Rıhtım Galerisi’nin kapısı her türden esere açıktır.
Ben başlayayım o halde:
The Great Wave of Kanagawa
Rıhtım Galerisi’nin kapısı her türden esere açıktır.
Ben başlayayım o halde:
The Great Wave of Kanagawa
Çok güzel bir konu olmuş, daha önce eksikliğini hissetmemiş olmama şaşırdım. Ben de şimdilik birkaç tane sevdiklerimden atayım belki daha sonra ekleme yaparım.
Yine Renoir’dan ‘Luncheon of the Boating Party’. Bu tabloyla belki bazılarımızla benzer olarak ilk Amelie’de karşılaştım. Orada bu resmi defalarca çizen amcamızın resmin ortasındaki su içen kadının etrafındakilerle alakasızlığına değinmesi beni de etkilemişti. Herkes orada bulunma amaçlarına uygun şeylerle ilgilenirken onun dalıp gitmişliği ve uyumsuzluğu ilginç geliyor. Bu ortam da sanırım içimde pes etmemiş hala hoş bir şeyler yapmak isteyen kişiliğe dokunuyor.
Sizlerin paylaştığı tablolar da çok ilginç. The Great Wave off Kanagawa’yı biliyordum ama Millias’tan Ophelia’yı bilmiyordum, çok hoşuma gitti. Bir okuma yapacağım ona dair.
Arşidük Leopold Wilhem’in Brüksel’deki Galerisi - David Teniers
Elinde bastonuyla resimleri işaret eden kişidir arşidük. Beni bu tabloda hayret düşüren detay ise ressamın klasik tabloların hepsini birer birer çizmiş olması. Örneğin soldaki duvarın ortasında Habil ile Kabil’in temsili resmi var. Adını bilmediğim birçok tablo olmasına karşın büyüleyiciliğini yitirmiyor.
Duvardaki tabloların adı, resme ait vikipedi sayfasından ulaşılabiliyormuş.
İvan Ayvazovski - Çeşme’de Deniz Savaşı.
The Persistence of Memory – Belleğin Azmi - Eriyen Saatler ya da La persistencia de la memoria - Salvador Dali (1904-1989)
Harika bir resim gerçekten. Sahilde bulunan esrarengiz plaka, eriyen saatler, yelkovana dalan sinek, karıncalar… Sanki gerçek bir sahil şeridi çizilmek istenmiş de daha sonra ressam bu tabloyu çizdiği zamanki gerçeklikle alay etmeye geçmiş gibi. Açıklayabildim umarım . Dikkatimi en çok çeken şeyse metal plaka. Kim bıraktı onu oraya, ressam mı? Sol kısmı sahil şeridi boyunca ilerliyor mu yoksa o kadar mı? Neden kimse üstünden yürümüyor? Karıncaların yanılsaması olan saat, zamana ve gerçekliğe kimin açısından bakacağımızı belli etmiyor. Kimin rüyası olabilir bu ya da kimin yaşamını sürdürdüğü dünyasıdır? Kafamda deli sorular .
Gece Kuşları (İng. Nighthawks) - Edward Hopper
Hayatında öyle büyük buhranlar yaşayan biri kesinlikle değilim ama ne zaman bu tabloyu görsem kendimi sırtı dönük adamın yerine koymadan edemiyorum.
Sık sık ziyaret edeceğim favori forum konularımdan biri bu olacak anlaşılan. Yakın zamanda tanıştığım ve o günden beri evime asmayı planladığım bir tablo ile başlayayım. Andrew Wyeth’in çizdiği Christina’nın Dünyası (Christina’s World) isimli tablo:
Wyeth tabloyu 1948’de yapmış. Tabloda gördüğümüz Christina aslında gerçekte yaşayan bir kişi, Wyeth’in Maine’deki evinin komşularından Christina Olson. Wyeth bir gün pencereden dışarıyı izlerken, geçirdiği bir rahatsızlıktan dolayı bacakları tutmayan bu kadını dışarıda çiçek toplarken görüyor ve ortaya bu tablo çıkıyor.Tablonun yarattığı belirsizlik hissi, kızın eve ulaşmaya çalışıyormuş gibi görünmesi ve ileride gördüğümüz evin ıssızlığı beni oldukça ürpertiyor. Bir yazarlık atölyesinde bu tablo için bir öykü yazmış, sonrasında aynı öyküyü Notos’a da göndermiş ancak bir sonuç alamamıştım.
Aklıma nedense Clara geldi. Diğer tabloları biliyordum da bunu hiç görmemişim. Ben de beğendim. Tekinsiz yanı hoşuma gitti.
Pablo Picasso - Anne ve Çocuğu
İçimi garip bir şekilde huzurla kaplayan bir çalışma. Kendinden gurur duyarak ilk adımlarını atan bir çocuk ve onu kanatları altına almış, annelerin evlatlarına karşı bütün duyguları çehresine yansımış bir kadın… Bana sorarsanız, resmin merkezi annedir. Nedenini bilemiyorum, öyle hissediyorum sadece. Ne kadar arka planda kalsa, çocuğun attığı adımlar ne kadar küçük olsa da tüm bunları olur kılan kişi, arka plana karışan annedir. Tüm bunlara rağmen bunların hiçbirini üzerine almaz, çocuğun başarılarını uzaktan izler gibi görünür biraz da.
Annenin çehresi, bu coğrafyanın kadınlarını yansıtıyor gibi. Tablodan farklı bir konu ama belirtmek istedim.
Aklıma su dizeler geldi…
tutun kızlar tutun, birleşsin eller,
çalın sazlar çalın, kırılsın teller,
dönün kızlar dönün, kıvrılsın beller,
uzun, siyah saçlar tel tel çözülsün.
…
Forumun bu başlığı keşke daha fazla kullanılsa.
Kesinlikle katılıyorum.