Kuş’u hele de finale doğru daha da hızlanıyor kitap. Finalini okuyunca kitaba hayran kaldım dizisi veya filmi gelse kesin izlerim.
İlk oturduğumda bende çok girememiştim, sonra biraz ara verip tekrar başladığımda 1-2 günde bitmişti yanlış hatırlamıyorsam. Epey beğendiğim bir kitaptır, belki ufaktan tekrar heves verir diye yorumumu bırakayım buraya
Bir Kuzey Macerası - Jack London
Çok kısa olmasına karşın başlarda epeyce sıkıldım ama sonlara doğru hikaye biraz olsun ilgimi çekti. Şimdiye kadar okuduğum beni en heyecanlandırmayan Jack London kitabıydı diyebilirim. Yine de Levent Cinemre’ nin çeviri ve açıklamalar konusunda çok güzel iş çıkardığını söylemeden geçemeyeceğim ^^
Abdullah Efendinin Rüyaları / Ahmet Hamdi Tanpınar - Bütün Hikayeleri
Hikayeler içerisinden özellikle bu hikayeyi çekip almamın bir nedeni vardı. Youtube’ da canlı yayında bir Türk Edebiyatı öğrencisi katılımcılarla birlikte bu hikayenin detaylı incelemesini yapacak. Ona katılmayı düşünüyorum.
Görüşlerime gelecek olursak karmaşık bir hikayeydi. Ancak zaten karmaşık olan bu hikayeyi daha da karmaşıklaştıran bir diğer etmen hikayeden ziyade hikaye içerisinde kullanılan eski Türkçe kelimelerdi. Bir elimde sözlük uygulaması ve google diğer elimde kitap döndüm durdum. Burada Ahmet Hamdi Tanpınar’ ın elbette ki bir suçu yok asıl suç ben ve benim gibi gençlerde ki Türkçemize sahip çıkamamışız… Ayrıca zatıalim bu namütenahi utanç ve girift duygu durumlarından bir an önce azade olup munis Türkçemizin canhıraş vaveylalarına bir son vermek ister
Hikayeye gelecek olursak bence bu hikaye bizim bir şeyler anlamamız için yazılmadı. (ve Ulus Baker’ in o mistik cümlesi yankılanır kulaklarda: “Anlamak zorunda değilsiniz!”) Evet, şaka bir yana yanlış olabilir ama gerçekten bu şekilde düşünüyorum. Abdullah Efendi ile birlikte onun rüyalarında bir dolaşma şansına eren biz okurlar da tıpkı Abdullah Efendinin bizzat kendisi gibi oradan oraya savrulup durduk. Mutlaka bu kaotik okuma sürecinde bu anlamamız için yazılmayan eser içerisinde anlatılmak istenen bir şeyleri gözden kaçırmışımdır ama dönüp baktığımda çok güzel bir okuma deneyimi oldu. Başımızı kaldırıp artık biraz Türk Edebiyatındaki bu mükemmel ötesi yazarları da görmeli ve büyütmeliyiz bence. Bu biraz fazla öznel oldu. Şöyle diyeyim o halde en azından ben kendi adıma mağaramdan başımı biraz olsun çıkarabildim
Tabii bu noktada bana Ahmet Hamdi Tanpınar’ ı öneren @berzah1 ’ e de çok teşekkür ediyorum
Rica ederim. Beğenme ve faydalı bulmana çok sevindim. Çalışmalarında faydalı olur umarım. @DragonRebornRand
- sayfaya geldim ama zerre güzel bulmadım. 1 cümlede anlatılacak şeyleri 20 cümlede anlatması çok yorucu. Bitirip de beğenen varsa yazabilir mi tempo düzeliyor mu yoksa hep aynı mı.
R. A. Salvatore - Drizzt Efsanesi 7: Miras bitti.
İlk altı kitaptan sonra aradan iki yıl geçmiş. Seriye geri dönmeye karar verdim. 7. kitap da sağlam başladı vesselam. Aksiyon ve gerilim bir saniye durmadı. Özlemişim.
Yanmayan Kitap - Mark Lawrence
An itibari ile kitabı bitirmiş bulunuyorum. Oldukça sürükleyiciydi, yazarın kalemine sağlık. Bence fantastik eser olarak da özgün bir kitaptı. İlla ejderha, ork, elf vs olmadan da fantastik kitap nasıl yazılırın cevabıydı. Hikayenin kütüphanede ve kitaplarla iç içe geçmesiyse muhteşemdi. Sonradan acaba vıcık vıcık aşk kitabına mı dönüşecek dedim ama aşk olsa da öyle olmayacak gibi. Kafamda bazı sorular da yok değil, heyecan, merak duygusu hep canlıydı kitapta. Umarım devam kitabı fazla gecikmeden çıkar.
Puanım: 9/10
Ben de beğenmedim maalesef. Orijinalini okumadığım için bilemiyorum orijinalinde mi sorun var, yoksa çevirisi mi kötü ama resmen işkence olmuştu bitirene kadar
Ah, ah! Şu kitabı çıktığı dönem bir X kuşağı mensubu olarak okumak varmış aslında. Ama bunun yerine Y kuşağı olduğumuz için geriden takip ediyoruz ne yazık ki böyle.
Zamanında Tiyatro - Edebiyat topluluklarından tutun discord ve internet forumlardaki online gruplara kadar dışarıya kapalı ve kendi içinde minik bir dünya kuran pek çok topluluğa mensup olmuş bir kimse olarak, böyle oluşumların makus talihlerini ve şaşmaz sonlarını Alex Garland kadar iyi analiz edebilenine denk gelmedim. Birilerinin kendi küçük ütopyaları nasıl başkaları için distopyaya dönüşebiliyor, cennet beklerken nasıl cinnete varılabiliyor, gerçekten ibretlik bir anlatı.
Alex Garland - Kumsal, son zamanlarda okuduğum en iyi romanlardan birisi oldu çıktı.
Not: Filmini izlemeyin…
Uzun bir kitabın içinde kaybolmak istiyordum. Dokudunya denedim olmadı, bu da aradığımı vermedi. Kötü değildi ama anlatım tarzı ve tempo çok yavaş. 200 sayfa okudum ve geri kalanı tahmin edebiliyordum. 600 değil de 250 sayfa olsaydı acayip heyecanlı bir hikayesi olabilirdi.
Kardeş yazım tarzın çok güzel de konuya gir artık konuya! 50 sayfadır aynı olayı tekrar tekrar anlatıyorsun. Kim, kimdi unuttum artık. Kısa ve öz yazmaya alerjisi olan yazarlardan gına geldi artık.
Arka kapakta ballandıra ballandıra anlatilsa da bana “Wow” dedirten herhangi bir özelliği yoktu. 40 sayfalık kitap, okudum bitti.
Semerkant, Amin Maalouf.
Çok övüldüğünü duyduğum için okumak istedim, Ömer Hayyam’ın rubaileri’ne dair bir tarihi roman. Akıcı ve ilgi çekici. Fakat türklerden bahsedilen kısımlarda alınmadan edemiyorum. Nasıl kötü gösterebilirim diye cımbızla seçmiş olayları her halde. Okumasam da olurdu, gibi.
Hikmet Hukumenoglu 'nun son romani Sonra Gözler Görür 'ü yeni bitirdim.Polisiye bir roman.
Daha önceki romanlarından bazılarında olduğu gibi hayali bir mekan ama aynı zamanda da çok tanıdık bir yer olan Yenikent 'te geçer olaylar.
Romanın ana kahramanı Ezgi Sezgin bir gazeteci. Istanbul 'daki hayatından uzaklaşmak isteyince oğlu ile birlikte memleketi Yenikent’e yerleşir ve orada gazetecilik yapmaya başlar. Ancak gelir gelmez kendisini karmaşık bir cinayetler serisinin içinde bulur. Ezgi’ye eski arkadaşları Orhan, Mert, Cüneyt ve Mercan eşlik eder.
Yenikent mekan olarak küçük bir kıyı şehri. Bütün küçük şehirlerde olduğu gibi güçlü aileler bütün şehri ve insanları domine etmektedir. Hayat onların etrafinda dönerken diğerleri sadece figurandir. Emniyeti,adliyesi,okulları ,basını…her şey.
Romandaki en gerçek karakter bence Ezgi’nin oğlu Batu idi. Net,gerçekçi…Olduğu gibi.Keske etrafimizda böyle insanlar daha çok olsa. Yine romanın en beğendiğim kısmı “kutsal annelik” kavramının tersyüz edilmesiydi. Pek çok yerde Batu annesi Ezgi’yi topluyordu. Yine romanın arıza karakteri "Zehra Gören " in anneliginde olduğu gibi. Kutsallik diye bir şey yok. Iyi anne var,kötü anne var.
Romanla ilgili olumsuz eleştirim ise çok fazla yazım hatası vardı. Hatta bazı yerlerde Cüneyt ve Orhan isimleri karışmıştı. Neyseki dikkatli bir okuyucuyum:))Bunların üstesinden gelebildim. Ama Can Yayınları gibi kurumsal bir yayınevine bu hataları yakıştıramadım.
Yazardan şimdiye kadar okudugum kitapları sıralayacak olursam:
1.Harika Bir Hayat
2.Körburun
3.04.00
4.Sonra Gözler Görür
5.Kar Kuyusu
6.Aşka Inanmayanlar Içın Aşk Öyküleri
Bu benim kişisel sıralamam. Ama hepsi okunmaya değer kitaplar. Okuyun…
Eğlendirici olmasının yanı sıra bilgilendirici bir kitap. Sihirbazlığa, sihirbazlara, aldanmamıza, yanılmamıza ve nörobilime dair çok güzel bir anlatı. Yazarların peşinde olduğu bu araştırmayı okumak benim için çok iyi bir deneyim oldu. Çok sevdim. Herkese tavsiye ederim.
9/10
Mihail Bulgakov - Usta ve Margarita bitti.
Garip, eğlenceli, kimi zaman sıkıcı. İçinde aşk da var ama ben garipliğinden, eğlencesinden, ilginçliğinden ve bazen sıkıcılığından aşkı pek göremedim. Yine de okunası bir hikaye.