Daha önce Martı paylaştığınız kitabı basmıştı. Doğan ilk kez basıyor.
Teşekkür ederim yanıt için hocam.
@Erdal_01 bey cevaplamış zaten hocam.
Bende Martı basımı da var ama Doğan basımını da alacağım.
Kronik yeniler.
“Elinizdeki kitap uzay yolculuğuna ve Yuri Gagarin’in olağanüstü hikâyesine hayat katıyor… Muhteşem ve tümüyle yetkin bir anlatıma sahip, roman gibi okunan bir tarih.”
Anne Applebaum
“Nefes nefese bir hikâye… Gagarin ve Vostok görevleri üstüne bu denli ustaca anlatılan ilk çalışma… Yüksek çözünürlüklü bir tarih: Gerilimli, heyecanlı ve çok iyi araştırılmış.”
Sunday Times12 Nisan 1961, sabah 9.07. SSCB’deki çok gizli bir roket sahası. Sovyetler Birliği’nin, amacı nükleer savaş başlığı taşımak olan en güçlü kıtalararası balistik füzesinin tepesindeki küçücük bir kapsülün içinde genç bir Rus oturuyor. İsmi Yuri Gagarin ve tarih yazmak üzere.
Saatte yaklaşık 30.000 kilometre hızla yol alan Gagarin sadece 106 dakikada dünyanın çevresini dolaştı. Bu fırlatma tam bir gizlilik içine yapılmış olsa da indikten sonraki birkaç saat içinde dünya çapında bir şöhrete dönüştü: Çünkü o, gezegenden ayrılmış olan ilk insandı.
Uzayda, bu efsanevi uçuşun ardındaki nefes kesen hikâyeyi anlatıyor. Bu olay, ABD ile SSCB’yi Demir Perde’nin iki tarafından karşı karşıya getiren Soğuk Savaş’ın zirvesinde gerçekleşti. Her iki süper güç de uzaya insan gönderen ilk ülke olmak için çok büyük riskler aldı. Her ikisi de astronotlarını, dayanıklılığın sınırlarını zorlayacak şekilde eğitti. Aralarındaki yarış en son ana kadar kıran kırana sürdü.
Kapsamlı orijinal araştırmalar ile çoğu daha önce hiç konuşmamış görgü tanıklarının etkileyici ifadelerini bir araya getiren Stephen Walker, onyıllardır saklanan sırları gözler önüne seriyor. Uzayda: Gezegenimizden Uzaya Yolculuk Eden İlk İnsanın Çarpıcı Hikâyesi, her iki taraftan bilim insanlarının, mühendislerin, siyasi liderlerin yer aldığı, ama en başta Amerikalı astronotlar ile Sovyet kozmonotların gökyüzünde üstünlük sağlama mücadelesine dair çok heyecanlı bir hikâye sunuyor.
“İkinci Dünya Savaşı’nın önemli bir bölümü, kuşağının tartışmasız en iyi tarihçilerinden biri olan Sir Antony Beevor’ın anlatım yetenekleriyle hayat bulmak için bekliyordu. Elinizdeki bu kitap bekleyişi sonlandırdı ve okurları hiç de hayal kırıklığına uğratmayacak. Beevor’ın, askerler ve siviller, kadınlar ve erkekler gibi sıradan insanların savaş deneyimlerini aktaran yeni kaynakları ortaya çıkarma becerisi kendisini eşsiz kılıyor. Beevor’ın, yorulmaksızın araştırdığı ve akıcı şekilde yazdığı bu mükemmel kitap, konusunda uzunca bir süre mihenk taşı olacak.” – Saul David, Daily Telegraph
Yıl 1944. Overlord Harekâtı’yla Kıta Avrupası’na tarihin en büyük amfibi harekâtını gerçekleştiren Müttefikler köprübaşlarını emniyete almış, Avrupa içlerine emin adımlarla ilerlemektedir. Harekâtın görece olumlu gelişmesiyle Müttefik saflarında savaşın çabucak biteceğine dair umutlar yeşermiş, askerler Noel’de memlekete dönme hayallerine kapılmışlardır. Bu hayal, Nazi Almanyası’na nakavt darbesi indirmek isteyen Müttefik Yüksek Komutası’nı da etkisi altına almıştır ki, derhâl bir plan hazırlanır. Mareşal Montgomery’nin cüretkâr fikri, Aşağı Ren ve ötesine uzanan köprüleri ele geçirerek Ruhr havzasından Almanya içlerine ilerlemektir.
Müttefik uçakları 1944 Eylül’ünde işgal altındaki Hollanda semalarında belirdiğinde, Alman tarafı neyle karşılaşacağını anlar ve Hitler’in İtfaiyecisi lakaplı Mareşal Model ile General Kurt Student derhâl bir savunma tertipler. Avcılar şimdi avlarını beklemektedir. Almanların çetin direnişi Müttefik akınlarını pek çok yerde durduracak ve karşı taarruzlarla harekâtın beli kırılacaktır. Hem coğrafî hem de stratejik önem arz eden Hollanda ve bilhassa da Arnhem’deki sert çarpışmalar, savaşın seyrini değiştirmese de uzamasına yol açar ve böylelikle milyonlarca insanın daha hayatını kaybetmesine neden olur.
Yakın dönemin en önemli İngiliz tarihçilerinden Antony Beevor, pek çok övgüye mazhar olan çalışması Arnhem’de bu cüretkâr harekâtı büyük bir ustalıkla kaleme alıyor. Beevor; Flaman, İngiliz, Amerikan, Leh ve Alman arşivlerinde çoğunlukla gözden kaçan detayları yakalayarak, General Kurt Student’in bizzat “Almanya’nın Son Zaferi” olarak adlandırdığı muharebenin dehşetengiz atmosferini okurun bizzat solumasını sağlıyor.
KARANLIK VE SORUNLARLA DOLU BİR TARİHE YAPILAN DERİN BİR DALIŞ: CIA TARİHİ
“Amerikan istihbarat servisinin aydınlatıcı ve aynı zamanda rahatsız edici tarihi.” Kirkus Reviews
“Merkezi İstihbarat Teşkilatının kısa ve öz tarihini içeren bu kitapta, Teşkilatın en büyük başarılarının ve uğradığı en büyük felaketlerin hemen hemen tamamı konu ediliyor. Yazar kitapta aktardığı çok sayıda ilginç olayla, Teşkilat hakkında oldukça derine uzanan bilgiler sağlıyor.” The Guardian
Amerikan dış istihbarat servisi CIA, kurulduğu günden bu yana romanlardan filmlere, haberlerden muhtelif olaylar etrafında şekillendirilen komplo teorilerine kadar günümüzün güncel siyaseti, askerî ve siyasi gündemi içerisinde kendisinden mutlaka bahsedilen bir istihbarat örgütü olmayı sürdürüyor. Yazar Rhodri Jeffreys-Jones CIA’in perde arkasında kalmış hikâyesini keşfe çıkıyor: CIA’in kuruluşundan günümüze hangi ülkeler üzerinde ne tür istihbarat ve analiz çalışmaları yürüttüğünü, bu faaliyetlerin değerini ve önemini, teşkilatın ne gibi kirli hileler kullandığını ve bunların yol açtığı sonuçları açık ve cesur bir şekilde anlatıyor.
Teşkilatın birbirinden farklı, belirgin dönemlerinin sıralı bir anlatım ve tarafsız bir perspektif ile aktarıldığı CIA Tarihi, Küba’daki Domuzlar Körfezi baskınından teşkilatın Vietnam Savaşı sırasında üstlendiği görevlere, SSCB’ye karşı yürütülen espiyonaj faaliyetlerinden 11 Eylül saldırılarına, terörle savaş döneminden Irak’taki kitle imha silahları kandırmacasına ve Usame bin Ladin’in öldürülmesine kadar geniş bir zemin üzerinden Amerikan Gizli Servisini ele alıyor. Ayrıca CIA tarafından çeşitli amaçlarla sahte ve yanıltıcı haberler yayılmasına değinerek teşkilatın ülke içerisinde düştüğü zor durumlardan da bahsediyor.
Son derece kapsamlı araştırmalar ve teşkilatla alakalı kişilerle yapılan çok sayıda görüşme sonucunda kaleme alınan CIA Tarihi: Amerikan Gizli Servisi ve Faaliyetleri, Amerikan dış istihbarat servisinin 75 yıllık tarihini, hatalarını ve eleştirilecek yönlerini saklamaksızın bir bütünlük içerisinde sunuyor.
Güneş kararır, kara denize batar.
Gökyüzünden aşağı yıldızlar dökülür…
“Sanki gök açılmış, sanki herkes ölümün yakında üzerlerine gelmesi gerektiğini düşünerek kendilerini Tanrı’ya emanet ediyormuş gibi görünüyordu. Her yaştan keşişler, rahipler, kadınlar, oğlanlar ve kızlar, kurtların avladığı çobansız koyunlar gibiydi.” 1456 Napoli Büyük Depremi
“Thames Nehri ve başka yerlerde cefasını yoksul halkın çektiği, hasırlara veya başka muhafazalara sarılı ekmekleri bile donduran ve ısıtılmadan yenemez hâle getiren büyük bir don ve buz kümelenmesi hasıl oldu: Buz yığınları Thames yüzeyini öyle bir kapladı ki, insanlar Greenhithe’ten Westmister’a oradan da Londra’ya kadar buzlar üzerinde gidiyorlardı.” 1310 İngiltere’de Grönland Yılı
“1 Kasım 1333’te yağmur başladı. Korkunç şimşek ve gök gürültüsüyle dört gün dört gece yağdı; ve nehir yükseldi, yükseldi, ta ki su duvarları, ardından binaları yıkana ve üç ana köprüyü kaldırıp sona erene kadar. Tüm bunlar paha biçilemez bir yıkım ve can kaybıydı…” 1333 yılı Floransa Sel Felaketi
Seller, depremler, dolu olayları, orman yangınları, salgın hastalıklar, kıtlıklar, büyük volkanik olaylar, depremler/tsunamiler, pandemiler, epizootikler, fırtınalar, don olayları, kuraklıklar/yangınlar, iklimsel değişimleri ve kıtlık olayları Ortaçağ Avrupası’nı her yönüyle değiştiren afetler…
Ortaçağ Avrupası’nda insanlar kendilerini ve çocuklarını neden köle olarak satmıştı? Avrupa’nın nüfusu ne zaman ve nasıl yarı yarıya yok oldu? Depremler şehirleri haritadan nasıl sildi? Doğal felaketler Avrupa’nın tarihini nasıl değiştirdi? İnsanlar Ortaçağ’da bu büyük felaketlerle nasıl mücadele ediyorlardı? Yoksa kaderlerine boyun eğip Tanrı’nın kendilerini cezalandırdıklarını mı düşünüyorlardı? Tanrı’nın Öfkesi Ortaçağ boyunca Avrupa’yı tamamen değiştiren doğal afetlerin ve felaketlerin çarpıcı, yıkıcı ve yok edici etkilerini bütün çarpıcılığı ve dehşetiyle gözler önüne sermektedir.
Hangi siteden acaba ekran görüntüleri?
İthaki BKK, Karanlık Kitaplık ve Malazan çıkarmayarak bu haftayı da pas geçti.
Bu ithakiciler kesin forumu okuyup okuyo bize gülüyorlar; “Nasıl bu haftada çıkartmadık. Nasıl bekletiyoruz ama.”
Kesin bizle şey(dalga) geçiyorlar.
Biz alıcaz diyoruz.
Adamlar basmıycaz diyor. Değişik bir kafa.
Oooo Capon Edebiyatı en sevdiğimden. Niye yeni kitap çıkmadı diye geceleri kıvranıp duruyordum yatakta.
Serinin sevenlerine ve diğer her şeye saygım sonsuz. Amaç şaka yapmak.
İthaki’den alacaklarımı biriktirmeye çalışıyordum, kitap gelmez oldu win win
Sonunda süre dolduğu için Lozan’ın gizli maddeleri sızacak desenize! :d
Bungo Stray Dogs’un yeni sezonu için basıyorlar sanırım. Dizisi, filmi çıkan kitapları daha çabuk basıyorlar genelde.
Ooooo Lozan ın gizli belgeleri. Hemide ciltli. Alırım bi dal
Her yaz aynısı oluyor aslında. Yaz aylarında İthaki baskı konusunda ketum davranıyor. Bunun sebebi yaz mevsimi, tatiller, satışların düşmesi ve dinlenme süreci vs. Her sene olan bir şey bu. Yaz mevsimi genelde sene sonu olacak fuarlara birikim dönemi. Pandemi de bittiğine göre ekonomik kriz izin verirse ben kışa doğru sevindirici haberler geleceğini düşünüyorum. Yaz aylarında beklentiye girmemek daha mantıklı geliyor bana.