Orta çizgiyle ayrılan ara cümlecik satır sonuna denk geldiği için öyle anlamışsınız.
Şöyle yazıyor:
Nicholas, Julian’ın bir bacağını yakındaki bir taşın üzerine koymuş hâlde –etrafta kendisine hayran olacak hanımların bulunduğunu düşündüğünde verdiği o her zamanki poz– beklediği yere doğru tırmanırken
*The old civilization and the rising
Christianity corrupted the barbarians of the ancient world, as the old
Christianity and the modern capitalist civilization are corrupting the
savages of the new world."
“La vieille civilisation et le christianisme naissant corrompirent les barbares du vieux monde, comme
le christianisme vieilli et la moderne civilisation capitaliste corrompent les sauvages du nouveau monde.”
Say Yayınları’ndan çıkan Tembellik Hakkı kitabında yukarıdaki cümleler şu şekilde çevrilmiş:
“Yaşlı Hıristiyanlık ile modern kapitalist uygarlığın Yeni Dünya’nın barbarlarını bozduğu gibi, eski uygarlık ile yeni doğan Hıristiyanlık Eski Dünya’nın barbarlarını yozlaştırdı.”
Evet çok küçük bir detay ama Allah aşkına “old Christianity” ifadesini “yaşlı Hristiyanlık” diye çevirmenin mantığı nedir acaba?
Name none of the fallen, for they stood in our place, and stand there still in each moment of our lives. Let my death hold no glory, and let me die forgotten and unknown. Let it not be said that I was one among the dead to accuse the living.
@GKS ile biraz sohbet ettik de, onun en çok etkilendiği yerlerden birisi imiş burası (let my death’ten sonrası) ve çeviriden pek memnun değil, reductionist olduğunu düşünüyor. @nefarrias_bredd ne diyorsun bu çeviriye?
Kitabı okumadım. Bağlam da yetersiz ama “stand” ve “fall” zıtlığı aktarılamamış. O yüzden eğretileme boşa çıkıyor. Bir kaç yerde de özet çeviri yapılmış.
Ama şu bir gerçek ki bu kadar dar zamanda çeviri yaparken bu tür şeyleri atlamak doğal.
İlgili yere kadar gelip bağlam içinde okuduktan sonra yorum yapmam daha sağlıklı olur sanırım ama şimdilik sadece bu alıntı üzerinden fikir belirteyim.
Bu tarz çarpıcı ya da şiirsel kısımların çevirisi her zaman daha zor oluyor. Çünkü yaratıcılık gerektirmesi yetmezmiş gibi dil farkı da sıkıntı oluşturuyor. İngilizce okuyunca asıl yaratıcı öğe olan yazarın etkileyici bir şekilde kelimelere döktüklerini, orijinal dilin kendine has vurgulu kelimeleri ve gramer yapısıyla beraber okuyoruz. Çeviride aynı şeyler Türkçe ifade edildiğinde o kadar etkili olmayabiliyor, hatta bazen kulağa tekdüze geliyor. Çevirmen de o an yaratıcılığını ne kadar konuşturabilirse Türkçede aynı etkileri bırakacak kelimeleri ve yapıları gözeterek cümleyi oluşturmaya çalışıyor. Ama bu şekilde hem yazarın üslubunu koruyup ekleme çıkarma yapmamak hem de aynı duyguyu Türkçede hissettirmek çok zor. Zaten yazarın tüm yazdığı kelimeleri çevirmek direkt mümkün değil, öyle daha da göze batan bir çeviri ortaya çıkar.
Bu çeviri de ikisinin ortası gibi olmuş bence. Çok değiştirmeden Türkçede garip durmayacak ifadeler seçilmiş. Burada bana etkiyi kıran şey “bırakın” ifadesinin üç kere tekrar etmesi gibi geldi. İngilizcede aynı kalıbın tekrarı göze batmayıp şiirselliği sürdürebilse de Türkçe çevirisinde sırıtıyor sanki. Ya da cümlenin üzerinde çok durduğum için kelimeye yabancılaştım.
Her cümlede bırakın yerine farklı farklı seçenekler olsaydı ya da birleştirerek vs. cümle yapıları değiştirilseydi biraz daha etkili kurulabilirmiş. En azından ben Türkçede daha vurucu olması için biraz oynama yoluna giderdim. Ama bu haliyle de ilk okumada çok sıkıntılı gelmedi bana. Mutlaka çevirmen de üzerinde rahat rahat düşünebilse eninde sonunda daha güzel ve etkileyici bir seçenek bulurdu ama şartlar buna müsaade etmiyordur diye tahmin ediyorum maalesef.
Anlam olarak farklı bir şey demediği sürece yazarın dediğini kelime kelime çevirmektense doğal duracak ve okurken duraksatmayacak hale getirerek çevirme taraftarıyımdır ben. Buna bir-iki kelime eklemek ya da çıkarmak vs. dahil. Hep böyle düşündüm. Bunun yazara saygısızlık vs. olduğunu düşünmüyorum zaten. Ortada bir dil engeli var ve robotik bir metin okumaktansa aynı şeyi anlatan ama daha akıcı bir metin okumayı tercih ederim. Sonuçta kaynak ve anlam hala aynı. Doğrusu bunu böyle örnek vermeden yalın bir şekilde söylemek ikna edici gelmeyebilir. Örneklerle anlatan makaleler okuduğunuzda hangi metinde hangi çeviri yöntemleri kullanılabiliyor ve gayet başarılı bir sonuç ortaya çıkıyor diye daha rahat görüyorsunuz. Çeviri Eleştirisi dersini alırken birkaç eserin çeviri karşılaştırması hakkında yazılar okumuştum ki birçok eser hakkında bu tarz makaleler mevcut, meraklısına iletebilirim.
Son cümlenin çevirisi hatalı gibi geliyor bana. Cümlenin yapısına ve kitapta bir önceki paragrafa bakılırsa canlıları suçlayanların ölüler olduğu anlamı çıkmıyor. “Yaşayanları suçlamak için, ölenlerden biri olduğum söylenmesin” gibi bir cümle daha doğru olurdu diye düşünüyorum.
Hiçbir çeviri eğitimi almamış biri olarak biraz da cahil cesaretiyle konuşuyorum ama bana kalsa “bırakın” ibaresini de hiç kullanmazdım burada, anlama bir katkı sağlamıyor ve çok tekrarlanıyor.
Hocam bence son cümle hariç gayet iyi. Yani ilydious hocamın söyledikleri çerçeveden bakınca diyorum.
Son cümledeyse bilemedim. Herhangi bir eğitimim ya da bir şey bildiğim yok, o yüzden eleştirmeyi kendime pek hak görmüyorum ama o biraz yavan kalmış gibi. Ha daha iyisi nasıl olurdu diye düşünüyorum; aklıma gelen aşternatifler daha iyi olur muydu tartışılır. Misal:
Motamot çeviri “Yaşayanları suçlayan ölüler arasında olduğum söylenmesin”. Ama ekstradan ima edilen 2 şey şu:
Hayatta kalanları suçlayan ölüler var
Ben onlardan olmak istemiyorum.
Aklıma gelen alternatif şu: “Sağ kalanları suçlayan ölülerdendi denmeye.” Tabi burada gizli olan “ben” zamirini önceki satırlardan alacak şekilde onlara düzenleme gerekebilirdi
Kitabın İngilizce aslı elimde olsaydı Türkçesiyle karşılaştırabilirdim fakat bu karşılaştırmaya gerek bile olmadığını düşünüyorum. Kitap resmen berbat bir şekilde çevrilmiş. Cümleler tekrar tekrar okunmasına rağmen anlaşılmıyor. Özne yüklem uyumsuzlukları, anlam belirsizlikleri havada uçuşuyor. Bunları da örnek olsun diye attım. Şu cümleleri tekte anlayabilen çıkarsa tebrik edeceğim. Bu arada kitabın çevirmeni Murat Erden’miş.
Bende bu serinin Semboller & İşaretler ile Efsaneler & Mitler kitapları vardı. İkisini de okumaya çalıştım fakat çeviriden dolayı içerik o kadar anlaşılmazdı ki kitapları elimden çıkardım.
Demek ki çeviri sorunu o iki kitaba has değilmiş. Bu seri maalesef koleksiyonluk gibi geliyor bana.
Ben de özellikle büyük boy, bol görselli kitaplarda çok karşılaşıyorum böyle cümlelerle. Bunlar da genelde Alfa’nın kitapları oluyor ki Alfa’nın editörlük konusundaki sıkıntıları forumca biliniyor. Bu kitaplar editörün elinden hiç geçmemiş bile olabilir. Konuya pek hakim olmayan bir çevirmen tarafından çevrildiyse de durum böyle oluyor işte. Taurenim’in dediği gibi ben de Efsaneler & Mitler’i okurken bir yerden sonra hataların fotoğrafını çekmeye başlamıştım hobi olarak. Verdiğim paradan çok kitabın güzelliğine üzülüyorum resmen.