Okuma Etkinliği - Ay Bahçeleri (Malazan #1) - Steven Erikson

Çevirmeni değil çeviriyi eleştiriyoruz. :slight_smile:

6 Beğeni

Doğru kesinlikle, çevirmenin yetersiz olduğu kanısında da değilim ama yer yer özensiz olduğu ya da hızlı bir iş olduğu belli. Bu da şahsen diğer çevirilerinde de bu tarz sorunlar görebileceğimi düşündürtüyor bana

Neden geç kalmış olasınız?

Kanalınızda yorumlayacaksanız yer yer not almak iyi olacaktır. Ya da alınacak çoğu not Tor reread’te zaten alındığı için, kendinizi akışa bırakıp, ihtiyaç halinde bakabilirsiniz.

2 Beğeni

Burada orijinal çeviriyi kesinlikle çok anlamsız buldum ben. Çeviri dersi alsak da benim alanım Edebiyat, çeviri değil. Ama hiç değilse okuduğunu anlamak isteyen biri olarak kitabın dili beni de inanılmaz yordu şu ana dek. Orijinal İngilizce cümleleri başlıkta paylaşıldığı kadar incelediğimde de sıkıntının çeviride olduğunu gözlemledim.

  1. bölüme başlayacağım ve birçok cümleyi, paragrafı dönüp dönüp baştan okuyorum, inanın. Yavaş ilerlememin ana sebebi bu. Çoğu zaman “ben ne okudum şimdi?” hissiyatına kapılıyorum ve başlıktaki uzun yazışmalardan da anlıyorum ki çeviriyi sıkıntılı bulan tek kişi ben değilim.

Açıkçası ben isim çevirilerini çok kötü bulmadım. Tez Ben, Yırtıkyelken vs belki tam anlamıyla orijinale sadık değildir ama yine de bunların kulağa hatırlanabilir geldiğini düşünüyorum. Çünkü çeviride olay her zaman orijinale sadık kalmaktan ziyade ana terimlerin akılda kalır olmasını da sağlamaktır diye düşünüyorum. O yüzden isim çevirileriyle bir sıkıntım yok fakat 6 yıl önce de yazıldığı gibi, cümleler inanılmaz bozuk ve anlaşılmaz; yani burada çevirmen/editör kurbanı olmuş eser. Konunun uzmanı olduğumu iddia etmiyorum fakat dümdüz bir okur olarak bile oldukça fark ediliyor bu maalesef.

Dediğim gibi burada Limeyelken benim tercih edeceğim bir kullanım olmazdı. Yırtıkyelken kulağa daha “catchy” geliyor. Onun dışında İsos abinin çevirisini daha çok beğendim ben. Çünkü hem orijinale daha yakın hem daha anlaşılır hem de duyguyu iyi aktarıyor bence. Fakat ben “merkez” opsiyonu yerine çekirdek’i daha uygun buldum çünkü bence burada core kalbi kastediyor ve merkez kelimesi çok mekanik kalıyor. En azından orijinali ile karşılaştırabilen bir okur olarak ben böyle düşünüyorum.

Burada ben Karamacı’nınki gibi tire içine alarak ara cümle verme olayını daha uygun buldum ama @ilydious çeviride bu kullanımın pek tercih edilmediğini söylediği için virgül de pekala kullanılabilir diye düşünüyorum. Tense konusunda emin olamadım, çevirirdi ya da dönüştürürdü daha uygun, anlaşılır ve genele uygun bir his veriyor gibi.

Burada Karamancı çevirisini anlaşılması çok güç buldum cidden. “Başlanalı çok olmuştu,” hem well under way anlamını sağlamak için çok zorlama geldi hem de üzerinden geçilmemiş gibi baştan savma duruyor bence. Başlamıştı daha doğrudan ve anlaşılır.

Konunun uzmanı kesinlikle değilim, çeviri sürecinin zorluğuna yalnızca ödevlerim ve sınavlarımdan şahitlik edebiliyorum ve bu kadar uzun ve detaylı bir çevirinin düşüncesi bile kabus gibi benim için. Fakat bence çeviri işinin yarısı hedef dili bilmekse yarısı da ana dile hakim olmak. Ancak bu şekilde orijinalden okuma şansı olmayan okurlar okuduğunu anlar. Yani burada sıkıntı kesinlikle Türkçe’nin kullanımı. Kelimelerin değil de yapıların ve cümle ögelerinin yerleri, etken edilgen kullanımı vs. sıkıntılı ve bunu İngilizce’sine bakarak değil, tamamen kendi dilinde okuduğunu anlamak isteyen bir okur olarak söylüyorum. Ben mesela, çeviri yaparken önce olduğu gibi çevirip sonra İngilizce’yi bir kenara bırakıp sadece Türkçe gözünden değerlendiriyorum cümleleri ve ona göre proofreading yapıyorum. Bunun doğru teknik olduğunu savunmuyorum fakat Malazan çevirsinin en büyük eksiği bu bence.

Bence demekten yorulduğum bir mesaj oldu ama düşüncelerimi iyi aktarabilmişimdir umarım. :slight_smile:

Ek not: Benim Türkçem hiç iyi değil mesela. Hatta çoğu zaman İngilizce kurallarına daha hakim olduğum konusunda espri yaparım. O yüzden de çeviri, derslerim hariç, hiç girişmediğim ve girişmek de istemediğim bir alan.

7 Beğeni

@nehirthebooktuber kanalınızda yayınlayacaksanız n’olur benim Kastamonu sarımsakçısını unutmayın. :slight_smile: Onun da böyle bir kitap yazmaya hakkı var.

Yanlış ifade edilmiş cümlelerin takılması güzel oluyor. :sweat_smile:

Çeviri konusundaki asıl sorunum çeviri değil. Cümle yapılarının yanlış oluşturulması sanırım. Benim attığım örnekler ufak tefek şeyler. Benim okuma akışımı bozan cümle bozuklukları. Sebebinin çevirmenden sonra editörün de düzenlemesi sonucu anlam bozuklukları yarattığını düşünüyorum. Cihan çevirememiş demek çok büyük üzüntü olur kendisi için sanırım. Kısıtlı sürede elinden gelenin en iyisini yapmış üstelik zor bir eser.

Yırtıkyelken onlar için mümkün olacağını hiç düşünmediği kadar derin duygular besliyordu.

Anlamı karşılıyor ve daha akıcı, daha doğru bir cümle olurdu bana göre ama buna da metne müdahale var diyen olurdu. Eğer evini geçindirme derdi ve zaman kısıtı olmasa üstünden bir kez daha geçebilse muhtemelen bu hatalar giderilirdi. Çevirmenlerin sabit bir maaşı yok. Az iş de yapsalar çok iş de yapsalar aynı ücreti almıyorlar. Yaşamak için giderlerini karşılamak zorundalar ve ayda bir kitap çevirme mecburiyeti ile yaşamak zorunluluğu omuzlarına çöküyor.

3 Beğeni

Mesajını şimdi gördüm ama ben açıkçası Malazan çevirisi karşılaştırmaktan sıkıldım. :slight_smile:

Kendi adıma bu çeviriye dair iyi bir kanaat oluşturdum; hataları, anlam kaymalarını ve yavan kelime tercihlerini İngilizcesiyle karşılaştırarak birden fazla somut örnekle tespit ettiğimizi düşünüyorum. Ayrıca karşılaştırma yapmadan bile bu kadar kişi metinden örnekler gösterip anlatımı anlaşılmaz ve yavan buluyorsa o çeviride bir sorun var demektir.

Daha iyisini yapabileceğimi de iddia etmiyorum, öyle bir yetkinliğim yok. Sadece gözüme çarpanları söylüyorum.

Limeyelken kitapta yok zaten, o benim önerimdi. Karamancı Yırtıkyelken diye çevirdi. :slight_smile:

1 Beğeni

@isos81 kendi çeviri önerisinde Limeyelken diye kullanmış, o yüzden öyle dedim. :slight_smile:

1 Beğeni

@isos81 'un da zihni bilinçdışı Limeyelken’e gidiyor demek ki. :black_heart: :slight_smile:

1 Beğeni

Yok ya, bilerek kullandım. Sevmediğim isim çevirilerini kendi zevkime göre yazıyorum. Mesela hiçbir zaman Köprüyakarlar demedim. :slight_smile:

İsim çevirileri rezalet bile olsa önemsiz. Benim derdim yazarın dilinin aktarılışındaki problemlerle.

Çok güzel özetlemişsin.

En başından beri Karamancı’nın yetkin bir çevirmen olduğunu ancak zaman kısıtından dolayı mı artık kendi iş yapış şeklinden mi bilmiyorum, özensiz çalıştığını düşünüyorum. Keşke en azından iyi bir editör elinden geçseymiş. Şu hatalar düzeltilmeyecek şeyler değil. Yazım yanlışlarını filan hesaba katmıyorum bile.

3 Beğeni

Bu başlıkta bulamadım ama diğer başlıktan bahsediyorsunuz sanırım. Oradakilere de baktım şimdi.

Buradaki kelime oyunlarını kaçırmış gibi görünüyor bence de @Abraxas’ın da dediği gibi. Eserleri önceden okuyup hakim olmadığı için yakalayamamış sanırım. Şu an ben de o kısımları okumadığım için vs. anlamadım. Göndermeleri anlamamış olsa bile Türkçe okuyunca garip durmasını engelleyecek bir şekilde çevrilebilirmiş sanırım. En sondaki olumluyu olumsuz yapmak çeviri hatası direkt, yanlış okumuş sanırım. Böyle hataları iki metni karşılaştırarak okuyan editör düzeltiyor normalde.

Bu çok küçükmüş, korkutuyorsunuz beni. :joy: Ben bazen doğru kelime mi kullanıyorum diye TDK’den kontrol ediyorum ama bu kadar ince ayrımlara sıra gelene kadar çok başka şeyler var sanırım. Çevirirken o an bu kelimeyi bağlama daha yakıştırarak seçmiş diyebilirim buna sadece. :slightly_smiling_face:

Yon kelimesi güzel bir nokta gerçekten. Ancak olduğu gibi çevirmek Türk okuyucu için İngilizcede yarattığı etkiyi yaratmaz diye düşünüyorum. “Oradaki Sulty’i görüyor musun?” diye çevrilse “yon” kelimesinin verdiği anlam bize yine ulaşmazdı bence. Karamancı da bizdeki konuşma diline uyması için “Bak, Sulty’i görüyor musun?” diye çevirmiş gibi görünüyor. Oradaki diye de ekleyebilirdi tabii ama dediğim gibi aynı hissiyatı vermesi için benzer anlam verecek ve bizim için de alışılmamış bir kelime bulmak lazım. “Pale to insignificance” daha edebi çevrilebilirmiş yine @Abraxas’ın dediği gibi. Mesela benim gözüme de “belalı” kelimesi çok takıldı. :slightly_smiling_face:

The Jaghut kullanımı gramatik olarak çoğul yapıyor kelimeyi, zaten Abraxas da sonradan doğru demiş. Yine de tekrar edeyim dedim. İkinci kısım için de Türkçede “refakati” olarak eklese de eklemese de aynı anlamı veriyor bence. İkisinde de “hükmedilenlerin varlığı sayesinde” anlamı çıkıyor gibi geldi bana.

Genel olarak konuşmak gerekirse çeviri okurken İngilizce orijinalinin tadını birebir almak imkansıza yakın bir şey. Çünkü zaten dil ve anlatım şekilleri tamamen farklı zaten, orijinalde kullanılan ifadeler dilimizde hiç bulunmayan şeyler olabiliyor. Bunların hepsine uygun karşılıklar bulmak gerekiyor. B konuda da çevirmen çkendi birikiminden yararlanıyor ve kendi kararlarını alıyor. Buna editörün yönlendirmeleri ve istekleri vs. giriyor. Günlerce, haftalarca, aylarca her gün uzun saatler boyunca aynı metin üzerinde çalışma durumu da var. Okuyucu olarak harika bir çeviri beklemek özellikle eseri bu kadar sevdiğiniz için hakkınız tabii ki ama Türkiye’deki şartları göz önüne almasak bile zorlu ve öznel diyebileceğimiz bir süreç çeviri. Bunu istediğiniz şekilde çevirecek kişinin fantastik edebiyat çevirisinde deneyimli olmasının yanısıra Malazan’a ve yazara sizler kadar hakim olan bir çevirmen olması lazım, böyle biri bulabilselerdi o kişiye verirlerdi zaten ki bu kişi bile ne kadar hakim olursa olsun yine pürüzlerini bulurdunuz. Kötü anlamda demiyorum tabii, @nefarrias_bredd’in dediği gibi gündeme getirmek yararlı olabilecek bir şey. Hatta keşke Karamancı görse ve sizin sıkıntılı bulduğunuz yerleri neden öyle çevirdiğini söylese. Sizin dediklerinizden de yararlansa ve diğer kitapların çevirisine bu dediklerinizle devam etse ama biraz zor sanırım böyle bir şeyin yaşanması. :slightly_smiling_face:

Bu gerçekten çok doğru. Şu an yaptığım çeviri yayınlandığında forumdaki kimse görmesin diye her şeyi yapacağım sanırım. :joy: (Şaka tabii ki.)

İşte bunu yapması gereken editör ve son okumacı (?) aslında. Çünkü çevirmen zaten İngilizceden Türkçeye çeviri yapıyor ve buna yoruyor zihnini. Bu yüzden anlamı aktarırken Türkçe bozulabiliyor. Editörün işi orijinaliyle karşılaştırarak dikkatsizlikleri ve bozuk cümleleri saptayıp düzeltmek. Son okumacının işi de en baştan okuyarak yazım, noktalama yanlışları gibi ufak tefek şeyleri düzeltmek. Ama çoğu yayınevi son okumayı bırakın editörlüğü bile layıkıyla yapmıyor. Hiçbir yayınevini direkt suçlamak istemem ama bu eser için son okuma yapılmamış gibi görünüyor.

Bir metni bir kişinin yani sadece çevirmenin eline bırakıp bu kişiden tamamen doğru bir kaynak metin beklenmemeli. Bu mümkün olmayacağı için editör, son okuma, düzelti vs. diye bir sürü şey var zaten. Yurtdışında bu sistem daha oturmuş vaziyette. Yani bizim bu yaptığımız bile aslında editörlük gibi bir şey. Yapılan çeviriyi orijinalle karşılaştırıp şöyle olabilirdi diyoruz. Bir kişinin omzundaki yükü paylaşıyoruz bir nevi. İşte yayınevinin yapması gereken bu. Tabii böyle konuşunca sanki editörlük ve son okumanın hiç yapılmadığını iddia etmiş gibi oldum, tekrardan amacım suçlamak değil ama genel olarak okuyucu olarak çoğu kitapta karşılaştığımız sorunlar yayınevinin çevirmene sunduğu şartlar, editörlük ve son okuma yetersizliğinden kaynaklanıyor gibi geliyor bana.

6 Beğeni

@seldon 10. bölüme geldiğimde sizi hatırlayacağım o zaman :smiley:

@isos81 Kitap çıkalı çok oldu herkes okudu bitirdi bile, güzel sohbetleri kaçırdım gibi hissettim :slight_smile: Tavsiyeler için teşekkür ederim Tor reread ile okuyup yorumlarken de bu kaynaktan faydalanacağım.

@Agape İşin komiği bizim sokakta bir tane Kastamonu Pastırmacısı var, galiba sarımsak da satıyorlar :smiley:

3 Beğeni

Ufak bir ayrıntı ama “hınzırca şüphe” ne bileyim, metni çocuksulaştırıyor bence.

“İşte şurada, Sulty’yi görüyor musun?” Ben buna benzer bir çeviri hayal etmiştim. :slight_smile:

“Bak” da fena değil, katılıyorum. Bu durumda mesela Shakespear çevirilerine bakmak lazım belki de, onun yon’ları da “Bak” mı diye çevriliyor acaba.

O kelime benim de gözüme battı ama daha iyi ne olurdu bulamadım. Nasty → belalı? :thinking: Pis, adi, iğrenç?

İngilizce aslındaki "the company"nin ne gereği var o zaman? Erikson şöyle deseymiş: “he could not dominate without the dominated.”

3 Beğeni

Aynı adam Kral Katili güncesinin de çevirisini yaptı ve kaç yıldır kitap okuyorum halen daha okuduğum en akıcı kitap. Al bir de buradan yak.
Şimdi yaptığı çevirileri saysak cidden bunu da mı diyebileceğimiz bir sürü kitabın çevirmenliğini yapmış biri. Bence Mehmet Harmancı muamelesi yapmamak gerekiyor hemen.

Yakın bir zamanda bir bilimkurgu kitabı çevirisinde de bir eleştiri yapılmıştı galiba kendisine forumda. Vardığım sonuç şu. Yayınevi bir yerden sonra son okuma ve editörlüğü sallamış. Cihan Karamancıya da aşırı yükleniyor veya Karamancı kapasite üstü iş yapıyor. Çünkü Kral Katili Centilmen Piç serilerini de bu adam çevirdi, başkası çevirmedi ya.

4 Beğeni

Yok daha okuyoruz, yukarıda blurlu pek çok yazıyı açamadım ben ve daha 200 sayfam var bitmesi için. Bu arada zamanda var etkinlik Mart’ın 15’i son buluyor. Yani asıl sohbet o tarihlerde olacak :slight_smile:

Kesinlikle katılıyorum buna. Çünkü şu anda bir yayınevinde staj yapan ve bence duruma forumda en yakından şahitlik eden üyelerden biri olarak @ilydious’un dediğine göre yer yer olan bu anlaşılmazlık durumu editörün sorumluluğundaki bir şey demek ki. Çünkü çeviriyi orijinaliyle karşılaştırarak düzeltme olayı çok önemli bir rol oynuyor bence. Bunun en az çeviri kadar önemli olduğu kanaatindeyim.

İthaki’ye baktığımızda da seri üretim gibi haftada birkaç kitap çıkaran bir yayınevinde son okuma olayı dediğiniz gibi baştan savma bir hale gelmiş olabilir.

5 Beğeni

Anladım, bu biraz öznel bir durum sanırım. Bana da muzip kelimesi çok çocuksu gelir mesela. Ama dediğiniz gibi farklı şekilde de çevrilebilir tabii ki. Daha farklı kelime seçimleri yapılabilir. Hatta editör bile kelime değişimi yapabiliyor aslında, bu metne daha uygun diye not düşerek. Çevirmen de yapılan değişikliklere onay verirse düzenleniyor. Yazardan çıkan metni, hele de böyle karmaşık bir kurguyu uygun bir şekilde yansıtmak birkaç kişinin beraber çalışmasını gerektiriyor kesinlikle. Hep bu kapıya çıkıyor sorunların çözümü.

Buna baktım şimdi. Hamlet’in ilk perdesinde şöyle bir cümle var.

Walks o’er the dew of yon high eastward hill.

İş Bankası baskısında şu şekilde çevrilmiş.

Yürüyor doğu sırtlarının çiyleri üstünde.

Ama karşılaştırma olarak doğru bir metin değil aslında. Tiyatro metni olduğu için ve ahenkli bir çeviri yapılma çabası güdüldüğü için. Yine de siz diyince merak edip baktım.

“without the company of” kalıp olduğu için kullanmıştır diye düşünüyorum. Çeviri olarak direkt “olmadan” anlamını verdiği için ek olarak “refakati olmadan” diye uzatmamış diye tahmin etmiştim. Kendini tekrar etmiş gibi oluyor biraz Türkçede. Çeviride tüm kelimeleri çevirme yaklaşımı doğru bir strateji değil, aksi halde ortaya buram buram çeviri kokan çok eser çıkar. :slightly_smiling_face: “Company” anlamını mutlaka verilecekse belki “hükmedilenlerin desteği olmadan” şeklinde biraz oynayarak çevrilse olabilir. Şu an bağlamı bilmediğim için “destek” kelimesi yanlış olabilir tabii.

Aynısını düşünüyorum maalesef. Kapasite üstü iş yapıyorsa bu çeviri harika bir iş bile denebilir. Şimdiden serinin üç kitabını çevirdiyse cidden kapasitesinin üstünde yapıyor olma ihtimali yüksek. Bu kitap tek başına yaklaşık 7 ay sürer çünkü normal şartlarda.

4 Beğeni

Okul meselelerinden tam Darujhistan bölümlerinin başında kaldım, gene devam edeceğim ama bir tur da İngilizce geçeceğim üstünden galiba. Bu çeviriyi malum bir seriyi epub olarak düzenlemiş kişi anca paklar da girer mi bu işe bilmem. Gerçi o malum kişi malum seriyi düzenlerken de az çevirmen editör kulağı çınlatmamıştır ki o çevirmen de burada keşke bu çevirseydi denen kişilerden biridir :slightly_smiling_face: .

Süper ben de bugün hemen başlayayım sohbetlere katılmak istiyorum iş yoğunluğum da var anca biter :blush:

1 Beğeni

Google bile daha iyi çevirmiş diyip bazen küçümsüyoruz ya bu arkadaşı. Büyük olasılıkla bunların hepsini bir yere not alıyor. 10 yıl önceki arama motoru değil, kocaman yapay zeka. “Oruç tutmak zayıflatır mı?” gibi sorulara yanıt aramadığı boş zamanlarında bunlarla uğraşıyor.

“Agabbe hakkımda ileri geri konuştu.”

Bundan 10 sene sonra seni cezalandırmak için her aradığın şeye saçma sapan sonuçlar çıkartmayacağını nereden bileceğiz?

Ezogelin çorbası tarifi aratıyorsun 0 sonuç çıkıyor veya “Gulaş mı demek istediniz? diye düzeltiyor. İsterse yapabilir.

1 Beğeni

On sene sonra benim avam sorularıma alayla yaklaşacaksa ben o yapay zekadan şüphe ederim.