Kitaplardaki Çeviri Sorunları

Niran Elçi


Cihan Karamancı

M. İhsan Tatari

Roza Hakmen

Okul ile okumakla doğrudan bağlantısı olduğuna ben de bit nebze inanmıştım bir süre. Ancak durum bununla tamamen alakasız. Ki sevdiğim çevirmenlerden Çiğdem Erkal harici tamamı başka bölümlerden mezun.ki yukarıdakilerin tamamı yetkin ve harika çevirmenler.

Bu da ingiliz dili edebiyatı okumuş qma yukarıdakilerin onda biri kadar bile başarılı sayılmaz.

Yok dilin bölümünü okumak, çeviribilim bilmek gerekmesi falan bunlar kaçış benim fikrimce.

Ha şunu da söylemeden edemeyeceğim, Sadece ingilizce ya da çeviri yaptığı dili bilmesi yetmiyor. Türkçe de bilmesi gerekiyor çevirmenin.

Bu konuda sürekli olarak “Sen ne biliyorsun ki konuşuyorsun” tavrında olan herkes için yazdım bu yorumu. Kişisel olarak kimseye değil de biraz açık görüşlü olun, koşulsuz şartsız savunmsyı bırakın diye.

4 Beğeni

Ben de dublaja yanıt veriyorsun sandım da baştan sona okuyup da göremeyince hayal kırıklığına uğradım :slight_smile: Bu alaylı-mektepli olayı yıllardır her sektörde var. Bu arada;

Bir yemeği eleştirmek için çok iyi aşçı olmam gerekmez ama konuya ve detaylara çok hakim olmam gerekir.
Bir basketbol oyununu eleştirmek için çok iyi basketbol oynamam da gerekmez ama tekniğe ve içerdiği kurallara çok hakim olmam gerekir.

Örnekler dilediğimiz kadar arttırılabilir.

Eleştirmeyle ilgili benim açımdan hiçbir problem yok. Fanatizme kaçmadan isteyen istediğini eleştirsin, ben keyifle okuyorum hepsini. Bu arada ben 2 defa hazırlık okudum, 2 kat fazla eleştirebilirim. :slight_smile:

1 Beğeni

Gönül Suveren çevirisi gibi King çevirmek için dublajlı film şart.

İşte burada başlıyor sorun, buna kara veren kim? Benim ingilizce bilip bilmediğimi ya da çevirmeni eleştirebilmek için önce toefl’a girip size puanımı mı göstermem gerek?
Ben hiç hazırlık okumadım. Hatta bölümümün de İngilizce ile uzaktan yakından alakası yok. O zaman Vakum Temizleyiciye laf edemeyecek miyim😁

4 Beğeni

Bu kuramları bilmek için okul okuma şartı yok zaten ki yazdıklarımda okulda öğretiyorlar gibi bir şey demedim. Çevirmenler bunlardan haberdar dedim. Bu işlerle uğraşanlar az çok duyuyorlardır diye düşünüyorum. Önceden bilmeseler bile sonuçta bu işin içine girdikten sonra deneyimleriyle, araştırmalarıyla öğreniyorlardır bu stratejileri.
Ders olarak kuram alanlar zaten genelde Mütercim Tercümanlık ve Çeviribilim bölümleri falan. İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyanlardan duyduğum kadarıyla onlar da bunları ders olarak görmüyorlar. Benim söylediğim tüm çevirmenler bunun dersini alıyor değildi, ben de birçok çevirmenin farklı bölümlerden mezun olduğundan haberdarım.
Okuyucu eleştiri yapabilir tabii ki, sonuçta bu kuramlarda, araştırmalarda geri dönütlerin de etkisi vardır. Ama her şeyi %100 kaynak metnin aynısı olacak şekilde bekleyenler var. Kaynak metindeki tek cümleyi dörde bölmüş, şu kelime farklı çevrilmiş tarzında şeylerden bahsediyorum.
Sonuçta bu işin içinde olanlar ve dışında olanların pratik bilgisi arasında fark vardır, bu her şey için geçerli. Dediğim gibi İngilizce bilip bilmemekle alakalı değil. İster İngilizceniz çok iyi olup ‘hata’ gösterin ister İngilizceniz ortalama düzeyde olsun.
Ancak ben bazen çevirmenlerin çok üzerine gidildiğini ve hemen kötü olarak yaftalandığını görüyorum. Bir çevirmenin tek çevirisini okuyup bu çevirmenden bir daha okumayın diyen gördüm bu forumda… Zaten zor bir iş ve sıkıntılı şartlar altında yapılıyor. Bir de bu şekilde ağır yorumlar ve aslında hata denmeyecek şeylere hata denildiğini görünce ister istemez ben de kendi düşüncelerimi aktarmak istiyorum.
Bir metni on kişiye verin. On kişi de birbirinden farklı çevirecektir. Çünkü tek, doğru, hatasız çeviri diye bir şey yok. Bir eseri farklı yayınevlerinden farklı çevirmenlerin elinden okuyun. Farklı olacaktır. Çünkü her çevirmenin karar alma süreçleri farklı ve ister istemez kendisinden bir parçayı da metne aktarıyor. Buna zaman sınırı, yayınevinin tarzı gibi dış faktörler de eklenince çok normal farklı olması. Yanlış çeviri diyebileceğimiz şeyler “Eve gitti.” yerine “Evden çıktı.” gibi metinde var olmayan bir şeyi yazmak gibi şeyler olabilir ancak. Geri kalanını ancak beğenmeyebiliriz. Ben de bazı çevirileri beğenmiyorum ama yanlış, hatalı çeviri; kötü çevirmen demek ayrı bir boyut bence. Sonuçta bu çeviriler elimize gelene kadar çevirmenler uzun süre üzerinde uğraşıyor. Bizim 1-2 dakikada okuyup geçtiğimiz bir sayfa üzerinde cümle cümle düşünülüyor, yeri geliyor bir cümledeki söz oyununu çevirmek için dakikalarca araştırma yapılıyor, editöre danışılıyor. Yani bu kadar yoğun bir iş için çevirmen tek cümleyi dörde bölmüş diye eleştiri yapmak, çok kötü çeviri demek biraz haksızlık bence. Niye dörde bölmüş, neden bu kelimeyi tercih etmiş diye bir düşünmek lazım madem bu kadar merak edildiyse.

11 Beğeni

Benim anlamadığım çevirmenin daha anlaşılabilir olsun diye yazarın yazım tarzını çöpe atması, tüm bağlaçları kaldırıp nokta koyması çeviriyi kötü yapmıyor… Çevirmenin, yazarın kataktere hiç vermediği duyguları “daha doğal durdu” diye ekleyip vermesi çeviriyi kötü yapmıyor… Çevirmenin yazarın hiç yazmadığı cümleleri anlaşılabilir olsun diye uydurup uydurup yazması yada “Aaa bu cümle doğallığı bozuyor” diye hiç yazmayıp çevirmemsi de çeviriyi kötü yapmıyor… Kötü çeviri ne ki o zaman? Bu bakış açısıyla bakarsanız piyasada kötü çeviri yok demektir. İlla gitti yerine geldi yazarsa ya da arabayı pırasa diye çevirirse kötü olur, gerisi çevirmenin tercihidir durumu var ise yıllardır niye 6.45 çevirilerine laf ettiniz ki madem. Efsane ötesi çevirileri varmış adamların. Çevirmen kötü çevirmemiş hiçbirini, hedef dilden farklı şekilde aktarmayı seçmiş.

4 Beğeni

O zaman üzgünüm, hazırlık yoksa eleştiri de yok. :sweat_smile:

TOEFL olur, IELTS olur, hadi senin hatrın için KPDS de olur. :slight_smile:

Şakayı bırakırsak, bir karar verici elbette yok. Fanatizme kaçmadan herkes eleştirebilir, yukarıda ben de yazdım beğenmediğim bir yeri, @periyodiknesriyat da yazdı.

@ilydious’a katılıyorum. Yanlış çeviri ile beğenmediğimiz çevirileri bazen birbirine karıştırıyoruz.

Vacuum = Vakum
Cleaner = Temizleyici

Vacuum cleaner = Vakum temizleyici. Bunda hata yok, beğenmemezlik yapıyorsun. :joy:

3 Beğeni

Bu çeviri üzerinden konuşmuyorum ben, genel olarak “çevirmen böyle çevirdiyse bir bildiği vardır” şeklinde bir algı var ve bu algı önemli değilse bile eleştirilince iş “Sen önce git çeviriyle alakalı bölüm oku, bu iş bir bilim dalı. Yorum yapabilmek için önce bu bilimi öğrenmelisin” tavrına varıyor. Ki Türkiye’deki yetkin çevirmenlerimizin çoğu böyle bölümler okumamışlar. Yukarıda var.

Öyle ki hatalı olduğu birebir belli olan, anlaşılmaz hale getirilmiş Fahrenayt’ı bile savunuyor insanlar. Ki eleştiriler diğer okuyucular tarafından böyle saldırıya uğradıkları için 50. Baskıyı yapabiliyorlar. King çevirileri en büyük örneği bunun.

@isos81 pazar günü tam dizi izlemeye başlayınca hanım vakum temizleyiciyi kulağının dibinde çalıştırır umarım. Bu arada Toefl 108 almıştım. Yeterli olur mu :thinking:

4 Beğeni

Saydığınız şeyler hangi türde bir eser olduğuna, yayınevinin isteğine, hedeflenen okuyucuya göre değişir. Popüler ve çok satması amaçlanan bir eserde dediğiniz şeyler yapılıyor bir strateji olarak, çünkü yayınevi o kitabı herkesin okuyabilmesini istiyor. Bu konuda çevirmen “Hayır kardeşim, ben yazarın tarzını bozmam.” derse büyük ihtimal artık o eserin çevirmeni olamayacaktır.
Bu dedikleriniz klasikleşmiş eserlerde de kullanılabilir ama o zaman ben de beğeneceğimi düşünmem o çeviriyi, bu yüzden okumamayı tercih ederim. Varsa başka bir çeviriden, yoksa orijinal dilden okurum. Yapacak bir şey yok bu konuda. Kötü çeviri olmuyor hala. Sonuçta ben tercih etmem ama okuma alışkanlığı olmayan ve daha kolay okuma yapmak isteyen bunu tercih edebilir. O çeviri yine bir işe yarar. Yazarın yazmadığı bir şeyi eklemenin ya da yazdığının bir kısmını atmanın yanlış olup olmadığını anlamak için metnin kendisine ve yukarıda saydıklarıma bakmak gerekiyor.

@Ozgur
Ben dediklerimde bu kadar sert bir tavır takınmamıştım, sanırım başkası için konuşuyorsunuz. Ben de çevirmenin tercihinin bu şekilde olmasının bir nedeni olabileceğini söylüyorum ama beğenmek zorunda değilsiniz, zorla beğenin diyemem tabii ki. Gidin, öğrenin, öyle konuşun gibi bir tavır da takınmıyorum. Sadece bildiğim, az çok içine girmeye başladığım için çevirinin arka planındaki şeyleri söylüyorum, dışardan bakıldığında doğal olarak bilinmiyor bunlar. Ben bile daha öğrenci olmama rağmen yaptığım çeviri ödevlerinde yukarıda anlattığım durumları yaşıyorum. Siz de demek istediğimi daha iyi anlamak isterseniz çeviri kuramları, çeviri stratejileri hakkında araştırmalar yapabilirsiniz.

2 Beğeni

Zaten yanlış olan metinin çevirisinin yayınevine ve hedeflenen okura göre değişmesi. Konu Don Kişot’u çocuklarda okuyup anlasın diye yapılan çocuk kitabı uyarlaması ya da birisi tarafından yorumlanması değil çevirisi. Ne yazıldı ise o çevirlir. Çeviremenin yorumu.

Satış kaygıları ile kitabın herkesin okuyabileceği şekilde çevirilmesi yapılıyor, işte tartışmanın başındaki metin de bu örneklerden biri. Ama bunun çevirinin doğru yapılmış olması ile hiç bir alakası yok. Madem hepsi gayet doğru düzgün çeviri, iş bankasını can yayınlarını bırakalım öğrenme güçlüğü çeken özel çocukların eğitiminde kullanılan klasik kitapların çevirileri okuyalım. En anlaşılabilir duranı onlar… Birebir aynı şeyleri düşündüğüm için ve çevirmen olmasından mütevellit bu konu özelinde bizen “daha insan” kabul edildiği için yine aynı alıntıyı yapıyorum. Keşke forumdan ayrılmasaydı…

Hatta direkt olarak baştan sona bu konuyu okuyabilirsiniz. Çevirmenin yazarın anlatmak istediği şeyden kopmamak, sizin için hiç mi hiç önemli olmayan cümle bölünmelerini vs. en aza indirmek, yazım tarzına müdehale etmemek için tek kelime ya da bağlaç üstünde ne kadar çaba sarfettiğini görebilirsiniz.

Öte yandan çevirmenin yapmak zorunda olduğu birşey yok. Neuromancer çevirisi konuştuk. Kapakta ismi yazan çevirmen yayınevine “Ben bunu sizin istediğiniz şekilde düzeltemem” deyip geri çevirmiş mesela, ona rağmen çevirmen diye adını yazmışlar.

Okuyucu “Ya işte anlaşılıyo mu anlaşılıyo, tamam yeterli. Yazarın aslında hiç yazmadığı kelimeleri ve cümleleri çeviriye eklemesi Çevirmenullah hazretlerinin kendi bileceği iştir, ikinci sınıf insanlar olarak eleştirmek size düşmez” demesi yüzünden nitelikli çevirmen sayısı gittikçe azalıyor.

4 Beğeni

Aslı Dağlı’dan farklı bir şey düşünmüyorum ben de zaten. Kendisinin dedikleri doğru. Ama bazen farklı durumlarda farklı şekilde çevrilmesi gerektiğini eminim kendisi de biliyordur.
Siz şunu anlayamadınız sanırım: ben kendi dediklerim için sadece bu şekilde olur demedim. Sizin verdiğiniz örnekler çevirinin yanlış, hatalı olduğunu göstermez dedim. Zaten ne yazıldıysa o çevrilir, ama bunu çevirmenin farklı yolları var. Bu farklı yollar da sadece çocuk yazınıyla falan sınırlı değil. Ayrıca tutup hiçbir çevirmen yazardan farklı bir şey anlatmaz sanırım, yapıyorsa da zaten ona yanlış çeviri diye ben de söylerim. Eğer zorunda kalarak çıkarıyorsa ya da örneğin dipnot kullanmak yerine 1-2 kelimeyi metin içine ekliyorsa bu sizin dediğiniz gibi bir yazarın dediğinin dışına çıkmak olmuyor.
Tarzı uzun cümleler barındıran, dili alegorilerle dolu bir yazarın çevirisinde de aynı tarz beklenir zaten bunu kimse inkar edemez. Genelde bu kadar özgün bir tarzı olan bir eseri de yayınevi basitleştirmek istemez sanırım ama atıyorum istedi. Bu durumda çevirmen kabul etmezse işi bırakmasına kadar gidebilir ya da orta bir yol bulunup uzlaşılabilir, ama bazen uzlaşılamayabiliyor. Neden ben olmayan ya da duymadığım bir şeyi söyleyip uydurma ihtiyacı hissedeyim?
Yani benim bahsettiğim stratejilerde sadeleştirme kadar tarzı korumakla ilgili olanlar var. Ama binlerce kitap var, hepsi için aynısı nasıl geçerli olabilir ki? Benim dediğim bazen tarzı korumak ile anlamdan feragat etmek arasında karar verilmesi gerekebiiyor. İkisi aynı anda olmayabiliyor. Yani onlarca yıl boyunca tartışılan ve hala tartışılmaya devam eden bir şeyi biz de burada tartışıyoruz.
Benim tek demek istediğim çevirmene karşı bu kadar tavır almanın doğru olmayabileceğini söylemekti. Çevirmen ne derse o olur gibi bir yaklaşımda bulunmuyorum, neden bu şekilde agresif yanıtlar veriliyor anlamış değilim.
Okuyucu ben anlıyorum bana yeterli gibi bir yaklaşımda bulunabilir ki ben siz benim adıma “hiç ve hiç önemli olmadığını” söyleseniz de bunlardan biri değilim. Okurken zorlanmayı, uzun cümleler okumayı, yazarın özgün tarzını görmeyi seven biriyim. Ama benim gibi olmayan okuyucular da olabilir ki ben de ileride bu işi yapacaksam bu okuyuculardan haberdar olmam lazım. Bu okuyucular da zaten genelde popüler eserleri tercih ediyor. Popüler eserler de buna göre çevriliyor. Eminim Aslı Dağlı’ya anlatmak istediğimi açıklasam o da öyle olduğunu söyleyecektir. Yani en azından Popüler Yazın Çevirisi dersini aldığım ve kendisi de bu türde çeviri yapan hocam bize bir şeyler uydurup yine kendi uydurduğu makaleleri okutmuyordur diye düşünüyorum. Boşuna dört sene okuyup gereksiz bilgiler öğreniyoruz sanırım biz.

3 Beğeni

Vakumda hava olmadığı için ses iletilmez. Bir de fizik okudun. :smirk:

O zaman sana ayda 1 tane çeviri eleştiri hakkı. İyi düşünüp kullan. :slight_smile:

1 Beğeni

Bende bi üst mesajımda bunu sordum. Çevirmenin bahsi geçen metindeki gibi sırf kendince “doğal” olsun diye karektere yazarın vermediği bir duyuguyu vermesi ya da herkes anlasın diye yazarın hiç yazmadığı bir cümleyi eklemesi veya çıkarması çevirnin hatalı olduğunu, çevirini kötü olduğunu göstermez ise ne gösterir? Neden hep beraber 6.45 çevirilerine laf diyoruz o zaman? diye sormuştum.

Ben Kayıp Zamanın İzindeyi okumaya başladım, anlamadım. Büyük ihtmal orijinal dilinde okusam yine anlamaycaktım. Dili anlatımı bana göre değil. Şimdi yazara gidip bunu bide benim anlayabileceğim şekilde yaz demek mantıklı mı? Bu mantıklı değilse neden okuyucunun aynı şeyi çevirmenden beklemesi çok doğal geliyor?

Diğer yazdıkalrınıza istinaden söylüyorum, ben hep yukarıdaki gereksiz bölündüğünü ve gereksiz eklemeler yapılarak kötü çevirildiğini düşündüğüm metin çerçevesinde konuşuyorum. Başka bir metin cümlesinden “bakın burda da böyle yapılmış” diye örnek vermedim hiç. Milyon kitabın milyon çevirisi oalbilir, duruma göre onlara da bakılır incelenir.

1 Beğeni

Bahsi geçen metin için dediklerinizi tekrar okudum ama bu lafı hak edecek bir çeviri olmadığını düşünüyorum hala. Endişelenmek ile merak etmek arasında dağlar kadar fark yok. Merak eden kişinin endişe duyması da aynı şekilde olağan. Çevirisini yaparken anlatılanlardan bu çıkarımı yaparak çevirmiş olabilir. Siz orijinali görmeseydiniz endişelenmesi ya da merak etmesi arasındaki fark sizin okumanızı ne kadar etkileyecekti? Sticky hair ile ilgili olan kısımda yüzüne yapışan saçı/yapış yapış olmuş saçını geriye attı yerine saçından düşen perçemi geriye attı arasındaki rezalet oluşturacak kadar büyük fark nedir? Ki bence yapış yapış saçını geriye attı yerine yüzüne düşen perçemi geriye atması daha iyi geliyor kulağa, hadi yüzüne düşen yapış yapış saçı geriye atmış olsun. Neye benziyordu lafı bana da ilginç geldi, ben kullanmazdım ama rezalet de demezdim. Önünde sayfalar dolusu bir çeviri var, gözünden kaçmış olabilir derdim. Belki de editörün düzeltmesi gerekiyordu ama onun da gözüne çarpmamış olabilir. Son olarak bunca zaman sonra onu ilk kez yakından görecekti kısmı da zaten söylenmiş bir şey. Tek farkı ayrı cümlede iletilmesi. Bu paragraf tamamen bir cümle olarak da anlatılırdı, doğru. Belki de çevirmen böyle yaptı sonra çok uzun olduğunu, anlatımın koptuğunu düşünüp tekrar çevirdi veya editör kısaltmasını istedi vs. Belki de iki cümleye de bölebilirdi sadece. Ben olsam bu kadar bölmezdim mesela, en olmadı ikiye bölmeyi denerdim. Ama bunu yapmaması rezalet bir çevirmen olduğunu mu gösterir? Beğenmemiş olabilirsiniz, ben de kendim daha farklı yapardım. Ama rezalet bir çeviri mi? Değil.

Bu konuya gelirsek de içinden çıkılmaz. Sizin mantığınıza göre çeviride illaki değişiklikler olacağı için çeviri metin okumamak lazım. Sonuçta çevirmen yazarın beynine sahip değil. Farklılıklardan bu kadar rahatsız oluyorsanız orijinal dilinden okumaktan başka çareniz kalmıyor. Çevirinin amacı zaten yazarın dilini bilmeyenlere aktarmak değil midir? O zaman okurlar da dil öğrensin çevirmek zorunda kalmasın kimse, bu mantıklı mı?
Sonuç olarak çeviriyi beğenmemiş olabilirsiniz, kulağınıza doğru gelmemiş de olabilir, ben de çok bayıldım diyemem ama bu kadar kötülemeye gerek var mı gerçekten?

1 Beğeni

Yine aynı şeyleri söylemek zorunda kalıyorum ama olay durumun kolay anlaşılması, gözünde canlanması ya da kulağa hoş gelmesi değildir. Hiçbir yazar kulağa hoş gelmeyen birşey yazamayacak mı? Belki yazar yazdığı kulağa hoş gelmesin, okuyucunun gözünde bir anda herşey apaçık canlanmasın istiyor, olamaz mı?

Yazar “Sokakta bir araba duruyordu” dediğinde bence o spor arabadır, başkası için el arabasıdır, başkası için içi saman dolu at arabasıdır. Gözünde canlanan üstünden çeviri yaparsak çeviriye bunları yazmak gerekir ve yazarın kesinlikle okuyucuya vermek istemediği bişeydir. Çevirmenin kolayına geldiğine göre müdahale etmesidir ve rezalettir. “Sokakta bir araba duruyordu.” diye çevirilmesi gerekir.

Ben böyle birşeyi hiçbir zaman iddaa etmedim. En ufak bir değişiklik yapılmasın dediğimi hiç hatırlamıyorum. Sizin aksinize sırf metin anlaşılabilir olacak, kulağa hoş gelecek, 6 yaşında çocuk da anlayabilecek diye yazarın yazım tarzının onuncu plana atılmasını ve metinde olmayan eklemeler çıkarmalar yapmanın yazara saygısızlığın dik alası olduğunu ve rezalet olduğunu savunuyorum.

Ben kirabımda Türkçe “Yapış yapış saçlarını geriye attı.” yazdıysam ve bunu yabancı dile çeviren çevirmen perçem düştü, şakağına yapıştı, alnından aktı falan diye kendi kafasına göre eklemeler yapıyosa bunu gayet de rezillik olatak nitelendirim. Çünkü ben yazar olarak aptal değilim, bende biliyorum perçem düşürmeyi yada alna yapıştırmayı ama öyle birşey yazmayı tercih etmedim. Dolayısı ile buna saygı gösterilmesini beklerim.

4 Beğeni

Çevirmen arkadaş da bu çeviriyi beğenmiş olanlar da alınmasınlar, kitabın genel çevirisi için de herhangi bir şey söylemem mümkün değil ama bu paylaşılan paragraf çok kötü bir çeviri.

Öncelikle bir oturma eylemi yok, yazar karakterin durduğunu söylüyor. ‘Sticky hair’ gördüğümde, bağlamı hiç bilmeden benim gözümün önüne terden yapış yapış olmuş saç geliyor fakat çevirmenin ‘perçemi geriye itti’ çevirisi bu hissiyatı karşılamıyor; elbette bu noktada bağlam çok önemli… ‘Bunca zaman sonra onu ilk kez görecekti.’ şekilinde ayrı bir cümle olarak çevirdiği yer ise bence kesinlikle bir önceki cümleye yedirilmeli zira aslında orada sorgulanan şey o kadar zamandan sonra adamın yakından nasıl göründüğü…

Zaten bu cümle bölünerek çevirilmesi gerekecek karmaşıklıkta bir cümle olmadığı gibi Türkçenin yapısı yüzünden bölünmek zorunda kalınacak bir cümle de değil bence.

Son olarak ‘wonder’ kelimesinin bu paragraf içerisinde hiçbir şekilde endişelenme anlamı taşımadığını düşünüyorum.

İlla akıcılık adında yazarın tarzına bir miktar müdahale edilecekse ‘acaba beni karşısında gördüğünde ne yapacak’ şeklinde üçüncü tekil şahısın birinci tekile dönüştürüldüğü bir kullanım (cümle ‘düşündü’ şekilinde üçüncü tekil şahıs özneye sahip bir yüklemle biteceği için anlam kayması yaratmaz) çok daha doğru olurmuş gibi geldi bana.

10 Beğeni

Ben yazardan bahsetmiyorum. Yazarın kullandığı dil zaten farklı. Çevirmen yazarın yazdığı dilden farklı bir dile çeviri yapıyor. Aynı anlam iki dilde de aynı şekilde anlatılmayabilir.

Benim takıldığım nokta, anlatmaya çalıştığım şey çevirinin çok güzel yapıldığını kanıtlamak falan değil, sadece rezalet demenizi doğru bulmamam. En azından burada tüm kitabı cümle cümle çevirip bağlamdan haberdar olan biz değiliz, bunu yapmadan da bir kitabın bir paragrafından çevirmene rezalet demek biraz emeğe saygısızlık oluyor bence.

1 Beğeni

Duruyor ama nerde? Büyük ve düz bir taşın üstünde. Üstelik bunu da dinlenmek için yapıyor. Oturma eylemi yok ama oturmasında da sakınca yok bana göre, en azından dinlenme işini ayakta durmaya göre daha net aktarıyor. :slight_smile:

Öncesini göremiyoruz elbette, belki 10 km yürüdü ve sadece soluklanmak için taşın üstüne çıktı ve ayakta dinlendi. Ama yine de oturmuş olması daha olası geliyor bana.

Edit: Peki oturma yoksa size göre doğrusu nasıl olmalı?

1 Beğeni

Yazara da söyleyelim olmazsa, ayakta kalmasın karakter otursun :sweat_smile: Öyle şey mi olur allah aşkına.

2 Beğeni

Valla ben orta yolu arıyorum. :slight_smile: Büyük ve düz bir taşın üstüne dinlenmek için çıkıp ayakta dikiliyor mu adam? Nasıl olmalı çeviri? Yanlış diyenler bir zahmet doğrusunu da yazsınlar.

Ha derseniz ki, “Dinlenmek için büyük ve düz bir taşın üstüne çıktı”, orijnal metni görmesem bu ne saçma cümle derim, o da aklınızda olsun. :slight_smile:

1 Beğeni

Yazarın yazdığı şeyi sen mantıklı bulmuyorsun diye değiştirmek saçma değil mi sence? Burada bu paragrafta olan hali taşa gelince durmuş sadece. Üzerine tırmanma, taşa yaslanma ya da taşın üzerine haka dansı yapmıyor. Çevirmen oturuyor derken karaktere acımış heralde. Az dur bir soluklan demiş.

2 Beğeni