For a week Mr. R. Childan had been anxiously watching the mail. But the valuable shipment from
the Rocky Mountain States had not arrived. As he opened up his store on Friday morning and saw
only letters on the floor by the mail slot he thought, I’m going to have an angry customer.
Pouring himself a cup of instant tea from the five-cent wall dispenser he got a broom and began
to sweep; soon he had the front of American Artistic Handcrafts Inc. ready for the day, all spick
and span with the cash register full of change, a fresh vase of marigolds, and the radio playing
background music. Outdoors along the sidewalk businessmen hurried toward their offices along
Montgomery Street. Far off, a cable car passed; Childan halted to watch it with pleasure. Women in
their long colorful silk dresses . . . he watched them, too. Then the phone rang. He turned to answer
it.
‘Yes,’ a familiar voice said to his answer. Childan’s heart sank. ‘This is Mr. Tagomi. Did my Civil
War recruiting poster arrive yet, sir? Please recall; you promised it sometime last week.’ The fussy,
brisk voice, barely polite, barely keeping the code. ‘Did I not give you a deposit, sir, Mr. Childan,
with that stipulation? This is to be a gift, you see. I explained that. A client.’
‘Extensive inquiries,’ Childan began, ‘which I’ve had made at my own expense, Mr. Tagomi, sir,
regarding the promised parcel, which you realize originates outside of this region and is therefore–’
But Tagomi broke in, ‘Then it has not arrived.’
‘No, Mr. Tagomi, sir.’
An icy pause.
‘I can wait no furthermore,’ Tagomi said.
‘No sir.’ Childan gazed morosely through the store window at the warm bright day and the San
Francisco office buildings.
Beyimizin çevirisi
BAY CHILDAN bir haftadır endişeyle postanın yolunu gözlüyordu. Ama Rocky Dağları Devletleri’nden beklediği değerli kargo hâlâ gelmemişti. Cuma sabahı dükkânını açarken yerde, kapıdaki dar ve uzun posta açıklığının önünde yalnızca mektupların durduğunu görünce, müşterim çok kızacak, diye düşündü.
Kendisine duvardaki beş sentlik makineden hazır çay koyduktan sonra eline bir süpürge aldı ve ortalığı süpürmeye başladı; kısa süre sonra Amerikan El Sanatları Şti.'nin girişi, yeni başlayan gün için temizlenmiş, dükkân bozuk para dolu kasasıyla, içinde kadife çiçeklerinin durduğu saksısıyla ve arka planda müzik çalan radyosuyla pırıl pırıl olmuştu. Dışarıda, işadamları ofislerine bir an önce varmak için Montgomery Sokağı boyunca kaldırımda aceleyle yürüyorlardı. Uzaktan bir teleferik geçip gitti; Childan durup onu hazla seyretti. Uzun, renkli ipek giysilerin içindeki kadınlar… Onları da seyretti. Sonra telefon çaldı. Telefonu açmak için dönüp içeri girdi.
“Evet,” dedi tanıdık bir ses, o “Alo?” dedikten sonra. Childan’ın içi karardı. “Ben Bay Tagomi. İç Savaş nefer toplama afişim geldi mi bayım? Lütfen anımsayın; geçen hafta söz vermiştiniz.” Nezaketi zorlayan, görgü kurallarının sınırında gezinen, huysuz, sert bir ses. “Size bu koşulla bir depozit bırakmamış mıydım bayım, Bay Childan? Bu bir armağan olacak, anlıyorsunuz ya. Bunu açıklamıştım. Bir müşterime.”
“Söz vermiş olduğum parçayı bulmak için,” diye söze başladı Childan, “giderlerini kendi cebimden karşıladığım yoğun araştırmalar, ki sizin de takdir edeceğiniz gibi parça bu bölgenin dışından geleceğinden…”
Ama Tagomi sözünü kesti: “Yani gelmedi.”
“Hayır efendim, Bay Tagomi.”
Buz gibi bir sessizlik.
“Daha fazla bekleyemem,” dedi Tagomi.
“Elbette efendim.” Childan somurtkan bakışlarla vitrinin ardına, önce ılık ve güneşli güne, sonra da San Francisco’nun ofis binalarına baktı.
ilk sayfa bu. Seven bulunur belki. Karşılaştırma bile yapmıyorum
Körpe sevmeyenler cemiyeti kurup Başkan, Başkan Yardımcısı ve Sayman da kendim olacağım 
