Kitaplardaki Çeviri Sorunları

2019 yılında 13
2020 yılında 15
2021 yılında 11 kitap kendisinin çevirisi ile yayınlanmış olarak saydım, eğer bir yanlışım yok ise ( kaynak kitapyurdu :smiley: ) İşin içinde olan arkadaşlar daha net bir yorum yapabilir, dışarıdan bakan biri olarak bana gerçekten yoğunluk yaratabilecek bir sayı gibi geliyor ve teorimizi biraz doğruluyor gibi. Hayırlı işler bol kazançlar dileyelim, ne diyeyim :smiley: Arada birkaç marvel kitabı 1-2 çocuk kitabı gördüm falan ama çoğunlukla da çevirmesi zor olabilecek fantastikler gibi duruyordu gördüklerim.

Drizzt 7-8-9-10 u da tekrar çevirmiş hatta, yeni baskıları okumayınca dikkat etmemişim. Ali Seval çevirisiydi onlar, demek İthaki devamını da çevirtecek o seri ondan yavaşlamaya geçmiş :upside_down_face:.

1 Beğeni

Arkadaşlar, Kapra Yayıncılık (cep boy Karbon da aynı çeviri görünüşe göre) çevirileri nasıl?

Quora’daki çevirmen arkadaşlar bir çevirmenin günde ortalama 2000 kelime çevirebildiğinde, bunun da 6-8 sayfaya denk geldiğinde hemfikir olmuşlar. Çevirinin kurgu veya teknik olmasına göre sayılar biraz değişiyor elbette.

Bu durumda Ay Bahçeleri gibi 700 sayfalık bir eserin çevirisi, günde ortalama 8 sayfadan 87 günde sonlanmalı. Neredeyse 3 ay. Yılda 10-11 kitap çeviren birinin bir kitaba 3 ay ayırması mümkün değil.

Elbette çevirdiği her kitap da 700 sayfa tutmuyor, hadi ortalama 300 sayfa olsun. Günde 8 sayfadan bir kitaba 37 gün ayırması gerekiyor. Yıllık 250 iş gününe göre hesaplarsan yılda 6-7 kitap anca çevirmesi lazım. İki katını çeviyor. O yüzden sonuçlar pek iyi olmuyor. Varsayımlarım doğru değilse çevirmen arkadaşlar doğrusunu paylaşabilirler.

9 Beğeni

Eşim bir ara bunun yaklaşık iki katını çeviriyordu, ama orijinali de kendi yazdığı için normalden çok daha hızlı oluyordur muhtemelen. Bana makul bir hız gibi geldi hocam.

Şaka maka reis yardırıyormuş yahu. Ama muhtemelen fulltime bir iş için daha düşük bir hacim kurtarmıyordur. Çevirmenlik yapan arkadaşlar saat başı asgari ücretten daha düşük bir gelire tekabül ettiklerini söylüyorlardı. İşin ilginci uluslararası satan teknik kitaplar yazan arkadaşlarım da aynısını söylüyordu. :roll_eyes:

Ek: Tabi arkadaşlarımın hiçbiri işlerinde isim yapmış profesyonel çevirmen değil. Onların tecrübeleri sektörden muhtemelen farklıdır.

3 Beğeni

@Abraxas Kim yazmıştı hatırlamıyorum ama birisi bir çevirmenin para kazanabilmesi için ayda 1 kitap çevirmesi gerek demişti.

Bu hesapla örtüşüyor.

@nefarrias_bredd Hocam eşin kitap mı yazıyor yoksa?

1 Beğeni

Haha yok hocam içerik yazarlığı yapıyordu bir dönem. İki dilde yayınlıyorlardı bayağı bir şeyi, o yüzden bolca çeviri yapıyordu bir ara.

Hemen hemen doğru. Ancak bu kadar aritmetik değil süreç. Önce kitabı okumak, ön araştırma yapmak, kafanızı toparlamak için uzun aralar vermek gerekiyor çoğunlukla ve evet kıt kanaat da olsa geçinebilmek için ayda bir kitap bitirmek gerekiyor.

3 Beğeni

Çeviriler bazen editörlük süresinde de bozulabiliyor. Direkt çevirmene odaklanmamak lazım. Bir terimin yanlış çevrildiğini düşünen editör toplu değiştirme yaparak büsbütün bir hataya sebebiyet verebiliyor. Dalgınlık sonucu olan şeyler.

Elbette çalışma şartları da var. Bildiğim ve gördüğüm kadarıyla çeviriler A4 boyutuna göre hesaplanıyor. Yani kitap sayfası şeklinde değil. Bu da ortalama 12-15 kitap sayfası demek. Buna A5 diyebiliriz ki bu miktar biraz fantastik kalıyor aslında ve çalışma süreci uzadıkça yorgunluğa bağlı dalgınlıklar, algıda körelmeler oluyor. Gün başındaki performansla gün sonu performans bir olmuyor haliyle.

Bir diğer husus çevirmenlerin sigortasız çalışması ve günde en az 10 saat iki büklüm oturarak hareketsiz yaşam sürmeleri ve yıllık izin, hastalık gibi haklara sahip olmamaları. Yani eğer grip olduysanız ve o gün çalışmadıysanız para kaybediyorsunuz. Beş sayfa da olsa çevireyim diyorsunuz. Tatile gitmek bile rahatsızlık verici oluyor çünkü para kazanamıyorsunuz. Çoğu çevirmen yarı zamanlı tatil yapıyor bu sebepten hatta yapmayanlar da var. Kaldı ki ben 10 saatle yetinen çevirmen görmedim arkadaşlar. Kendilerine vakit ayırabilmek için genelde başka günlerde üç günlük çalışmak zorunda kalıyorlar. Normal bir çalışan gibi saat 5-6 gibi masadan kalkmıyorlar. Çoğunlukla sabahın köründen gecenin dibine hatta iki gün sonra bir yere gidecekse sabahlayarak çalışıyorlar. Bana pek adil görünmüyor. Buna bir de yayınevinin belirlediği günü de ekleyin. Bir süre var çevirmeniz için ve program aksamasın diye baskı oluyor üstünüzde falan filan.

Yayınevlerine göre bazı esneklikler olsa da durum bu.

5 Beğeni

Bizim, en azından benim, tespitler çevirmeni zan altında bırakmak için değil de, daha çok durum tespiti yapmak içindi. Dediklerini net olarak bilmesem de tahmin edebiliyorum. Hiçbir çevirmenin bilerek isteyerek kötü işçilik çıkaracağını zannetmiyorum. İstemeden de olsa şartlara uyum sağlıyorlar maalesef.

5 Beğeni

Ulysses’in çevirmeni Armağan Ekici’nin örnek olarak verdiği tek bir cümleyi nasıl çevirdiğini anlatan konuşması.

7 Beğeni

İngilizceden Best Served Cold’u okuyordum ve okurken Kadim Kanunlar serisinin çevirisiyle ilgili bir şey aklıma takıldı. Aşağıda ilk kitaptan küçük bir spoiler vereceğim. Okuma zevkinizi düşürmeyecektir ama yine de uyarayım dedim. Seride “Eater” diye bir kavram var. Bunlar insan eti yiyerek büyü gücü kazanan büyücüler. Türkçeye de “Ölüyiyen” olarak çevrilmiş. Ölüyiyen hep bana biraz eğreti gelen bir kelimeydi ama yeni bir sıkıntı fark ettim. Ölüyiyen kelimesi direkt ne olduklarını açığa vuruyor ama Eater kelimesi biraz daha kapalı bir kelime. Bir şeyler yedikleri kesin ama ne yedikleri belirtilmiyor. Bu da ilk defa insan eti yediklerinin öğrenildiği sahneye hafif bir sürpriz katıyor. Ama Türkçesinde bu nüans kaybolmuş. Siz Eater’ı ne olarak çevirirdiniz?

Ben biraz düşündüm ama zorlandım. “Yiyici” veya “Yiyen” "Ölüyiyen"den bile daha tuhaf kaçıyor çünkü. Benim bulabildiğim en mantıklı karşılık “Obur” oldu. Hem ne yediğini belirtmeden bir şeyler yediğini anlatıyor hem de mitolojide vampir gibi bir anlamı var yani biraz korku unsuru da katıyor ve kötü çağrışımlar yapıyor. Tek sıkıntısı orijinal kelimede olmayan bir “fazla şey yeme” anlamı vermesi. Ama sıkıntısız bir karşılık bulamadım.

1 Beğeni

Zor bir kelime. Kişisel fikrim eater olarak kalması yönünde. Belirttiğiniz üzere Yiyici kelimesi bunu karşılıyor normalde. Ancak Yiyici; günümüz Türkçesinde direkt “rüşvet yiyen, para yiyen” gibi anlamları akla getiriyor. Ama illa çevrilecekse Yiyici en doğru kelime olarak görünüyor bence. Tabii okurun, eserin fantastik olduğunu göz önünde bulundurarak akla ilk gelen anlamı dikkate almayacağını ummak gerek.

1 Beğeni

Zorlama çeviri yerine aslını kullanıp dipnot olarak açıklanması daha çok hoşuma gidiyor.

1 Beğeni

Kesinlikle seninle aynı düşünüyoruz hocam.

Benim en çok takıldığım kelime oyunlarının dilimize çevrilirken yazarın kullanmadığı kelimelerin tercih edilmesi. Orda tamamen çevirmenin insafına kalınıyor. En son S. King kitabında görmüştüm sanırım, orjinal cümle korunup dipnotta yazarın orda neyi ima ettiği açıklanmıştı.

2 Beğeni

Evet, ne yazık ki bazen yazarın anlatmak istediği şey kayboluyor ve biz orada çevirmenin anlatmak istediği şeyi okuyoruz. Oysa ben yazarın vermek istediği şeyi okumak istiyorum. Böyle durumlarda en azından dipnot kullanmak yararlı olacaktır.

2 Beğeni

“Yiyen” olarak çevrilmesi bana tuhaf gelmezdi. “Yiyici”, @Blackheart 'ın belirttiği gibi rüşveti akla getiriyor. Fikir edinebilmek için Almanca çevirisine baktım, onda da doğrudan “(bir yemeği son kırıntısına kadar) yiyen, tüketen” mânâsına gelen bir kelimeyi uygun görmüşler.

3 Beğeni

Dün @Everfever’ın Malazan’daki “hortlak” açıklaması sonrası, biz acaba bu konularda fazla mı duyarlıyız diye düşünmeye başladım.

Adamlar dead → undead yapmış. Biz niye mevta → namevt yapamıyoruz? Ya da niye direkt hortlak diyemiyoruz. Adam ölmüş ama hortlamış işte. Bizde böyle isimlendirilmiş.

Adamlar Eater demiş. Biz niye “Yiyen” diyemiyoruz. Adamlar demiş işte. Ya da “Yiyici” yaz, altına da açıklama ekle, olsun bitsin. Açıklamayı okuduktan sonra Yiyici görünce aklıma devlet görevlisi gelmeyecektir.

Veya adamlar mesela takım ismine Milwaukee Bucks demiş. Biz takım ismi koyacak olsak asla Ankara Geyikleri demeyiz. Ankara Ejderhaları, Kaplanları ne bileyim Kartalları filan koyarız.

Demem o ki, biz bu “karizma” işine çeviride fazla mı takılıyoruz acaba?

9 Beğeni

@Abraxas “Yiyen” diyince aklıma Sedat Peker falan geliyor o yüzden tereddüt ettim. Bir de bazı noktalarda “O benim yiyenim” tarzı cümleler geçecek ve iş daha tuhaf olacak. :grin: Ayrıca bir yemeği son kırntısına kadar tüketen kişi benim önerdiğim Obur olmuyor mu? Almancaya çeviren de benim gibi düşünmüş sanırım.

@isos81 Türkçeleştirilen isimlerin yapacağı çağrışımlar ve tınısı gerçekten önemli bir şey. Yüzüklerin Efendisi’nin ve Harry Potter’ın bu kadar başarılı çeviriler olmasının büyük sebeplerinden biri budur. Bag End’e Çıkın Çıkmazı, Brandywine’a Brendibadesi, Occlumens’e Zihnefendar, Boggart’a Böcürt gibi karşılıklar bence gerçekten çok iyidir. Ama özellikle Harry Potter örneğinde çevrilmese kimsenin sorun etmeyeceği bir sürü özel isim türkçeleştirilmiş ve hepsi harika olmuş. Hatta arada Böcürt gibi asıl kelimenin anlamından türetilmeyen sadece ses olarak benzeyen kelimeler de var. Yüzüklerin Efendisi’nde de sırf daha iyi duyulsun diye Kuyutorman gibi bir kelime türetilmiş mesela. Fantastik edebiyat terminolojisinin anlamı vermesinin yanında Türkçede güzel duyulması da lazımdır. Yiyici’nin sıkıntısını @Blackheart söylemiş Yiyen’i de ben yukarıda yazdım. Zaten ikisi de güzel tınlamıyor. Bence bunlara önem vermek gerekli ama kitap iyi çevrilmişse birkaç terminoloji hatasını umursamam.

Bu arada bence Namevt iyi bir karşılık. Kullanılsa ve bir süre dipnot düşülse yerleşebilir

3 Beğeni

Olmuyor aslında: Obur, gereğinden çok yemek yiyen, doymak bilmeyen kimse demek.

Bir yemeği son kırıntısına kadar tüketen kişiyse benim mesela. Tabağımda yemek bırakmam, yemek ziyan etmem. :slight_smile:

6 Beğeni