Isaac asimov- işte tanrılar
Başarılı bilim kurgu için ne gerekli? Bilimsel alt yapının sağlam olması ama okuyanı da sıkmaması, kurgunun yorucu olmaması, heyecan dozunun belirli bir düzeyde olması(ne polisiye kadar artması, ne de sanat filmi seviyelerine gerilememesi) kendi içerisinde mutlaka tutarlı olması, ayağının yere sağlam basması(en azından benim için öyle, yani fazla fantastik öğeler işe karışınca fazla sağlam değilmiş hissi başlıyor) … Daha artırılabilir. Ama en önemli nokta, tabiki hayal gücü. İşte bu kitapta hepsi o kadar dozunda ki, insan bilim kurgu bu demek istiyor. Eleştirilecek noktaları elbette ki var, ama üstat öyle kurgulamış ve konuyu öyle noktalardan bambaşka yerlere götürmüş ki, sanki 3 kitap okuyormuş gibi hissettiriyor. Kitabın ikinci bölümü başladığında “koskoca asimov, paralel evrende yaşayan akıllı canlı olarak, bula bula salyangoz mu bulmuş?” diye biraz modum düşmüştü. Ama bölümün sonlarına doğru bunların android olması ile, oha dedim; sonra android değil ‘sertlerin’ öncülleri olmasıyla helal olsun, işte yaratıcılık bu dedim. Ayrıca zaman ve olay konusunda da çok güzel hareket etmiş bu bölümde. Sonrasında bir daha buraya dönülmemesi ise, kitapla ilgili en büyük üzüntüm

Bilim kurguda hız kesmeye şimdilik niyetim yok. Daha önce iki kitabını okuyup, çok beğendiğim (uzayda piknik ve tanrı olmak zor iş) strugatski kardeşlerden kıyamete bir milyar yıl kitabı, sıradaki kitabım olacak. Herkese keyifli okumalar dilerim.